Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, ABD’nin IŞİD tehdidini bölge ülkelerini bölmek yönündeki planı için kullandığını söyledi.
YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Salı akşamı yaptığı konuşmasının Irak’taki gelişmelerle ilgili bölümünde de şunları söyledi:
IŞİD’in Musul’u bazı bazı Irak kentlerini ele geçirip Ürdün, Sudi Arabistan ve benzeri ülkelere yönelik tehdit oluşturmasının ardından IŞİD’e karşı mücadele için ABD liderliğinde bir uluslararası koalisyon kurulduğu açıklandı.
Hatırlarsanız ben o dönemde yine bu televizyon ekranından ABD’nin IŞİD’le savaşta ve ona karşı koymakta ciddi olmadığını ve bu meselenin uzun süreceğini; ABD’nin bu meselede acele etmeyeceğini ve IŞİD tehlikesinden bölgedeki kendi planları doğrultusunda yararlanacağını söylemiştim.
Ben o dönemde ABD’nin Irak ve bölge ülkeleri ile ilgili planının bu ülkelerin bölünmesi olduğunu söylemiştim. Bu ülkelerin etnik ve mezhebi çerçevede bölünmesi…
Örneğin Irak Arap ve Kürt olarak, Araplar da kendi içinde Sünni ve Şii olarak… Yine Suriye’ye baktığımızda onlar bu ülkeyi de etnik ve mezhebi temelde bölüyor. Yemen’e baktığımızda mezhebi temelde ve eğilimler temelinde bölünüyor.
Bölge, birbiriyle çatışan zayıf ülkelere bölünmek isteniyor
Biz Amerika’nın gerçek hedefinin bölge ülkelerini etnik ve mezhebi temelde bölmek olduğunu söylemiştik. Yani şöyle düşünün. Yeni kurulan tüm ülkeler zayıftır ve öylesine belirsiz bölünmüştür ki aralarında sürekli savaş vardır.
Yani bizim tanık olacağımız çatışma halindeki ülkeler, yüz yıl sürecek iç savaşlardan sonra onlar arasından biri bir çeşit meşruiyet kazanacak. ABD ve İsrail’in bizim halklarımız, ülkelerimiz ve devletlerimiz işçin istediği şey budur. Bunlar, IŞİD’in Musul’u ele geçirmesinden sonra bizim değindiğimiz hususlardı.
Amerikalılar bugün niyetlerinin ve amaçlarının perdesini kaldırdı. Bugün ellerinde planları var, yalnızca onu uygulama peşindeler.
Irak’ın bölünmesine veya onun resmi olarak taksim edilmiş bir bölge haline getirilmesine meşruiyet kazandırmaya yönelik ilk adım atıldı. ABD Kongresi bugün bunun için çalışıyor ve bir karar alarak ABD hükümetine Irak’taki farklı toplumsal kesimleri merkezi hükümetten bağımsız olarak silahlandırma izni vermek istiyor.
Yani şöyle davranılıyor: Güya Irak hükümeti Şiilere aittir ve Kürt ve Sünni kesimler bulunmaktadır ve Amerika da bunlarla doğrudan ilişki kurmaktadır. Yani adeta tek bir ülke ve merkezi hükümet bulunmamaktadır.
Herkesin de fark etiği gibi bu işin başıdır. Peki bunun sebebi ve amacı nedir?
Irak güçleri savunma konusunda ayrım yapmadı
Musul ve IŞİD olaylarının başlarında hepimiz hatırlıyoruz ki Necef’teki dini merceiyet, IŞİD’e karşı savunma cihadı yapılmasını istedi. Belli bir bölgenin, belli bir ilin, belli bir etnik veya mezhebi kesimin savunulmasını istemedi. Hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm Irak’ın tüm Irak halkının, tüm Irak coğrafyasının ve egemenliğinin savunulmasını istedi.
Irak hükümeti de bu doğrultuda hareket etti. Irak güvenlik güçleri ve Gönüllü Halk Güçleri de mücadelesini belli bir etnik veya mezhebi kesime göre yapmadı.
Bunun en somut kanıtı Selahaddin iliydi; zira bu il üzüntü verici bir bölümleme ile Sünni bölge veya Sünni il diye adlandırılıyor. Bununla birlikte bu ilde Irak güvenlik güçleri ve Gönüllü Halk Güçleri şehit verdi.
Demek ki Irak’ta Iraklılar falan il bizim; filan il sizindir herkes kendisi mücadele etsin şeklinde hareket edilmiyor. Dini merceiyet, hükümet, meclis ve asli siyasi güçler bu şekilde davranmıyor.
Hepsinden daha kötüsü şu ki Amerikalılar hangi gerekçeyle etnik ve mezhebi kesimlere doğrudan silah verebiliyor? Daha da kötüsü Amerikalılar Irak hükümetiyle yaptıkları silah anlaşması konusundaki yükümlülüklerine bile bağlı kalmıyor.
