İsrail’in Irak’taki varlığı

img
İsrail’in Irak’taki varlığı YDH

-Sun Tzu, “Savaş Sanatı” adlı kitabında mümkün olan en az bedelle askeri savaş kazanmanın ilkelerini




YDH- Sun Tzu, “Savaş Sanatı” adlı kitabında mümkün olan en az bedelle askeri savaş kazanmanın ilkelerini açıklıyor. Sun Tzu teorisinde diplomatik ilkeler şöyle açıklanıyor: “Diplomatik anlaşmalar ve diplomatik adımlar faydalı olabilir; ama askeri operasyonun gözden uzak tutulmaması gerekiyor. Her ülkenin ilk hedefi, askeri operasyon yapmadan önce düşmanı zayıflatmaktır. Bu hedef, kesin zafer açısından saldırıya dönük planlanmış bir strateji ile ilişkilidir.”

Sun Tzu’nun stratejileri, askeri ve siyasi alanlarla güvenlik alanındaki konumunu güçlendiremeye dönük olarak İsrail tarafından çok iyi kullanılmaktadır. İsrail’in muhtelif ülkelerdeki diplomatik uygulamaları, attığı askeri ve güvenlik adımları, bundan güzel bir şekilde yararlandığını göstermektedir.

Başından beri İsrail’in “büyük stratejisi” (Grand strategy) güvenlikle ilgili bir temele dayandırıldığına göre bu rejimin tüm stratejileri, varlığını garanti edecek bir meşruiyet, kabul görme ve nüfuz yayma çalışmasına yönelmiştir.

Bu çerçevede İsrail, en iyi dostlarıyla ilişkilerinde bile söz konusu kırmızıçizgi ve belirleyici mülahazalar hakimdir. O kadar ki İsrail’in politikalarıyla ABD’li yetkililerin istek ve iradeleri bazen karşı karşıya gelebilmektedir. Binaenaleyh, bu tür karşı karşıya gelmelerin olmadığı durumlarda ABD’deki karar alma süreçleri, Yahudi ve Siyonist örgütlerin etki alanında kalmaktadır.

ABD’li düşünür Michael Collins Piper, John Kennedy’nin nasıl öldürüldüğünü anlattığı “Final Judgment”  “Son Hüküm” adlı kitabında Kennedy suikastıyla ilgili olarak Mossad’ı suçlamakta buna sebep olarak da İsrail’in atom bombasına sahip olması meselesiyle ilgili olarak Kennedy ile Golda Meir arasındaki şiddetli ihtilafı göstermektedir.

İsrail’in eski savunma bakanı yardımcılarından Efraim Sneh, bu konuda şöyle diyor:[1] “Herhangi bir değişimin olmadığı diğer bir konu da Yahudilerin ABD politikasındaki rolüdür. ABD içindeki güç çekişmesinde Yahudi azınlığın büyük bir mali ve siyasi gücü bulunmaktadır. Bu ülkedeki birçok politikacı, Ortadoğu konusundaki tutumunu Yahudi destekçilerin ve seçmenin etkisine göre belirlemekte ve İsrail yandaşlığını ilan etmeyi, seçimde kendisine zafer kazandıracak hayati bir etken olarak görmektedir.”

Sneh, kitabında Kudüs’ün bir bütün olarak İsrail’in elinde kalması şeklindeki kırmızıçizgiyi, önemli bir değer ve güvenlik şartı olarak görmekte ve İsrail’in nükleer güç olması meselesine kader tayin edici bir mesele olarak değinmektedir.[2] İsrail’in güçlü olmaya dönük güvenlik perspektifi, düşman ülkelerin zayıflatılması çabasına dayanmaktadır. Nitekim İsrail’in diplomasi, savunma, güvenlik alanlarındaki gizli ve açık çabalarıyla dış çevredeki siyasi ve ekonomik faaliyetleri, bu hedefe dönüktür.

 “ABD politikalarını Yahudileştirme” yanında yürütülen bu güvenlik stratejileri, artık öyle bir noktaya varmıştır ki ABD İsrail’in naipliğine soyunmuştur.

İsrail hükümet sözcüsü Amos Gilad, Irak yönetiminin yok edilmesini İsrail önündeki stratejik bir tehlikenin ortadan kaldırılması olarak görmekte ve desteklemektedir.[3] Ona göre Irak olmadan doğu sınırlarını tehdit edecek birleşik bir Arap cephesinin kurulması imkansızdır.

Powell de AIPAC toplantısında şöyle demiştir: “Saddam’ın yok edilmesi, İsrail’i ve Ortadoğu’yu Irak’ın sahip olduğu kitle imha silahı tehdidinden kurtarmıştır.”[4]

İsrail’in ve Mossad’ın Irak’taki varlığının geçmişi, 1960’lı yıllara kadar uzanmaktadır. Bu geçmiş ve güvenlik birikimi, bugün Siyonizm stratejisi için büyük bir sıçramaya imkan verecek yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor.

Yahudilerin ve Siyonizm yanlısı Yeni Muhafazakarların savaşın başlamasındaki rolü açıktır ve bunlar, ABD’deki Siyonist politikaların harekete geçirici motorudur.” İsrail’in Irak’taki fiili varlığı ve nüfuzu, Siyonistler açısından iyi şartlara kavuşması durumunda bu, İsrail’in siyasi, ekonomik ve güvenlik konularında büyük bir sıçrama yapmasını sağlayacaktır.

