Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Mısırlı gazetecilerle yaptığı görüşmede siyasi çözüm girişimlerine ve bölgedeki stratejik dengelere dair açıklamalarda bulundu.
YDH- Mısır’ın ‘el-Ahbar el-Youm’ gazetesine demeç veren Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Türkiye ile yaşadıkları sorunlara, İran ve Hizbullah’la ilişkilerine ve Mısır’dan beklentilerine dair açıklamalarda bulundu.
Velid Muallim, “Biz Türkiye’nin İhvan’a hükümette yer vermemizi öngören isteğini reddettik. Bundan sonra da Suriye’ye yönelik komplolar başladı. Biz Mısır hükümetinden Muhammed Mursi’nin Suriye ile diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürme kararını gözden geçirmesini bekliyoruz” dedi.
ABD ve Rusya’nın siyasi çözümde anlaşma ihtimali
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, “ABD ve Rusya’nın Suriye’de siyasi çözüme varılması yönünde bir anlaşmaya varması ihtimaline” ilişkin bir soruya şu cevabı verdi:
Biz Suriye’de halkın ve silahlı kuvvetlerin gücüne dayanıyoruz. Halk arasında herhangi bir korku veya endişe bulunmuyor. Eğer Amerika ve Rusya tarafı birbirine yaklaşırsa kuşkusuz bu, Rusya’nın (Suriye’nin) lehine olur.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un birkaç gün önce İranlı meslektaşı ile görüşmesinde söyledikleri, Rusya’nın krizin başından bugüne kadar tutumunun sabit olduğunu gösteriyor.
Bizim değerlendirmemize göre Suriye’ye komplo kuranların hepsi bir krize girmiş bulunuyor. Elbette onlar henüz umutlarını kesmediler; ama umutsuzluğa yaklaştılar.
Örneğin Amerika, bir uluslararası koalisyon kurdu ve onlarla çeşitli toplantılar yaptı. Ama acaba bir yıldır yaptıkları hava saldırıları IŞİD’in sahadaki durumunu etkiledi mi?
Ben bu saldırıların etkisinin olmadığını vurguluyorum. Çünkü askerlik bilimi hava saldırılarının kara hedeflerini gerçekleştiremeyeceğini söylüyor.
Bu yüzden Amerikan hükümetine, IŞİD’le mücadelede esaslı bir taraf olarak Suriye devletiyle işbirliği yapılması yönünde talepler iletildi.
İzin verirseniz şunu da söyleyeyim: Eğer Yemen’deki durum olmasaydı, Suriyeliler ile Suudilerin görüşme imkanı gerçekleşmezdi.”
Şam-Kahire ilişkileri
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Şam-Kahire ilişkileri ve Mısır’dan bir heyetin Şam’a yaptığı ziyaret konusunda da şunları söyledi:
Mısır Temsilcisinin Şam’a ziyareti konusunda bilgim yok. Ama şunu tekzip etmiyorum, güvenlik işbirliği iki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesinin başlangıcı olabilir.
Suriye-Mısır ilişkileri doğal şartları içerisinde bulunmuyor. Diplomatik ilişkilerin seviyesinin düşürülmesi kararı Muhammed Mursi rejimi tarafından alınmış olsa da Mısır’daki gelişmelere rağmen bu karar gözden geçirilmiş değil.
Biz, yaşanan gelişmelerin Mısır-Suriye ilişkilerinin normalleşmesini sağlayacak sonuçlar doğurmasını umuyoruz.
Mısır ve Suriye, Arap ümmetine yönelik komplolara karşı ortak bir tarihe sahiptir. Kahire, Arap dünyasında yeniden doğal ve kilit rolünü yeniden kazanacaktır.
Mısır tarihi rolüne dönmeli
Umarım Mısır, tarihi rolüyle hareket eder. Sina’da terörizmin ortaya çıkışı, Mısır ordusunu zayıflatma çabalarının olduğu anlamına geliyor. Ama Mısır ordusunun zayıflamayacağından ve Arap ümmetine yönelik tehlikeler karşısında bir set olmaya devam edeceğinden eminiz.
Bizim, Mısır dışişleri bakanlığına yönelik eleştirilerimiz var. Zira Suriye dışında kendilerini muhalif diye adlandıran bir grubu Suriye hükümetiyle koordinasyon kurmadan ve Suriye hükümetine bilgi vermeden kabul ediyor, ağırlıyor.
Rusya Şam’la tam bir koordinasyon içinde
Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Rusya’nın Ulusal Koalisyon adlı muhalif grubun başkanı Halid Hoca’yla görüşmesinden kaygı duyup duymadıkları yönündeki bir soruya da şöyle cevap verdi:
Bizim sözlüğümüzde kaygıya yer yoktur. Biz, Ulusal Koalisyon’un Moskova ziyaretinden haberdarız. Rus dostlarımız, bizimle tam bir temas içerisinde Suriye sorununun siyasi çözümü için çalışıyorlar.
