YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, Filistinli mültecilerin tanıklığıyla Yarmuk kampında yaşayan gerçekliği yazdı.
IŞİD Şam’daki Yarmuk Filistin mülteci kampına girince Yarmuk ve Filistinliler bir kez daha gündeme oturdu. Dünya basını İsrail’in yaptıklarını unutturmak istercesine ‘kampta’ yaşananları, Suriye yönetimini suçlayarak yaydı.
Basına bakacak olursanız Yarmuk’ta ‘Esad vahşeti’ var, hatta Esad’ın işi yok Yarmuk için ‘kurnazca planlar yapmakla’ meşgul.
Ancak gerçekler tamamen farklı. Tüm yaşananların asıl sorumlusu Hamas ve Eknaf, Nusra, IŞİD gibi örgütler. Bunu da bizzat orada yaşayanlar anlatıyor.
Suriye’deki savaş sürecinde Filistinliler ve Yarmuk kampı ilk kez gündeme gelmiyor. Daha önceki "Suriye’de Filistinli ve Yarmuk gerçeği" başlıklı yazımızda Yarmuk’ta yaşananları ve Filistinlileri anlatmaya çalışmıştık. Yazı güncelliğini koruyor. Yaptığımız bazı değişikliklere ek olarak yazının sonunda Suriye’de doğmuş ve Yarmuk’ta yaşayan Filistinli bir yazar ve çatışmalardan kurtarılarak Şam merkeze getirilen insanlar ile yaptığımız röportajlardan çok kısa bir özet ekledik.
Ön bilgi
1948 yılında Siyonizmin zulmünden kaçan Filistinlilere kapılarını açan ilk ülkelerden birisi Suriye’ydi.
Yıllar içerisinde Suriye’ye göçen Filistinlilerin sayısı 600 bine yaklaştı.
Halen Suriye’de Şam (Yarmuk, Jaramana, Sbeni), Humus, Lazkiye ve diğer bazı illerde çeşitli sayılarda Filistinlileri barındıran kamplar var.
Kamp denildiği zaman akla ilk gelen şey çadır. Anadolu Ajansı’nın “Esad kendi halkının yanı sıra Filistinlilere de zulmediyor” haberlerinden bazılarında kullandığı[1] fotoğraflara bakarsanız Yarmuk kampının da yan yana dizilmiş binlerce çadırdan oluştuğunu sanırsınız; ama öyle değil.
Yarmuk kampı binlerce konutu, kimisi 7-8 katlı binaları, okulları, kadınlar ve gençler için eğitim merkezlerini, internet kafeleri, oyun salonlarını, caddeleri camileri, (özeller de dahil) hastaneleri ve bir şehirde olması gereken daha birçok şeyi barındıran koskoca bir semt.
Yarmuk’a ilk göçlerden bu yana 3’üncü 4’üncü nesil oluştu. Olaylardan önce 200 binin üzerinde Filistinli ve yaklaşık 1 milyon Suriyeli yaşıyordu.
Suriye yönetimi daha ilk göçlerden itibaren Filistinlilere ayrıcalık tanıdı. Bizzat Hafız Esad’ın emriyle Filistinliler için özel yasa çıkarıldı. Filistinliler herhangi bir Suriyeli ile aynı haklara sahip.
Devlet memuru olabiliyorlar, istedikleri işi yapabiliyorlar, devlete ait hastanelerde ve okullarda parasız hizmet ve eğitim görüyorlar. Kamuda çalışmak için başvuran bir Filistinli ile bir Suriyeli aynı niteliklere sahip ise pozitif ayrımcılık yapılarak öncelik Filistinli olana veriliyor(du).
Filistinliler ile ilgili haberlerde yanlış bir algı yaratan ‘kamp’ ifadesi bu nedenle (en azından Suriye’deki) Filistinlilerin durumunu tam yansıtmıyor.
Üstelik Filistinlilerin hepsi Yarmuk gibi ‘kamplarda’ yaşamıyor. Binlercesi Şam merkezde (veya diğer şehirlerde) yukarıda andığımız işleri yaptığı için maddi durumları ölçüsünde şehir hayatına karışmış durumdalar. Çok sayıda Filistinli ‘zengin’ de var.
Neden Filistinliler?