Bu çalışmada Siyonist rejimin Irak konusundaki perspektifi ve programı ele alınarak, bunun geçmişi, elde ettiği kazanımlar ve İsrail’in pratik alanlardaki çalışmaları incelenecektir. Bu çalışmada ayrıca Siyonist rejimin Irak’taki varlığı ve nüfuzu için kullandığı araçlar, onların Irak’taki varlığının yankıları, İsrail’in tercihleri ve onların kazanımları incelenecek bu varlıktan kaynaklanan tehditlerden söz edilerek sunuca ulaşılacaktır.         

 Bakış açıları ve programları

Siyonist hareketin dünyada Siyonist rejim açısından hayati olan en önemli girişimlerinden biri, Yahudilerin İsrail’e göçüdür. Yahudilerin İsrail’e göçü öncelikle Filistin’deki işgalin tedricen genişletilmesinde kullanılmakta ve bundan işgalin meşruiyeti için yararlanılmaktadır. İsrail’e göç eden Yahudiler, geçen on yıllarda hem ortak üretim çiftliklerinde ve Yahudi şirketlerinde istihdam edilmiş, hem de onlardan ileri hatlarda bir askeri savunma gücü olarak yararlanılmıştır. İsrail’in tüm dünyadaki Yahudi organizasyonlarıyla sistematik iletişimi ve koordinasyonu ile bu göçler gerçekleştirilirken, bunlar, karar süreçlerini etkilemeye dönük etkili birer lobiye dönüştürülmüştür. Irak’ta yaşananlar da bu çerçevede yorumlanabilir.

Siyonistler, kendilerine nüfuz imkanı kazandıracak etkin azınlıklarla irtibat kurmak için Yahudi kavmin mazlumiyeti ile o azınlığın mevcut şartları arasında benzerliklerden yararlanmaya çalışmakta, bu çerçevede onlara sınırlı ama işlevsel hizmetler sunmaktadır.    

General Ehud Yehoshafat Harkabi, İsrail Savunma Bakanı yardımcılığı yaptığı 1970’li yıllarda dönemin Savunma Bakanı Simon Perez’e sunduğu raporunda şöyle demektedir[5]: “Kürt meselesi (Irak) göstermektedir ki, Ortadoğu’daki etnik azınlıkların konumu siyasi bir etken olarak düşüşe geçmiştir, İsrail bundan Arap nasyonalizmini dengeleyecek bir etken olarak istifade edebilir.”

1960’lı yıllarda Savunma Bakanlığı yapan Ezer Weizman da verdiği bir demeçte İsrail’in Kürtleri desteklemeye dönük bakış açısını ve programını şöyle açıklamaktadır[6]:

“Ben hayatlarının başından beri sıkıntı çeken ve hayatta kalabilmek için dağ başlarında yaşamak zorunda bırakılan Kürtler hakkında düşündüm, niçin onlara yardım eli uzatmayalım? Ayrıca Irak’ın arkasında baskı altında tutulan bir dosta sahip olmak İsrail’in çıkarınadır.”

Mossad’ın Iraklı Kürtlerle çeşitli alanlardaki işbirliği hedefi güvenlik programları şeklinde genişledi. Bu işbirliği, geçmişte de şu anda da özel bir yere sahiptir.

Irak konusunda araştırmaları bulunan Edmond Garib, Irak’ta Kürt Meselesi adlı kitabında şöyle diyor: “Mossad ve Savak, son derece güçlü bir Kürt istihbarat ağı kurdu, bununla, Irak hükümetinin içerideki durumu ve askeri kapasitesi hakkında bilgi topladılar. Toplanan bu istihbaratlar Mossad’a ve Savak’a veriliyordu.”

Göç etmiş Yahudilerin ana yurtlarıyla ilişkilerinden yararlanmak bazen son derece parlak ve hassas sonuçlar doğuruyordu. 1990’lı yıllarda Savunma Bakanlığı yapan İzak Mordehay, Irak Kürtlerindendi ve 1970’li yıllarda bu ilişkilerini kullanarak bir Irak Mig-21 uçağının kaçırılıp İsrail’e getirilmesini sağladı.

O yıllarda teknolojik açıdan öne geçmek için bu uçakların teknolojisi hakkında bilgi sahibi olmak Batı, özellikle de ABD açısından çok önemliydi. Bu uçaklar üzerindeki mühendislik çalışmaları ve Rus askeri teknolojisi üzerindeki benzer çalışmalar, Siyonist rejime ekonomi, sanayi, siyaset ve diplomasi alanında sıçrama kazandırdı. Çin ve Hindistan’la ilişkilerin geliştirilmesi ve sahip oldukları Rus silahlarının modernizasyonuna ihtiyaç duyan doğu Avrupa ülkeleriyle ilişkiler kurulması İsrail’e dikkate değer bir gelir kazandırdı.

İsrailli stratejistlerin yeni uluslar arası şartlara ve bölgesel çevrenin yeni şartlarına yönelik olarak geliştirdiği yeni perspektifler, geçmişte hazırlanan zeminle birlikte yeni programlara dönüştürülmektedir.

