Amerikalılar Ürdün’de. Hedef Suriye

img
Amerikalılar Ürdün’de. Hedef Suriye YDH

YDH- Kuds’ul- Arabi gazetesi Baş Yazarı Abdülbari Atvan, Amerikan askerlerinin Ürdün’e gönderilişinin sebeplerini değerlendirdi.




 

YDH-Kuds’ul- Arabi gazetesi Baş Yazarı Abdulbari Atvan, Amerikan askerlerinin Ürdün’e gönderilişinin sebeplerini değerlendirdi.

 

Ürdün ordusunun muharebe alanında sahip olduğu yüksek yetkinliği nedeniyle Arap dünyasındaki sıcak çatışma bölgelerinde düzenlenen operasyonlara katılmak için askeri birlikler göndermesine alıştık.

Bu, Ürdün’ün kitleler halinde ülkesine gelen Suriyeli mülteciler sorununa karşı kendisine yardım etmesi için Amerika’dan özel askeri birlikler ithal etmesine gerek olmadığı anlamına geliyor.

Nitekim New York Times gazetesi dün yayınlanan nüshasında dünya kamuoyuna ABD’nin Ürdün’e askeri birlikler gönderdiğini açıkladı. Ancak bu durum bir çok soru işaretini de beraberinde getirdi.

Ürdün ordusu Trablus kentine ve Kaddafi’nin ana karargahı olan Aziziye kışlasına düzenlenen operasyonda önemli rol oynadı. Ayrıca belki de tek başına Bahreyn’deki İnci Meydanı baskınına ve boykot yapan eylemcilerin meydandan boşaltılmasına iştirak etti.

Ayrıca Ürdün güçlerinin Yemen’de Husilerin Suud toprakları içerisindeki ilerlemesini durdurmak ve geldikleri yere dönmelerini sağlamak için Suudi güçleriyle birlikte savaştığı yönünde haberler çıktı.

Buradan hareketle Amerikan özel birliklerinin Ürdün’e kafileler halinde gelmekte olan Suriyeli mülteciler sorununa yardımcı olmak için Suriye sınırında konuşlandığını söylemek basit bir aldatmacadan öteye gidemez.

Ürdün, başka devletle karşılaştırılamayacak derecede mülteci sorunu konusunda kadim deneyime sahiptir.

Ürdün tarihi, gerek savaşlardan kaçan gerekse komşu ülkelerden zorla tehcir edilmiş Filistinli mültecilerden Iraklı ve Suriyelilere kadar mültecileri ağırlama konusunda örneklerle doludur.

Ürdünlülerin ihtisas sahibi olduğu bir konuda Şikago’dan ya da Nevada çölünden gelen Amerikan askerlerinin onlara ders ya da brifing verebileceğinin mümkün olabileceğine inanmıyoruz.

Bu güçlerin görevi son derece şüphelidir. İlk gelen birlikler, belki de Suriye’nin kimyasal silahlarını kontrol altına almak ve bu silahların ‘terörist’ grupların eline düşmesini engellemek bahanesiyle Suriye’ye askeri bir müdahalenin zeminini oluşturmak için  gelen birliklerin çekirdeğini oluşturacaktır.

Dört ay önce Ürdün Güney Suriye sınırında başta ABD olmak üzere 17 ülkeden askeri birliklerin katıldığı ‘Müteyakkız aslan” tatbikatına ev sahipliği yapmıştır.

Bu tatbikatın ana gerekçesi, Beşşar Esed yönetiminin çökmesi sonrasında güvenlik boşluğunun oluşması ve ülkenin karışıklığa sürüklenmesiyle birlikte ‘Suriye’nin kimyasal silahlarının güvenliğinin sağlanması’dır. 

Amerikan güçleri şu anda Suriye sınırından 55 km. uzakta bulunmaktadır. Burada ABD güçleri, silahlı Suriye muhalefetine ‘muharebe amaçlı olmayan’ yardım sağlayacak, bunun yanı sıra Türkiye topraklarında konuşlanmakta olan özel Amerikan birlikleriyle CIA’e bağlı güçler, açıklandığı kadarıyla, savaşan silahlı gruplara silah dağıtma işini üslenecektir.

Operasyonun amacı, silahların aşırılık yanlısı İslami grupların özellikle de el Kaide’nin eline geçmemesidir.

