Dostlar grubundan Suriye’deki muhalifler için yeni standartlar

img
Dostlar grubundan Suriye’deki muhalifler için yeni standartlar YDH

ABD liderliğindeki Dostlar Grubu, Cenevre görüşmelerinin ardından silahlı grupları üç kategoriye ayırarak, Suriye’de savaş seçeneğine geri döndü.




YDH- Washington Post Yazarı Karen DeYoung “ABD ve müttefikleri Suriye’deki muhalif grupların yardım alması için standartlar üzerinde anlaşıyor” başlıklı yazısında Dostlar Grubu’na üye ülkelerin istihbarat yetkililerinin geçen hafta yaptığı toplantı sonrasında aldığı kararları ve bunun Suriye’ye muhtemel yansımalarını yazdı.  

 

ABD ve müttefiklerinin yetkililerine göre, ABD ve önde gelen Avrupalı ve Arap müttefikleri, Suriyeli isyancı gruplara yardım sağlamak için birleşik bir yol üzerinde anlaştı.

Bu grupları “silahlı destek ve başka yardımlar alması gerekenler”, “açık aşırı bağlardan ötürü uygun bulunmayanlar” ve “uygun olup olmadıkları daha fazla tartışma gerektirenler” olmak üzere sınıflara ayırdı.

Silah sevkiyatı, isyancı eğitimi, istihbarat ve diğer türlü yardımların artırılması konusunda ABD ve diğer ülkelerin, geçen hafta ABD’nin önderlik ettiği bir istihbarat şefleri toplantısında kararlaştırılan girişimlerle, bu planın hükümetler arasında hangi muhalefet grupların destekleneceği ve ne desteği sağlanacağı konusundaki bölünmüşlüğü alt edeceği düşünülüyor.

Bir Arap yetkili, “Amaç, hiçbir ülkenin tek başına hareket etmemesi ve herkesin aynı anlayışa bağlı kalması,” dedi. Yetkili, eldeki listeyi isyancılar arasındaki ittifaklar kaydıkça sürekli olarak güncellenecek “yaşayan bir belge” olarak niteledi.

Bu, Suriye’deki ağır iç savaşın son iki yılından beri, dışarıdan destek sağlamak için gösterilen ilk çaba değil.

Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Fransa, Amerika ve geçen haftaki toplantıya katılan diğer ülkeler, muhalefeti nasıl güçlendirip Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in nasıl devrileceği konusunda sıklıkla fikir ayrılığına düştü.

Ancak, istihbarat toplantılarında ve son haftalardaki diğer üst düzey ABD toplantılarında temsil edilen çeşitli Avrupa ve Arap hükümetleri, -ki geçmişte birçoğu bir idari liderliğin yoksunluğundan şikayetçiydi- ABD’nin önemli oranda daha agresif bir tutuma kaydığını ve diğerlerinin de bu tavrı izlemeye gönüllü olduğunu belirtti.

Yabancı yetkililer, Obama yönetiminin yeni “aciliyet” anlayışının oluşmasını överken, ABD’li yetkililer yabancıların işbirliğinin yeni bir seviyeye taşınmasını selamladı.

Ne var ki hepsi de bu değişimi aynı faktörlere yordu. Bu faktörlerin arasında, isyancı saflarında büyüyen çatlakların hangi grupların yardım edilmeye değecek kadar ılımlı olduğunu daha açık bir şekilde değerlendirmeye izin vermesi de var.

Üst düzey bir hükümet yetkilisi, “Muhalefetin içinde beliren ayrışmalardan yararlanmaya bakıyoruz,” diyerek, özellikle aşırıcı Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) ve diğer gruplar arasındaki ayrışmalara işaret etti. “Sanıyorum bu durum Körfez devletleri, Türkler ve bazı Avrupalılarla, yardımımızı ortak bir aktörler kümesine nasıl odaklayacağımız üzerine daha yapıcı bir görüşmede bulunabilmemizde yardımcı oldu.” Yetkililer, istihbarat meselelerinde ancak anonim kalma şartı ile konuştular.

Bu yeniden değerlendirmenin, Obama yönetimini yalnızca Özgür Suriye Ordusu’na yardımda bulunma politikasının ötesine geçmeye sevk edip etmeyeceği veya kararın öncelikli olarak yönetimin aşırı olarak gördüğü gruplara diğer ülkelerin yardım etmesinin önüne geçeceği umuduna mı odaklandığı belirsizliğini koruyor.

ABD ve Avrupalıların Suriye’ye gösterdiği ilgi giderek savaşın Ortadoğu’nun çok ötesine yayılmasına odaklanmış durumda.

Yeni istihbarat değerlendirmeleri, aşırı grupların saflarında giderek büyüyen sayılarda yabancı uyrukluların bulunduğu konusunda uyarmıştı, bunların arasında pasaportları sayesinde Suriye’ye vizesiz girebilen yüzlerce Avrupalı da var.

Geçen ayki kongre beyanatında, üst düzey ABD’li istihbarat yetkilileri Suriye’deki bazı isyancı elindeki bölgeleri Batı Pakistan ve Yemen’deki el-Kaide sığınaklarına benzeterek bazı aşırı grupların Amerika’ya saldırma “iştiyakları” olduğunu belirtti.

Ayrıca, tahmini 140,000 cana mal olmuş, milyonlarca insanın komşu ülkelere kaçarak kötü altyapı koşullarında yaşamasına yol açmış ve yüz binlercesinin evinden olmasına ya da açlık çekmesine sebep olmuş olan Suriye’deki savaş, katlanarak kötüleşmekte.

