Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Hizbullah’ın yayın organlarından Radyo Nur’un kuruluşunun 25. Yıldönümü münasebetiyle bir konuşma yaptı.
YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Nasrullah’ın Radyo Nur özelinde Direniş medyasının rolüne ilişkin yaptığı konuşmada bölgesel gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde de bulundu.
Nasrullah’ın konuşmasında bölgesel gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmenin önemli bölümlerinin çevirisini sunuyoruz.
Filistin
Bugün Filistin’i ve Filistin kimliğini tehdit eden gelişmeler yaşanıyor. Bir toprak yüzlerce yıl bile işgal edilebilir; ama işgalciler resmen tanınmadıkça bu, işgalciliğin sürdüğü anlamına gelir. Ancak işgalciler resmen tanınırsa bu, tartışmanın sonu demektir.
Bugün bölgede yaşananlar, düşmana hazırlanan fırsatlardan istifade etmesi için imkan veriyor. Düşman, fırsatlardan yararlanmasını çok iyi biliyor; biz ise fırsatları kaçıran bir ümmetiz.
İsrailli, başkalarının sessiz olduğunu görünce bu fırsattan yararlanıyor. İsrail şu an Arap Birliği ülkelerinin Arap Baharı’ndan sonra bile Filistinlilerin hakları konusunda daha fazla taviz vermeye hazır olduğunu görüyor.
Arap ülkeleri son planla Siyonist rejime tehlikeli tavizler verdiler. Halbuki Arap Baharı’ndan sonra Filistinlilerin lehine daha fazla taviz almaları bekleniyordu. Arapların İsrail karşısındaki son alttan alışları tarihi bir utançtır.
Arap Baharı ve halkların uyanışı sırasında Siyonistler şiddetli bir dehşete kapılmıştı. Filistin halkı, Arap Baharı ile Arap ülkelerinin Filistinlilerin haklarına daha fazla bağlılık göstereceğini ummuştu. Ancak şu an Arap ülkelerinin Filistinlilerin hakları konusunda tavizler vermeye hazır hale gelmiş olması rahatsız edici değil midir?
Suriye şu an şiddetli bir savaşla karşı karşıyadır. Lübnan’da yaşanan gelişmeler ise herkesin malumu. İran, yaptırımlar altında. Böylesi bir dönemde Arap Birliği uzun bir süredir sırtında bir yük olarak gördüğü Filistin’den, Filistinli mültecilerden, Mescid-i Aksa’dan ve Filistin’deki kutsal kiliseden kendi tabirleriyle kahramanlık yapmadan kurtulmak istiyor.
Arapların ellerine fırsat geçtiği her zaman taviz verme yönünde adım attığını görüyoruz. Bir zamanlar Arapların Mescid-i Aksa için ayağa kalkacağı söylenirdi.
Maalesef şimdi birileri Mescid-i Aksa öncelikli değil, biz Suriye’de, Irak’ta birbirimizi nasıl öldürebiliriz, Lübnan’ı nasıl uçurumdan atabiliriz diyor.
Filistinlilerin hakları konusunda İsrail’e taviz vermeye hazır olduğunu ilan edenler, Somali’de açlarından ölen Sünni Müslümanlara para vermeye hazır değilsiniz. Kudüs’te yaşayan Filistinlileri himaye etmeye ve onların kendi yurtlarında yaşamasını sağlamaya hazır değilsiniz; ama İsraillilere para ve tazminat vermeye hazırsınız.
Filistin, Kültür, ekonomi çevre vs. bakımlarından büyük bir tehlike altında. İsrail Mescid-i Aksa’yı tahrip ediyor, Kudüs’teki Filistinlilere saldırıyor, Müslümanların ilk kıblesinin hürmetini çiğniyor, Kudüs müftüsünü tutukluyor.