Biz, Cenevre-2’de dünyanın birçok ülkesiyle ve bu Koalisyonla görüştük. Şunu hatırlıyorum: ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Lozan’daki konferans sırasında Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’in çekilmesi gerektiğini söyledi. Ben ona hemen cevabını verdim ve “senin Suriye halkını göz ardı etmeye hakkın yok” dedim.
John Kerry’nin söyledikleri bizde kaygı yaratmadı; şimdi Hoca ya da onun gibilerinin sözüyle mi kaygı duyacağız? Yine şunu hatırlıyorum:
Cenevre Konferansında Koalisyon heyeti görüşmelere katılmaya razı olmayıp diğer bir salonda kaldı.
O sırada ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford’u onları tehdit etmesi için yanlarına gönderdiler. Ford’un Koalisyon’a desteği kesme yönündeki tehditlerini ve bağırmalarını bizler duyuyorduk, sonunda onlar Amerika’nın emirlerini dinlediler.
De Mistura’nın girişimi
Dışişleri Bakanı Velid Muallim, BM Suriye Özel Temsilcisi Steffan De Mistura’nın çözüm girişimi ile ilgili olarak da şunları söyledi:
Güvenlik Konseyi bildirisi, De Mistura planını desteklemek için çeşitli meseleleri incelemek üzere 4 komite oluşturulmasını istedi. Ama biz bunu ekim ayına kadar vakit öldürülmesi olarak görüyoruz.
De Mistura, eğer ABD hükümeti Kongre’den nükleer anlaşma konusunda onay alırsa Tahran’ı bölgesel çözümlere güçlü bir şekilde katacağını düşünüyor.
De Mistura’nın Duma kentiyle ilgili söyledikleri onun tarafsız bir BM temsilcisi olmaktan çıkıp uydurma propagandaların etkisinde kalan birine dönüştüğünü gösterdi.
Biz, şimdiye kadar ondan Halep’e, Lazkiye’ye, Dera’ya, Şam’a isabet eden havan topu mermileriyle ilgili bir açıklama duymadık.
O, şimdiye kadar teröristlerin suyu kesmesi sebebiyle Halep’te ortaya çıkan insani facia ile ilgili tek kelime etmedi.
Umman ziyareti
Velid Muallim, Suriye’de siyasi çözüm yönünde ciddi bir diplomasi trafiğinin yaşandığı bir dönemde Umman’a yaptığı ziyaretle ilgili olarak da şu bilgileri verdi:
Biz, Umman Dışişleri Bakanı Yusuf bin Alevi’nin davetlisi olarak Umman’a gittik. Ben daveti aldıktan iki gün sonra buna cevap verdim.
Umman krallığı, dış politikada mantığı ve bilgeliği ile tanınıyor. Umman, birçok bölge ve Arap meselesinin çözümünde çok etkili roller oynadı. Sükunetle ve hikmetle davranıyor, biz de bu yüzden bu davetin değerli olduğunu düşündük.
Ali Memluk ile Muhammed bin Salman görüşmesi
Dışişleri Bakanı Muallim, Suriye Ulusal Güvenlik Bürosu Başkanı Ali Memluk’un Riyad’da Suudi Veliahdı Muhammed bin Salman’la yaptığı görüşmede Muhammed bin Salman’ın siyasi çözüm karşılığında İran ve Hizbullah’ın Suriye’deki rolüne son verilmesini öngören şartlarına değinerek şunları söyledi:
Suriye’yi terk eden Araplar oldu
Size şunu açıkça söyleyeyim: Arap ülkeleri Suriye’yi yalnız bıraktı, Arap Birliğindeki üyeliğini askıya aldı.
Arap Birliği’nin bazı kararlarında Suriye’deki teröristlerin gelişmiş silahlarla donatılması yer aldı. Suriye’yi Arapların kendisi terk etti, bu yüzden de İran’ın ve Hizbullah’ın rolüne son verilmesini istemeye hakları yok.
İran ve Hizbullah bizi terk etmedi, biz de onlardan vazgeçmeyeceğiz
Biz bu zorlu şartlar altında onların desteğinin çok değerli olduğunu düşünüyoruz.
İran, bizim yanımızda durdu, bize siyasi ve ekonomik destek verdi. İran, yaptırımlara ve kuşatmalara rağmen, bize yardım etmekte tereddüt etmedi.
İran, Suriye’de savaşması için ordu göndermedi. Elbette Hizbullah güç gönderdi ve şu anda Suriye ordusunun yanında savaşıyor. Biz buna teşekkür ediyoruz.
Biz, şu an Suriye halkının kanını döken teröristlere silah yardımı yapan ve teröristlerle ortak olan Arap ülkeleri ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Hizbullah, Suriye ordusunun yanında ülkeyi savunuyor. Aklı başında olan biri böylesi bir isteği kabul eder mi?
Stratejik hedef İsrail
Bunlar, kabul edilebilecek şartlar değil, bizim İran ve Hizbullah’la ilişkilerimiz stratejiktir. Bugün bu ilişkilerin sonucu terörizmle mücadeledir; ama bunun asıl hedefi İsrail’dir.