Dr. Efrahim Sneh, İsrail’in stratejik sınırlılığının geçmişe oranla fazla olduğunu görmekte ve onu İsrail güvenliğini tehlikeye dönüştürecek ülkelerin oluşturduğu coğrafya olarak tanımlamaktadır. Bu çerçevede de şu tavsiyede bulunmaktadır:

“Sürekli olarak bu ülkelerdeki gelişmeleri dikkatle izlemeli ve onları İsrail’e dosta dönüştürmeliyiz.”[7]

Sneh, “2000’den Sonra İsrail” adlı kitabında uzak ve yakın tehditlere değinmekte ve İsrail’in gelecek 10 yılından bahsederken Saddam sonrası Irak’la ilişkiler konusunda düşünülmesi gerektiğinden söz etmektedir.

Sneh Şöyle diyor: “Dünkü Irak’la bugünkü Irak farklı olacaktır. Her halükarda demokratik bir yönetim kurulacak ve güneyde Şiilerden, ortada Sünnilerden ve kuzeyde de Kürtlerden oluşan bir federal yapı kurulacaktır. Nüfusun üçte ikisini oluşturan Şiiler ve Kürtler, Irak’ın federal hale getirilmesi meselesinin en temel unsurlarıdır.”[8]

Sneh, İsrail’in Yeni Irak’la ilişkileri konusunda da şöyle demektedir: “Böylesi bir Irak, İsrail’le barış anlaşması imzalayıp bundan çıkar sağlayacaktır. Hatta bundan İran’a ve (Barış görüşmelerine katılmaması durumunda) Suriye’ye karşı da yararlanılabilir. Binaenaleyh, Saddam sonrası Irak’ı kabul etmeli, bu çerçevede psikolojik ve siyasi boyutlardaki politikaları belirlemeliyiz.”

İsrail’in Ortadoğu’ya ve buradaki ekonomik sisteme yönelik büyük stratejisi (grand strategy) açısından Irak, İsrail-Ürdün-Filistin ekonomik işbirliği üçlüsünde etkin ve yapıcı bir rol oynayacak bir doğu komşusu olarak görülmektedir.

 Sonuç itibariyle İsrail, yeni Irak’ta federal bir yapı kurulmasını ve bu ülkenin kuzeyinde Kürtler için bağımsız bir devlet kurulmasını, jeopolitik dengeyi İsrail açısından olumlu etkileyecek bir gelişme olarak değerlendirmektedir. Bağımsız veya özerk bir Kürt devletini dostu olarak değerlendirmekte ve bağımsız Kürt devletinin kurulmasını çabuklaştırmayı gerekli görmektedir.[9]

 Geçmiş ve kazanımlar

İsrail tarihçilerine göre Yahudiler Irak’a göçleri sırasında on iki bölgeye yerleştiler. Zaho (Süleymaniye) Musul, Nusaybin, Urfa, Erbil, Kerkük, Urumiye, Sundur, Çarkile, İmadiye ve Nirve, tarihçilere göre Yahudilerin yerleştiği yerlerdir.  Yine onların belirttiğine göre birçok dini lider ve haham, bu bölgedeki Yahudi aşiretlerinin arasından, bu cümleden Barzani aşiretinin torunlarının içinden çıkmıştır.

Gerçi Yahudiler, tarihlerini büyüterek meşruiyetlerini ispat etmeye çalışmışlardır; ama bazı raporlar da Barzani ailesi içinde Yahudi hahamlarının olduğunu teyit etmektedir. Öte yandan Molla Mustafa Barzani ile babasının Yahudilerle ve Siyonist rejimle ilişkisi, inkar edilmeyecek niteliktedir.

Siyonist rejimle Mossad subaylarının Molla Mustafa Barzani ile ilişkisi, 1960’lı yıllara dayanmakta ve birçok alanı kapsamaktadır. Bununla birlikte 1930’lu 40’lı yıllarda da Yahudi Ajansı liderlerinin Irak Kürdistanı’ndaki izine rastlamak mümkündür. Yahudi Ajansı’nın seçkin siyasi yetkilisi ve Mossad’ın özel istihbarat operasyonlarının mimarı Reuven Shiloah 1934 yılında Kürt liderleriyle müzakere yaparak Irak Kürdistan’ındaki ilk temaslarını gerçekleştirmiş 1942’de de Bair Meridor, beraberindeki Mossad heyetiyle Iraklı ikinci Yahudi göçmen grubunun göçünü programlamak üzere bölgeye gitmiştir.[10]

Siyonist rejim kuruluncaya kadar Yahudi azınlıkla Uluslar arası Yahudi Ajansı’nın arasındaki irtibatı korumak amacına dönük ilişkisi, Yahudilerin Irak’tan göç ettirilmesini sağlamaya yönelikti. Fakat 1960’lı yıllarda daha geniş hedeflere yönelerek İsrail karşıtı ülkelerin güvenliğini etkileyecek ve buraları istikrarsızlaştıracak şekilde örgütlendi.

Bu siyaset, Suriye’de Şükrü Kuvvetli hükümetinin Suriye’deki Kürt liderlerden Hüsnü Barzani darbesiyle devrilmesi ve Şam’ın Kürtler tarafından işgal edilmesi için İsrail’in destek vermesi, Kürt temsilci Bedirhan aracılığıyla koordine edildi; fakat bu plan uygulanmadı.[11]

 Mevcut bilgiler, Molla Mustafa Barzani ile İsrail’in 1963’ten 1975’e kadar sürdürdüğü ilişkileri doğrulamaktadır.