Suriye’de şu an devam etmekte olan savaşa doğrudan müdahale etme girişimi, sadece rejimi çökertmek için değil aynı zamanda Amerikalı yetkililerin kaçınılmaz olarak yıkılacağına dair görüş birliğinde oldukları Esed yönetiminin günler, aylar ve hatta belki de senelerin geçmesiyle genişleme ve ilerlemeye adaydır.

Bunu biraz daha açalım: Esed yönetiminin devrilmesiyle birlikte Suriye topraklarında kendi inançlarına göre mülhit ve rafizi olarak tanımladıkları bir yönetime karşı savaşmak için dünyanın dört bir yanından gelmiş binlerce savaşçının bulunduğu cihad birlikleri cirit atmaya başlayacaktır.

Amerikalıların yardımı olsun ya da olmasın, görevlerinin sona ermesiyle birlikte onlar, ortadan kaldırılması gereken teröristler kategorisine alınacaklardır. Ya öldürülecekler ya da Küba’nın Guantanamo Kampı’nda olduğu gibi tutuklama kamplarına atılacaklardır. 

Bazıları bizi durumu abartmakla suçlayabilir. Kaldı ki bu ilk suçlama da değildir. Yanıtımız oldukça basit ve yalın. Kısaca şunu söyleyebiliriz: İngiliz istihbarat servisi, dün Heathrow Havalanı’nda Suriye’den dönen iki Müslüman’ı terör eylemlerine katıldığı gerekçesiyle tutukladı. Suriye’de cihat çağrısına karşılık veren bütün İngiliz Müslümanların aynı akıbeti paylaşacağı da beklenmelidir.

Başka bir deyişle, Batılıların yönetimini devirmek istediği bir ülkede savaştıklarında onlar özgürlük için savaşan insanlar olacaklar. Ancak görevlerini tamamlayıp savaş alanından sağ kurtulmayı başardıklarında, yaptıkları fedakarlıkların ve elde ettikleri başarıların mükafatı olarak derhal takip edilmesi, tutuklanması ve hatta öldürülmesi gereken teröristlere dönüşeceklerdir.

ABD, Kaddafi rejimini devirmek için savaşan cihatçıları, Bingazi’deki Amerikan Konsolosluğu’na baskın düzenleyerek büyükelçiyi ve üç diplomatı öldürmelerinin öcünü almak amacıyla Libya’ya 20 pilotsuz uçak gönderdi, bu ülkede askeri bir üs açtı. Suriye’de de aynı senaryonun tekrarlanmasını uzak bir ihtimal olarak görmüyoruz.

Ürdün, hızla Suriye’nin ateşli ve bir o kadar da kaygan kumuna batıyor. Bu işbirliğinin sonu son derece külfetli olabilir. Hele de bölgesel mezhebi bir savaş patlak verir de bu üçüncü dünya savaşına dönüşürse…

Bilindiği gibi, Amerikalılar beşeri ve maddi kayıpları arttığında genelde yerel müttefiklerini cepheye sürer ve bu savaşın bedelini onlara ödetirler. Müttefikleri de bu bedeli güvenlikleri ve istikrarları pahasına öderler.

İsterseniz bunu Hamid Karzai’ye, ondan önce Burhaneddin Rabbani’ye, Irak’ta Ahmed Çelebi’ye, İyad Allavi’ye ve Paçacı’ya sorun. Vietnam’ı da unutmamak gerekiyor.

Çok iyi biliyoruz ki Amerikalılardan ve Körfez ülkelerinden, şu an ve gelecekte ülkede askeri birlikleri ağırlamasının ödülü olarak bütçesinde meydana gelen açığı kapatmak üzere Ürdün’e para akışı yapılıyor.

Ancak biz burada maddi ve beşeri kayıplar ile genelde savaşlar sona erdikten sonra meydana gelen bölgesel ve stratejik değişimlerden veya bu değişimlerin yan etkilerinden bahsediyoruz. Bazen bunlar, tedavisi olmayan öldürücü yan etkiler olabilir.

Atalarımız bize tarla ve bahçelerde görünen Kırgız kuşunun zeytinin olgunlaştığını ve sonbaharın başladığını haber verdiğini öğretti.

Tıpkı Amerika’nın Irak’ta, Afganistan’da ve Libya’daki manevralarının bize uzun sürecek ve yıkıcı bir savaşın habercisi olduğunu öğrettiği gibi. Bu benzetmede bu güzel göçmen kuşun adını kullandığımız için ondan özür diliyoruz.

Çeviren: Hüseyin Şahin