Rahimi’den Erdoğan’a: Hepimizi savaşa sürükleyeceksin

img
Rahimi’den Erdoğan’a: Hepimizi savaşa sürükleyeceksin YDH

YDH- El Menar televizyonundan Nidal Hammade, İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi’nin Türkiye ziyaretini ve Türkiye-Suriye arasında yaşanan son askeri gelişmeleri değerlendirdi.




 

YDH-El Menar televizyonundan Nidal Hammade, İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi’nin Türkiye ziyaretini ve Türkiye-Suriye arasında yaşanan son askeri gelişmeleri değerlendirdi.

Son iki günde Türkiye-Suriye sınırındaki askeri durum, Türkiye’nin Suriye ordusu mevzilerine yaptığı top atışıyla ciddi bir gerilime tanıklık etti.

Bunun yanı sıra BM Güvenlik Konseyi’nden Avrupa Birliği’ne ve açıkça Türkiye yanlısı bir tutum sergileyen Arap Birliği Genel Başkanı Nebil el Arabi’ye kadar Suriye rejimini devirmek isteyen ülkelerin başını çektiği planlı uluslararası gerilime de şahit olduk. 

Bu kriz esnasında Rusya ve İran, krize yönelik çözüm arayışına girdiler. Rusya, arkasında Fransa ve İngiltere’nin olduğu Suriye’yi kınayan bildirinin Güvenlik Konseyi’nden çıkmasına engel oldu. Bazıları ise Fransa’nın açıklama yapılması yönündeki hamasi tavrını, Suriye’yi kınayan her türlü tutuma son derece iştiyaklı yaklaşımı nedeniyle Fransız temsilcisinin Güvenlik Konseyi’ne pijamalarıyla geldiği şeklinde alay konusu yaptılar.

İran tarafında ise Tahran, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Rıza Rahimi’yi Ankara’ya göndererek krizi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la görüşerek aşmaya çalıştı.

Ana konusu Suriye olan bu buluşmanın Türk tarafının isteği üzerine gerçekleştiğini dile getirmekte fayda var. Konuya yakından vakıf olan İran kaynaklarına göre Rahimi’nin yaklaşımı, Erdoğan’a karşı son derece açıktı.

Görüşmede İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bölgede çıkacak bir savaşın genişleyerek bütün tarafları içine alacağını söyleyerek Suriye ile bir savaşa sürüklenmeme ve herhangi bir askeri müdahaleden kaçınılması yönünde Erdoğan’a uyarılarda bulundu.

Türk tarafının krizi tırmandırmasının gerçek nedeni:

Türkiye’nin krizi tırmandırması, Suriye muhalefetinin Halep’te nihai temizlik açıklamalarından on gün sonra gerçekleşti.

Muhaliflerin bunu gerçekleştiremeyecekleri hatta Baba Amr ve Humus’ta olduğu gibi uzun süren ancak tedrici olarak netlik kazanmasına benzer şekilde, savaşta ibrenin giderek Suriye ordusundan yana olacağının açıklık kazanmasıyla Türkiye, tavrını daha da sertleştirmeye başladı.

Gerek Suriye’nin başka yerlerinde gerekse Halep’te sürmekte olan savaşta gelişmeler Suriye muhalefetinin aleyhine işlemeye başlayınca bu kez savaşın sonucuna tesir etmeyecek; ancak ülkedeki istikrarı bozarak medyanın geniş şekilde yer vereceği bir takım eylemlere başvurmaya başladılar.

Halep’te devam etmekte olan savaşın en büyük paradokslarından biri de şuydu: Şehir merkeziyle ağırlıklı olarak Kürt nüfusun bulunduğu Sahur bölgesi arasında konuşlanan muhalefete bağlı silahlı güçler, kent merkezinde önlerinin kapalı olduğunu anlayınca bu kez Sahur bölgesinden saldırılar düzenlemeye başladı.

