Hizbullah Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın el-Meyadin televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Gassan bin Ciddu’ya verdiği mülakatın geniş bir özetini sunuyoruz.
YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, İsrail’in bölgedeki hareketliliği ve yeni bir savaş ihtimali konusunda sorulan bir soruya cevap vererek başladığı konuşmasında şunları söyledi.
Lübnan’ın egemenliği Direniş’in kırmızıçizgisidir
Bazı meseleler bizim için temel ve hassastır, bunları bir kenara bırakamayız. Bunlardn biri 2014’te yaşandı ve biz de Şeba Çiftlikleri’nde cevabını verdik.
Bu açık bir mesajdı: Lübnan Direnişi, İsrail’in bazı ihlallerine sabredebilir; ama bazı ihlallerini görmezden gelemez ve buna uygun bir cevap vermeyi görev kabul eder.
O dönemde onlar bizim savaşçılarımızdan birine suikast yapmışlardı ve yine o dönemde İsrail’in bir dinleme casusluk sistemi ele geçirilmişti.
İsrailliler daha önce Hizbullah ya da Lübnan ordusu, onların casusluk sitemlerine ulaşamadan onları patlatıyordu. Ama bu kez bizim güçlerimizin oraya ulaşmasını beklediler ve ondan sonra patlattılar. Biz bunu kasıtlı bir öldürme olarak kabul ettik ve buna sessiz kalmayacağımızı söyledik.
Dolayısıyla da Şeba Çiftlikleri operasyonunu yaptık, sorumluluğunu da vakit geçirmeden üstlendik. Bu, İsrail’e açık bir mesajdı. Onlar Bir çizgi var ve eğer o çizgiyi geçerlerse Direniş bunun cevabını verecektir, bunun sonuçlarını da önemsememekte ve bunun bedelini kabul etmeye de hazırdır şeklindeki bu mesajı aldılar.
Hizbullah’ın Kırmızıçizgilerini açıklar mısınız?
Kırmızıçizgiler konusunda şu mesele İsrail için geçerlidir, şu değildir diye bir şey söylenemez. Örneğin her gün tekrarlanan Lübnan hava sahası ihlalleri bir kırmızıçizgidir.
Lübnan egemenliğinin ve güvenliğinin herhangi bir şekilde ihlali Direniş’in kırmızıçizgisidir. İsrail’in bazen yaptığı deniz sahası ihlali bir kırmızıçizgidir. Her ne kadar Şeba Çiftlikleri ve Vizani gibi bölgelerde sınır belirleme sorunları olsa da bazen yapılan kara sınırı ihlalleri kırmızıçizgidir.
İsrail bazen sınırın gerisinden çalışıyor veya casuslarıyla irtibat kuruyor. Tüm bunlar kırmızıçizgidir. Bombalama, öldürme, suikast, hava saldırısı, ateş açma da kırmızıçizgidir ve öyle olması gerekir. Bunlardan bazısı kırmızıçizgidir, bazısı değildir diyemeyiz.
Ama Hizbullah’ın cevap vermesi gereken saldırılarla ilgili olarak diyebiliriz ki biz bu konuda elimizi açık bıraktık. Bazı konuları Lübnan hükümetine bırakmışız. Direniş her halükard cevap hakkına sahiptir; hatta Lübnan hava sahası ihlallerine de… Ancak cevap verip vermeme ayrı bir konudur.
Hava sahası ihlallerine de mi? Buna cevap verme yeterliliğiniz var mı?
Cevap verebiliriz ve bu bizim hakkımızdır diyoruz. Ama cevap verip vermeme başka meselelere bağlıdır. Cevap verme hakkımızdan vazgeçmiyoruz; ama uygun zaman ve mekanı ve cevap verilecek uygun yöntemi göz önünde bulunduruyoruz ve düşmana cevap vermeyi kendi hakkımız olarak görüyoruz.
Sahadaki komutana otomatik olarak uygulayacağı bir cevap verme emri verilmedi. Lübnan hükümeti ve Direnişi, İsrail’in karadan veya denizden yapacağı bir ihlale cevap verme hakkı var.
Hizbullah’ın falan ihlali yaparsanız cevap veririz filan işi yaparsanız cevap vermeyiz demesi doğru değildir. Böyle bir şey bizim bazı saldırıları mubah gördüğümüz anlamına gelir. Örneğin hava ihlali olursa Hizbullah cevap vermez demiyoruz.
