Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Kalamun’daki silahlı gruplar sorununun kökten çözümü için başlatacakları operasyonun zamanını ve sınırını belirsiz bıraktı.
YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah salı akşamı yaptığı konuşmanın Lübnan ve Kalamun’da yaşanan gelişmelerle ilgili bölümünde şunları söyledi.
Lübnan’daki gelişmelerle ilgili olarak değinilmesi gereken çok önemli birçok konunun olduğundan kuşku yok.
İsrail’in son tehditleri ve davranışları, Lübnan’ın iç durumu, meclis ve yasama durumu, Lübnan hükümetinin durumu, atamalar, Beyrut’un güneyine yönelik güvenlik planları, Ayn el-Hilve kampındaki kardeşlerimize yönelik terörist saldırılar söz konusu ve bunları değerlendirmek çok uzun zaman alacak. Bu yüzden bu konulara Güney Lübnan’ın 2000 yılında işgalden kurtarılışının yıldönümü münasebetiyle yapacağım konuşmada değineceğim.
Şu an kalan sürede Lübnan’ın doğusundaki sıradağlarda ve özellikle de Kalamun’da yaşanan gelişmelere değinmek istiyorum, bu konular ülke için çok hassas ve önemli konular.
Öncelikle Kalamun ve Lübnan’ın doğusundaki sıradağlar ve Kalamun meselesiyle ilgili olarak bir süre önce Lübnanlıların bir tehditle karşı karşıya olduğunu söylemiştim.
Kalamun hassasiyetimizin İdlib’le bir ilgisi yok
Kalamun ve doğu sıradağları konusunun diğer konularla hiçbir ilgisi yok. Biz bu meseleye İdlib ve Cisr eş-Şugur’daki gelişmelerden önce değinmiştik.
Belki de bazı Lübnanlılar, bizim Kalamun ve doğu sıradağlarıyla ilgili tutumumuzun Suriye’de sahada yaşanan gelişmelerle ilgili olduğunu ve Suriye yönetiminin Hizbullah’tan Kalamun’da bir cephe açmasını istediğini söyleyebilirler.
Bu, temelsiz bir iddiadır. Çünkü bizim Kalamun ve doğu sıradağları ile ilgili tutumumuz, Suriye’deki saha gelişmelerinden önceydi.
Bir savaş cephesindeki başarının diğer cephelere olumlu etki yapacağından kuşku yok. Daha önce yaptığım konuşmalarda kışın sona ermesinden sonra silahlı grupların tehditlerinin artacağından söz etmemin sebebi, bu grupların niyetlerinden haberdar olmamdı.
Bu gruplar, dağlardaki karlar eridikten sonra yeni saldırılar planlamıştı. Bunlar bahar ve yaz fırsatından yararlanarak bölgedeki dengeyi değiştirmek istiyorlar.
Karlar eridikten sonra biz bu gruplara saldırmadık; ama bu gruplar, Arsel bölgesinde Lübnan halkına ve Lübnan ordusu mevzilerine saldırdılar, buradaki sivilleri kaçırdılar ve bu saldırılar hala da devam ediyor. Dolayısıyla bu grupların niyetlerini karlar erimeden önce de biz biliyorduk.
Hizbullah Suriye’ye girmeden önce silahlı gruplar Lübnan’daydı
Doğu sıradağları ve Kalamun’la ilgili olarak farazi ve muhtemel bir tehditten söz etmiyoruz. Her gün her saat gerçekleşen fiili saldırılar söz konusu. Bu saldırganlık Lübnan ordusu mevzilerine saldırı ve Lübnan topraklarındaki geniş bir alanı işgal etme şeklinde kendini gösteriyor.
Bu silahlı gruplar, Hizbullah’ın Kusayr’daki savaşa katılmasından önce bu bölgede bulunuyordu. Arsel bölgesinde geniş bir alan bu silahlı grupların kontrolü altındaydı ve burayı lojistik yardımı için kullanıyorlardı.
Bu grupların Lübnan ordusuna ve sivillere yönelik saldırıları sürüyor. Geçen haftalarda Arsel kentinde silahlı grupların sivillere yönelik saldırılarına tanık olduk.
Bu silahlı gruplar uzun süre önce Lübnanlı sivilleri rehin aldı ve onları öldürmekle tehdit etti. Lübnan’ın çeşitli bölgelerine de ateş açmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla bu meseleyi kökten halletmemiz gerekiyor.
Biz farazi veya muhtemel bir tehditle karşı karşıya değiliz, açık ve somut saldırılara şahidiz. Lübnan hükümeti bu meseleyi çözebilecek güçte değil; eğer buna gücü yetseydi bu sorunu hallederdi. Epğer Lübnan hükümetinin bu sorunu çözmeye gücü yetiyor da bu gücünü kullanmıyorsa o zaman ihmal gösteriyor demektir ve bunun sorgulanması gerekir.
Çok sayıda Lübnanlı bu silahlı gruplar tarafından kaçırıldı ve her gün de birçok Lübnanlı bunlar tarafından öldürülüyor. Bu grupların Lübnan ordusuna saldırması ve Lübnan topraklarını işgal altında tutması tahammül edilebilir bir şey değil.
Eğer Lübnan hükümeti bu konudaki sorumluluğunu yerine getirirse Lübnan hükümetine tam destek veririz. Lübnan hükümetinin buna kadir olmadığı açık. Dolayısıyla bu tehditleri ortadan kaldırmak için köklü bir çözüm yolu kullanmalıyız.