Suriye’de yaşanan sürecin Filistinlileri ilgilendiren tarafı ne olabilir? Mülteci konumunda yaşayan bir Filistinli neden kendisine kucak açmış / her türlü imkanı tanımış olan başka bir ülkenin rejimine karşı tavır alır?
Yarmuk ya da diğer yerlerde Suriye yönetiminin imkan sağlayıp desteklediği irili ufaklı çok sayıda örgüt, dernek, vakıf, oluşum Filistin’e dönüş hakkı için mücadele verirken nasıl oldu da kendi davasını unutup bir anda ‘Esad rejimi karşıtı’ oluverdi?
Bu soruların cevabını Esad’ın devirmek için her yolu mubah gören Batı dünyasının taktiklerinde aramak lazım.
İsrail’i unut Esad’a yüklen
Batı ve basınının Filistin ve İsrail’in Filistinlilere karşı yaptığı zulüm konusundaki iki yüzlülüğü malum; ancak Filistin konusu Batı yöneticileri ya da basını için her zaman iyi bir malzeme oldu.
Batı’dan bir yönetici İsrail’e gelir, görüşmeler yapar, basın Filistinlilerin dramına yer verir. Ancak haberlerde ustaca bir taktik ile ‘İsrail’in yaptıkları gözden kaçırılır’ ve Batı ya da onunla birlikte hareket eden Arap tiranları sanki Filistinliler için kahroluyorlarmış görüntüsü yaratılır.
Oysa (siyasi kaygıların yanı sıra insani olarak da) Esad(lar) dışında Filistinlilerin haklarını almaları için çalışan lider sayısı çok azdır.
Filistinliler Batı’nın elinde de Arap tiranlarının elinde de gerektiğinde kullanılabilecek siyasi malzemedir. İşte bu malzeme bu kez Esad’a karşı kullanılmaya çalışıldı. ‘Kendi halkına zulmeden Esad’ı bu kez Filistin(li mülteci) adı üzerinden vurmak istediler.
İlk deneme
Suriye’deki Filistinlilerin ‘rejime karşı kullanılan silahlar envanterine’ sokulması Yarmuk ile başlamadı.
2011 Ağustos ayında Suriyeli mültecilerin yaşadığı yerlerden biri olan Lazkiye’deki ‘Reml el-Cenubi’ semti karıştırıldı. Cisr eş-Suğur taraflarından kaçtığı / geldiği söylenen militanlar bu bölgeye sızmayı başarmıştı.
Hani dönemin başbakanı Erdoğan “Esad kendi halkını denizden bombalıyor” diyordu ya, işte o zamanlar Erdoğan’ın öyle olmadığını bildiği halde “denizden bombalanıyor” dediği yerdir Reml el-Cenubi.
Oysa ordu önce semt halkına “buraya operasyon yapacağız, boşaltın” dedi ve halkı otobüsler ile çıkarttı. Daha sonra da operasyon yapıldı.
“Denizden savaş gemileri ile bombalama” hikayesi ise operasyon sırasında deniz tarafından kaçmaya çalışan militanlara hücumbottan açılan ateşten ibaretti.
Tek bir savaş gemisi bile yoktu o bölgede. Ancak dünya basını olayı çarpıtarak verdi.[2]
Operasyon devam ederken ‘oyuna dahil olan’ bir Filistinli yetkili ‘Filistinlilerin rejim tarafından öldürüldüğünü’ iddia etmişti. Bu iddia, bizzat Reml el-Cenubi’de yaşayanlar ve Filistin’den bir başka yetkili tarafından yalanlandı.
“Lazkiye Bombardımanı” daha sonra unutuldu gitti. Ancak Lazkiye’de yaratılan olaylarla bir kez daha uluslararası güçler tarafından kullanılan Filistinlileri bu kez çok daha sistematik şekilde planlanan başka bir oyun bekliyordu: Yarmuk.
Yarmuk’a geçmeden önce bir başka noktaya değinmek lazım.