Hizbullah’ın bir hava ya da deniz ihlaline karşı cevap vermesi uzak bir ihtimal değildir. Kimse bize siz şu tür ihlallere cevap vermeme konusunda taahhütte bulunmuştunuz diyemez.
Ama Direniş’in mutlaka cevap vereceği ihlallerin belirlenmesi ile ilgili olarak şunu söylemeliyim ki İsrail’in Hizbullah’ı savaşa sokmak için kasıtlı bir ihlalde bulunmasından dolayısıyla da zamanı ve mekanı kendisinin belirlemesinden endişe ediyoruz.
Biz cevap verip vermeme konusunda kendimizi bir taahhütle sınırlamıyoruz. İsrail’in her türlü ihlaline cevap vermeyi hakkımız sayıyor, bu cevabın zamanını, mekanını ve yöntemini kendimiz belirliyoruz.
Cevap verme konusu şartlara, zamana, mekana ihlalin cinsine ve onun etkilerine göre dikkate alınıyor. Dolayısıyla daha önceden verilmiş ani ve otomatik olarak uygulanacak bir cevap verme emri söz konusu değil.
Suriye cephesi Hizbullah’ı yıprattı mı?
Hizbullah’ın diğer cephelerde yıprandığına dair söylenenler abartılıdır. Hizbullah’ın başka cephelerde meşgul olması, imkanlarına, güçlerine, komuta kadrosuna ve hazırlıklı oluşuna hiçbir zarar vermedi. Direnniş’in tüm dikkati yine İsrail üzerindedir. Çünkü biz İsrail’le çatışmayı her an muhtemel görüyoruz.
Hizbullah’ın İsrail karşısındaki hazırlığını kaybetmediğinin en önemli göstergesi, 2014’teki Şeba Çiftlikleri operasyonudur.
Hizbullah’ın bu operasyonu yapıp bunu bir saat içerisinde üstlendikten hemen sonra İsrail’in ani bir saldırıya geçmesi ihtimali vardı ve biz bunu hesaba katmıştık.
Emin olun ki Hizbullah İsrail’e karşı ne zayıfladı ne de yıprandı. Tam tersine İsraillilerin kendileri bile itiraf ediyor ki Hizbullah başka cephelerde savaşlara girerek yeni tecrübeler ve yeni ufuklar kazandı.
Örneğin geçmişte Hizbullah’ın en büyük operasyonları İsrail’in Güney Lübnan’daki bir, iki ya da üç askeri karakoluna saldırmaktı. Bizim koordineli olarak bir kente girme ve geniş bir coğrafi alanı kontrol altına alma tecrübelerimiz yoktu. Ama şimdi Direniş’in bu tecrübesi var.
Bildiğiniz gibi harp akademilerinde eğitim görmekle savaş sahnesine girmek farklı şeylerdir. İsrail, el-Celil (İsrail’in kuzeyindeki bir kent) meselesini neden Hizbullah’ın Suriye’ye girmesinden sonra söz konusu etti. Çünkü İsrail, Hizbullah’ın Suriye savaşında kazandığı tecrübenin Hizbullah’ı el-Celil’deki savaşa hazırladığını biliyor. Kaldı ki el-Celil meselesi eskidi.
İsrail Hizbullah’ın yorulduğunu, zayıfladığını veya yıprandığını ve savaş hazırlığını kaybettiğini düşünüyorsa sadece yanılmıyor, büyük bir aptallık da ediyor. Aksine Hizbullah, İsrail karşısında bugün her zamankinden çok daha fazla hazırlıklıdır.
Direniş’i güçlendirecek ve zaferini gerçekleştirmesine yardım edecek her şeyi temin etmek için çalışıyoruz. Hizbullah eskisinden çok daha fazla güçlendi, 2015’te de çok daha fazla güçlendi. Eğer yeni bir saldırı olursa Hizbullah’ın yeterli hazırlığı var.
Her türlü silaha sahip, hatta düşmanın tasavvur bile etmediği bazı silahlara sahip.
Daha önceki bir konuşmanızda Beyrut’ta bir binayı vurursanız, Tel Aviv’deki bir binayı vururuz diye tehdit etmiştiniz. Bundan daha ileri bir tehdidiniz var mı?
Bundan daha ilerisine gerek yok. Bizim söz konusu ettiğimiz denge caydırıcılık için nitelik ve nicelik açısından yeterliydi.
