YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, Suriye içindeki muhalif liderlerden Nebil Fayad'la Suriye'deki son gelişmeleri konuştu.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch) raporu ile Lazkiye katliamında yaşananlar uluslararası kamuoyunun gündemine taşındı. Uluslararası toplumu harekete geçiren raporda yer alan bilgiler Suriye’nin önde gelen muhaliflerinden Nebil Fayad[1] ve arkadaşlarının katliam bölgesinde yaptıkları incelemeler sonucu ortaya çıktı.
Fayad ve arkadaşları elde ettikleri bilgileri BM ve HRW’a iletti. Bunun üzerine harekete geçen örgüt bilgileri yayınladı.
YDH Nebil Fayad ile yaptığı röportajda katliam ile ilgili bilgilerin nasıl toplandığını, iddiaları ve devam etmekte olan krizin diğer boyutlarını konuştu.
YDH:Lazkiye katliamı sonrası kaçırılanlardan bazılarının Türkiye’ye götürüldüğünü iddia ettiniz. Elinizde kanıt var mi?
Nebil Fayad:Katliamın olduğu gece bir arkadaşımız bize ulaştı. Dr. Abdulhadi Shadi.. Kendisi o bölgeden. Lazkiye’nin kuzey doğusundaki Selma köyünün güneyindeki bir köyden.
Beni aradı ve silahlı grupların Lazkiye’nin güney doğu kırsalındaki 12 köye girdiklerini ve katliam yaptıklarını anlattı. Tam anlamıyla bir “jenosid” vardı yani. Çok üzgündü çünkü akrabalarından bazıları ve özellikle kadınlar kaçırılmıştı.
Oraya gittik. Adalet Partisi’nden bir grup olarak. Yanımızda partinin en aktif üyelerinden birisi olan Rima Meyya vardı. Hemen Lazkiye’ye gittik ve koordine olduk. Bize o sırada Dr. Abdulhadi Shadi, Gazl Rızvan, Nebil Fidda ve bölge halkından bir grup bize yardımcı oldu. Katliamdan kaçabilenleri ziyaret ettik.
Bir süre sonra bazı arkadaşlarımız bize ulaştı ve Türkiye parlamentosundan bir milletvekilinin -ismini tam olarak hatırlamıyorum- Yasemin adında 9 yaşında bir kızın, sanırım soyadı Şahada idi; orada olduğunu Turkiye’ye kaçırıldığını, bu kızın iki yerinden kurşun yarası aldığını, cesedinin bakır tel ile sarılı olduğunu ve bu kızın organlarının çalınmaması için cesedinin derhal Suriye’ye iade edilmesi gerektiğini söyledi. Derhal iletişime geçtik, koordine ettik ve Yasemin’in cesedinin Türkiye’den (Antakya’dan) iade edilmesini sağladık.
Bu olay kaçırılanların en azından bir kısmının Türkiye’de olduğunu gösterir.
Bu AKP hükümetinin kaçıranları, katilleri ve teröristleri koruduğunu gösterir. Biz daha sonrasında Lazkiye’de yapılan katliam için ayrıntılı bilgi ve belge toplamaya başladık.
RAPORDA BİZİM BELGELERİMİZ ETKİLİ OLDU
Sayılar ve isimleri de içeren çok ayrıntılı belgeler sunduk. Cenevre’deki insan hakları izleme örgütünden (HRW) İsmail bey beni aradı ve Beyrut’taki arkadaşımız Abdülaziz Abdülaziz ve Lazkiye’de katliam ile ilgili araştırma yapan diğer bazı arkadaşlar ile koordine olduk. Ve ülke dışından bazı arkadaşlarımız bize Beyrut’ta bir toplantı düzenlememizi önerdi.
Sonrasında Beyrut’ta katliamdan kaçanların da açıklamalar yaptığı basın toplantısı düzenledik. Çünkü Suriye başını katliam konusunda verdiği haberlerde çok yetersiz kalmıştı. Hatta bizim konuyu abarttığımız iddia ediliyordu, Suriye’deki Sünnî – Alevi meselesi yüzünden.