 Mossad müsteşarları daima, onun yanındaydı; silah, mühimmat, teçhizat desteği ve sağlık ve lojistik konularında Mossad onlara geniş bir bütçe ayırmıştı. Yukarıda belirtilen tarihler arasında Mossad subayları Kürtleri, bağımsızlık düşüncesine teşvik ediyor, Barzaniler de İsrail gözetimi altındaki bağımsızlığı kabul ediyordu.[12]

Mossad subaylarının SAVAK’la birlikte Molla Mustafa Barzani’ye ulaştırdığı askeri yardımda şunlar bulunuyordu:

3o top, 34 roket atar, uçaksavar topları ve Star Law roketleri, 260 bazuka, 87 mm.’lik top, 180 Sacer Füzesi, 180 Sager füzesi, 850 bin adet hafif silah mühimmatı, 75 bin top mermisi, 32 bin mini Katyuşa füzesi, 13 bin tanksavar, el bombası ve mayın. Bu yardımların büyük bir kısmı, 1972-1973 yılları arasındaki savaşlarda Arap ordularından ele geçirilen silahlardan oluşuyordu.

1968’de Molla Mustafa’nın gizlice İsrail’e gitmesi, orada çok büyük bir ilgiyle karşılanması ve tüm üst düzey siyasi ve güvenlik yetkilileriyle görüşmesi, bu ilişkilerin yeni bir aşamaya girmesine sebep oldu.

Molla Mustafa Barzani, bu ziyaretinde Yahudi aile dostu David Cabai ile de görüştü. Cabai, Osmanlı döneminde sultana çok miktarda altın vererek Molla Mustafa’nın babasını idamdan kurtarmıştı.[13]

1975 yılında Cezair Devlet Başkanı Huari Bumedyen’in aracılığıyla OPEC toplantısı kulisinde İran Şahı ile Irak Cumhurbaşkanı Saddam Hüseyin meşhur Cezayir Anlaşması’nı imzaladı ve bundan sonra İran’ın SAVAK ve Mossad aracılığıyla Irak Kürdistanı’na olan desteği kesildi.[14] Fakat İsrail’in Irak Kürtleri ile olan gizli ilişkileri, Avrupalı ve Batılı çeşitli ülkeler aracılığıyla çeşitli şekillerde devam etti.

 Geçmişteki güçlü ilişkiler, bunun yakın zamana kadar sürdürülmesi ve İsrail’e Irak’ta fiilen bulunma imkanı veren mevcut şartlar, sonuçlarını verdi. ABD’nin Irak’ı işgal etmesi İsrail’in Irak’ın diğer bölgelerindeki faaliyetlerini de güçlendirdi. Irak’ta yaşanan gelişmelerden son derece memnun olan Siyonist rejim yetkilileri, Irak’taki nüfuz alanlarını daha da genişletmek, gelecek süreçlerden ve mümkün olan tüm potansiyellerden yararlanmak istemektedir.

 Irak Yönetimini devirmek için işbirliği

Daha önce de değinildiği gibi Siyonist rejimin bölge ülkelerini etkisizleştirmek, onların mahiyetini değiştirmek ve onları kendi çıkarları istikametinde yönlendirmek şeklindeki stratejisi, tüm dünyadaki, özellikle ABD’deki Siyonist lobiler ve Yeni Muhafazakarlar diye bilinen ABD’li Hıristiyanlar tarafından uygulamaya sokulmaktadır.

Öte yandan Siyonist rejim söz konusu süreçlerde hassasiyet yaratmamaya ve varlığını açıkça göstermemeye çalışmakta ve bahsedilen planı gölge gruplar aracılığıyla uygulamaktadır.[15] Nitekim ABD’li ünlü yazarlar da ABD’nin Irak savaşını Büyük İsrail devletinin ABD tarafından kurulması olarak tanımladı.[16]

Irak’ta operasyonel koordinasyon ve idari yapılanma Jay Garner ve Paul Bremer gibi İsrail yanlılarının Irak’a yerleştirilmesiyle başlamış, Irak bakanlıklarına birçok Siyonist danışman getirilmiş, Mossad istihbarat ve askeri timleri direniş gruplarını sindirmede ve tutukluları sorgulamada kullanılmıştır.[17]

İsraillilerin Kürtlerle olan güçlü irtibatı, ABD’nin Iraklı aktörlerden yararlanmaya öncelik vermesinde etkili olmuş, Türkiye’deki Kürtler üzerinden Türkiye’ye gizli baskılar yapılmıştır.[18]

Ürdün basınının bildirdiğine göre ABD’nin Irak’a saldırısının eşiğinde İsrail’e ait bir özel birlik, H3 üssündeki füze radarlarını durdurmak için Irak’ın batısına paraşütle indi. Bu özel birlik 1994 yılında Lübnan’da Mustafa Dirani’yi kaçırmış, Beyrut’ta ve Tunus’ta Filistinlilere karşı terörist eylemler gerçekleştirmişti.

 İsrail’in Irak’ta etkili olmaya çalıştığı alanlar

Siyonist rejim liderleriyle İsrail stratejisini planlayanlar, iki sebeple tüm potansiyellerini Irak’ta olumlu sonuçlar almaya yoğunlaştırmıştır.

