YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, Suriye hükümetindeki geniş çaplı kabine değişikliğinin sebeplerini ve yönetim içindeki muhtemel etkilerini yazdı.
Suriye cumhurbaşkanı Beşsar Esad kabine değişikliğine hazırlanıyor. Esad’ın bu değişikliği yapacağı seçimlerden önce de konuşuluyordu. Kabine değişikliği Esad’ın 17 Temmuz’da yapacağı yemin töreninden önce yapılabilir.
Yeni kabinede değişikliklerin ‘devletin altyapısını oluşturan’ bakanlıkların dışındaki bakanlıklarda olacağı belirtiliyor.
Peki neden değişikliği başbakan değil de Esad yapıyor?
Bu sorunun cevabını verebilmek için Suriye’nin devlet (yönetsel) yapısına değinmek lazım.
Suriye Arap Cumhuriyeti ‘yarı başkanlık’ sistemi ile yönetilen bir ülke. Anayasaya göre cumhurbaşkanı aynı zamanda hem silahlı kuvvetlerin hem de yasama ve yürütmenin başı.
Yani Erdoğan’ın, seçilmesi durumunda hayata geçirmek istediği modelin aynısı Suriye’de onlarca yıldır uygulanıyor.
Yarı başkanlığın uygulanması ülkelere göre farklılıklar gösterebiliyor. Bu farkın sebebi cumhurbaşkanına tanınan yetkilerle ortaya çıkıyor.
Suriye özelinde cumhurbaşkanı her konuda otorite olduğu için devlet yönetiminde başbakan ve bakanlar ‘kalın çizgilerle belirlenmiş alanlarla sınırlı olarak’ belirlenen görevleri icra eden ‘yüksek devlet memurları’ gibi.
Dolayısıyla başbakan, bakanlar, valiler, belediye başkanları daha çok sembolik duruyor.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Vail el-Halaki’nin ‘ramazan ayı öncesi Şam’daki gıda pazarlarında yaptığı denetim’ gibi mesela.
Ancak ülkenin iç ve dış politikası cumhurbaşkanı, başbakan ve bazı bakanlar ile yüksek bazı bürokratlar, istihbarat birimlerinin başları ve generallerin oluşturduğu bir ekip tarafından belirleniyor.
Bu ekip resmi olarak bir isimle anılan bir ekip değil elbette. Bizdeki milli güvenlik kuruluna karşılık geldiği söylenebilir.
Herkes anayasa ve yasalara göre belirlenmiş görev tanımı içinde çalışıyor; ancak bunların oluşturduğu ‘ortak akıl’ cumhurbaşkanının liderliğinde nihai kararı alıyor ve icraat buna göre uygulanıyor.
Devletin iç ve dış politikaları ise bu güvenlik algılamalarına göre, ‘Filistin davası, anti emperyalizm, Direniş Ekseni’ gibi ana başlıklar altında değerlendiriliyor.
Bu nedenle içişleri bakanlığı, savunma bakanlığı, dışişleri bakanlığı ve istihbarat birimleri rejimin ve devletin temel taşlarını oluşturuyor.
Bu temel taşlara getirilecek isimler ise doğrudan güvenlik algılamalarına göre seçiliyor.
Bunların dışında kalan bakanlık ve alt birimlerde ise korporatist bir yapı hakim. Kamu çalışanları ve serbest meslek sahipleri kendi meslek birlik / örgüt / sendikaları içinde hareket etmek zorunda.
Yasa değişmeden önce siyasi partiler de bu hiyerarşinin içinde; devletin ve toplumun lideri Baas’ın öncülüğündeki “Ulusal İlerici Cepheye” göre politika belirlemek durumundaydı.
Bu korporatist yapılanma içindeki oluşumların örgütlenme yapısında ise genel / şehirler / ilçeler / köyler bazında tüm birimlerin başları yönetime bağlı memurlardan / kişilerden oluşuyor.
Bu hiyerarşik yapı cumhurbaşkanına ülkedeki kamu ya da özeldeki her yönetsel birime hakim olma imkanı tanıyor, yani cumhurbaşkanı fiilen yürütmenin başı oluyor.