Perşembe günü BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’nun ifade ettiğine göre, kriz “Suriye nüfusunun neredeyse yarısını” ağır bir şekilde etkilemiş bulunuyor.

Son olarak, geçen ay muhalefet ve Esed hükümeti arasında başarısız olan müzakereler, Obama yönetimini Esed’in ana destekçisi Rusya’nın yapıcı bir rol oynamaya hazırlandığı ihtimali konusunda hayal kırıklığına uğrattı.

Rusya’yla büyüyen anlaşmazlığın bir kanıtı, bu hafta Birleşmiş Milletlerde görülebilir; BM’de ABD destekli bir Güvenlik Konseyi çözümü –Suriye hükümetinin sıklıkla reddettiği- sınır ötesi insani yardım geçişini talep ederek belirtilmemiş ileri tedbirler konusunda uyarıyor.

Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov cuma ya da cumartesi günü oylamaya gidecek olan bu çözümün uluslararası hukukun ihlali olarak nitelendirerek yalnızca Suriye’nin sınırlarını yasal olarak kimin geçeceğine karar verebileceğini belirtti.

Bazı ABD’li ve diğer yetkililer uzlaşma konusunda hâlâ umutlu olduklarını ifade ederken, diğerleri Moskova’yı Soçi’deki Olimpiyatlarda utandıracak bir veto vermeye zorlayacak tedbirler almayı savundu.

ABD’li ve diğer ülkelerden yetkililer, uygulamaya koyulmak üzere olan yeni planların uygun bulunmuş muhalif savaşçıların eğitiminin hızlandırılması ve silah sevkiyatının artırılması çağrısında bulunduğunu belirtti.

Güney cephesi denen yere gidecek silahların büyük kısmı, roket ateşleyiciler, birtakım uçaksavar tesisleri, ağır makineli silahlar ve zırhlı taşıtlara ek olarak küçük silahlar ve cephane, bunları sağlamakta olan Suudi Arabistan’dan gelmeye devam edecek.

ABD’li yetkililer, CIA’in idaresinde bulunan eğitim ve silah desteği programını ABD ordusuna devretmeye yönelik bir plan olmadığını söylediler.

Buna ek olarak, yeni anlaşmalar altında hâlâ geliştirme aşamasında olan, kuzeyde, Türkiye’nin içinden geçen daha dirençli destek güzergâhları açma planlar var, buralarda daha ılımlı olduğu söylenen muhalif savaşçılar hem aşırılarla hem de Esed güçleriyle çarpışıyor.

Şimdiye dek, Türkiye böyle dış operasyonlara direndi ve müttefiklerden bazıları Türkleri aşırı grupların sızışına göz yummakla suçluyordu.

Beyaz Saray, Obama ve Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çarşamba yapılan bir telefon görüşmesinde “Suriye’de büyüyen terörist varlığına bir çözüm getirme konusunda iki ülkenin yakın işbirliğinin önemi” üzerinde fikir birliğine vardıklarını belirtti.

ABD’nin her müttefiki de Amerika’nın son olaylar hakkında yapmaya hazırlandığı şeylerden bütünüyle hoşnut değil.

Başka bir Arap yetkili, “İki yıl öncesinden bir deja vu bu,” diyerek, Obama yönetiminin hedefinin, hâlâ, Suriye hükümetine karşı muhaliflerin “kazanmasından” ziyade, Esed’in, isyancılara karşı zaferin mümkün olup olmadığı konusundaki “hesaplarını” değiştirmek olduğuna dikkat çekti.

Fransa, Obama’nın, Esed’in geçen sene kimyasal silahları yok etmeye anlaşmakta ayak sürümesini Suriye’deki tesislere güdümlü füze saldırısı tehditlerini yenilemek için bir bahane olarak kullanmasını teklif etti.

Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, uzun süredir, ABD’nin hava saldırısı yapması için Esed’in iktidarda kalmaya devam etmesinden başka bir bahaneye ihtiyaç olmadığında ısrar ediyorlar.

Obama yönetiminden yetkililer, ABD’nin Suriye’ye saldırmaya iki yıl önce olduğundan daha yakın olmadığına işaret ettiler; iki yıl önce, müttefik uluslarla birlikte koordine olma çabaları ilk kez ciddi olarak başlatılmıştı.

Yönetimden üst düzey bir yetkili, “Biz de bu şeylerin üstünü çizip geçmiyoruz,” dese de, muhtemel ABD hava operasyonlarının Suriye’de geçici bir “sihirli değnek” olacağı fikrini reddetti.

Yetkili, “Bunlar her zaman elimizde alternatif olarak bulunur,” dedi ve ekledi: “ama yaptığımız kâr-zarar analizlerinde herhangi bir saldırının, (alınması gerekecek) bu sıra dışı riski mazur gösterecek kadar sahadaki durumu değiştirebileceğini görmedik.”

Çeşitli hükümetlerden yetkililerin belirttiklerine göre, Suudilerin, isyancı gruplara, MANPADS denen, omuzdan atılan karadan havaya füzelerden sağlama teklifine ABD rıza göstermedi.

Yönetimden üst düzey bir yetkili, -Dışişleri Bakanı John F. Kerry ve başkalarından gelen son açıklamaların kışkırttığı- yönetimin Suriye politikasındaki önemli değişikliklere ilişkin bu hafta çıkan raporları önemsemeyerek “abartılı” buldu, yeni seçenekler bulmak için “resmi bir görevlendirme yapmışız sanırsınız,” dedi. “Durum böyle değil.”

Onun yerine, yetkili “politika değişikliklerinden ziyade odak değişiklikleri” bulunduğunu ifade etti.

Çeviren: İkbal Zeynep Dursunoğlu