1-Güvenlikle, ekonomiyle ve siyasetle ilgili hedeflerin gerçekleştirilmesi ve bölgede bir aktör olma düzeyine yükselme.

2-Irak’ta rejim değişikliği stratejisinde başarılı olabilmesi için ABD’deki Yeni Muhafazakar yandaşlarını desteklemek; rejim değişikliğini uluslar arası sistem açısından bir model haline getirmek ve başarısız olması durumunda İsrail’i de etkileyecek olan bu planın doğuracağı zararları önlemek.

İsrail’in çalışmaları aşağıdaki muhtelif alanları kapsamaktadır:

  

                    Gruplar

Nüfuz:          Hakimiyet

                    Askeri ve güvenlik sistemleri

 

 

 

                                                       Terör

1-Güvenlik özel operasyonlar

                                                       Sabotaj

 

  

                                                       Iraklı partiler

İstihbarat toplanacak alanlar  Hükümet ve yönetim

                                                       Türkiye

                                                       İran

                                                       Arap ülkeleri

   

İstihbarat hedefleri için arazi ve mülk satın alımı

ABD ve İngiliz güçleriyle güvenlik ve istihbarat alanlarında işbirliği

 Siyonist rejimin en önemli ve en hassas çabalarının söz konusu olduğu bu bölümde Mossad ve istihbarat ağları, Kürtlerle ve aynı yöndeki şahıs ve gruplarla irtibat halinde olmakta, operasyonel timler de ABD kamuflajı altında eskisinden daha etkili faaliyetler gösterebilmektedir.[19]  

 Bazı güvenilir kaynaklara göre Irak’taki İsrail elçiliği 2003’ten beri faaliyettedir ve burada 750 istihbarat personeli ve diplomat görev yapmaktadır. Mossad Başkanı Meir Dagan’ın Bağdat ziyareti, İsrail’in Irak’a verdiği önemin ve önceliğin düzeyini göstermektedir. Bu da geçen 18 ay boyunca yaşanan birçok hareketliliğin kökenine işaret etmektedir.[20]   

 Irak uzmanlarınca dikkate alınan bazı raporlar terör ve adam kaçırma gibi birçok olayda Mossad’ın ayak izlerinin olduğunu gösteriyor.

 Ürdün’de yayınlanan es-Sebil gazetesi, Irak Yüksek İlimler Bakanlığı Araştırmalar Bölümü Başkanı Usame Abdülmecid’den şunları nakletmektedir: “Mossad, Iraklı bilim adamlarının dosyasını Amerikalılardan aldı ve şu an onları Irak’tan göç ettirmeye çalışıyor.” Yine Ürdün’de yayınlanan ed-Dustur gazetesi de Iraklı bilim adamlarına yönelik terör eylemlerine katılanların ABD kontrolündeki cezaevlerinden hiçbir gerekçe gösterilmeden serbest bırakıldığını ve bunlara ilişkin dosyaların açığa çıkarılmadığını yazdı. Bu haberler güvenilir kaynaklar tarafından da teyit edilmiştir.

 

 

                                                       Teçhizat

2-Askeri ve silahla ilgili alanlar           Silah

                                                       Danışmanlık

                                                       Askeri ve istihbarat alanında tecrübelerin sunulması

 

 ABD askeri güçlerinin askeri operasyonlarla Irak’ta kontrolü sağlayamaması, Siyonistlerle işbirliği alanlarını güçlendirdi. İsrail’in şehirlerde yaptığı operasyonlar, ABD subaylarının dikkatini çekti. Bu da ABD’li subayların şehirdeki operasyonları incelemek için İsrail’e gitmelerine ve İsrailli askeri gözlemcilerin Amerikan askeri eğitim alanlarında yer almaya başlamasına sebep oldu.[21]

 İsrail’in eski Genelkurmay Başkanı Amnon Şahak’ın, Şiilere ve Felluce’ye yönelik operasyonlara katılması ve bir İsrail askeri birliğinin ABD güçlerinin yanında gözlemci ve uygulayıcı olarak yer alması basın organları tarafından ABD İsrail işbirliğinin düzeyini yansıtan manşetler olarak ortaya kondu.

 Bu işbirliği ABD askerlerinin etkinliğini arttırmak için silahlanma alanlarında da söz konusudur. Şehirlere nüfuz edebilmek, operasyonel istihbarat toplamak ve saldırganın pusu bölgelerinin izini sürmek için Pentagon, İsrail’den gerekli alımları gerçekleştiriyordu.

 

 

                    Ticari (Doğrudan)         

3-İktisadi     

Petrol (Dolaylı)

 

İsrailli yetkililer, Irak’taki güvenlik tehdidinin ortadan kalkmasından duydukları memnuniyeti bildirdikten sonra Irak’taki ekonomik alanlardan faydalanmaya yöneldiler. Psikolojik bir operasyon başlatarak kendi durumlarını olduğundan büyük göstermeye ve bölgedeki meşruiyetlerinin ne kadar yoğun olduğunu ifade etmeye çalıştılar. Örneğin Musul-Tel Aviv petrol boru hattının tekrar faaliyete geçirileceğine dair haberler, İsrailli ve ABD’li yetkililerin isteğiyle defalarca yayınlandı.