O halde son derece açık ki Amerikalılar Irak hükümetini ve Irak güçlerini el-Enbar ve Musul’daki IŞİD tehlikesi karşısında zayıf göstermeye çalışıyor. Böylece Iraklı etnik ve mezhebi kesimlere silah vermesinin zeminini yaratıyor ve nihayet bölünme aşamasına ulaşmak istiyor.
Bu, birinci derecede tehlikelidir. Necef’teki dini merceiyet, bu konudaki tutumunu son derece çabuk, açık ve şeffaf bir şekilde ortaya koydu ve Amerika’nın bu tehlikeli planına karşı olduğunu ilan etti, herkesten de uygun bir tarihi tutum sergilemesini istedi.
Aynı şekilde Irak hükümeti, meclisi, dini liderleri, Iraklı çeşitli partiler ve gruplar en üst düzeyden tavır açıkladılar. Pekala soru şu: Durum bu ölçüde tehlikeli mi? Evet.
Bölge halklarının yazgısı ortak
Ben bugün Irak’la ilgili konuşuyorum. Iraklı olmayan biri olarak sizin bu konudaki sorumluluğunuz nedir? Denebilir. Bizim sorumluluğumuz, biz bu planı reddediyoruz demektir. Irak konusu, bölge konusundan ayrı değildir. Mesele Irak’la başlamadı ki Irak’la bitsin.
Ey bölge halkları, ey bölge devletleri, ey bugünün sorunlarını yaşayan kuşaklar, şunu bilin ki bu plan çok çok tehlikeli bir aşama için hazırlandı. Bu planın tehlikesi konusunda uyarılması gereken şey şu ki onlar Irak’ı bölmeye geliyorlar, ondan sonra Suriye’yi, sonra Yemen’i sonra diğer ülkeleri bölmenin peşinde olacaklar.
Biz burada hatta Amerika il birlikte komplolar kuran ülkeleri de uyarıyoruz. Irak’ın, Suriye’nin Yemen’in bölünmesi, onların başına da bela olacak bu ülkelerin başında da Suudi Arabistan’a işaret etmeliyim.
Bu sebeple nesillerimiz bu meselede sessiz kalmamalıdır. Bölgenin geçmişine bakınız. Eğer Yahudi çeteleri Filistin’de sulta kurmasaydı bugünkü durum böyle olmazdı.
O halde siz Lübnanlısınız Irak meselesinde sizin payınıza söz düşmez denmemelidir. Ya da siz Iraklısınız Yemen meselesi sizi ilgilendirmez, siz Mısırlısınız Suriye meselesi sizi ilgilendirmez denemez. Bu bölge ortak bir çizgiye, ortak tarihe ve ortak geleceğe sahiptir.
Sorunlar ve tehlikeler birdir. Bugünkü nesillerin önceki nesillerin yaptığı geri çekilmek, teslim olmak ve zillet içinde Filistin’i İsrail’e teslim etmek şeklindeki hatasını tekrarlaması kabul edilemez.
Bugün İsrail’in verdiği acıları yaşayanlar zilletle teslim olan nesiller değil, bu acılar nesilden nesle devam ediyor. Biz şu an acı çekiyoruz, oğullarımız ve torunlarımız da acı çekecek. Eğer sorumluluklarımızı yerine getirmezsek acılar içerisinde kalacağız.
Bu tehlikeli bölünme planı ile onlar bölgeyi yüz yıl sürecek etnik ve mezhebi savaşların içine sokmayı amaçlıyor. Peki bu bölge halklarının yazgısı, onuru, hayatı ne olacak? Niye yemekten, içmekten, maişetten değil de onurdan izzetten söz ediyorsun diye soranlar olabilir. Cevabı şudur: Bu savaşın gölgesinde bölge halkları için geriye bir şey kalacak mıdır?
Bugün muhacirleri, mültecileri, açları, yok edilmiş ekonomileri, kaybedilmiş hayat fırsatlarını görüyorsunuz.
Her türlü kalkınma ve sağlıklı bir ekonominin temel şartı, akıllı ve onurlu bir yaşam ve gerçek bir güvenlik ve istikrardır.
Bunlar, bölgeyi Amerika’nın hakim, İsrail’in ise sultacı olarak kalması için birbiriyle çatışan ülkelere bölerek ortadan kaldırmaya çalıştıkları şeylerdir.
Dolayısıyla bugün mücadele etmek istiyorsak bu planı küçümsememeli, bu fitneyi ifşa edip bu planı henüz doğuş aşamasında boğmalıyız.
Biz eğer bu planın yolunu kapatabilirsek diğer planların yolunu da kapatabiliriz.
Çeviri: YDH