Bizim bu yönde bir tahrik içinde olduğumuzu düşünüyorlardı. Ancak bu doğru değildi çünkü katliam; katil ve maktulün kim olduğuna bakmaksızın katliamdır. Katliamdan kurtulanlardan bazılarını Beyrut’a götürdük ve oradaki otellerden birinde basın açıklaması yaptık. Çok sayıda muhabir açıklamayı izlemeye geldi. Bunların arasında İtalyan ve İrlanda televizyonları da vardı ve bu sayede konu uluslararası kamuoyuna da taşınmış oldu.
Aynı zamanda elimizdeki belgeleri düzenledik ve İngilizceye tercüme ettikten sonra kongre üyelerine ve İnsan Hakları İzleme Örgütüne, Birleşmiş Milletlere, Cenevre’ye gönderdik ve bu mesele hakkında inceleme ve araştırma yapılmasını istedik.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ikna olunca raporu yayınladı.
-YDH:Yani HRW sizin çabalarınız sonucu harekete geçti?
-Nebi Fayad:Evet evet, biz kendilerine belge sunduk ve daha sonra oldu.. Yani biz bir ekip olarak. Ala Hanna, Josef Messak, George Basshini, Rima Meyya, Abir Zwan, Menal Zwan, Refik Fidda, Abdulhadi Shadi, Baba Marun Tuma, Jadalla Kaddur ki bütün yaptığımız bu çalışmaları maddi olarak da destekleyen kişidir, yani son gördüğümüz uluslararası tepkinin oluşması bu ekibin çalışmasının sonucudur.
Şu anda da Suriye’deki sıcak bölgelerde, Suriye toplumunda neler olduğu konusunda dünyaya gerçek bilgiler verebilmek için yeni araştırmalarımız sürüyor. Özellikle burada BM, Kongre üyeleri, HRW, Fransa ulusal meclisi, İngiltere avam kamarası gibi yerlerden bahsediyorum. Özellikle ben ve Ala kardeşimiz bütün bu belgeleri bu yerlere ve ulaşma imkânımız olan yerlere gönderiyoruz.
ASKERLER KİMYASAL SALDIRIYA MARUZ KALDI
YDH:Kimyasal saldırısında ölen çocuklardan bazılarının Lazkiye katliamından kaçırılan çocuklar olduğu yönünde bazı iddialar var?
Nebil Fayad:Ben bilmiyorum sadece duydum. Ancak benim yakın akrabalarımdan birisi buraya 50 metre uzaklıkta oturuyor, istersen seni onunla da görüştürebilirim, kendisi orduda yüzbaşıdır, bu adam Suriye’ye kimyasal baskısının arttığı dönemde kimyasal saldırıya maruz kaldı. Adı Muhammed S. S’dir (güvenlik nedeniyle adını vermiyoruz)
Biz bu yüzbaşı ve onunla birlikte kimyasal saldırıya maruz kalanları da Lübnan’a götürmek istedik; ancak Lübnan makamları bu kişiler subay oldukları için bize izin vermedi.
Ancak biz buraya bazı muhabirleri getirdik, ki sonuncusu Japonya’dan idi ve bunlar Muhammed S. ile görüştüler. Muhammed S. bariz şekilde yaralanmıştı, Şam’daki hastanelerden birinde 4-5 gün boyunca yoğun bakımda kaldı. Onunla birlikte yaralanan bazı askerler vardı. Şimdi gerçekler yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı.
Biz iki yıldır bu gerçekleri anlatmaya çalışıyorduk. Suriye’deki insan hakları ihlallerini anlatmaya çalışıyorduk; ancak kimse dinlemek bile istemiyordu. Ve ben şimdi senin Türk olman itibarı ile en çok -ki Türk halkına gerçekten büyük saygı duyuyorum ve Taksim’de yaşananlara; eşitlik, demokrasi ve özgürlük için verilen mücadeleye saygı duyuyorum- AKP hükümetini suçluyorum. Bu Suriye’deki suçları planlayan ve uygulayan kim? Bütün suçlar olmasa bile bazı suçların gerçekleştirilmesini Erdoğan hükümeti sağlamıştır.