 Siyonist rejim aynı zamanda Irak pazarından yararlanmak için tüm çabasını ortaya koydu. İsrail Ekonomi Bakanı Irak ekonomisinde etkili olabilmeleri için her türlü imkanı İsrailli tüccarlar için seferber etti.[22]

 Bu çerçevede Pentagon’daki Yeni Muhafazakarların yardımıyla Irak’la ilgili anlaşmalara katılıyor ve ABD güçlerinin azı ihtiyaçlarını temin ediyorlar. İsrail şirketleri, Türk, Ürdün, Katar ve Birleşik Arap Emirliklerinden partnerleriyle mallarını Irak pazarına sunmakta ve Irak’ın karma karışık ekonomisinden pay almaktadır.

 Bazı İsrailli tüccarlar, ABD’li veya diğer uluslar arası şirketlerin taşeronu olarak hareket etmekte tüketim malları, petrol, hizmet ve sanayi alanlarında faaliyet göstermektedir.[23]

 4-Yahudi tarihi ve geçmişle bağı güçlendirme

Siyonist tarih yazarları, Yuşa Peygamber’in “Asur Diyarının Kaybolmuşları” konusundaki sözlerine dayanarak, Irak’ı Asurlular zamanında esir alınan 10 büyük Yahudi ailenin yurdu olarak görmektedir.

 Bundan dolayı da Yahudi hahamlar, kendi tarihleriyle ilgili belgeler bulmak için Saddam rejimi devrilir devrilmez Babil’de ve diğer şehirlerde araştırmalara koyuldular.

 Yahudi ve Siyonist kurumlar da Irak’taki Yahudilerin mülklerini, varlıklarını ve tarihi eserlerini, İsrailli hahamların saçma sapan iddialarına bahane kılarak Irak’tan büyük İsrail’in bir parçası olarak söz edip Irak’ın da İsrail’e katılmasını istediler.

 5-Turizm

Siyonistlerin çeşitli ülkelerdeki örtülü gerekçelerinden biri de turizmdir. ABD’li yetkililerin Irak’taki şiddetli güvensizliği defalarca itiraf etmiş olmasına rağmen İsrailli turizm yetkililerinin ve şirketlerinin Kuzey ırak’taki varlığı ve Iraklı Yahudiler için tur düzenlediklerine ilişkin sözleri turizm kavramıyla izah edilemeyecek kadar şaşırtıcı boyuttadır. Irak’ta 200’den az bir Yahudi olmasına ve onlarn bir kısmı da İsrail’e götürülmesine rağmen İsrail’in tüm kurumları, uluslar arası Yahudi Ajansları ve dünyadaki lobileri, Irak’taki Yahudilere kimlik ve güç kazandırmak için harekete geçtiler.

 6-Yahudiler ve Iraklı Kürtler

Siyonist rejim, Kürtlerle geçmişe dayalı ilişkilerini ve işbirliklerini Irak’taki varlıklarının ve nüfuzlarının bir unsuru haline getirdiler. Kürtlerle ilişkileri sürdürerek ve 130 bin Yahudi’nin İsrail’e göçünü sağlayacak tedbirleri alarak bu ülkede çok yönlü senaryoları uygulamaya koydular. Iraklı Yahudilerin geri döndürülmesi gerçek dışı bir şeyse de Siyonistlerin iddiaları için haklı bir geçmiş oluşturmasından dolayı söz konusu edilecektir.  Bu çerçevede Kürtlerle yapılan geçmişteki işbirliği zemininden yararlanarak ve ABD’lilerle koordine edilmiş bir şekilde Kürtlere yeni imtiyazlar vererek, Kürtlerin İsrail’in yönelimlerini destekleyen bir güç haline getirilmesi sağlanacak.

 Irak’ta var olabilmek için kullanılan Siyonist araçlar

Siyonist rejim Irak’taki nüfuzu ve etkinliği için şu araçları kullanmaktadır:

 1-Bush hükümeti, Yeni Muhafazakarlar ve Siyonist lobiler

2-Iraklı Kürtler

3-Iraklı Yahudiler

4-Üçüncü ülkeler (Bazı Arap ve Avrupa ülkeleri)

5-Mossad ve Irak’taki istihbarat ağı

6-İsrailli kurumlar ve şirketler

 İsrail’in Irak’ta yoğunlaşan girişimleri maksimum ve minimum senaryoları kapsamaktadır. Irak’taki en kötü durumda Kürtlerle olan iyi ilişkilere dayanarak Kürtler için özerklik senaryosunu izlediler. Irak’taki en iyi durumda ise Irak’ı kendilerinin en önemli nüfuz alanı haline getirecekler. Yukarıda söz konusu edilen araçlar da bu senaryoların hizmetinde kullanılmaktadır.

 Yankılar ve tepkiler

Siyonist rejimin, lobileri aracılığıyla ABD’de veya bazı Avrupa ülkelerinde varlık gösterip rol oynaması sıradan, hatta zorunlu bir şey olarak gözükebilirse de Irak’a komşu olan bölge ülkelerinde bir tehdit unsuru olarak değerlendiriliyor.

