Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, 2006 yılındaki Temmuz Savaşı’nın yıldönümü münasebetiyle el-Ahbar gazetesine röportaj verdi.
YDH-Bugün birinci bölümü yayımlanan röportajında başta Gazze olmak üzere bölgesel gelişmelere de değinen Nasrallah, özetle şunları söyledi:
Filistin direnişi bugün psikolojik bir zafer kazanmak veya onurlu bir çıkış elde etme peşinde değil, gerçek bir kazanım olan Gazze ablukasının kaldırılması peşindedir. Bu mesele zor olsa da direniş açısından bir güç noktasıdır. Çünkü bu öncelikle tüm Filistinlilerin ortak talebidir. İkinci olarak ise ablukanın kaldırılması konusunda gerçek bir halk iradesi bulunmaktadır.
İsrail rejimi Gazze konusunda ne yapacağını bilemez bir haldedir ve somut bir hedef koymamaktadır. Düşünün ki bu rejim Temmuz Savaşı’ndaki zararlarından ders çıkarmak için çok çabalar sarf etmişti. Gazze savaşı başladığında İsrail medyasında Temmuz Savaşı gündemdeydi.
Siyonist rejim çıkmaza düşmüştür; çünkü halkın bu ölçüdeki saldırılara tahammül edemeyeceğini ve direnişin de süremeyeceği değerlendirmesini yapmıştı. Siyonist rejim, direnişin füzelerinin biteceği umut bağlamıştı ve füze atışlarını Filistinlilere herhangi bir ödün vermeden durdurduğunu söyleyecekti.
Filistinliler Hizbullah’tan savaşa girmesini istemedi
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Filistinli liderlerden birinin Hizbullah’ın savaşa müdahale etmesini istediği yönündeki haberleri yalanladı. Hamas liderlerinden Musa Ebu Merzuk’un Hizbullah’la temasın hiçbir zaman kesilmediğine dair açıklamasına da değinen Nasrallah, bu yönde ciddi bir talep olması halinde bunun medya önünde değil, konuyla ilgili yetkililer nezdinde ele alınacağını söyledi.
“Bu meselenin medyada gündeme getirilmesi uygun değildi. Hamas’la irtibat hiçbir zaman kesilmedi. Temaslar ve ilişkiler her zamanki gibi sürmektedir” diyen Nasrallah, Hizbullah’ın savaşa müdahil olmak için Hamas’la temas kurduğu yönündeki haberleri de yalanladı; ancak Gazze’ye yönelik savaşın Hizbullah Hamas ilişkilerini motive edici bir etki yapacağını söyledi.
İsrail’in Lübnan savaşı ertelendi
Nasrallah şunları söyledi: Gazze savaşı, Lübnan’a yönelik savaşını erteledi. İsrail, savaş başlatmak isterse bunu hangi şartlarda ve hangi veriler çerçevesinde yapacağı belli değil.
İsrailliler, Temmuz Savaşı’ndan çıkardıkları dersle gelecekte yapılacak bir savaşın hızlı ve kesin bir zaferle sonuçlanması gerektiğini düşünüyor. Şu an düşman abluka altındaki Gaze’de bile bilinen imkanlarıyla başarısız olduğuna göre bu durumda doğal olarak hesaplarını bozması gerekiyor. Gazze savaşı öncesi durum ile sonrası durum farklı olacak.
İmad Muğniye’nin intikamı hala gündemde
İmad Muğniye’nin intikamının alınması meselesi gündemden çıkmış değil. Bu, her zaman olduğu gibi masada duran bir seçenek.
İmad Muğniye’nin intikamının alınmasının iki yolu var. Birincisi Direnişin altyapısını ve imkanlarını gücendirmek ve her türlü savaşta zafer kazanacak hale getirmek; ikincisi ise İsraillilerin de bildiği gibi pratik olarak bu intikamı almak. Uzun bir zaman alacak olsa da Hac Rıdvan’ın intikamı alınacak.
Onlar, bizim İmad Muğniye düzeyinde birini hedef alacağımızı düşünüyorlar; ancak doğrusu şu ki onların arasında İmad’ın dengi olabilecek kimse yok.
Onlar, başbakanlarının, savunma bakanlarının, eski ve yeni genelkurmay başkanlarının ve güvenlik yetkililerinin etrafındaki güvenlik önlemlerini arttırıyorlar. Onlar Şehit İmad Muğniye’nin intikamının zaman alacak olsa bile en az bu düzeydeki birilerinin hedef alınmasıyla gerçekleşeceğini düşünüyor.
Mesele kırmızıçizgi meselesi değil
Hizbullah genel Sekreteri Nasrallah, Hizbullah’ın üst düzey yetkililerinden Hasan Lakkis’in öldürülmesini İsrail’le devam eden topyekun savaşın bir devamı olduğunu belirterek şunları söyledi:
Mesele kırmızıçizgi meselesi değil, biz şunu biliyoruz ki İsrail ulaşabildiği kişilerle ilgili olarak hiçbir kırmızıçizgi beklememekte ve asla ertelememektedir. Bizim de İmad Muğniye dosyasıyla ilgili bir grubumuz var ve bu bizimle İsrailliler arasındaki topyekun savaşın bir parçasıdır.