Halid Meşal’in ihaneti
Suriye yönetimi kuşkusuz Halid Meşal’i çok sevdiği için barındırmıyordu Şam’da. İran’ın Filistin davası ile ilgili bölgesel mücadelesinde Hamas’ı kendi yanına çekme gayreti, İran ile birlikte hareket eden Suriye’nin (Suriye içinde) Müslüman Kardeşler ile kanlı hesaplaşma içindeyken diğer yandan Halid Meşal’i bir güç olarak kendi tarafında tutmasını gerektiriyordu. Bu nedenle Halid Meşal ve Hamas’a hem İran, hem Suriye yardım ediyordu.
Hamas, İslami Cihad ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi örgütlerin militanları Suriye’deki kamplarda eğitim gördü. Filistinli gençler Suriye’de askerlik de yapıyor. Bunlar Adra baskınından yaklaşık iki hafta önce Adra’ya açılan yollardaki kontrol noktalarının teslim edildiği; Tarık el-Hıdır yönetimindeki Filistin Kurtuluş Ordusuna bağlı iki birlik içinde yapıyor askerliklerini.
Filistin Kurtuluş Ordusundan Adra ve çevresindeki çatışmalarda hayatını kaybedenler de oldu. (Diğer yandan Adra için oluşturulan kontrol noktalarındaki bazı militanların cihatçılarla işbirliği yaptığı ve Adra katliamını gerçekleştirenlerin bu şekilde girdiği de iddia ediliyor)
Hamas’a “nasıl tünel kazılacağını, nasıl el yapımı füze imal edileceğini öğreten Hizbullah’tır” deniliyor. Halid Meşal (Hamas) daha sonra bu tünel kazma tekniğini Suriye’de rejime karşı savaşan silahlı gruplara öğretti ve bu silah orduyu zorlayan en etkili silahlardan birisi oldu.
Kuşkusuz Suriye yönetimi Şam Mezze’de bir villada barındırdığı, eğitim verdiği, çeşitli destekte bulunduğu Meşal’in ‘Müslüman Kardeşler bağlantısına rağmen’ bir gün kendisini terk edeceğini hesaplamamıştı.
Ancak Meşal ‘reel politikanın’ gereklerini yerine getirmekte tereddüt etmeyeceğini gösterdi ve en başlarda Hamas’tan yapılan açıklamalarda ortaya çıkmaya başlayan gönülsüzlüğünü bir süre sonra somuta döktü ve Suriye – Hamas sembiyotik ilişkisi sona erdi.
Muhtemelen Halid Meşal de bölgedeki diğer aktörler gibi Esad’ın işinin bittiğini düşünmüştü.
Halid Meşal Suriye dışına çıktı; ancak Hamas mensubu / militanı / sempatizanı olan herkesin Katar’da Emir tarafından ağırlanması imkanı yoktu.
Böylece sağcısı, solcusu, komünisti, dindarı, tarafsızı ile birlikte Hamaslılar da Yarmuk’ta ya da Suriye’nin başka yerlerinde yaşamlarına devam etti.
İkinci deneme Yarmuk
Suriye’de her tür malzemeyi kullanmaya kararlı güçlerin ikinci denemesi Yarmuk’ta oldu.
Yarmuk’ta her ne kadar onlarca grup ‘yurtlarına geri dönüş de dahil Filistinlilerin haklarını sağlamak için’ faaliyet içinde olsa da sağ, sol, komünist, silahlı, silahsız bu grupların aralarındaki ilişkinin çok da sağlıklı olduğu söylenemez.
Bu durum geçmişte zaman zaman aynı ortamda kameralar önünde öpüşen Halid Meşal ve "Filistin'in Kurtuluşu için Halk Cephesi/Genel Komutanlık" (FKHC) Lideri Ahmet Cibril mücadelesinde daha somut biçimde ortaya çıktı.
Suriye’de olaylar başladığı zaman herkes gibi bu ikili de ‘tarafını seçmek durumunda’ kaldı. Halid Meşal’in tavrını anlatmaya çalıştık.
Ahmet Cibril ise net bir biçimde yönetimin yanında yer aldı. İki grup arasındaki ilkesel farklar burada da kendini göstermişti.
Olayların başlaması ile birlikte iki taraf arasında bazı gerginlikler de yaşandı. ilk somut olay 5 Haziran 2011’de ‘Nekba günü’ yıldönümünde yaşandı.