 İsrail’in Irak’ta ayaklarını sağlamlaştırması ve etkinliğini artırması, tüm bölgenin güvenlik ve siyaset dengesini değiştirecektir. Bunun genişlemesi durumunda da yeni saflaşmalar ve İsrail’e paralel yeni örgütlenmeler ortaya çıkacaktır. Bu yüzden de İsrail’in varlığı karşısında bölgede gösterilen tepki, ülkelerin ikili rekabet olgusunu aşmış ve İsrail’in bölgedeki etkinliği bir güvenlik tehdidi haline gelmiştir.

 Kendine özgü bir yönetim yapısına sahip olan Türkiye’de, güvenlik ve siyasi yetkilileri, üzerinden 18 ay geçen Irak işgali ve İsrail’in Kuzey Irak’taki faaliyetleri konusunda hassasiyet göstermektedir. Son olarak iki taraf ilişkilerinde ciddi gerginlikler yaşanmıştır. Kuzey Irak’taki Kürtlerle işbirliği yapması ve Türkiye Kürtlerini (ABD desteğiyle) Türkiye’ye yönelik silahlı eylemlere teşvik etmesi İsrail’le Türkiye arasında ağız kavgalarının yaşanmasına sebep oldu.

 Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Profesör Ümit Özdağ, bazı İsrailli çevrelerin kullandığı terimler konusunda uyarıda bulunmuş, “Kuzey Irak’taki Yahudi kozu”nu, İsrail’in Kuzey Irak’ta ve GAP bölgesinde  arazi satın almasını İsrail tehdidi olarak ortaya koymuştu.

 İran, batı sınırlarında İsrail’in siyasi, iktisadi ve istihbari faaliyetlerinin genişlemesinden endişe etmekte ve ABD güçlerinin Irak’ta bulunma süresini uzatmasını bu faaliyetleri örten ve güçlendiren bir etken olarak değerlendirmektedir.

Kendini, batı sınırında İsrail’in, kuzey ve güney sınırında ise İsrail müttefiklerinin doğrudan tehdidi altında gören Suriye ise İsrail’in Irak’taki faaliyetlerinden dolayı kendini kuşatma altında hissetmektedir.

 ABD’nin bölgedeki büyük stratejisinden endişe duyan Suudi Arabistan da Yeni Muhafazakarların Arabistan’ın bölünmesine yönelik tehditlerini İsrail politikalarının paralelinde görmektedir. Suudi Arabistan’ın içinde son birkaç senedir bazı şüpheli gelişmeler yaşanmaktadır. Suudi yetkililerin ifadesine göre ülkedeki iç bütünlüğü, siyasi ve güvenlikle ilgili istikrarı bozmaya ve ülkeyi terörizmle mücadele adı altında ABD safına itmeye dönük olaylarda İsrail’in parmak izleri bulunmaktadır.

 Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ABD ile ve bazen de İsrail’le ilişkide olan Arap ülkeleri, kendi kamuoylarının karşısında durarak bu varlık konusunda susmayı tercih ediyorlar.

Arap ve İslam ülkelerine ait medya organları ve seçkinler, İsrail’in Irak’taki varlığını Filistin davasına ve Arap ve İslam ülkelerinin istikrarına yönelik bir tehdit olarak görüyorlar.

 Öte yandan Siyonist rejimin Lübnan, Suriye, Arabistan ve İran’a, ABD’nin Irak’ı işgal etmesinden önceki döneme oranla lafzi ve fiili olarak daha tehditkar olduğu da son derece açıktır.

 İsrail’in Irak’taki tercihleri

Irak’ta Saddam rejiminin muhtemel güvenlik tehdidinin ortadan kaldırılması, İsrail’in bu ülkedeki tercihlerine tam olarak ulaşması yönünde atılmış ilk adım oldu.

 İsrail’in Türkiye’deki diplomatlarından Dr. Alon Liel, “Irak’ın bölünmesi yüzde 50 oranında ihtimal dahilindedir. Eğer Irak’ta Kürt devleti kurulacaksa 1960’larda İsrail’in Kürtlere yaptığı yardımı unutmayarak bu devletin İsrail’e dost olması gerekmektedir. Böylesi bir devlet kurulduğunda Avrupa ülkelerindeki Kürt nüfusu ve ABD’nin Kürtlere olan yakınlığı dikkate alındığında bu devletin İskandinavlardan başlayarak gittikçe yayılan ölçüde tanınacağı söylenebilir” demekte ve şunları eklemektedir. “Bir Kürt devletinin kurulması İsrail çıkarlarına aykırı değildir. Fakat Kürt devletini resmen tanıyarak İsrail’in bölgedeki tek gerçek stratejik dostu olan Türkiye’nin hassasiyetlerini tahrik etmemeliyiz.”

 Bu ve Siyonist yetkililerin daha önceki açıklamaları dikkate alınarak İsrail’in Irak’taki tercihinin ABD’ye bağımlı ve paralel bir hükümetin kurulması, Irak’ın bölünmesi, bir Kürt devletinin veya an azından özel yetkilere sahip bir Kürt federasyonunun kurulması olduğu söylenebilir.

 İfade edilen hususların her biri, ekonomik ve siyasi olarak da güvenlik açısından da İsrail’e İran ve diğer bölge ülkeleri karşısında tehdit edici bir kabiliyet kazandıracaktır.

