Esed neden düşmedi, neden düşmeyecek? (7/7)

img
Esed neden düşmedi, neden düşmeyecek? (7/7) YDH

YDH- Sadık Hanefer ve Hüseyin Mellah’ın, el-Menar televizyonu için hazırladıkları Suriye krizini ele alan 7 bölümlük yazı dizisinin son bölümünü yayımlıyoruz.




 

YDH-Sadık Hanefer ve Hüseyin Mellah’ın, el-Menar televizyonu için hazırladıkları Suriye krizini ele alan 7 bölümlük yazı dizisinin son bölümünü yayımlıyoruz.

Yazı dizisinin son bölümünde, tarafların çözüme dair bakış açılarını, Suriye'deki savaşın geleceğini ve bölgesel ve uluslararası arenalarda yoğunlaşan sisli hava altında siyasi uzlaşıların kaderini işleyeceğiz.

Suriye krizinde geçen her gün şu soruları sormamıza neden oluyor: Kan, ne zamana kadar akmaya devam edecek? Suriyeliler ne zaman aynı masa etrafında oturup, ülkelerindeki her şeyi yutan ateşi söndürmek için çözüme odaklanacaklar? Rus-Amerikan zirvelerinin ve uzlaşılarının Suriye'ye olumlu veya olumsuz yansımaları neler olacak?

Cevaplarını  bulmanın zor olduğu bu sorular bize, Suriye'ye yönelik projelerin hedefine ulaşmadığını gösteriyor. Amerikalılar ve müttefikleri, projelerini hayata geçirebilmek için halen, sahada işlerine yarayacak gelişmeler bekliyorlar. Buna karşılık Şam, Tahran, Moskova ve Pekin hattı bir birbirine bağlı ve sorunun içte ve diyalog ile çözülmesi hususunda birleşmiş durumdalar.

Şam'ın çözüm anlayışı

Suriye yönetimi, Suriye'ye yönelik saldırıların boyutunun farkında. Bu saldırıların başarıya ulaşması durumunda da, yıkım projelerinin çevre ülkelere de uzanacağını görüyor. Dolayısı ile mesele, sadece  cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın görevini bırakması ve demokratik reformlar ile bitmiyor. Hedeflenen, Suriye'nin ülke olarak tahrip edilmesi ve ülkenin onlarca yıl geriye  gitmesi.

Şu anda, bütün cephelerde yoğun olarak savaşın sürdürülmesi gerektiğini düşünürken hükümet, kabul edilebilecek herhangi bir siyasi çözüme bağlı olacaklarını da açıklıyor. Suriye'nin Ankara'daki Türkiye elçisi Nidal Kablan sitemize verdiği demeçte şunları söyledi:

''Cumhurbaşkanı Esed'in opera salonundaki konuşmasında önerdiği siyasi çözüm, Suriye'nin siyasi çözüm konusundaki resmi tutumunu özetler nitelikteydi. Cumhurbaşkanı; Suriye'nin, ulusal egemenliğine, birliğine ve bağımsızlığına olumsuz etkisi olacak herhangi bir şeye ve etnik veya mezhebe dayalı bölünmelere izin verilmeyeceğini özellikle vurguladı.''

Kablan, kabul edilebilecek çözümü şu şekilde özetledi: ''Yeni bir kompozisyon ve şekillendireceği hükümet ile modern seçimler ile başa gelmiş yönetim, yeni anayasa, yeni parlamento ve yeni bir Suriye olmalıdır. Bütün bunlar çözüm için kabul edilebilir gelişmeler olacaktır.  Suriyeliler, temsil oranının hükümette mi yoksa parlamentoda mı olacağı konusunda bir tartışma yaşanmıyor.''

Cenevre çerçevesi

Suriye Enformasyon Bakanı Yardımcısı Halef Miftah, sitemize verdiği demeçte: ''Ana hedefleri olan rejimi devirme planları başarısız olunca siyasi çözümü kabul ettiler. Bu siyasi çözüm,  Kofi Annan'ın planlarını esas alan Cenevre anlaşmasına dayanıyor ve Suriye'nin önerdiği Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın da dillendirdiği girişime büyük oranda benziyor:

1- Öncelikli olarak Suriye'nin egemenliğine saygı duyulması ve iç işlerine karışmaktan uzak durmak.

2- Bütün çeşitliliği ile şiddeti durdurmak.

3- Suriye halkının aktif rol alacağı demokratik uygulamalar ile siyasi çözüme başlamak.

Miftah daha sonra ''İdeal çözüm budur; çünkü Suriye'nin egemenliğine saygı duyan, şiddeti durduran, kurumları halkın aktif rolleri ile yeniden inşa eden ve siyasal sistemin şeklini belirleyecek seçim sandıkları sunan bir çözüm olacaktır.'' dedi.

Siyasi çözüm diyaloglarına başlamak için Cumhurbaşkanı Esad'ın yetkilerini devredip görevini bırakması gerektiğini dillendiren bazı muhalif taraflar için Miftah şunlar söyledi: ''Bu konuda danışılacak kimseler Suriye halkıdır, dış güçler değildir. Muhalifler, siyasi çözüm şartlarını dayatırken arkalarına dış güçleri alıyorlar; ama bizim dikkate aldığımız, Suriye halkının seçim sandıkları aracılığı ile söyleyecekleridir.''

