İran: ABD ve bölge politikamızda hiçbir değişiklik olmayacak

img
İran: ABD ve bölge politikamızda hiçbir değişiklik olmayacak YDH

YDH- İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamenei, nükleer anlaşma olsun veya olmasın ülkesinin ABD ve bölge politikalarında hiçbir değişiklik yaşanmayacağını söyledi.




İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei, Tahran’da kıldırdığı bayram namazında verdiği hutbesinin bölgesel gelişmeler ve nükleer anlaşma ile ilgili bölümünde şunları söyledi:

Bu ramazan ayında ve öncesinde bölgemizde olumsuz olaylar yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Maalesef mübarek olmayan eller, bu mübarek ayı bölge halklarının büyük bir çoğunluğu için acı hale getirdi.

Yemen’de, Bahreyn’de, Filistin’de, Suriye’de, Müslüman mümin halkların çoğu, düşmanların kötülükleri sebebiyle zorlu günler geçirdiler ve oruçlarını zorluklar içerisinde tuttular. Bütün bu meseleler milletimiz için önemlidir.

Diğer bir mesele de bizim iç meselemiz olan nükleer müzakerelerdir. Bu konuda birkaç noktaya değinmem gerekiyor.

Birinci nokta, bu uzun ve nefes kesici müzakerelerdeki yetkililerimize teşekkürdür. Sayın Cumhurbaşkanı, özellikle de gerçekten büyük emek ve çaba sarf eden müzakere heyeti; hazırlanan bu metin öngörülen yasal mecra içerisinde kabul edilsin veya edilmesin onların mükafatı mahfuzdur. Bunu, kardeşlerimizin kendilerine de yakından söyledim.

Elbette bu metnin öngörülen ve geçmesi gereken yasal bir mecrası var ve inşallah bu mecradan geçecek. Bizim beklentimiz, yetkililerimizin maslahatları, -ülke çıkarlarını ve ulusal çıkarları- dikkatte tutmaları ve millete teslim edecek olduklarını başı dik bir şekilde Allah’a da sunmalarıdır.

Diğer bir nokta da şudur: Bu metin ister kabul edilsin, ister edilmesin Allah’ın yardımı ile bunun kötü yönde kullanılmasına asla izin verilmeyecektir. Hiç kimsenin İslami siyasi düzenin ilkelerine zarar vermesine izin verilmeyecektir.

Savunma kabiliyeti ve ülkenin güvenliği, Allah’ın yardımıyla korunacaktır. Düşmanların özellikle bu nokta üzerinde fazlasıyla durduklarını biliyoruz. İran İslam Cumhuriyeti, savunma ve güvenlik kabiliyetini koruma konusunda –düşmanların kendilerinin yarattığı tehdit atmosferi içerisinde- asla düşmanların heveslerine teslim olmayacaktır.

Bölgedeki dostlarımızı desteklemekten vazgeçmeyeceğiz

Bir diğer konu da şudur: Bu metin kabul edilsin veya edilmesin, biz bölgedeki dostlarımızı desteklemekten vazgeçmeyeceğiz.

Mazlum Filistin halkını, mazlum Yemen halkını, Suriye halkını ve hükümetini, Irak halkını ve hükümetini, mazlum Bahreyn halkını, Lübnan ve Filistin’deki Direniş mücahitlerini her zaman desteklemeye devam edeceğiz.

Bir başka nokta da şudur: Bu müzakereler ve hazırlanan bu metinle ABD’nin müstekbir hükümeti karşısındaki politikamızda hiçbir değişiklik olmayacaktır. Defalarca tekrarladığımız üzere bizim Amerika ile çeşitli dünya ve bölge meseleleri konusunda müzakeremiz yok. İkili meselelerle ilgili müzakeremiz yok.

Tıpkı bu nükleer meselede olduğu üzere bazen istisnai olarak maslahat çerçevesinde müzakere yaptık. Sadece bu konuda değil, daha önce de genele yaptığım konuşmalarda diğer konulara da işaret etmiştim.

