PYD’ye ‘üst akıl’ icat eden Ankara’nın ‘mefluç aklı’

Tel Ebyad’ın kurtarılış şekli, ABD açısından YPG’nin artık Irak’taki Peşmerge güçlerinin Suriye’deki muadili gibi görülmeye başlandığını düşündürüyor.

Ankara’nın son bir yılda Suriye’nin Kürt bölgelerinde yaşanan gelişmelerle ilgili açıklamaları üç vurgu içeriyor: ‘Kaygı’, ‘sitem’ ve ‘meydan okuma’.

Halbuki Şam yönetiminin haftalar içerisinde düşmesinin beklendiği 2012’de Ankara’dan Suriye’nin Kürt bölgeleri konusunda yapılan açıklamalarda "Suriye'nin geleceğini belirleyen en temel aktör şu anda Türkiye'dir"[1] vurgusuyla bir ‘özgüven’ hakimdi.

2012’de dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dilinden ‘Suriye Kürdistan’ı’ çağrışımı yapan ‘Kuzey Suriye’ ifadesini ‘psikolojik harekat’ olarak niteleyen Ankara, son bir yıldır aynı olguyu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dilinden bir kaygı kaynağı olarak ortaya koyuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yıl Kobani, şimdi de Tel Ebyad’la ilgili açıklamalarında, kaygısının merkezine PYD’yi, siteminin merkezine ise Suriye savaşındaki baş müttefiki ABD’yi koydu.

Erdoğan, Kobani’nin IŞİD saldırısı altında olduğu günlerde kaygısının ve siteminin kaynağını şöyle açıklamıştı:"Görüşmelerde Obama’ya söylediğim şuydu; PYD’ye yapılacak olan bu yardımları tasvip etmemiz mümkün değil. Çünkü PYD, PKK ile eş bir terör örgütüdür.”[2]

Peki Erdoğan’ı neden IŞİD’in Türkiye’nin sınır komşusu haline gelmesi değil de ‘Çözüm Süreci’ndeki müzakere ortağı olan PKK’nın Suriye uzantısı PYD kaygılandırmıştı?

Bu sorunun cevabı, IŞİD’in hilafet ilanından sonra Amerika’nın Suriye konusundaki öncelikleri ile Türkiye’nin önceliklerin farklılaşmasında gizli.

ABD ile farklılaşan Suriye öncelikleri

Aslında Türkiye ile ABD’nin hem Irak hem de Suriye’deki öncelikleri 2014 yılının eylül ayına kadar ortaktı. Zira 2011’den beri Suriye’de devrim peşinde olan Washington da tıpkı Ankara gibi, 12 Eylül 2014’e kadar IŞİD’in Irak’ın Selehaddin ve Neyneva illerini işgal etmesiyle değil, Nuri el-Maliki’nin yeniden Irak başbakanı olmamasıyla ilgileniyordu.[3]

Ancak IŞİD’in hilafet ilan edip Kürdistan Bölgesini doğrudan, Ürdün ve Suudi Arabistan’ı da dolaylı olarak tehdit etmeye başlaması, önceliklerin farklılaşmasına neden oldu.

2012 yılının şubat ayından beri Suriye’deki vekalet savaşına liderlik eden Dostlar Grubu, 12 Eylül’de IŞİD’e karşı uluslararası koalisyona dönüşürken, IŞİD’e karşı Suriye topraklarında yapılacak operasyonlarda Şam yönetimi ile koordinasyon seçeneği bile gündeme geldi.

Ancak Türkiye, Maliki yönetimine son veren IŞİD tehdidinin Irak’ta olduğu gibi Suriye’de de fırsata dönüştürülmesinden yana oldu.

Örneğin IŞİD’e karşı kurulan uluslararası koalisyonun temelinin atıldığı Cidde toplantısına katılmakla birlikte toplantı bildirisini imzalamadı.[4] Böylece Dostlar Grubu’nun ‘terörle mücadele koalisyonuna’ dönüşmesine olan itirazını ortaya koydu.

Çünkü Ankara’ya göre IŞİD, “Irak’ta Sünnilerin dışlanmasının”, Suriye’de ise sürmekte olan savaşın bir sonucuydu ve “IŞİD’i ortaya çıkaran sebepler yok edilmeden kalıcı barış sağlanamazdı.”[5] Dolayısıyla “Şam rejimi ayakta durduğu sürece istikrar sağlanmaz”[6] diyerek Irak’ta Maliki’yi deviren IŞİD tehdidinin Suriye’de de fırsata dönüştürülmesini istedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun uluslar koalisyona ilişkin mesafeli tutumun IŞİD’in elindeki Musul konsolosluğu rehineleriyle ilgili olmadığına, bu tutumun Ankara’nın kendi perspektifinden kaynaklandığına işaret etmesi[7] de bu tutumun zorunluluktan değil bilinçli bir politikadan kaynaklandığını ortaya koydu.

