Hizbullah genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Cuma akşamı Direnişe Destek Heyeti tarafından verilen iftarda bir konuşma yaptı.
YDH- Hizbullah genel Sekreteri Nasrullah’ın el-Menar televizyonu aracılığıyla yayımlanan konuşmasının geniş bir özetini yayımlıyoruz.
Lübnan Direnişi
Lübnan Direnişi, somut ve açık bir bakış açısına, hedeflere ve misyona sahiptir. En başından beri sahip olduğu bu bakış açısından dolayı bu Direniş’teki herkes nereye gittiğini ve ne yaptığını biliyordu. Bu bakış açısındaki açıklığı, Direnişin inancına, azmine ve iradesine de eklemek gerekiyor.
Direnişin bakışındaki ve hedeflerindeki bu açıklık, onun 1982’de işgal edilen toprakları kurtarmaya ve esirleri özgürleştirmeye çalışmasına neden oldu. Bunu yaparken tüm Lübnan’ı tehlikelerden koruma sorumluluğunu üstlendiği iddiasında olmadı; bu sorumlulukta orduyla ve güvenlik güçleriyle ortak olduğunu söyledi.
Lübnan Direnişinin üç hedefi
Direnişin, Lübnan topraklarını kurtardıktan sonraki ikinci hedefi, esirlerin özgürleştirilmesi oldu. Direniş’in bu hedefi birkaç aşamada gerçekleşti. Şeba Çiftlikleri ve Kefer Şuba’nın kurtarılması gibi muallakta olan meseleler, Direniş’in hedefi olmaktan da öte milli bir meseledir.
Şehit cenazelerinin İsrail’den geri alınması Lübnan’ın ulusal hakkıdır ve Direniş, bu hedefi gerçekleştirmek için faaliyetlerini sürdürecektir. Çünkü arada hala işgal altında olan topraklar söz konusudur.
Direniş, Lübnan halkının korunmasında ve savunulmasında pay sahibi olma hedefiyle sahaya girmiştir. 1993’teki Temmuz anlaşması, Direniş’in Lübnan halkını korumak için dayattığı ilk saha dengesidir. Bundan sonra da Nisan anlaşmasıyla İsrail’in kuzeyindeki yerleşkelerin Direniş tarafından bombalanmaması karşılığında Lübnan kentlerinin İsrail bombardımanına karşı korunması dengesi kurulmuştur.
Biz hiçbir zaman İsrail’le Lübnan arasında bir korku dengesinin kurulmasına neden olan İsrail’in Temmuz Savaşında kullandığı silah ve teçhizata sahip olduğumuzu iddia etmedik.
Lübnan’da olan şey halkın verdiği destekle Lübnan’la İsrail arasındaki korku dengesinin bir caydırıcılık dengesine dönüşmesiydi. Bu denge de İsrail’in Lübnan’a yönelik bir saldırı başlatmadan önce bin defa düşünmesine ve hesap yapmasına neden oldu.
ABD’nin bölgedeki önceliği İsrail’dir
Direniş’e ihtiyaç var mı?... Direniş’in silahının meşru olup olmaması tartışması herhangi bir yere götürmüyor. Dolayısıyla bu tartışmaya girmeden önce Direniş’e ihtiyaç var mı yok mu konusunun ele alınması gerekiyor.
Tecrübeler göstermiştir ki Amerika’nın bölgedeki önceliği İsrail’dir. Amerika, kendi çıkarları için müttefiklerinden vazgeçmiştir ve artık kendi iradesini dünyaya dayatabilecek güçte değildir.
Lübnan Direnişi güçlüdür ve halkın irade ve desteğine sahiptir
Biz Direniş’le ilgili olarak gerçekleri ortaya koyuyoruz ve diyoruz ki gelin bu gerçeklerden ibret alalım. Çünkü Direniş halkın iradesine dayanmaktadır. Direniş’in tecrübesi onun faydasını kanıtlamıştır. Lübnan Direnişi güçlüdür, halkın desteğine ve sevgisine sahiptir. Bu, geçici bir durum değildir, Direniş kırılgan değildir. Direnişi yenmeye ya da yalnızlaştırmaya çalışanlar başarısız olacaktır; çünkü Direniş bir örgüt değil, halkın iradesidir.