İller bazında ise belediye hizmetleri için karar alma yetkisi valilerin; ancak valiler de kararlarını içişleri bakanlığından habersiz, içişleri bakanlığı ise cumhurbaşkanından habersiz alamıyorlar. Dolayısıyla yerel yönetimlerde de devlet tam hakim konumda.
Belediye başkanları seçim ile göreve geliyor ancak onlar da kendi kararlarını değil valiliğin kararlarını uyguluyor.
Elbette kararlar belediye meclisinin, belediye başkanının, valinin ortak görüşü sonucu alınıyor. Ancak bir karar alınırken valinin önceliği belediye başkanı ya da belediye meclisinin görüşünden çok güvenlik algısı. Bu da silsile ile içişleri bakanlığı, başbakanlık yoluyla cumhurbaşkanına kadar ulaşıyor.
Bu anlamda örneğin ülkenin uzak bir yerinde döşenecek herhangi bir kanalizasyon borusu bile devlet güvenliği kapsamında değerlendirilebilir.
Ve bu nedenle Suriye’de her düzeydeki memurlar hatta bakanlar bile yukarıda anlattığımız ve kendilerinin de bir ölçüde dahil olduğu kadronun iradesi dışında hareket edemez.
Peki eğer öyle ise Esad’ın yapacağı söylenen kabine değişikliğinin anlamı ne?
Esad fırsat yakaladı
Esad 2000 yılında göreve geldiğinde yukarıda tarif etmeye çalıştığımız hiyerarşik / korporatist / güvenlikçi anlayışın devleti felç ettiğinin farkındaydı.
Diğer yandan devletçi ekonomik yapı, bu yapının getirdiği kamu yükü ve bürokrasi ordusunun sebep olduğu atalet, yine bu yapının getirmiş olduğu rüşvet / yolsuzluk / usulsüzlük çarkı devleti içten içe yiyordu.
Yukarıda saydığımız hiyerarşik yapı içinde Baas partisi yöneticileri ise idealleri bir kenara bırakmış partiyi ‘torpil partisi’ haline getirmişti.
Esad bu çarkı kırmak için harekete geçmeye niyetlendi; ancak (kendi ifadelerine göre) önüne birtakım engeller çıktı.
Bu engeller Irak savaşı, Hariri’nin öldürülmesi gibi bölgesel gelişmeler.
Bütün bu gelişmelerin Suriye’de reform yapılmasına engel olup olmadığı tartışma konusu; ancak bilinen tek şey Esad’ın istediği reformları hayata geçir(e)mediği.
İsyan öncesinde Şam’da Esad’ın eski tüfek Baasçılarla mücadele içinde olduğu ve parti üst yönetimini değiştirmek istediği konuşuluyordu.
Bir söylentiye göre olayların ilk günlerinde yapılan; reform kararlarının alındığı toplantıda bir Baas yöneticisi Esad’ı ‘ihanet’ ile suçlamıştı. Çünkü kararlar Baas’ın egemenliğine son veriyordu ve bu başta Baaslılar olmak üzere devletten geçinenleri rahatsız etmişti.
İronik gelebilir; ama Esad bir yandan dışarıya karşı mücadele verirken diğer yandan içeride değişim için beklediği fırsatı isyan ile birlikte yakaladı.
Anayasa değiştirildi, siyasal partiler ve seçim yasaları değişti, Baas’ın mutlak egemenliğine son verildi, olağanüstü hal kaldırıldı.
Esad daha sonra kendi partisi olan Baas içinde de değişikliğe gitti ve baba döneminden kalan Baasçıları saf dışı etti, kadroyu gençleştirdi.
Ancak Esad’ın ‘yeni Suriye’yi’ hayata geçirebilmek için içerideki savaşı da bitirmesi gerekiyordu. Nitekim bizzat kendisi bu yılın sonuna kadar bu savaşın büyük ölçüde biteceğini ifade etti (Irak’taki gelişmeleri hesaplamış mıydı bilemiyoruz).
Esad’ın bir süredir yeni Suriye için hazırlandığı belli. Yeni kararnameler ile açılan yeni fakülteler, yatırım olanakları için yapılan ilanlar, özellikle toplu konut projeleri için Rusya ve İran ile yapılan görüşmeler devletin yeni dönem hazırlıkları olarak yorumlanıyor.