SELEFİLERİN GELİŞMESİNDE REJİM DE SUÇLUDUR
YDH:Siz kendinizi ne olarak tanımlıyorsunuz? Suriye’deki muhalefet içinde mi?
Nebil Fayad:Biz kesinlikle yönetim yanlısı değiliz. Biz muhalifiz. Ancak biz ahlaki ve insani değerler üzerinden muhalefet yapıyoruz. Suriye insanını mezhebine, bulunduğu konuma, hangi tarafta olduğuna, geçmişine bakmaksızın savunuyoruz.
Biz rejimin de bu fanatikliklerin sergilendiği gelişmelerin yaşanmasında büyük hataları olduğunu savunuyoruz. Biz daha önce de ifade ediyorduk. Bu Selefi, Vahhabi kutuplaşmalara (bunların gelişmesine) karşıyız. Ancak rejim daha önce bunlara her türlü desteği veriyordu. Yani Selefiler ile yönetim arasında “muta nikahı” vardı. Şimdi bu nikah bitti ve biz bu evliliğin cezasını çekiyoruz.
DIŞ MUHALİFLER YAPAYDIR, PARADAN BAHSEDER
YDH:Sizce iç ve dış muhalefet arasındaki farklar neler ve Cenevre 2 için ne düşünüyorsunuz?
Nebil Fayad:Ben dış siyasi muhaliflerin çoğunu ve askeri muhaliflerin bir kısmını tanıyorum. Hemen hemen hepsini tanıyorum. Bir kısmı ile çalıştık. Kemal Labwani gibi.. Aydınlar var, mesela Mişel Kilo Suriyeli bir aydındır.. Ancak bunlar gerçek muhalifler değil. Bunlar ‘görevlendirilmiş muhalifler’ ve görevleri, onların (Batı’nın) muhaliflere ihtiyacı oldu ve bunlara muhalifler dediler. Ancak bu muhaliflerin Suriye’de karşılığı yok.
Çünkü bu muhalefeti Katar’da oluşturdular ve Suriye’de sınıflandırdılar; ancak Suriye sokağında karşılığı yok. Bunlar sadece uyruk olarak Suriyeli, ancak gerçekte Suriyeli değiller. Suriye halkı bunları tanımıyor.. Ben bir aydın olarak Mişel Kilo’yu, Kemal Labwani’yi tanırım. Ancak Suriye’de ne yaptılar? (Mücadelede) ne faaliyetleri oldu? Neye muhalefet ettiler? İç muhalefet de ikiye ayrılıyor. Fanatikler; mesela Hasan Abdulazim. Bunlar (dini) fanatikler ve ben Selefi muhalifleri ya da onlara tabi olanları sevmiyorum. Bir de küçük oluşumlar var ki bunların desteğe ihtiyacı var..
Siyasi partiler yasası berbat ve rejim bizim partiler olarak eşit olmamıza bile izin vermiyor. Bize muhalifler olarak faaliyet izni vermiyor, bize gerçek muhalifler olabilmemiz için izin vermiyor.
YDH:Rejim izin verseydi Mişel Kilo ya da diğer bazı öne çıkan isimlerin Suriye’ye girip burada muhalefet edeceklerini savunanlar da var.
Nebil Fayad:Hayır bunlar Suriye’ye gelmek istemiyorlar. Bunların bütün işleri dışarıda, bunlar paradan bahseder. Ben sana basit bir soru soracağım: Mişel Kilo Suudiler ile hareket ediyor. Mişel Kilo Suriye’de demokrat olarak bilinir. Bana demokrasi adına Suudiler ile işbirliği yapmanın çelişkisini anlatır mısın? Burada çelişkiler var, ahlaki çelişki var. Yani bunlar “görevlendirilmiş muhalefet” yapıyor. Bunlar sadece para istiyor. Biliyorlar ki Suriye’de insanlar kendilerini kabul etmiyor. Yani Suriye halkı ister yönetime karşı, ister yakın olsun bunları kabul etmiyor.
Ahmet Carba’ya bak. Kim Ahmet Carba? Suriyelilere sorsan Ahmet Carba’yi kimse tanımaz. Ahmet Carba tamamen reddedilmiş bir kişidir, üstelik uyuşturucu ile ilgili bir geçmişi var.