 

Irak’ta bulunarak elde edilen kazanımlar

Irak’ta bulunmanın her şeyden önce İsrail’e kazandıracağı en önemli şey, bu ülkede dini veya milli bir hükümetin kurulmasını önlemek olacaktır. İsrail, Irak’ta bulunarak Siyonist rejimi tehdit etme imkanına sahip grup veya akımları yok etmeye, engellemeye veya zayıflatmaya yoğunlaşabilecektir.

İsrail bu çerçevede, bağımsız olarak veya ABD güçlerinin veya kurumlarının kamuflajı altındaki hükümet organları aracılığıyla Kürtlerle olan ilişkilerini derinleştirmektedir.

 “Mam Rişe” adlı 60 kişilik bir Kürt grubu, sabotaj, terör ve adam kaçırma faaliyetleri konusunda İsrail’de eğitim gördü. Irak’ın askeri veya nükleer alanlardaki bilim adamlarının kaçırılması, öldürülmesi veya iç savaş fitnesi çıkarılması gibi eylemlerde bu grubun payı büyüktür.[24]    

 Kürtlerle olan bu yakın işbirliği, İsraillilerin Kürt kılavuzlar eşliğinde İran sınırını geçerek İran’ın batısına bazı gelişmiş dinleme sistemleri yerleştirmesine sebep oldu.

 ABD güçleriyle bazı kurumlarının İsrail’e verdiği sınırsız destekle gerçekleştirilen bu çalışmalar, İsrail’e yönelik muhtemel tehditleri kontrol altına alma imkanı vermektedir.

İsrail güvenlik güçleri, bazı ülkelerde özel güvenlik şirketleri adı altında yukarıda söz konusu edilen süreçleri kolaylaştırıcı rol oynamaktadır.

 Meşhur ABD’li yazar Seymour Hersh’in ifadesiyle 150 İsrail şirketi Irak’ta doğrudan veya dolaylı olarak faaliyet göstermektedir. Aşağıda isimleri belirtilen 5 İsrail şirketi de Iraklı şirketlerle birlikte yapım onarım sözleşmesi imzalamıştır.

 -Dan şirketi, eski otobüsler konusunda

-Rointeks şirketi, çelik yelek üretimi konusunda

-Şirident Şirketi, kapı yapımı konusunda

-Taymur şirketi boya konusunda

-Tomy Şirketi, su temizlemesi konusunda faaliyet göstermektedir.

 İsrail, ekonomi alanındaki geniş çaplı faaliyetleriyle Irak’ta belli bir Pazar edinmek ve İsrail mallarının alım satımı konusunda bir kültürel normalleşme sağlamaya çalışmaktadır.

 İsrail’in Irak’taki ekonomik varlığı, çoğunlukla Türk ve Körfez bölgesindeki Arap ülkelerine ait şirketler aracılığıyla gerçekleşmektedir.

 Siyasi alanda da İsrail ABD’nin yanında Irak’ın yasama ve yürütme mekanizmalarında nüfuz sahibi olabilmektedir. İsrail’in kazandığı bu nüfuz, bölgenin siyasi ve güvenlik alanlarında iç çatışmalara dönüşen yeni bir aşamaya girmesine sebep olmuştur.

 Halkın Mücahitleri örgütünün Irak iç çatışmalarında ve İran’ın içine yönelik olarak kullanılması ihtimali kuvvetlenmiştir. Aynı durum Kuzey Irak’taki karşı devrimci Kürt gruplar için de söz konusudur.

 İsrail’in Irak’taki varlığı, Irak’a komşu olan tüm bölge ülkelerini tehdit etmektedir. İran, Türkiye, Suriye, Arabistan ve Kuveyt, Siyonist rejimin büyük hedefleri arasındadır, yakın gelecekte İsrail’in Irak’taki siyasi, ekonomik ve istihbari nüfuzunun olumsuz sonuçları tüm bölgeyi etkileyecekse de Türkiye, İran ve Suriye, İsrail’in stratejik önceliği arasında bulunmaktadır.

 

İran’da yayınlanan Ruz dergisinden çeviren Alptekin Dursunoğlu

 

 

[1] 2000 Sonrasında İsrail

[2] Age. S. 148

[3] El-Cezire Haber sitesi, 10.5.2003

[4] El-Hayat, 10.05.2004

[5] Mossad, Fi’l- Irak, ve Duvelu’l- Civar, Şoloma Nakdimon

[6] Age.

[7] Efrahim Sneh, 2000’den Sonra İsrail

[8] Age.

[9] Age.

[10] Age.

[11] Age. S.33-34

[12] Age. S.161-162

[13] Age. S.201-203

[14] Age. S.299

[15] El-Cezire sitesi 14.3.2003, Irak Savaşının çıkmasında Yahudilerin ve Yeni Muhafazakarların rolü

[16] El-Cezire, 13.3.2003 Michael Collins Piper’in makalesi

[17] El-Cezire sitesi, 9.5.2004, İsrail Askerleri Irak Cephesine katılıyor

[18] Haftalık Subh-ı Sadık gazetesi sayı 94

[19] El-Cezire, 9.5.2004 İsrailli Askerler Irak Cephesine katılıyor

[20] El-Hayat, 10.5.2004

[21] BBC Farsça sitesi, 14 Nisan 2004 Jonatan Marcus

[22] El-Cezire, 7.8.2004

[23] El-Cezire, 7.8.2004

[24] El-Halic gazetesi, 2.7.2004 Abduzzehra er-Rikabi