Filistinlileri kullanma sırası bu kez Suriye yönetimindeydi ve 5 Haziran’da işgal altındaki Golan’da İsrail tarafındaki ‘Ayn eş-Şems’ köyünün hemen karşısında yer alan ‘Ayn et-Tini’ köyünün karşısına düşen tampon bölgede Filistinliler gösteri düzenledi.
Suriye yönetimi Filistinlilerin gösteri yapmalarına engel olmamış, binlerce Filistinliyi tampon bölgeye taşımak için otobüsler çalışmıştı.
Gösteriler İsrailli keskin nişancıların yaklaşık 20 Filistinli genci öldürmesiyle sonuçlandı.
Ertesi gün Yarmuk’ta Filistinli gençlerin cenazesinde olaylar yaşandı. Karşı karşıya gelenler Hamas ve Kurtuluş Cephesi mensuplarıydı.
Yarmuk daha sonra zaman zaman küçük çatışmalar, zaman zaman bombalı eylemler ya da girişimleri ile anıldı.
Yarmuk’un vitrine çıkarılması ise 2012 sonlarında başladı. Özgür Suriye Ordusu ve Nusra gibi örgütler Yarmuk’a girmeye ve yavaş yavaş hakim olmaya başladılar. Liva el-Aşifa örgütü de bunların arasındaydı.
Yarmuk’taki yaşanan gelişmelere yönetimin tepkisi ‘karışmamak’ oldu. Bu stratejik kararı alan Suriye yönetimi olaylara müdahil olması durumunda Filistinlileri katletmek ile suçlanacağını biliyordu. Bunun önüne geçebilmek ve askeri açıdan yeni bir cephe açmamak için Suriye ordusu Yarmuk’un kuzey tarafını tamamen kapattı. Güney yönüne açılan taraf ise açıktı ve cihatçılar bu yolları kullanabiliyordu.
2013’ün ortalarından itibaren Yarmuk’ta çatışmalar artmaya başladı. Çatışmalar FKHC ile Hamas ile Hamas’ın işbirliği yaptığı Nusra, Liva el-Aşifa grupları arasında yaşandı.
2013’te Suriye ordusunun operasyon yapacağı haberleri üzerinde Ahmet Cibril Yarmuk’u işgal eden diğer gruplar ile görüşmeler yaptıklarını belirterek yönetimden kendisine süre tanımasını istedi. Ancak şu ana kadar başarı sağlanması bir yana durum daha da kötüye gitti.
Olaylar sırasında 200 bin Filistinli (ve diğerlerinin çoğu) Yarmuk’u terk etmek zorunda kaldı. Şimdilerde Yarmuk’ta kalanların sayısının yaklaşık 20 bin olduğu belirtiliyor. İşte tüm ‘Esad’ın ordusu tarafından kuşatma altında tutulan Filistinliler açlıktan ölüyor’ haberlerinin odağında bu 20 bin kişi var.
Tecavüz, soygun, açlık, talan
Yarmuk üzerine röportaj yaptığımız Filistinli bir gazeteci – yazar (Suriye’de tanınan bir isim; ancak adının kullanılmasını istemedi) 13-14 yaşındaki kızlara okullarda ya da ailelerinin önünde tecavüz edildiğini anlatıyor. Bunu yapan da ‘İslam adına cihat ettiğini’ öne süren IŞİD ve diğer örgütler.
Yazarın 40 bin kitaplık bir kütüphanesi varmış, içinde eski el yazmaları, İngilizce, Arapça, İbranice tarih, din, siyaset, kültür, hadis kitapları varmış. Ve IŞİD Yarmuk’a girdikten sonra bu kütüphaneyi ev ile birlikte yakmış, tabii evde fincanlar da dahil ne varsa talan ettikten sonra..
Yazar bütün dünyanın Yarmuk konusunda yalan söylediğini belirtiliyor ve gerçeklerin çarpıtıldığını açlıktan ölenlerin sorumlusunun silahlı gruplar olduğunu vurguluyor.
Yazarın anlatımına göre silahlı gruplar ‘insani dramın belirginleşmesi için’ yardım girmesine izin vermiyor, verdiği zaman ise bunu tekeline alıyor ve insanlara “satıyor.” Hem yazarın hem de konuştuğumuz diğer insanların ifadelerine göre kriz öncesi kilosu sadece 50 Suriye Lirası olan pirincin fiyatı tam 10 bin Suriye lirasına çıkmış. (bir başka ifadeye göre 6 bin)
Bunun sonucu insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamaması ve 182 kişinin açlıktan ölmesi oldu.