Daha önemlisi Suriye’de keşfedilen gaz yataklarının işletilebilmesi için çalışmalar sürüyor.
Kabine değişikliği
Devletin değişmezleri olan bakanlıkları yukarıda anlatmaya çalışmıştık. İçişleri ve savunma bakanları değişmeyecek gibi görünüyor.
İçişleri bakanı Muhammed el-Şaar uzun bir süredir bu görevde ve ülkenin içinde bulunduğu durumda Esad’ın en önemli adamlarından birisi. Savunma Bakanı Fahd Casim Freyc de aynı şekilde. Her ikisi de Sünni olan bakanlar olağanüstü halin yaşandığı bu süreçte kabinenin en güçlü iki simi.
Esad liberal ekonomi ısrarından vazgeçmiyor
Son kabinede ekonomiden sorumlu devlet bakanı olan Kadri Cemil sosyalist anlayışa sahip bir isimdi.
Cemil, eski ekonomi bakanı Abdullah Dardari’nin liberal uygulamalarını ülkede yaşanan isyan sürecinin sebeplerinden birisi olarak görüyordu. Cemil bu nedenle tekrar devletçi ekonomiye geçilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Ancak Esad, bir süre önce bakanlıktan ayrılan ve yönetim ile ters düzen Cemil gibi düşünmüyor.
Esad’ın yeni dönemde ekonominin başına cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki rakibi Hassan el-Nuri’yi getireceği konuşuluyor.
Hassan el-Nuri YDH’ye verdiği röportajında ekonomi ile ilgili fikirlerinin olduğunu ve yeni dönemde yönetim ile çalışabileceğini anlatmıştı.[1]
Ortadoğu’nun siyasi aklı Velid Muallim
Suriye’nin yaşadığı krizde en büyük silahlarından birisi Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim’di. Suriye’nin eski Washington büyükelçisi Velid el-Muallim yaşı ve tecrübesi itibarı ile Ortadoğu’nun en önde gelen diplomatlarından birisi.
Muallim ve idaresindeki diplomatlar; Arap Birliği, BM ve diğer platformlarda yoğun bir mücadele örneği sergilediler.
Velid el-Muallim bu zor günlerde kendisine yapılan milyonlarca dolarlık rüşvet tekliflerini kabul etmeyip yönetimin yanında yer aldı.
Geçtiğimiz aylarda Lübnan’da ağır bir kalp ameliyatı geçiren Muallim’in bundan sonra cumhurbaşkanı yardımcılığı görevine getirileceği konuşuluyor. Muallim cumhurbaşkanı yardımcısı olursa Esad; Faruk el-Şara’yı da emekli edip ‘eski Baas’ın’ tabutuna son çiviyi de çakmış olacak.
Muallim’in yerine Faysal Mikdad
Faysal el-Mikdat Velid el-Muallim’in yetiştirmesi. Ciddiyeti ile tanınan Mikdat sert açıklamaları ile de biliniyor. Muallim’in, ağırlığı sonradan anlaşılan esprili açıklamalarının aksine Mikdat doğrudan atış yapan bir üsluba sahip. Deralı Mikdat kriz sürecinde Muallim ile birlikte mücadele etti.
Mikdat’ın Muallim’in boşluğunu doldurabileceği düşünülüyor.
Yeni Suriye gerçekleşebilecek mi?
Esad isyan sürecinin sadece dışarının komplosu olmadığının farkında. Ülke içinde kokuşmuş düzen, rüşvet, yolsuzluk, kayırmacılık, gericilik gibi unsurların her birisi ile mücadele etmesi gerektiğini biliyor.
Peki gerçekten Esad ülkeyi saran ahtapotun kollarını kesebilecek mi?
İşi hiç de kolay değil. öncelikle kendi çevresini saran kitleden, ardından en düşük düzeyde memura kadar sistemin asalaklarından kurtulması gerekiyor.
[1]YDH, 29 Mayıs 2104. AKP iktidar oldukça Türkiye ile ilişki olmayacak http://www.ydh.com.tr/HD12873_akp-iktidar-olduk%C3%A7a-t%C3%BCrkiye-ile-ili%C5%9Fki-olmayacak.html