YDH- İngiliz The Telegraph gazetesinin CIA ajanlarının Suriye’deki varlığına ilişkin haberi Suriye’de son dönemde tırmanan iç savaş sürecinin arka planına ışık tutar nitelikte gözüküyor.
YDH-İngiliz The Telegraph gazetesinin CIA ajanlarının Suriye’deki varlığına ilişkin haberi Suriye’de son dönemde tırmanan iç savaş sürecinin arka planına ışık tutar nitelikte gözüküyor.
The Telegraph gazetesi, CIA ajanlarının Suriye’deki kimyasal silahları bulma gerekçesiyle Suriye’de bulunduklarını açıkladığı 20 Temmuz tarihli haberinde şunları yazıyor:
İsyancılar Şam’ın içine iyice sızmış ve Esed rejiminin günleri sayılı gözükmeye başlamışken, CIA artık çok geç olmadan Suriye’nin kimyasal ve biyolojik silahlarını bulma yarışında.
Suriye hükümetinin günleri ve haftaları sayılı gözükmeye başlamışken, Amerikan Merkezi İstihbarat Ajansı (CIA), ülkenin kimyasal ve biyolojik silahlarının yerlerine hakim olabilmek için koşturuyor, bir yandan da Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in düşmesi durumunda iktidarı ele geçirmeye hazırlanan isyancı grupların mahiyetlerini, bağlılık duydukları şeyleri ve geçmişlerini saptamaya çalışıyor.
Obama yönetimi yetkilileri The Daily Beast’e CIA’in Suriye’nin silah programını saptamaları için bölgeye yetkili gönderdiğini söylüyor. Suriye istihbaratına ulaşımı bulunan bir ABD yetkilisine göre, şu anda CIA’in önünde duran önemli görev, askeri ilticacılarla birlikte çalışarak Suriye’nin kitle imha silahları üzerine olabildiğince çok bilgi edinmek. Yine bu yetkilinin söylediğine göre, odaklandıkları bir başka nokta ise karşılaşılan binlerce telefon konuşması ve e-postaları, uydu görüntülerini ve diğer toplu istihbaratı tarayıp Suriye silahlarının kesin yerlerini bulmak olacak.
Bu görev son günlerde daha da acil hale geldi. Geçen hafta, The Wall Street Journal, Suriye ordusunun kimyasal silahlarını depolarından çıkardığını rapor etmişti. 17 Temmuz’da, Suriye’nin eski Irak büyükelçisi Nawaf Fares, BBC’ye rejimin isyancı savaşçılara karşı kimyasal silahlarını kullanmaktan çekinmeyeceğini söyledi. Çarşamba günü, Suriye Savunma Bakanı ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in eniştesi Şam’da bir bombalı saldırıda öldü. Esed kabinesine bu darbe, Suriye rejiminin miadını doldurmuş olduğu görüşünü güçlendirdi.
ABD’li milletvekili ve Daimi Meclis İstihbarat Araştırma Kurulu’nun[1] Cumhuriyetçi Parti’den Başkanı Mike Rogers, Suriye’ye ne gibi istihbari değerlerin gönderildiğinin detaylarını vermeyi ve CIA’in orada sahada çalışmak üzere memur gönderip göndermediğini belirtmeyi reddetti. Yönetimin son günlerde “kimyasal ve biyolojik [silahlar], muhalefet grupları ve liderlik geçiş stratejileri konularında iyi bir karar vermek için ihtiyacımız olan bilgiyi sağlayabilmek için gerekli kaynakları” harekete geçirdiğini söyledi. “Ama,” diye de ekledi, “şayet rejim yarın içeriden patlayacak olursa bütünüyle etkili olabilmek için aşağı yukarı neyi bilmemiz gerekir bilmiyoruz.”
Bir CIA sözcüsü perşembe günü yorum yapmayı reddetti.
Suriye, 1992 Kimyasal Silahlar Konvansiyonu’nu hiçbir zaman imzalamamıştı; bu anlaşma kimyasal silahların kullanımını, stoklanmasını ve üretimini yasaklıyor. Tarafsız bir düşünce kuruluşu olan ABD Barış Enstitüsü’nde Ortadoğu inisiyatifleri üst düzey danışmanlarından olan Steven Heydemann, Suriye’nin stoklarının “muazzam [kitlesel]” olmasını anladığını söylemişti.
Washington’da yeni bir lobi olan ve Obama yönetimine Suriyeli muhalefete silah ve eğitim sunması için baskı yapan Suriye Destek Grubu’nun hükümetle ilişkiler direktörü Brian Sayers, “Eğer Amerika bir an önce harekete geçmezse, Suriye’de gerçek bir siyasal boşluk riski doğacağına inanıyoruz; bu risk kimyasal silahların Hizbullah gibi azgın gruplara dağılması ihtimalini de içermektedir” dedi.