Uluslararası basın, insanlar açlıktan ölüyor haberlerini verene kadar Yarmuk’ta geçen süreç bilinçli şekilde çarpıtıldı.
Özetleyecek olursak militanlar her yerde yaptıkları gibi Yarmuk’a da hakim olmaya başladıktan sonra hemen bütün evler soyuldu, birçok kadına tecavüz edildi, insanlar öldürüldü.
Olaylardan önce Şam’ın en hareketli çarşılarından birini barındıran Yarmuk harap hale geldi. Oysa çalışan onlarca fırın, pastane, okul, işyeri, tesis vardı. Bunlar ya harap oldu ya da çalışanları göç eden halk ile birlikte çıkmak zorunda kaldı. Bundan sonrasını tahmin etmek çok da güç değil.
IŞİD’in zamanlaması ve sonrası
İŞİD girmeden önce Yarmuk’ta Hamas’ın uzantısı Eknaf Beyt el-Makdis örgütü, Nusra, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi örgütler mücadele halindeydi. Yukarıda bunların bir kısmını anlattık.
Nusra ise IŞİD girmeden önce kampa hakim en büyük örgüttü. Eknaf Beyt el-Makdis ise Hamas’ın uzantısı olarak yönetime karşı savaşıyordu. Eknaf örgütü bir şekilde gıda girişi ve diğer örgütler ile çatışmaların sona erdirilmesi için anlaştı.
Anlaşmanın imzalanmasından bir gün önce ise IŞİD kampa girdi. Kimileri Katar’ın bu işte parmağı olduğunu öne sürüyor. Uluslararası güçler bir kez daha kirli ellerini Suriye’ye uzatmış, IŞİD’in de kimlerin oyuncağı olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştı.
Eknaf Beyt el-Makdis
IŞİD’in ilk işi uzlaşma yoluna giden Eknaf’a sadirmak oldu. Eknaf IŞİD girene kadar kendi çapında adı olan örgütlerden biriydi ve yönetimin tüm girişimlerini başarısız kılmak için çabalıyordu. Halid Meşal tarafından kurulan örgüt Meşal’in çekilmesi ile birlikte özerkliğini ilan etmişti.
Ancak IŞİD Yarmuk’a girer girmez Eknaf ile çatıştı ve birçok Eknaf militanının kafası kesildi.
Daha sonra kampa giren Ulusal Savunma Güçleri Eknaf kontrolündeki bölgede bulunan insanların bir kısmını dışarı çıkarmayı başardılar ve şimdi bu insanlar yönetimin kendilerine sağladığı okul ve devlet binalarında yaşıyor.
İşin ilginç yanı burada bulunanların çoğu kadın ve çocuk. Erkeklerin çoğu Eknaf militanıydı ve hala içerideler ya da IŞİD tarafından infaz edildiler. Ancak devlet kendilerine karşı savaşan örgüt militanlarının çocuklarını barındırmayı sürdürüyor.
Şam merkezdeki bir ilkokulda kalan Filistinliler ile yaptığımız görüşmelerde herkes aynı şeyi anlatıyor:
Örgütler gıda girişine izin vermedi, açlıktan insanlar öldü.
Yönetimin Yarmuk’a havadan ya da karadan saldırdığı iddiaları kesinlikle doğru değil; ancak kendilerine ateş açıldığı zaman silahlı örgütler ile sınırlı olmak üzere karşılık verildi.
Sivillere yönelik bombardıman olmadı.
[1]AA. 13 Ocak 2013. Şam'da açlıktan kedi eti yiyen aile zehirlendi http://www.aa.com.tr/tr/haberler/273851--samda-acliktan-kedi-eti-yiyen-aile-zehirlendi
[2]Breakingnews. 15 Ağustos 2011. Palestinian refugees flee camp as Syrian forces shell port of Latakia, UN says – BBC http://www.breakingnews.com/item/2011/08/15/palestinian-refugees-flee-camp-as-syrian-forces-shell-port-of-latakia-un-says-bbc/