İsrail, el-Celil konusunu ve bizim bu konudaki tehdidimizi ciddiye aldı. Belki biz el-Celil konusundaki tehdidimizi pratiğe geçirmek zorunda kalmadık; ama düşman bunu ciddiye aldı.
Biz Lübnan’ı füzelerle savunmanın yetersiz kalabilmesi varsayımını göz önünde bulundurduk ve bu ciddi bir karadır. Biz her ihtimale hazırlıklı olmalıyız ve bir sonraki savaşta zafer için gerekli her şeyi temin etmeye hazırız.
Biz el-Celil’e girebiliriz diyorsak bunun anlamı şudur: Komutanlarımıza bu ihtimale hazır olun emri verdik.
Direniş, el-Celil’e, hatta onun da ötesine girmeye hazırdır. Direniş, bir sonraki muhtemel savaşta el-Celil’e girmeye hazırdır.
Biz işi ciddiye alıyoruz. Biz Lübnan’da, Suriye’de ya da başka yerlerde meşgul olabiliriz; ama bizim belirlenmiş önceliğimiz İsrail’e karşı savaşa hazırlıklı olmaktır.
Hizbullah içerisinde tamamen uzman ve hazırlıklı bir ekip var ki onun görevi sadece İsrail’le yapılacak savaşa hazır olmaktır.
Tahran, Fatih-110 füzeleri gönderdiğini açıklamıştı bu füzeleri aldınız mı?
Fatih-110 füzeleri bize ulaşalı çok uzun zaman oldu. Biz bu füzeleri 2006’da aldık. Bu füzeler bizim için eskidi artık.
Suriye’ye yapılan saldırı Direniş eksenine saldırıdır
Suriye’ye yapılan hiçbir saldırı karşılıksız kalmayacak. Suriye’nin herhangi bir bölgesine saldırı, sadece Suriye’ye değil, Direniş ekseninin tamamına yapılmıştır. Buna cevap vermek de sadece Suriye’nin değil tüm Direniş’in hakkıdır. Bu cevap herhangi bir zamanda verilebilir.
Hizbullah tarafından bir casus tutuklandı mı?
Düşmanın ajanlarının Hizbullah’a sızması olmaması gereken bir durumdur; ama İsrail’le savaş hali çerçevesinde çok da şaşırtıcı değildir.
Sorumluluğu olan bir kişi belirlendi, önce Amerikalılar, daha sonra da İsrail bunu kullanmış. Bu kesin… Gerçekleşmiş.
Biz sürekli olarak basına çıkıp her konuda açıklama yapmaya alışkın değiliz; ama Lübnan içinde ve dışında bazıları bu konuyu çokça abarttı. Bazıları bu şahsın benim kişisel korumam olduğunu söyledi, hayır benim korumam değildi. Bazıları bu şahsın Hizbullah’ın füze birliğinin sorumlusu olduğuu söyledi. Halbuki bu şahıs Hizbullah’ın füze birliklerinden birinin yanına bile yaklaşmamıştı. Kimileri bu şahsın İmad Muğniye ve Hasan Lakkis’in şehit edilmesiyle bağlantılı olduğunu söyledi. Bu şahsın Direniş’in askeri kurumlarıyla bir ilgisi yoktu.
O, ne bir birliğin sorumlusu ne de sorumlu yardımcısıydı. O, hassas güvenlik birimlerinden birinin içindeydi.
32 yıllık Direniş çalışması ve Hizbullah alt yapısının güçlendirilip çeşitlendirilmesi içerisinde bu tür şeyler beklenebilir. Onlar bizim içimize sızmaya çalıştıkları gibi biz de onlara sızmaya çalışıyoruz. Hizbullah’ın sızan ajanları yakalıyor olması bu konuda uyanık olduğunu gösteriyor.
Arap ülkelerinin casusluk faaliyeti var mı?
Şüphesiz, onlar da bu işle meşguller; ama Hizbullah’ın içine sızabildiler mi hayır. Sızmak için çaba gösteriyorlar; am şimdiye kadar onlara ilişkin bir şey bulunmadı. Arap istihbarat servislerinden Hizbullah’a girebilen olmadı; ama Hizbullah liderlerine yaklaşmaya çalışanlar oldu ve bunlar ortaya çıkarıldı. Bazı Arap casuslarının Beyrut’un güneyindeki Dahiye’de çalışıyor olması uzak ihtimal değil.