2006 Temmuz Savaşına dair bilinmeyenler
Hizbullah Genel Sekreteri açıklamalarında 2006’daki Temmuz Savaşı’na dair daha önce söz edilmemiş bazı konulara da değinerek İsrail askerlerinin esir alınmasının operasyondan bir ay önce Hizbullah kurulunda kararlaştırıldığını açıkladı ve şunları söyledi:
Bu mesele Cihat Kurulu’nda çok yönlü olarak ele alındı. Yer, zaman ve taktik seçimi, operasyonun planlanması, operasyonda yer alacak olanlar, operasyonun yönetimi, muhtemel tepkiler, atılacak ihtiyati adımlar ele alınan hususlar arasındaydı. Mekan ve operasyona katılacak olanlar belirlendi; ancak operasyonun gerçekleştirilmesi için birkaç aylık bir koordinasyona ihtiyaç vardı.
Kardeşlerimiz defalarca işgal altındaki topraklara (İsrail) girdiler. Onlar her girdiklerinde pusuda beklediler. Daha sonra döndüler ve uygun zamanı beklediler. Bazen bir hedef beliriyordu; ancak bunun asker mi sivil mi olduğu belli olmuyordu. Biz, sivillerin değil, askerlerin esir alınmasını vurgulamıştık.
Biz operasyondan haberdardık, gerekli planlamayı ve hazırlıkları yapmıştık. Orada bulunması gereken operasyon bölgesi komutanlığı bölgeye gitti. Operasyonun ilk saatlerinde mesajlar büyük ve tehlikeli değildi. Her şey beklediğimiz gibi iyi gidiyordu ve kontrol altındaydı; çünkü verilecek karşı tepkilere hazırlıklıydık.
2006’da da Tel Aviv’i vurabilecek füzelere sahiptik
Hizbullah genel Sekreteri Nasrallah, 2006 yılındaki Temmuz Savaşı sırasında da Tel Aviv’i vurabilecek füzelere sahip olduklarını ve İsraillilerin de bunu bildiğini belirterek şunları söyledi:
Ancak Tel Aviv’e karşı Beyrut dengesine ilişkin yaptığımız değerlendirme sonucunda Beyrut’u korumanın daha iyi olacağı sonucuna vardık. Çünkü Hizbullah güç yetiremeyeceği bir tehdidi veya uygulayamayacağı bir dengeyi gündeme getirmez.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, savaş sırasında bulunduğu bir mekana füze isabet ettiğine dair İsrail kaynaklı haberlerin de doğru olmadığını belirterek kendisini en çok üzen şeyin Lübnanlı sivillerin hedef alınması olduğunu belirtti.
İsrail’in savaş sırasında Beyrut’un Dahiye semtindeki İmam Hasan kompleksinde can kaybının çok yüksek olduğuna dikkat çeken Nasrallah, İsrail’in iddiasının aksine savaş boyunca orada hiçbir Hizbullah yetkilisinin bulunmadığını söyledi.
33 gün boyunca Suriye’den füze nakli durmadı
2006 yılındaki Temmuz Savaşı sırasında Suriye’den kendilerine verilen silahların bir gün bile durmadığını belirten Nasrallah sözlerine şöyle devam etti.
İsrailliler Suriyeli istihbarat yetkilisi Muhammed Süleyman’ı savaş öncesinde ve savaş sırasında oynadığı rolden dolayı hedef aldı. Çünkü o, Cumhurbaşkanı Beşşar Esed tarafından bu savaş dosyasıyla görevlendirilmişti ve son derece olumlu ve başarılı bir rol oynadı.
O dönemde Suriye’nin direnişe verdiği destekten dolayı Temmuz Savaşı’nın Suriye’ye yayılma ihtimalinin de bulunduğunu belirten Nasrallah, ancak İsrail’in Lübnan’a yönelik kara harekatında başarısız olması sebebiyle bu ihtimalin de ortadan kalktığını söyledi.
Gazze halkı kararını verdi teslim olmayacak
Filistin halkının müzakere yolunu denediğini ve artık direnişten başka bir çözüm yolu görmediğini belirten Nasrallah, direniş kültürünün Filistin’de yayıldığını belirtti ve şunları söyledi:
Filistin halkı müzakereleri denedi, bölgedeki ve uluslar arası durumu yeterince bekledi. Mısır’daki müzakereler Gazze için de Filistin meselesi için de altın bir fırsattır; ama zaman hızla geçiyor ve tükeniyor. Filistin halkının önünde direnişten başka seçenek var mı? İsrail’in şartlarına teslim mi olunacak, Gazze halkı kendini denize mi atacak göç mü edecek mülteci kamplarının sakinleri arasına mı katılacak?