Filistinliler, kadınıyla, erkeğiyle yaşlısıyla çocuğuyla Mescid-i Aksa’yı savunuyor. Biz, Araplara Kudüs’ün imdadına yetişin, diyoruz, onlar Suriye’den bahsediyor. Artık Siyonistler Mescid-i Aksa’nın altında heykel yapmadan önce yerleşimcilerin Mescid-i Aksa’ya girmelerinin doğallaşması endişesi söz konusu.
Filistinli kardeşlerimiz tahammül sınırlarını aşan kurbanlar verip bedeller öderken, Araplar onlar üzerinden pazarlık yapıyor.
İsrail’in Suriye’ye saldırısı
Elbette İsrail’in gerçekleştirmek istediği hedefleri bulunmaktadır. İsrail’in ve diğer düşmanların her zamanki hedeflerinden biri Suriye’yi İsrail karşısında bir denge unsuru olmaktan çıkarmaktı.
Suriye, diğer Arp rejimlerinin aksine İsrail’le barış anlaşması imzalamadı. Suriye’nin neler yaptığını herkes biliyor. Gün gelecek Filistin direnişindeki kardeşlerimiz hiç kimsenin Esed yönetimi kadar kendilerine destek vermediğini açıklayacak.
İsrail, direnişin gücünün kaynağının Suriye ve İran olduğunu çok iyi biliyor. İsrailliler, bu aşamada dengeleri bozacak silahların Lübnan direnişinin eline geçmesine izin vermeyeceklerini söylüyorlar.
İsrail, Şam’ı bombalayarak hedeflerinin Suriye’yi savaş dengesinden çıkarmak olduğunu söylemek istedi.
İsrail’in Şam’a yönelik saldırısında 300 kişinin öldüğü yönündeki haberler doğru değil. Bendeki bilgilere göre yalnızca orayı korumakta olan 4 asker şehit oldu.
Bazıları, Suriye’nin İsrail’in saldırısına uğramasını istiyor. Suriye’nin bu saldırıya cevabı şu oldu: Ey İsrail bil ki Suriye Direniş’e silah verecek. Bu, son derece stratejik bir karardır. Suriye artık Direniş’e çok daha güçlü silahlar verecek.
Filistin direnişine tek bir mermi veya kişisel silah vermeye cesaret edebilen herhangi bir Arap ülkesi veya Arap Baharı ülkesi gösterin.
Suriye’nin bu cevabı, İsrail’in bombalanmasından daha etkilidir. Suriye’nin ikinci cevabı, Golan’da halk direniş cephesi oluşturulacağını açıklamak oldu. İsrailliler, Suriye’ye sakinleştirici ve güven verici mektuplar gönderdiler.
Biz Lübnan direnişi olarak, her türlü özel silahları almaya, bu silahları korumaya ve bunlarla yurdumuzu ve kutsallarımızı savunmaya hazır olduğumuzu ilan ediyoruz.
Biz Lübnan direnişi olarak Suriye halk direnişinin yanında yer alacağımızı ve Golan’ın işgalden kurtarılması için onlara yardım edeceğimizi ve eğitim vereceğimizi ilan ediyoruz.
Mescid-i Aksa’nın, Filistin’deki Müslümanların ve Hıristiyanların mukaddesatının korunmasını, bunların Filistinlilere iadesini ve Filistinlilerin haklarına kavuşmasını isteyenler, şunu bilmelidirler ki bu, Arap Birliği ile, BM ile, İslam İşbirliği Örgütü ile gerçekleşmeyecektir.
Başından beri tek seçenek direniştir ve onlarca yıldır sizin yanınızda olanlardan başka hiç kimse sizin yanınızda olmayacaktır. Durum, kötüden daha kötüye gitmektedir, bu yüzden de direniş eksenini koruyun. Suriye’nin korunmasına yönelik her çaba, Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın ve Filistin’in korunması için gösterilen bir çabadır.
Suriye’ye yönelik komploları durdurun, yeryüzünün onurluları ve özgürlükçüleri ayağa kalkın çözüm için çaba gösterin. Komplocu Amerika’nın Suriye’de çözüm için gelen biri ve Arap Birliği’nin de Suriye’yi yıkan biri olması utanç vericidir.