Lübnan’ın bu bölgesinde Suriyeli, Ürdünlü, Filistinli, Mısırlı, Sudanlı ve birçok başka ülkeden insanlar var. Her istihbarat servisi orada çalışabilir ve bu kişileri kullanabilir.
Arap istihbarat servislerinin 2006 savaşında Hizbullah’a karşı İsrail’e istihbarat sağladığı söylenmişti bu doğru mu?
Evet doğru 2006 savaşından sonra bazı Arap ülkelerinin istihbarat servislerinin Hizbullah’la ilgili topladıkları istihbaratı İsrail’e verdiği kesinleşti. Bu şaşırtıcı değil, bazı Arap istihbarat servisleri, hatta bazı Arap hükümetleri İsrail için çalışıyor.
Hizbullah Golan’da var mı?
Biz, Golan’da Suriye direnişini desteklemeye hazır olduğumuzu söyledik. Golan’da yaşananlar Suriye Direnişi’yle ilgilidir, orada Hizbullah yok. Biz oradaki direniş gruplarına sadece yardım ediyoruz, eğitim veriyoruz; ama askeri teşkilat olarak bulunmuyoruz.
İsrail Gazze’de yenildi mi?
İsrail’in Gazze’de herhangi bir kazanımı olmadı, açık bir yenilgi aldı ve direniş kazandı. İsrail, son savaşta tüm askeri tecrübesini kullandı; ama zafer kazanamadı. Bu, İsrail’in yeni bir Lübnan savaşına hazırlıklı olmadığı anlamına gelir.
Burada sorun şudur: İsrail Lübnan’la yeni bir savaşa girdiğinde kesin, açık ve belirleyici bir zafer kazanabilir mi? Ben kesinlikle hayır diyorum. İsrail hızlı, kesin ve açık bir zafer kazanamaz. Elbette ben bir savaş ihtimalini de reddetmiyorum.
İsrail çılgındır, eğer Lübnan’a yönelik bir savaş kararı alırsa bundan dönemeyeceği için savaş ihtimalini reddetmiyorum.
İsrail ne zaman iç seçimlerinde zafer kazanmak için savaşa girdiyse o savaşı kaybetti. İsrail, bölgedeki mevcut şartlar altında Lübnan’la savaşa girmesinin kendi çıkarına olmadığını biliyor. Ve yine biliyor ki Lübnan’la yeni bir savaş bölge dengelerini tamamen değiştirebilir.
Hamas Direniş’le ilişkilerini onardı mı?
Hamas Direniş örgütlerinden biridir. Hamas, merkez biriminde ve liderler düzeyinde Direniş’le yani İran ve Hizbullah’la ilişkilerini eskiye döndürme kararı aldı. Elbette bu ilişkiler büyük ölçüde onarıldı.
Biz söylentilerin aksine ilişkileri onarmak için Hamas’a hiçbir şart koşmadık. Elbette biz Hamas’tan uzaklaşmadık, bizden uzaklaşan Hamas oldu.
Hamas’ın İran’la ilişkilerini onarmak istemesi doğal ve mantıklı; ama Suriye ile ilişkileri onarması biraz zor.
Şu anlayışın başkalarında da oluşması gerekiyor: Biz tüm direniş gruplarıyla ilişkilerimizi güçlendirmeye çalışıyoruz. Biz, başta Hamas ve İslami Cihat olmak üzere Filistin’deki tüm direniş örgütleriyle stratejik ilişkiler geliştirmek istiyoruz.
Hamas içindeki bazı dostların bizimle ilişkilerin iyileşmesinden rahatsızlık duyması mümkün. Filistinli direniş gruplarından bir grubun liderlerinin Suriye’de savaşma kararı aldığını gösteren bir delil mevcut değil.
Suriye’de yönetimin devrilmesi ihtimali nedir?
Suriye yönetimini devirme ve Suriye'yi kontrol etme meselesi bitti. Bunu herkes biliyor artık. Sayın Erdoğan Şam'da namaz kalacağız diyordu. Sonra mütevazı davranıp Halep'te kalacağız dedi. Bunlar bitti geride kaldı.