ABD’nin bölge politikaları ile İslam Cumhuriyetinin politikaları birbirinden 180 derece farklı. Amerika, ülkenin en fedakar savunma gücü olan Lübnan Hizbullah’ını ve Direnişini, terörist olmakla suçluyor. Bundan daha büyük bir insafsızlık olamaz. Buna karşılık çocuk katili terörist siyonist rejimi destekliyor. Böylesi bir politika ile nasıl anlaşılabilir, nasıl müzakere edilebilir ve nasıl anlaşma yapılabilir? Ayrıca başka konular daha var ki onların ayrıntılarını daha sonraya bırakıyorum.

İran’ın teslim olduğunu rüyalarında görürler

Diğer bir konu da ABD’nin son günlerdeki meydan okumalarıdır. Müzakerelerin sona ermesinin ardından son birkaç gün içerisinde Amerikalı yetkili hazretler kahramanlık şiirleri okuyorlar. Her biri kendince meydan okuyor.

Elbette bizim açımızdan sorun yok, kendi iç sorunları onları böylesine kahramanlık şiirleri okumaya ve tehditler savurmaya mecbur ediyor.

“Biz İranlıları müzakere masasına çektik. Biz İranlıları teslim aldık. Biz İran’ın nükleer silahını engelledik. Biz falan imtiyazı aldık” ve benzeri şeyler söylüyorlar.

Ancak meselenin hakikati başka türlüdür. “Biz İran’ın nükleer silahını önledik” diyorlar. İran’ın nükleer silahı meselesinin ABD ve diğerleriyle olan müzakerelerle bir ilgisi yok. Bunu onlar da çok iyi biliyor ve bazen de nükleer silahların haramlığına dair fetvanın önemini dile getiriyorlar.

Biz, Kur’an’ın ve İslam şeriatının hükmünden dolayı nükleer silah üretmeyi, onu saklamayı ve kullanmayı haram sayıyoruz ve buna göre davranıyoruz. Bunun onlarla da müzakerelerle de hiçbir ilgisi yok.   

Onların kendileri de bu gerçeği biliyor. İslam Cumhuriyeti’ni nükleer silah üretmekten alıkoyan şeyin onların tehditleri, topları ve tüfekleriyle bir ilgisinin olmadığını, bunu önleyen tek şeyin şer’i engel olduğunu çok iyi biliyorlar. Bu fetvanın önemini bildikleri halde biz engelledik diyorlar ve kendi halklarına gerçeği söylemiyorlar.

Diğer meselelerde de “nükleer teknolojiyi şöyle yaptık, böyle yaptık, İran’ı teslim aldık” diyorlar. İran’ın teslimini ancak rüyalarında görürler.

Devrimden bu güne kadar 5 ABD başkanı İran’ı teslim alma arzusuyla ya öldü ya da tarihe gömüldü. Siz de tıpkı onlar gibi asla bu arzuya ulaşamayacak ve İran’ı teslim alamayacaksınız.

Son birkaç günde ABD Başkanının konuşmaları arasında bir konu geçti. Bu da ABD’nin geçmişte yaptığı hataların itiraflarıydı. Elbette dağarcığındakinin küçük bir kısmını söyledi.

28 Mordad’da [Musaddık’a yapılan darbenin İran takvimindeki tarihi] Amerika’nın İran’a yanlış yaptığını itiraf eti. Saddam Hüseyin’e yardım etmekle Amerika’nın hata yaptığını itiraf etti. İki üç şey daha söyledi; ama onlarcasını söylemedi.

2. Pehlevi’nin 25 yıllık zalim rejimini söylemedi. İşkenceleri, yağmaları, katliamları, facia niteliğindeki cinayetleri, İran halkının onurunun çiğnenmesini ve İran halkının içeride ve dışarıdaki çıkarlarının Amerika tarafından ayaklar altına alınmasını söylemedi.