Operasyonla ilgili bildiri yayımlamayacağız
Biz resmi olarak bu çözüm yoluna değinmiş değiliz. Belki Lübnan’daki internet sitelerinde veya sosyal medyada buna değinilmiş olabilir; ama biz çözüm yolu ve eylemi konusunda resmi bir bildiri yayımlamadık.
Ama bizim bu meselenin çözümü için adım atacağımız kesin; çünkü sonuç itibariyle bu işi yapmamak sorumluluğu yerine getirmemek olur. Ama bu ne zaman olacak şu an belli değil.
Hangi mekanda, nereden nereye kadar olacağı, operasyonun sınırlarının, mekanının ve zamanının limitinin ne olacağı; aşamalarının nereye kadar ulaşacağı, sahadaki hedefinin ne olacağı belli değil. Biz bu konuda konuşmamakla yükümlüyüz.
Şu an Hizbullah’ı ilgilendiren şey, kamuoyunun şimdiden veya daha sonra bunu sorgulamaması için bu konuda resmi bir açıklama yapılmıyor olmasıdır.
Buradan söylüyorum, birileri bildiri yayımlayıp bunu Hizbullah’a mal edebilir veya savaş bildirisi ya da propagandası yapabilir; ama biz resmi hiçbir bildiri yayımlamayacağız. Tekrar ediyorum hiçbir bildiri yayımlamayacağız.
Bu operasyon başladığı zaman operasyonun kendisi her şeyi anlatacak, kendini medyaya dayatacak ve o zaman herkes operasyonun başladığını anlayacak. Ama bu operasyonun hedefi ve sınırı ne olacak, nereye ulaşacak süresi ne zamana kadar sarkacak gibi konuları kendi zamanına bırakıyoruz ve bu konuda şimdiden hiçbir şey söylemiyoruz. Zaten şimdiden bu konuda konuşmak da maslahat değil.
Tabi geçmişte olduğu gibi gelecekte de tehditler, korkutmalar, kınamalar, vaatler vs. işiteceğiz. Bu, son derece doğal ve Lübnanlılar arasında her zaman var olagelen ihtilaflarla ilgili...
Direniş konusunda tam konsensüs beklemiyoruz
Daha önce Direniş konusunda olduğu gibi bu konuda da Direnişle ilgili bir konsensüsün olmaması mümkün. Ama biz Direniş konusunda tam bir konsensüs oluşmasını bekleseydik bugün Direniş diye bir şey olmazdı. İsrail tüm Lübnan’ı ele geçirmiş ve burayı bir sömürge haline getirmiş olurdu.
Kalamun tehdidi konusunda da biz tam bir konsensüs bekleyecek olsaydık bugün silahlı gruplar somut olarak isim vermek istemiyorum ama Lübnan’ın birçok yerinde bulunuyor olacaktı.
Sonuç olarak biz bu meselenin çözümü için devreye girecek, bu fedakarlığı ve sorumluluğu üstleneceğiz.
‘Bu işi yapmanız konusunda sizi kim mükellef kıldı?’ diye bir soru sorulabilir. Eğer biz bir tehditle karşı karşıyaysak halkı ve ülkeyi tehlikede görüyorsak buna sessiz kalmamalı ve harekete geçmeliyiz. Bu, herkes için insani, ahlaki milli ve dini bir mükellefiyettir.
Bu mükellefiyeti yerine getirmeye gücü yettiği halde bunu yapmayan sorumluluğunu yerine getirmemiş olur.
Dolayısıyla bu meselede bizim yanımızda yer alacak olanlar siyasi düzeyde, medya düzeyinde halk ve destek düzeyinde mükellefiyetlerini yerine getireceklerdir ki biz onlara takdirlerimizi ve teşekkürlerimizi sunarız.
Biz sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz
Biz bu yolda halk onurlu bir şekilde ve huzur içerisinde yaşasın diye kanımızı ortaya koyuyoruz ve kimseyle de bu konuda tartışmaya girmek istemiyoruz.
Bölge sakinleri taassuplarını bir tarafa bırakıp geçmişten bu güne kadar yaşanan gerçekleri doğru okumalıdır.
Artık herkes biliyor, bu mesele artık silahlı grupları bölgeye bazı yönetimleri devirmek ve dengeleri değiştirmek için getirenler açısından bile artık son derece açık. Artık onlar da bu grupların kontrolden çıktığının farkındalar. Yaktıkları ateş kendilerini de yakmaya başladı.
Bu gruplar hiçbir değer, kural disiplin hatta dini kural tanımıyor. İslam adına vahşi ve sapkın bir anlayışa sahipler. Olur ki onların destekçileri de ikna olurlar.
Biz, uzun süre önce bu sonuca vardık ve sorumluluğumuzu üstlendik bu sorumluluk çerçevesinde fedakarlıkla Allah Teala’ya tevekkül edeceğiz. Onun zaferinden ve desteğinden eminiz. Zafer, Allah’tan başkasından olmayacak.
Ülkenin ve halkın, onurun savunulması için, özgürlüklerin ve kutsalların savunulması için yapılacak her savaşta biz mükellefiyetimizi yerine getireceğiz ve Allah’ın çağrısını dinleyeceğiz. Şüphesiz Allah vaadinden caymaz ve mümin ve mücahit kullarına her alanda zafer nasip eder.
Çeviri: YDH