Ben gerçeklikten bahsediyorum. Olumlu veya olumsuz yorum yapmıyorum. Gerçeklerden bahsediyorum. Şu an Suriye’de yönetimi devirebilecek ya da Suriye’ye hakim olabilecek bir güç yok. Şu an Suriye’nin büyük bir kısmı, ve büyük şehirleri Suriye yönetiminin kontrolü altındadır. Geri kalan yerler de IŞİD, Nusra ve ÖSO arasında paylaşılmış durumda.
Suudi Arabistan’la bağlantılı Suriyeli gruplar ortadan kalkıyorlar. Arabistan’a Suriye’de en az etkiye sahip gruplar kaldı. Arabistan, Suriye yönetimini devirmek için militan toplamakla yanlış yaptı.
Siyasi çözüm savaşı sona erdirebilmelidir. Yoksa sorun muhaliflerle çözülemez; çünkü IŞİD ve Nusra ortada... IŞİD’in bitirilmesi için bölgesel bir karar verildiğinde siyasi çözümden söz edilebilir.
Şu an Suudi Arabistan’a bağlı silahlı gruplar, Suriye’deki en zayıf gruplardır. Arabistan, Suriye konusunda Afganistan modelini uygulamaya çalışmakla hata etti. Çünkü planladıkları şey Suudi Arabistan’ın ve Batı’nın zararına oldu.
Şu an Suriye yönetimini göz ardı eden hiçbir siyasi çözümün söz konusu olamayacağını herkes anladı.
Türkiye’nin rolü ne?
Türkiye, IŞİD ve Nusra ile ilişkilerini sürdürüyor. Türkiye sınırlarını tamamen açtı. Türkiye’nin bilgisi olmadan Suriye’ye silah giremez. Türkiye sınırlarını kapatma kararı alırsa ne kimse girebilir ne de çıkabilir. Türkiye-Suriye sınırı Türk ordusunun ve istihbaratının denetimi altında.
Türkiye sınırından Suriye’ye hala silahlı gruplar giriyor. Türkiye topraklarında silahlı grupların hala eğitim kampları var.
Türkiye, Suriye konusunda zorlayıcı bir tutuma sahip, bunun sonuçları olacaktır. Irak’ta yeni hükümetin kurulması ile Türkiye’nin Bağdat’a karşı tutumu değişebilir.
ABD ne istiyor?
Amerikalılar şu anda IŞİD’in yok olmasını istemiyor; hatta onların ilerlemesine engel olmak da istemiyor. Amerikalıların davranışları, onların IŞİD’i yok etmek değil, dizginlemek istediğini gösteriyor.
Bu dizginlemeden hedefleri ise Irak’ta havaalanları üsler ve yeni dokunulmazlıklar elde etmektir. Amerikalılar Suriye konusunda da Beşşar Esed, IŞİD’den yana neden rahat olsun diyorlar, Suriye’yi siyasi çözümde Amerika’nın istediği şartlarda baskı altında tutmak istiyorlar.
Amerika’nın Irak’taki tüm saldırıları, 2006 savaşında İsrail’in Lübnan’a 2 günde yaptığı saldırılardan fazla değil. Irak ordusunun ve halk güçlerinin tüm silahları İran’dan gönderilen silahlar.
Amerika’nın istediği türden bir siyasi çözüm olursa ABD açısından Beşşar Esed’in gitmesi ya da kalması önemli değil. Amerika’nın geçen iki ay içerisinde oluşan yeni tutumu, bedelsiz değildi.
Muhaliflerin siyasi çözümle ve Beşşar Esed’in ortağı olmakla ilgili sorunu yok. Beşşar Esed’in gitmesinde ısrar edenler Türkiye ve Suudi Arabistan’dır.
Uluslar arası toplum sonunda Beşşar Esed’in olmadığı hiçbir siyasi çözüm olmaz noktasına varacak. Şu an Suriye’de çözüme dair bazı düşünceler oluşmaya başladı.
Amerika, IŞİD yoluyla Irak ve Suriye’ye kendi şartlarını dayatmak istiyor. IŞİD kartı bitti, bu tekfirci grubun Irak ve Suriye’de yaptıkları acı ve sıkıntı vermekten ibaret; ancak Irak ve Suriye’de hiçbir dengeyi uygulayabilecek güçleri yok.
Hizbullah’ın Yemen’de saha ilgisi var mı?