Siyonistlerin tasallutunu söylemedi, İran’a ait yolcu uçağının füzeyle düşürülmesini ve daha birçok şeyi söylemedi; ama birkaç hatayı tekrar etti.

Ben bu beylere nasihat yoluyla birkaç cümle söylemek istiyorum: Bugün siz aradan yıllar geçtikten sonra 28 Mordad’da ya da İran’ın kendini savunduğu 8 yıllık savaşta hata yaptığınızı itiraf ediyorsunuz. Ben de diyorum ki şu anda da yanlış yapıyorsunuz. Şu anda da özellikle İran İslam Cumhuriyetine ve İran halkına ve bölgedeki birçok yere karşı hata yapmakla meşgulsünüz.

Birkaç yıl sonra bir başka kişi de sizin bu yanlışlarınızı ortaya koyacak; tıpkı sizin geçmiştekilerin yaptığı hataları ortaya koyduğunuz gibi.

Siz şu ana da yanlış yapıyorsunuz; uyanın yanlıştan çıkın ve gerçeği anlayın. Şu an bölgede büyük hatalar yapıyorsunuz.

Hedefleri İran’ın nükleer teknolojiye ulaşmasını engellemekti

Ben İran halkına şunu arz etmek istiyorum: İran İslam Cumhuriyeti, Allah’ın lütfu ve yardımıyla güçlüdür ve gün geçtikçe de güçlenmektedir.

10-12 yıldır ekonomik servet ve diğer açılardan dünyanın en büyük güçleri sayılan  6 ülke, İran’ın karşısına İran’ı nükleer teknolojiden sakındırma hedefiyle oturdu. Bunu açıkça da söylediler. Onların gerçek hedefi, nükleer teknolojiyi tamamen engellemekti.     

Bunu yıllar önce bizim yetkililerimize açıkça söylediler. Şu anda da aynı arzuyu taşıyorlardı. İslam Cumhuriyeti ile 10-12 yıllık çekişmenin neticesi şu oldu:

Bu 6 güç bugün binlerce santrifüjün ülkede dönmesine tahammül etmek zorunda kaldı. Bu ülkede nükleer teknolojinin devam etmesine tahammül etmek zorunda kaldı. Bu ülkedeki nükleer araştırma ve geliştirmenin devam etmesine katlanmak zorunda kaldı.

Nükleer teknolojideki AR-Ge devam edecek. Nükleer teknoloji işlemeye davam edecek. Bu onların yıllar boyu çalışmasına rağmen kağıda döküp imzaladıkları bir şeydir. Bunun İran halkının gücünden başka bir anlamı var mı?

Bu, halkın duruşunun eseri, halkın direnişinin eseri, aziz bilim adamlarımızın şehametinin ve buluşlarının eseridir. Allah’ın rahmeti şehit edilen nükleer bilim adamları Şehriyari’lere, Rızai Nejad’lara, Ahmedi Ruşen’lere ve Ali Muhammedi’lere olsun. Allah’ın rahmeti, onların ailelerine, Allah’ın rahmeti, sözünün ve haklarının arkasında duran milletin üzerine olsun.

Savaştan kafası yarılarak çıkan Amerika olur

Son bir nokta olarak şunu da arz etmek istiyorum: Bu bey, İran ordusunu yok edebileceğini söylemiş. Eskiler bu tür sözlere “’bol keseden atmak’ [Farsçada bu anlama gelebilecek bir deyim kullanılmış] derler.

Ben bu konuda çok fazla bir şey söylemek istemiyorum. Bu sözü işitecek olanlar, eğer doğru anlamak istiyorlarsa, eğer tecrübelerden doğru istifade etmek istiyorlarsa şunu bilsinler: Biz hiçbir savaşı olumlu görmüyoruz. Biz hiçbir savaşa ilk adımı atmayız. Ama eğer savaş olursa bu savaştan kafası yarılarak çıkan katil ve saldırgan Amerika olur.