Biz isteriz ki rejim Suriye halkını, kendisini kimin temsil edeceği konusunda kendi haline bıraksın. Şimdi bile İçişleri bakanlığında, İçişleri bakanında büyük hatalar var, gericilik var. Sanki Suriye’de kriz yokmuş gibi hareket ediyorlar. Sanki hayat normalmiş gibi davranıyorlar..
En azından bir siyasi partiler yasasına, anayasada değişikliklere ihtiyacımız var. Medeni kanunun gözden geçirilmesi lazım.. Şu anda biz Türkiye’den 500 sene gerideyiz.. Türkiye’yi İsveç ya da Danimarka ile kıyaslayamazsın, onlardan bin yıl geri, biz de Türkiye’den bin yıl geriyiz. Biz ortaçağ gerisinde yaşıyoruz. Yani Suriye toplumunun gerçeğine bakarsan; kadın hakları, dinler, mezhepler vs açısından orta çağ gerisinde yaşıyoruz..
YDH:Cenevre 2 için görüşünüz nedir?
Nebil Fayad:Ben Cenevre 2’ye karşıyım.
YDH: Neden?
Nebil Fayad:Rejim ile kim görüşecek? Bütün bu katliamlardan / ölümlerden / tahribattan sonra rejim Ahmet Carba ve Mişel Kilo ile mi masaya oturacak? Bu komikliktir. Behçet Süleyman[2] Mişel Kilo’nun ürettiği bir adamdır. Behçet Suleyman’ın Mişel Kilo ile ilişkisi biliniyor. (Aralarında) küçük aptalca problemler vardı. Mişel Kilo’yu içeri attı, sonra da Mişel Kilo önemli muhalif oluverdi. Biz rejim ile Suriye halkını temsil edenlerin masaya oturmasını istiyoruz.
YDH: PekiKim bunlar?
Nebil Fayad:Bilmiyorum, bilmiyorum.. Burada rejimin Suriye halkına kendini temsil edecek kişiyi seçmesi için çağrı yapması gerekir. Suriye içinde çeşitli gruplar yaşıyor. Dışarıdaki adam beni kesinlikle temsil etmez. Suriye içinde ölümlerden çeken, tahribattan çekenin hakkıdır kendisini kimin temsil edeceğine karar vermek. Ancak Suriye halkını temsil etmek Ahmet Carba, Mişel Kilo ya da Riyad el Esa’d’ın hakkı değildir. Bunlar ya kiralık katildir ya da katil kiralayanlardır. Nokta. Ve biz cinayetlerin de tahribatın da karşısındayız.
Bunlar Suriye’yi yerle bir ettiler. Mişel kilo, Kemal Labwani Şam veya Cimraya İsrail jetleri tarafından bombalandıktan sonra sevinç çığlıkları attı.
İsrail hailu… Kemal Labwani.. Ben onu Şam’da istemiyorum. İsrail’e gitsin. Öyle bir adam ki İsraillileri tebrik ediyordu Şam’ı vurdukları zaman.. Bu adam Suriye halkını temsil edemez. Bu adam Suriye halkının ayıbıdır. Bu, televizyona çıkıp da Suriye’ye saldırdığı için İsrail’e teşekkür eden Özgür Ordu’nun adamı Suriye için utançtır. Bunlar Suriye halkını temsil etmiyorlar ve ayıptır, utançtır Suriye rejiminin bunlar ile görüşmesi.
TEK ÇÖZÜM YOLU DEMOKRASİDİR
YDH:Peki sizce çözüm için ilk adım ne olmalı? Siyasi ve diplomatik açıdan durumun daha iyi olduğunu görüyoruz. Ancak diğer yandan havan mermileri inmeye devam ediyor.
Nebil Fayad:Askeri açıdan durum şimdi daha iyi.. Selefilik ile siyasi diktatörlük yönetime ile savaşılmaz. Selefiliğin yok edilmesinin tek yolu demokrasidir. Selefilikle ancak demokrasi mücadele edebilir. Şu anda bizdeki yasalar diktatörlük yasalarıdır. Şu anda hala muhaberat her şeye karışıyor. içişleri bakanı ortaçağın gerisinde yaşıyor. Hala bizdeki gazetecilik (habercilik) çok kötü durumda.