Nihayet Cumhurbaşkanı Erdoğan “Biz olaya sadece terör örgütü açısından değil, Suriye rejimi açısından da bakıyoruz” deyip Suriye’de uçuşa yasak bölge oluşturulmasını ve muhaliflerin eğitilip donatılmasını önererek IŞİD tehdidinin Suriye’de fırsata dönüştürülmesine ilişkin politikasını bir plana dönüştürdü.[8]

Türkiye açısından IŞİD’in Kobani saldırısı hem PYD’nin kanton yönetimlerini sona erdirecek bir demografik yapı değişikliği yaratması, hem de Suriye’de bir tampon bölge oluşturulması bakımından eşsiz bir fırsattı.

Ancak Ankara’nın bu planı, Suriye’de ılımlı muhalif bulmayı ‘fantezi’ olarak görmeye başlayan ABD[9] açısından heyecan verici değildi.

Zira ABD’nin önceliği Suriye’de devrim yapmak değil, IŞİD’i kontrol altında tutabilmek için havadan yaptığı operasyonlara karadan destek verecek ‘ortaklar’ bulmaktı.

Irak’ta, Irak ordusu ve Peşmerge güçleriyle bu ihtiyacını karşılayan ABD, Suriye’de ise Ankara’nın eğit-donat planını rejim devirmek hedefiyle değil, sadece IŞİD’e karşı savaşacak kara birliği oluşturma hedefiyle ciddiye aldı.

Eğit-Donat’ta Kobani miladı

ABD ile Türkiye’nin Suriye’deki öncelik farklılığından kaynaklanan ilk gerilimi Kobani konusunda yaşandı.

Erdoğan’ın Kobani’nin düşmesi senaryosuna dayalı olarak güvenli bölge oluşturma ve eğit-donat programı başlatma planındaki ısrarını şöyle sürdürdü: “Kobani de düştü, düşüyor. Üç şey istedik. Bir; uçuşa yasak bölge ilan edilmesi lazım. İki; o bölgeye paralel güvenli bölge ilan edilmesi lazım. Üç; eğit - donat anlayışıyla Suriye ve Irak'ta oradaki ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem de donatılması lazım."[10]

İlk iki isteği reddedilse de Erdoğan’ın bu ısrarı ABD’ye Suriye’de aradığı ‘ılımlı muhalif’in PYD olabileceği fikrini verdi.

8 Ekim’de Kobani’yi stratejik önceliği olarak görmeyen[11] ABD’ye yaklaşık 2 hafta sonra “Kobani’ye yardım etmemenin sorumsuzluk olacağını”[12] keşfettiren, Türkiye’nin ‘Kobani ile değil Halep’le ilgilenin’[13] diye öncelik dayatmaya çalışmasından başka bir şey değildi.

ABD’yi Kobani’den Halep’e, yani aslında IŞİD’den Suriye ordusuna yönlendirmeyi başaramayan Erdoğan, “Kobani, ABD için niçin bu kadar stratejik? Stratejikse bizim için olması lazım. Çünkü burası bizim sınırımızda, buranın ABD ile hiçbir alâkası yok” diyerek, Amerika’nın “oyun içinde oyun oynamakla” suçladığı PYD’nin ‘üst aklı’ olduğunu ima etti.

ABD’nin Suriye’deki ‘ılımlı muhalifi’ PYD ve Tel Ebyad’ın kurtarılması

Kobani’nin IŞİD’in eline düşmemesinde, Tel Ebyad’ın ise IŞİD’in kontrolünden çıkarılmasında Amerika liderliğindeki uluslararası koalisyonun hava desteğinin rolü inkar edilmiyor.

Hatta Amerikalı yetkililer, PYD ile “ABD’nin koordine ettiği uluslararası bir örgüt üzerinden” karada da işbirliği yapıldığı bilgisini basına sızdırmaktan kaçınmıyor.[14]

Tel Ebyad’ın kurtarılış şekli, ABD açısından YPG’nin artık Irak’taki Peşmerge güçlerinin Suriye’deki muadili gibi görülmeye başlandığını düşündürüyor.    

Bir yıl önce PYD’nin Kobani’deki savunma pozisyonundaki varlığından bile kaygı duyan Ankara, şimdi Tel Ebyad’ı IŞİD’den temizleyebilecek bir saldırı üstünlüğü kazanmasını Amerikan desteği ve ‘üst aklı’ ile izah ederken haklı olabilir; ancak bu sonucun Ankara’daki mefluç aklın eseri olduğu son derece açık.

Ankara, neden IŞİD’i PYD’ye tercih ediyor? IŞİD’in Kobani’yi düşürememesi ve Tel Ebyad’ı kaybetmesi, Ankara’yı neden kaygılandırıyor? Bu soruların cevabı, hükümet yanlısı Sabah gazetesi tarafından şöyle veriliyor.