2002-2009 arasında tahkik, uyumluluk ve uygulamadan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak hizmet etmiş olan ve şimdi emekli bulunan Paula DeSutter, biyolojik silahların daha da büyük bir endişe kaynağı olabileceğini söyledi. Ülkelerin silah kontrolü ve silahsızlandırma anlaşmalarına uyumluluğu üzerine 2011 tarihli bir Dışişleri Bakanlığı raporuna göre, Suriye’nin askeri bir seçenek olarak biyolojik silah kullanıp kullanmayacağı ya da Biyolojik Silahlar Konvansiyonunu ihlal edip etmediği “belirsizliğini korumuştur.”
DeSutter ayrıca, 2007’de İsrail jetleri tarafından imha edilen el-Kibar reaktöründen kalan herhangi nükleer bağlantılı ekipmanın da ABD ve uluslar arası toplum tarafından muhafaza altına alınmasını dilediğini belirtti. Ayrıca, ABD’nin 2003’teki işgalinden önce Irak’ın Suriye’ye –eğer öyle bir şey varsa- ne naklettiği de belirsiz. “Kapalı kutu da bu,” dedi DeSutter.
Duyarlı silah teknolojisinin Suriye’ye taşınıp taşınmadığı, istihbarat camiasında ateşli bir şekilde tartışılan bir mesele. Şimdiki Milli İstihbarat Direktörü ve eski Milli Jeo-Uzamsal İstihbarat Ajansı direktörü James Clapper, 2003’te savaştan aylar önce malzemelerin Irak’tan çıkartılmış olduğunu belirterek uydu görüntülerine atıfta bulundu.
Obama yönetimi yetkilileri, eğer Esed yanlısı güçler Suriye halkına ya da bir komşu ülkeye karşı kimyasal silah kullanırsa Beyaz Saray’ın nasıl karşılık vereceğine henüz karar vermediğini söylüyorlar. Yönetim, rejimin üst düzey yetkililerine, eğer kimyasal silahları muhafaza etmede başarısız olunursa onların sorumlu tutulacaklarını söyledi.
DeSutter, ABD’nin kesin sonuçlar konusunda belirsizliğini koruması gerektiğini söyledi. “Silahlar kullanılırsa Suriye cumhurbaşkanını ve silahları kullanan her askeri organizasyonu hedefleyeceğimiz düşünülebilir,” dedi DeSutter. “Ama merak etsinler bakalım. Konuşmalarda ‘İsrail’ adını da anmak isteyebilirsiniz mesela, ince bir nokta olarak.”
Hydemann, “Kimyasal silah depolarının yerine ve muhafazasına ilişkin hükümetin çeşitli birimlerinde çok büyük bir dikkat gösterildiğine kesinlikle şüphe yoktur,” dedi. Rejimin çökmesi durumunda hassas silahların, teröristlerin ya da rejim yetkililerinin kaçmasını önlemek için, ABD’nin, Suriye’nin sınırlarıyla birlikte hava alanı ve deniz limanlarını da muhafaza altına almak üzere acil durum planları yaptığını söyledi.
Beyaz Saray’da muallâkta bulunan diğer meseleler, rejim düşerse şu anki Suriye hükümetinden iktidarda kimlerin kalabileceği ve ABD’nin Suriyeli dini ve etnik azınlıkları korumak için neler yapacağını içeriyor.
Çeşitli hükümet ajansları ve bakanlıklar acil durum planları çizer ve politika muhtıraları hazırlarken, Beyaz Saray’ın siyaset süreci üzerinde nihai kontrolü bulunuyor ve şu anda bir karar vermek zorunda. Obama yönetiminin Suriye meseleleri üzerine çalışan yetkililerinden biri, The Daily Beast’e “Hâlâ kırmızıçizgileri bekliyoruz,” diye açıklama yapmıştı. “Başkanın vereceği bir karar bu.”
Şimdiye değin, Obama yönetimi Suriye’deki olayları perde arkasından etkilemeyi tercih etti. Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “Suriye’nin Dostları” diye bilinen ve muhalefet için finansal destek sağlayarak gözetimli bir geçiş süreci oluşturmaya çalışan bir devlet grubunun yaratılmasına yardımcı olmuştu. Dışişleri Bakanlığı ayrıca Suriye muhalefetine iletişim ekipmanları gibi, öldürücü nitelikte olmayan yardım sağlıyor. ABD Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Susan Rice, Cumhurbaşkanı Esed ve en yakın emir kullarını hedefleyen BM Güvenlik Konseyi çözüm ve yaptırımları için can atmaktaydı. Suriye’ye askeri müdahaleye yetki verecek bir çözüm perşembe günü Birleşmiş Milletlerde Çin ve Rusya tarafından veto edildi.
Çeviren: İkbal Zeynep Dursunoğlu
[1] House Permanent Select Committee on Intelligence