Neden HRW Suriye’ye gelmiyor? Niçin Navi Pillay’ın Suriye’ye girmesine izin vermiyorlar? Bizim elimizde sunabileceğimiz gerçekler var, diğerlerinin elinde ise yalanlar var..
YDH:Ben gazeteci olarak biliyorum ki Navi Pillay olsun Batılı birçok yetkili olsun.. gazeteci arkadaşlarımız mesela buraya geldiler gerçeği gördüler ve döndükten sonra Suriye’de devam edenler ile ilgili yalan söylediler..
Nebil Fayad:Hayır, hayır.. ben Carla Del Ponte’ye kimyasal saldırısı ile ilgili belgeler verdim ve Carla Del Ponte çıkıp “kimyasalı silahlı muhalifler kullandı” dedi. Ancak Del Ponte Suriye’ye geldi ve gözü ile gördü. Benim Fransız bir arkadaşım vardı, yönetime saldırıyordu (Suriye yönetimini suçluyordu). Ona “Şam’a gel” dedim. Geldi ve görüşleri tamamen değişti. Yani Jaramana, Duvela, Keşkül, Kassag gibi Şam’daki birçok yeri gördü.
Buralarda çeşitlilik var. Sünnî, Alevi, Dürzî, Hıristiyan, kapalı giyimli, spor giyimli, Batılı, Doğulu.. Ancak muhaliflerin bulunduğu yerlerde sadece Selefiler var. O halde bunlar din adına diktatördürler, katildirler teröristtirler..
Bu çok önemli bence.. Biz hala dünyaya belgeleme gibi bir görüşe bile sahip değiliz.. Şu ana kadar Suriye habercilerini kimse görmedi ortalıkta. Dışarıdan dünyaya gerçekleri anlatacak olanların da girmeleri istenmiyor.
Yani bundan bir süre önce Japon habercilerle buluştuk, gerçekten çok isabetli oldu.. Bulgar medyası vardı.. Çek, İrlanda, İtalya.. yani bütün haberciler CIA’ye çalışmıyor!
Hatta Türkiye bile.. Ben Türkiye’yi iyi bilirim.. Türk medyasında da elbette AKP hükümetine yakın olanlar vardır. Ancak AKP’ye gerçekten karşı olan bir medya da var.. Ancak şu anda gerçekler Türk halkına tam olarak ulaşabilmiş değil.. Türk halkına ulaştırılması gereken ayrıntılar var.. Biz çalışıyoruz ancak eğer bu desteklenseydi ve daha geniş kitleler tarafından yapılsaydı sanırım daha iyi sonuç alınabilirdi..
KÜRTLER HER HAKKINI ALMALI
YDH:Son soru, Kürtlerin durumu.. Rejim Kürtlere sözler verdi mi? Kürtlerin geleceği ve Türkiye’ye etkisi sizce ne olur?
Nebil Fayad:Bence Kürtlerin tutumu Suriyeli Türkmenlerin tutumundan çok daha iyiydi.. Kıyaslanamaz bile. Türkmenler çok daha az olmalarına rağmen yönetime bağlı olmadıklarını Türkiye’ye bağlı olduklarını gösterdiler. Ama Kürtler öyle değil üstelik Kürtler bütün Suriye toplumundan daha laik olduklarını gösterdiler. Tamamen laikler. Ben orada yaşadım. Irak Kürdistan’ı ve Suriye’nin Cezire adı verilen bölgesinde (Kürtlerin yoğun olduğu bölge) Kürt din ve mezhepleri ile ilgili incelemelerde bulundum. Irak Kürdistan’ı ile Cezire bölgesi arasında büyük fark var, şöyle ki: Irak Kürdistanı hemen hemen tamamen Kürt. Sadece küçük Hıristiyan ve Arap azınlıklar var..