Muhalefetin çözüm anlayışları

Suriye krizine yönelik siyasi çözüm söylemleri, muhalefet terminolojisinin büyük bir bölümünü devre dışı bırakıyor. Özellikle de Katar, Türkiye, Arabistan ve ABD'ye bağlı olan ve bu ülkelere itaat eden Koalisyon grubu. Bu ülkeler ayrıca, Cumhurbaşkanı Esed'i, güç kullanarak veya diyaloga başlamadan önce görevini bırakması şartını sürerek devirmek istiyorlar.

Diğer bir taraftan muhalif grup olan Koordinasyon Kurulu, ülkede dolaşan ölüm hayaletini kovmak ve krizden kurtulmak için siyasi çözümün en ideal yol olacağını belirtiyor. Bunun da ana oyuncular olan uluslararası faktörlerin ihmal edilmesi anlamına gelmemesi gerektiğini söyleyen Koordinasyon Kurulu Genel Koordinatörü Hasan Abdülazim ''Mesele, yönetim ve muhalefetin kontrolünde değildir artık. Bunu dış müdahale arzusu ile söylemiyorum; ama yönetimin gözardıları nedeni ile ulusal çözüm fırsatını kaçırdık'' dedi.

Suriye hükümeti ile diyalog çağrıları hakkında Abdülazim ''Rejim ve devlet temsilcileri ile aramızda gerçekleşecek müzakerelerin güvence altına alınması gerekmektedir. Rusya, Çin, İran, Batılı ülkeler, Arap ülkelerinin garantisi altında sürmesi gereken müzakereler ancak bu şekilde netice verir ki bütün bunlar Cenevre kararlarıdır.''  dedi.

 Abdülazim'in bakış açısına göre:

- Şiddetin durması ve tutukluların serbest bırakılması

- Tam yetki ile seçim yapabilecek ve yeni anayasal ilkeler yazabilecek geçiş hükümeti için müzakerelere başlanması gerekiyor.

Ertelenmiş çözüm

Rus uzman Leonid Safin çözüm ile ilgili olarak sitemize verdiği demeçte şunları ifade etti: ''Amerikalıların en çok hoşlarına gidecek olan senaryo, demokrasi başlığı altında kendilerine bağlı şahsiyetler veya grupları kullanarak yeni bir rejim yaratmaktır. Bu şahsiyetlerin büyük bir kısmı Türkiye'de bulunuyor. Buna ek olarak diğer devletlerde, Fransa'da, İngiltere'de ve Amerika'da bulunan sürgündeki Suriyeliler, bu ülkeler tarafından, hedeflerine ulaşabilmek amacı ile radikal bir cephe yaratılarak kullanılıyorlar.''

Safin ''Beyaz Saray'da, Türkiye'de, Riyad'da, Doha'da masaya yatırılan planlar, bir sonraki aşamada krizi daha çok tırmandırmak için devreye sokulacak. Suriye'de zaten farklı grup ve cephelerden aşırıcılar, dış güçler tarafından kullanılıyordu.''

Hiçbir ses savaşın sesinden yüksek değildir

Suriye sahasında süren savaş, bütün tarafların kartlarını ve kozlarını belirlemede etkin rol alacaktır. Halef Miftah bu konuda şunları söyledi: ''Batılı ve Arap güçler, çatışmaların seyrini değiştirmeye çalışıyor. Çünkü çözüm, siyasi ve askeri realiteler dikkate alınarak gerçekleştirilecek. Ama siyasi çözümü daha çok etkileyecek ve karakterini belirleyecek olan jeopolitik anlamda iç faktörler ve toplumsal dinamiklerdir.''

Nidal Kablan ise ''Komplolara ara verileceğini sanmıyorum; çünkü bu komplolar artık bizim kaderimiz oldu. Bizim İran, Rusya ve Çin'de, Lübnan ve Filistin Direnişinde bulunan dostlar ile birlikte bir projemiz varken karşı tarafta Washington, İngiltere ve Paris projesi var. Biz projemizi gerçekleştirene kadar çatışmaya devam edeceğiz. Aslında Suriye, Direniş eksenini kırmaya çalışanların ve Condoleezza Rice'ın ''müjdelediği'' Yeni Ortadoğu Projesi kapsamındaki son komploları boşa çıkararak, en az Ekim savaşı kadar önemli olan bir zafer kazandı diye düşünüyorum.''

Suriye düşmeyecek

''Suriye'ye yaşatılanlarla hedeflenen, ülkeyi sadece Direniş ekseninden çıkarmak veya ülkede yönetimi ele almak değildir. Suriye'ye savaş açanların asıl hedefledikleri, güçlü ve merkezi bir Suriye'yi yok etmektir. Böylece petrolü, sınırı veya denizi ile ilgili karar alamayan aciz bir ülkeye dönüştürerek Suriye'yi, bölgesel denklemlerdeki yerinden edebileceklerdir. Kim Suriye'de akan kana üzülüyorsa ve  kim Filistin davasının kaybolmasını istemiyorsa, siyasi çözüm arayışına girip siyasi çözümü desteklemelidir.'' Bu sözler Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın son konuşmasına ait. Seyyid Nasrallah daha sonra: ''Suriye'nin; tekfirci grupların, Amerika'nın ve İsrail'in eliyle devrilmesine izin vermeyecek, uluslararası ve bölgesel gerçek dostları vardır.''