Hizbullah’la Yemen’deki Ensarullah arasında siyasi ilişkiler var; ama saha ilişkisi yok. Yemen’de yaşananlar tamamen iç kararların bir sonucu. Yemen’deki gelişmeler Ensarullah hareketi ile hükümetin kararlarına bağlı. Bu konuyla İran’ın bile hiçbir ilgisi yok.
Yemen’deki olaylar aşamalı olarak bir krize dönüştü. Ensarullah Hareketi, kendisine yapılan saldırılar sebebiyle bir ilde yok edilmek istendi. Bu hareket de tepki gösterdi ve kazandı. Hükümet programı açıklanınca Ensarullah ve onu destekleyenler gösteriler yaptılar. Hükümetin konumu zayıflayınca Ensarullah Hareketi başkent Sana’yı kontrol altına aldı.
İran’ın pozisyonu nedir?
İran şu an en iyi pozisyonda bulunuyor. Nükleer meselesi bağımsızlığını baskı altına almaya yönelik. İran’ın kararı bölgesel meseleleri değil, sadece nükleer meselesini müzakereye yönelik. İran; Lübnan, Irak veya Filistin meselesinin bir bölgesel mesele olarak söz konusu edilmesini kabul etmiyor.
İran, bağımsızlığını korumak için tüm bu baskılara karşı duruyor. Petrol fiyatları meselesi İran’ı çökertmeden önce başkalarını çökertir. İran güçlü çıkacak, gelecek çok aydınlık. Ben mevcut moralden söz etmiyorum, ben İran’ı çok iyi tanıyorum.
Kasım Süleymani’yi tanıyor musunuz?
Evet Hac Kasım Süleymani’yi tanıyorum. O, benim yakın ve aziz bir kardeşimdir. O, Kudüs Ordusu’nun komutanıdır. Kudüs Ordusu, İran İslam Cumhuriyeti’nin düşmanın planlarıyla mücadelesindeki okunun ucudur. Şu an Irak’ta ve Musul’da görüldüğü üzere…
Hac Kasım Süleymani, Irak’ta yaşanan olaylar sırasında kadrosu ile birlikte o ülkeye yardıma giden ilk kişiydi. Hac Kasım Süleymani, Irak’ta IŞİD’in durdurulmasında önemli bir rol oynadı. Irak’ta IŞİD’in ilerlemesini durduranlar, İran’ın yardımıyla Iraklılar oldu. İran, liderlik, danışmanlık rolü oynadı ve lojistik sağladı.
Bahreyn sorunu
Bahreynli muhalifler bize hükümetle görüşmeye hazır olduklarını bildirdiler. Biz de bunun gerçekleşmesi için çaba gösterdik. Ayrıca bazı ülkeler de bunun olması için girişimde bulundu; ancak müzakereler olmadı; öünkü Bahreyn hükümeti buna karşı çıktı.,
(İran’ın eski İstihbarat Bakanı) Haydar Muslıhi, Arabistan’a gidip Suudi Veliahdı ile görüşmüştü. Suudilerin müzakereler konusunda verdiği tek cevap şu oldu: Bahreynli muhalifler evlerine dönsün. Bundan sonra İran’a müracaat ettik; ama İran Bahreyn’in iç işlerine karışmak da dahil olmak üzere bir çok suçlamaya maruz kaldı.
Müslüman Kardeşler ile ilişkiniz var mı?
Şu an Müslüman Kardeşler (İhvan) ile hiçbir ilişkimiz bulunmuyor. İhvancılar bizimle ilişkiyi sürdürmekten kendileri uzak durdular. Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde kapılar İran’a da kapatıldı.
Hizbullah’ta lider kim?
Hizbullah’ta lider yok, genel sekreter var. Hizbullah, genel sekreterin başkanlık ettiği bir kurul tarafından yönetiliyor. Çeşitli dönemlerde bazı görevlerdeki şahıslar değişiyor. Bazıları ise yerinde kalıyor.
Herkesin de bildiği gibi Seyyid Abbas Musevi’nin şehit edilmesinden sonra Hizbullah genel sekreterliği görevini üstlenmek istemedim. Bu görevi başkasının üstlenmesi için tüm çabamı gösterdim.
Şimdiye kadar Hizbullah dışında bir yerde çalışmayı düşünmedim. Bir Hizbullah savaşçısı olmaktan onur duyarım. Birkaç defa başka bir görevde olmak istedim. Hizbullah lider kadrosu benim başka bir göreve geçmemi kabul etmedi.