Ancak Suriye Ceziresi inanılmaz bir karışım. Hıristiyanlar, Araplar, Süryaniler, Ermeniler, Asuriler, Keldaniler, Kürtler.. Bütün milletlerden var.. En önemli iki merkez Haseke ve Kamışlı, ikisinde çeşitlilik var.. Bu nedenle burada bir Kürt devletinin kurulması ya da buraların Irak Kürdistan’ına katılması imkansız bence.
Yani Suriye’deki çoklu yapı ile Irak Kurdistanı’ndaki tekli yapı arasında fark var. Kürtler şu anda Nusra Cephesi’ne karşı savaşıyorlar.. Çünkü sonuçta laikler.. Dini fanatiklere karşı savaşıyorlar. Biliyorlar ki dini fanatikler (Allah korusun) bir sonuç alabilirse Kürtleri de Kürt olmayanları da yok edecek..
Ancak ben Kürtlerin kültürel ve diğer bütün haklarını almalarını isterim. Ben devletin eski Suriye yerine yeni gerçek Suriye’nin inşasını düşünmesini isterim. Eski Suriye bitti. Bütün Suriyeliler bilmelidir ki yeni Suriye 15 mart 2011’te başlamıştır. Ben şahsen Kürtlerin yaptıklarını memnuniyet ile karşılıyorum. Tutumlarının yıkıcı – fırsatçı olmamasını dilerim. Suriye halkının tümünün tutumu, nihai amacı bölgenin yıkımı olan bu Selefi – Vahhabilere karşı olmalıdır.
YARATTIĞI CANAVAR ERDOĞAN’I YİYECEK
Şimdi IŞİD Türkiye’yi de tehdit etti ve Türkler sanırım buna hazırlanıyorlar.. Reagan Taliban’ı yarattığı zaman bu canavarın daha sonra kendisini yiyeceğini bilmiyordu.. Sovyetler Afganistan’dan çekildi ve Reagan, Taliban ve El Kaide ile tek başına kaldı Afganistan’da.. Şimdi ise IŞİD ve El Nusra da Erdoğan’ı öldürmek istiyor. Erdoğan Enver Sedat’tan daha zeki değil. Enver Sedat fanatik örgütler oluşturdu ve sonu bunların elinden oldu.. Erdoğan.. ‘Pigmalyon’ tiyatro oyununu bilirsin.. Heykeli yapar ve o heykel kendisini yapanı öldürür.. Bence Pigmalyon Erdoğan’ı öldürecek.. Türk halkına her iyiliği isterim.. Ama deniliyor ki Erdoğan büyük fatura ödeyecek.. Gül ile arasının olması gerektiği gibi olmadığı söyleniyor. Türk halkına iyilikler dilerim; ama isterim ki Erdoğan Suriye’deki suçları nedeniyle faturayı şahsi olarak ödesin.
[1]*Nebil Fayyad Suriye’nin kronik muhaliflerinden. Kahire’de dil eğitimi aldı, Suriye’de eczacılık okulunu bitirdi ve Beyrut’ta ilahiyat okudu. 30’dan fazla basılmış kitabı var. Bu kitapların hemen hepsi İslam ve Musevilik ile ilgili. El Kaide’nin ölüm listesinde yer alan Fayad 1997 yılında bir kitabı Kuveyt’te yayınlanınca siyasi krize neden oldu ve Kuveyt’in Kültür Bakanı istifa etmek zorunda kaldı. Aynı şekilde 2008 yılında kitapları Sudan’a girince aleyhinde gösteriler yapıldı, kitapları Sudan’a sokanlar 6’şar ay hapis ve büyük para cezalarına çarptırıldılar. O zamanlar Mısır’ın dışişleri bakanı olan Ahmet Ebulgeyt devreye girdi; ancak Ömer el Beşir Ebulgeyt’in girişimini reddetti. Ancak Fayad, Lübnan ve Mısır’da da sorunlar yaşamış bir isim. ‘Eleştirel bir akla’ sahip olduğunu belirten Fayad, Muhalif kimliği yüzünden Suriye’de de sürekli baskı gördü ve toplumun baskısı yüzünden yaklaşık 12 yıl çölün ortasında tek başına yaşadı.
[2]Behçet Süleyman: Suriye’nin Amman büyükelçisi