Bu halkın en şerefli insanları en sevdiklerini Direniş’e armağan etmiştir. Biz, sürekli olarak ulusal savunma stratejisinin belirlenmesi için diyalogdan yana olduk.2006 yılında bir ulusal savunma stratejisi sunduk. Ancak bu şimdiye kadar ele alınıp incelenmedi. Çünkü diğer gruplar, bu vatanın ulusal savunma stratejisini görüşme konusunda ciddi değiller.
Lübnan’ın savunulmasından tüm millet sorumludur ve ülkenin ulusal savunma stratejisine ihtiyaç vardır.
Düşman ülkenizin onurunu tehdit ettiğinde sizin sorumluluğunuz mücadele etmek ve bu direnişi desteklemektir. Dolayısıyla sizin hedefte olmanız doğal bir durmdur. Eğer tehdit edilmiyorsanız bu sizin etkili olmadığınız anlamına gelir. Lübnan’da etkili bir Direniş olunca bu ülkenin her zaman hedefte olması doğaldır.
Direniş, Temmuz Savaşı’nda ABD’nin Yeni Ortadoğu projesini mağlup etti
Biz düşmanla savaşırken, düşmanın da saldırısına uğradık. Arap dünyası bu durum karşısında hangi adımları attı nasıl bir rol oynadı. Ekonomik yaptırımlar, sövgüler, suçlamalar savaşın bir parçasıdır ve Direniş bunlarla 1982’de faaliyetlerine başladığından beri karşı karşıya kalmaktadır. Ancak Direniş tüm bunlara rağmen ABD ve İsrail’in Lübnan’daki hedeflerini başarısız kılmıştır. Direniş, 2006 yılında da ABD’nin Yeni Ortadoğu projesini mağlup etti; o halde bu Direniş’in saldırılara maruz kalması doğaldır.
Biz şu an yeni bir aşamaya girmiş bulunuyoruz; ancak aynı basiret ve aynı dikkat ve adımlarla Allah’ın izni ile bunu da aşacağız.
Şundan emin olun ki bu Direniş, bu ciddiyeti ve gücüyle şu andaki ve gelecekteki tüm sıkıntıları aşacak güçtedir.
İsrail ve onun arkasında yer alan tüm güçler artık Lübnan’ın kolay bir komla olmadığının farkındadır.
Ordu olmazsa ülkede hükümet, istikrar ve barış olmaz
Lübnan ordusuna yönelik şiddetli saldırılar oluyor. Ordu zarar görürse ülkede barış ve istikrar da hükümet de kalmayacaktır. Ordu, ülke savunmasının temelidir. Bizim söylediğimiz şudur: Bu kurum, siyasi tartışma ve çatışmalardan uzak tutulmalıdır. Çünkü Allah korusun ordu çökerse ya da kaosa sürüklenirse ülkede artık barış ve istikrar kalmayacaktır.
Farz edelim ki ordu hata yapmış olsun bu hatalar onun kendi sınırları içinde tedavi edilmeli ve ordunun korunmasına çalışılmalıdır.
Ordu, ülke savunmasında Direniş’in ortağıdır
Gençlere şunu söylemeliyim ki ordu, ülkenin güvencesi ve Direniş’in ortağıdır, ordunun ülkeyi savunabileceği günün gelmesi gerekir. Ordu bu ülkenin tüm evlatlarını, tüm kesimleri ve grupları içermektedir.
Amerika ve Arap müttefikleri güçlü bir Lübnan ordusu istememektedir. İran, Lübnan ordusuna silah ve teçhizat yardımı yapmayı teklif etti. Ancak Amerika ve bazı Arap ülkeleri ordunun güçlendirilmesine engel oldu.
Lübnan’a saldırıyı düşünmek artık İsrail için kolay değil
İsrail, gelecekteki bir savaşta Beyrut’u bombalamaya göz dikmeden önce el-Celil için kaygılanmak zorundadır. Bugün artık kimse bedel ödemeden Lübnan’a saldırabilecek durumda değildir.
Biz ordunun masum olduğunu iddia etmiyoruz; ancak yeni güvenlik durumu konusunda bilinçli ve uyanık olmak gerekmektedir. Ben medyadan yayımladıkları haberler konusunda bilinçli davranmasını istiyorum.
Her halükarda bölgedeki genel durumla kıyaslandığında Lübnan, iyi durumdadır. Lübnan’daki tüm gruplarla diyaloga ve müzakereye hazırız.