“Askeri kaynaklar, DAEŞ'in en fazla 2-3 yıl sonra yok olma ihtimalinin yüksek olduğunu, ancak PYD'nin ise etnik temelli hareket ettiği için sınırda bir tampon kurmasıyla daha uzun süre kalıcı olabileceğine dikkat çekiyor."[15]

Ankara’nın IŞİD tehdidini Suriye’de fırsata dönüştürme planını tefsir eder nitelikteki bu haber ile Erdoğan’ın PYD’nin Tel Ebyad zaferine dair kaygı ve meydan okuma ifade eden şu açıklamaları birbirini tamamlar nitelikte:

“Maalesef dün Şam ve DEAŞ konusunda yapılan yanlışın bir benzeri bugün PYD konusunda yapılıyor” diyerek üstü kapalı bir şekilde Amerika’yı suçlayan Erdoğan “Biz bu oyuna izin vermeyeceğiz”[16] sözüyle de meydan okuyor.

Kobani’yi IŞİD’e karşı savunarak hem kendi vatandaşlarının Suriyeli akrabalarını korumak hem de Kobani’nin Türkiye tarafından savunulmasının ‘çözüm sürecinde’ yaratacağı olumlu katkıdan yararlanmak bir seçenekti; ancak Erdoğan, IŞİD’e karşı Kobani’ye destek verdiği için Amerika’ya meydan okumayı tercih etti.

Bu meydan okumanın, ABD-PYD işbirliğinin doğmasına ve Tel Ebyad’ın kurtarılmasına neden olduğu düşünüldüğünde Erdoğan’ın Tel Ebyad sonrasında “izin vermeyeceğiz” dediği oyunun ilerleyen bölümleri çok daha ilginç olacak gibi gözüküyor.

 


[1] Sabah. 27 Temmuz 2012. Davutoğlu: ‘Kuzey Suriye, psikolojik harekat’ http://www.sabah.com.tr/gundem/2012/07/27/davutoglu-kuzey-suriye-psikolojik-harekat

[2] El Cezire Türk. 26 Ekim 2014 'Daha üst bir akıl var' http://www.aljazeera.com.tr/haber/daha-ust-bir-akil-var

[3] Yeni Şafak. 12 Ağustos 2014. ABD: Maliki başarısız oldu. http://www.yenisafak.com.tr/dunya/abd-maliki-basarisiz-oldu-676254

[4] Hürriyet, 12 Eylül 2014. Türkiye, IŞİD bildirisini imzalamadı. http://www.hurriyet.com.tr/dunya/27188025.asp

[5] Radikal. 16 Eylül 2014. Numan Kurtulmuş: IŞİD sebep değil, sonuçtur http://www.radikal.com.tr/politika/numan_kurtulmus_isid_sebep_degil_sonuctur-1213172

[6] TRT Haber. 20 Eylül 2014. Şam rejimi bölgede tehdit. http://www.trthaber.com/haber/gundem/sam-rejimi-bolgede-tehdit-144948.html

[7] Sabah. 23 Eylül 2014. “Türkiye gibi bir ülkeye sorulmaz” http://www.sabah.com.tr/gundem/2014/09/23/turkiye-gibi-bir-ulkeye-sorulmaz-1411424524

[8] Radikal. 28 Eylül 2014. IŞİD koalisyonunun dışında kalamayız. http://www.radikal.com.tr/turkiye/isid_koalisyonunun_disinda_kalmayiz-1215333

[9] Diken, 9 Haziran 2014. Obama Suriye’de noktayı koydu: Muhalifleri silahlandırarak fark yaratmak bir fantezi. http://www.diken.com.tr/obama-suriyede-son-noktayi-koydu-muhalifleri-silahlandirarak-fark-yaratmak-bir-fantezi/

[10] NTV. 7 Ekim 2014 Erdoğan: Kobani de düştü düşüyor http://www.ntv.com.tr/arsiv/id/25542721

[11] Milliyet. 8 Ekim 2014. Kerry: Kobani stratejik önceliğimiz değil http://www.milliyet.com.tr/kerry-kobani-stratejik/dunya/detay/1951787/default.htm

[12] İMC TV. 20 Ekim 2014. Kerry: Kobani’ye yardım etmemek sorumsuzluk olurdu. http://www.imctv.com.tr/2014/10/20/kerry-kobaniye-yardim-etmemek-sorumsuzluk-olurdu/

[13] Hürriyet. 27 Ocak 2015. Erdoğan’dan Kobani eleştirisi http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28059881.asp

[14] Tolga Tanış, Hürriyet. 21 Haziran 2015. Tel Abyad'da ne oldu? http://sosyal.hurriyet.com.tr/Yazar/Tolga-Tanis_322/Tel-Abyad-39-da-ne-oldu_29340701

[15] Sabah. 19 Haziran 2015. "PYD, DAEŞ'ten çok daha tehlikeli" http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/06/19/pyd-daesten-cok-daha-tehlikeli-1434663598

[16] CNN Türk. 26 Haziran 2015. Erdoğan mültecilere seslendi: "Men sabera zafera" http://www.cnnturk.com/turkiye/erdogan-multecilere-seslendi-men-sabera-zafera