Tüm bu denemelerin zamanının dolduğunu düşünüyorum. Filistin halkının önünde şu an izlemekte olduğundan başka seçenek yok. Teslim olmayı seçebilecek insanlar olsa da onurlu bir şekilde var olmak isteyen her insan direniş seçeneğine tutunur.
Gazze halkı teslim olmamaya karar verdi ve bu kararının sonuçlarına da ağır da olsa tahammül ediyor. Onlar direnişe sonuca ulaştıracak bir yol olarak gördükleri için güveniyor, sloganla değil akıl ve mantıkla bu sonuca varıyor.
Mısır’ın tutumu
Hizbullah genel Sekreteri, Gazze’de ateşkes konusuyla ilgili olarak Mısır’ın tutumuyla ilgili bir soruya da şu cevabı verdi.
Bu konuda Filistinli liderlerden birinin bir sözüne işaret edeyim. Gazze’nin sorunu şimdi iki tane. Birincisi temel bir sorun olan İsrail’e güvenme meselesidir. Açıktır ki şu an iki eksen Katar ile (Türkiye-Katar) Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri yer almaktadır. Bu, sebepleri anlaşılabilen ve bilinen bir ayrışmadır.
Maalesef bu ayrışma oldukça sert ve şiddetlidir ve bunun bir şekilde aşılması gerekmektedir. Örneğin bizim İhvan-ı Müslimin’le, Filistinli gruplarla ve İranlı kardeşlerimizle konuşmamız gerekiyor. Biz İranlı kardeşlerimize Türklerle, Katarlılarla, Mısırlılarla, Suudilerle ve hatta Birleşik Arap Emirlikleri ve Ummanlılarla direniş ekseni konusunda temas kurmalarını önerdik.
Biz, iç ve bölgesel hesaplarda direniş gruplarına hedef tayin etmek veya görev vermek gibi şeyler peşinde değiliz. Çünkü başka bir görev var bu da Gazze’ye yönelik saldırıların durdurulması ve Gazze ablukasının kaldırılmasıdır. Çatışma sırasında ise temel öncelik halkların diyalogudur.
Gazze’ye yardım etmek istiyorsanız Mısır’la diyalog kurun
Mısır’ın tutumu sertleşiyor, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’ye saldırıyor. Katarlılar Cezire televizyonu aracılığıyla ona saldırıyor. Onların Mısır’a yönelik bu tutumu olumsuzdur.
Eğer Gazze’ye yardım etmek istiyorsanız Mısır’la diyalog kurun. Bizzat Filistinliler Mısır dışlanarak hiçbir çözüm yolu bulunamaz diyor.
Dolayısıyla bahsi geçen bu iki eksenin her ne olursa olsun Gazze’yi kendi kavgalarının ve tartışmalarının önüne geçirmeli ve Gazze’ye öncelik vermelidir. Ancak bu talep henüz gerçekleştirilebilmiş değildir.
Hizbullah’ın Hamas’la ilişkileri
Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah, gelecekte Hamas, İran ve Suriye ile ilişkilerinin nasıl olacağına dair bir soruya şu cevabı verdi:
Gazze savaşından önce bile Suriye konusuyla ilgili olarak görüş ayrılıklarımız bulunmasına rağmen Hamas’la ilişkilerimiz kesilmedi. Görüşmeler, temaslar, her şey olağan şekliyle ilerledi.
Doğal olarak hepimizin durumu Suriye, Irak ve bölgedeki diğer gelişmelerden etkileniyor. Suriye ile ilgili tüm görüşmelerde biz herkesten birbirinin durumunu anlamasını istedik. Elbette Suriye konusundaki ihtilaflarımız çok büyüktü; ama Gazze konusunu etkilemedi.
Gazze konusunda bizim temel önceliğimiz irtibatları ve işbirliğini arttırmaktır. Hamas’ın Hizbullah ve İran’la ilişkileri oldukça etkili oldu.
Elbette Suriye konusu farklı ve karmaşık bir konu ve bölgesel gelişmelere bağlı olarak daha uzun bir zaman alacak bu yüzden de buna yönelik bir perspektif ortaya konamıyor.
En temel sorun İsrail’in doğallaşması
Kudüs, bizim açımızdan özel bir yere sahip. Genelde Arap kamuoyunda özelde ise Lübnan’da karşı karşıya bulunduğumuz en büyük tehlike, İsrail’in bir gün bölgede doğal ve normal bir unsur olarak kabul edilmesi düşüncesinin kabul görmesidir.
Ya da İsrail’in artık bölge ve halklar için bir tehdit değil, eğer tehditse bile sadece Filistin için bir tehdit olarak görülmesidir.
İsrail gayrimeşru bir rejim olarak tüm bölge için daimi bir tehdittir. Bu rejimle barış içerisinde bir arada yaşamak mümkün değildir. Filistinli olanlarla olmayanlar, Şiiler ile Sünniler, Müslümanlarla Hıristiyanlar aralarındaki tüm hassasiyetleri bir kenara bırakıp tüm halkların bu tehdidi ortadan kaldırmayı hedef edinmesi gerekiyor.