Bu durum onların Kürtlerle ve Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı güçleriyle karşı karşıya gelmesine neden oldu. Türkiye sınırında bulunan ve Kürtlerin çoğunluğu oluşturduğu Kamışlı kentindeki bir ilkokul yakınlarında meydana gelen patlamalar, muhalif güçlerle Kürtler arasında meydana gelen çatışmaların pratiğe yansımasından başka bir şey değildi.

Halep kentinin diğer mahallelerindeki askeri durum, Baba Amr’da Suriye Cumhuriyet Muhafızları Ordusu’nun savaşı nihai olarak kazanmasından hemen önceki duruma oldukça benziyor. Şu an bazı birliklerinin Halep’te nihai temizliğe başladığı Suriye Cumhuriyet Muhafızları Ordusu’nun diğer birimleri bu kez Meydan, Tadamun, Yelda, Haceru’l Esved, Hucayra ve Seyyide Zeynep bölgelerinde temizlik operasyonuna başladılar.

Ordunun bu bölgelerde geçen sene eylül ayında yaptığı temizlik harekâtına bizzat katılmış bir muhabir olarak Suriye yönetimine bağlı birliklerin son derece kalabalık ve ele geçirilmesi zor olan bu bölgelerde hakimiyetini nasıl kurduğunu kendi gözlerimle gördüm.

Burcu’l Beracine mülteci kampının beş katı daha kalabalık ve iç içe geçmiş yapıları tasavvur ederseniz Suriye ordu güçlerinin buraları gele geçirme konusundaki zorlukları daha iyi anlarsınız. Türkiye’nin krizi tırmandırması tam da bu noktada gelmiştir. Bunun nedenlerini sıralamak gerekirse:  

1- Halep’teki silahlı gruplar üzerindeki baskıyı hafifletmek ve moral desteği kazandırmak

2- Kuzey Suriye’de bulunan ordu birliklerinin Halep’teki silahlı gruplar üzerindeki baskısını azaltmak.

3- Suriye ordu birliklerinin Halep kentinin girişinde ve İdlib kentindeki geçiş noktalarına uyguladığı kuşatmayı yarmak. Nitekim Suriye ordu birlikleri, Türkiye’den gelerek Halep’e geçmek isteyen savaşçıların geçtiği geçiş noktalarını sürekli olarak bombaladı.

4- Suriye yönetimi üzerinde diplomatik baskı kurarak Halep’te silahlı grupları temizlemesini engellemek.

5- Türkiye ve Katar’la birlikte Fransa’nın Şam ve çevresinin savaş alanı olmaktan çok uzak olduğunu Katar Başbakanı Hamad bin Casim Paris’te 5 Temmuz’da düzenlenen Suriye’nin Dostları Konferansı’nda söylediği gibi silahlı müttefikler geçtiğimiz Ramazan ayında sözde rejimi devirme eylemleri dedikleri bombalı eylemler ve sabotajlar yapmaktan öteye gidemediler.

6- Suriye Ordusu, Şam’da silahlı grupların belini kırdı ve geçtiğimiz Temmuz ayının 28’isinde ilan ettikleri rejimin sonunu getirecek geri sayım dedikleri şeyin anlamsızlığını göstermiş oldu.

7- Türkiye, Suriye’de sınırlı bir askeri müdahalenin kapısını aralamaya çalışıyor böylece muhaliflerin İdlib ve çevresinde ellerini rahatlatmış olacak.

8- Kürtlerin sınır boyunca güçlerini artırması Türkleri korkutan bir unsur, bunu engellemeye çalışıyorlar.

İşte bu saydıklarımız Türkiye’nin tırmandırmaya çalıştığı mevcut gerilimin nedenlerini açıklayan noktalar. Türkiye kontrol altına alamayacağı bir savaşa özellikle de Suriye Kürtleriyle karşı karşıya gelmek istemiyor.

Ancak başka ülkelerin Türkiye’nin tek başına hareket etmesini engelleme ve Türkiye’yi bölme ve parçalamanın eşiğine getiren Kürt ayaklanmasını destekleme noktasında kendilerince nedene sahipler.

Çeviren. Hüseyin Şahin