Dünyanın büyük ülkeleri, yaptıkları nükleer anlaşmayla İran’ı büyük bir bölgesel güç olarak tanıdılar. Peki Obama bile bölgesel sorunların çözümü için İran’la işbirliği yapmak isterken bizim bunu reddetmemiz mantıklı mıdır?
İzninizle şunu da söyleyeyim. Bizim İran’la ilişkilerimiz, İslam Devrimi’nin ilk gününden bugüne kadar karşılıklı saygıya dayalı olarak giderek derinleşmiştir.
İran’ın bölgedeki nüfuzuna dair söylenenlerin gerçekliği yoktur. İran bize Direniş eksenindeki iki taraf olarak yan yana durma temelinde destek veriyor. Bu, Hizbullah için de geçerlidir.
İsrail’e karşı oldukça her Arap ülkesi veya örgütü İran’ın desteğinden yararlanacaktır. Çünkü İsrail rejimi bölgedeki sorunların kaynağıdır ve şu an yaşanan olaylardan da en fazla çıkar sağlayan taraftır.
Nükleer anlaşmanın bölgesel etkileri
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, İran’la 5+1 arasında yapılan nükleer anlaşmanın bölgeyi ne şekilde etkileyebileceğine dair sorular üzerine de şunları söyledi:
Nükleer anlaşma, İran diplomasi sisteminin kazandığı büyük bir başarıdır, İran böylece kendi halkının haklarını korumuş ve yaptırımlara da son vermiştir.
Biz, İran’ın bölgede kendine yaraşır bir rol edinmesini umuyoruz. Bu anlaşma Arap dünyasını da olumlu etkileyecektir. İran, Körfez İşbirliği Ülkelerine Körfez’in güvenliği konusunda diyalog ve anlaşma için dostluk elini uzattı.
Ben burada şunu sormak istiyorum: Hangisi daha kolay ve daha masrafsız? Diyalog mu, yoksa milyarlarca dolarlık silah almak mı?
Biz Avrupa’dan birçok heyetin Tahran’a gittiklerine tanık oluyoruz. Bu heyetlerde İran’da yatırım imkanı elde etmek için en büyük 100 şirketin üst düzey yetkilileri yer alıyor.
İran’ın Suriye’ye dair çözüm planı
Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Suriye’de siyasi çözüm için İran’ın sunduğu plana dair sorulara cevaben de şunları söyledi:
Benim Tahran’a yaptığım son ziyaretin birkaç sebebi vardı. Bunlardan biri de nükleer anlaşmadan dolayı tebriklerimi iletmekti. Ben Tahran’da medyada ‘İran’ın çözüm planı’ diye gündeme getirilen şeyleri sordum; bana “bir plan söz konusu değil, anlaştığımız ilkeler ve düşünceler söz konusu” dendi.
Biz, İran’ın sunduğu hiçbir plana karşı değiliz. Ama İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in Şam ziyaretinde birtakım fikirler sunuldu. Bu fikirler olgunlaştığında da kamuoyuna açıklanacak.
ABD ile gizli temas yok
Dışişleri Bakanı Muallim, ABD ile Şam arasında gizli bir temasın olup olmadığına ilişkin bir soruya şu cevabı verdi:
Bizimle Amerika arasında hiçbir temas yok. Eski Cumhurbaşkanımız Hafız Esed döneminden beri biz gizli saklı hareket etmiyoruz, yaptığımız her şeyi açık yapıyoruz. Eğer birilerinin bizimle diyalog kurabilecek kadar cesareti varsa o halde diyalog açık olmalıdır. Bizim korkacağımız veya endişe edeceğimiz bir şeyimiz yok.
Türkiye bize İhvan’ı dayattı, kabul etmeyince de düşmanlık başlattı
Suriye dışişleri Bakanı Velid Muallim, daha önce iyi olduğu halde Türkiye ile ilişkilerin neden bozulduğuna dair bir soruya da şu cevabı verdi:
Biz Türkiye’nin oluşturmak istediği tampon bölgeyi ulusal egemenliğimizin ihlali olarak görüyoruz.
Türkiye’nin intikamcılığı krizin en başında başladı. Biz, Ahmet Davutoğlu’nun tıpkı Mısır’da olduğu gibi Müslüman Kardeşlerin iktidara alınmasına dair isteğini reddettik.
Tükiye hükümeti o zamandan itibaren bize düşmanlık ediyor. Ama ben onlara şunu söylüyorum: terörizm onu destekleyenleri yakar.
“Türkiye’den bir askeri yetkili geldi mi?”
Gerçek şu ki son seçimlerde çok fazla bir yüzde elde edemeyen bir muhalif partiden emekli bir general geldi. Şam’a geldiler, biz Türkiyeli muhalefet partilerinden birçoğunu ağırladık.
Bize onun IŞİD’e karşı savaşta Türk ordusu ile Suriye ordusu arasında koordinasyon kurmakla görevli olduğu söylendi. Ancak biz iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin inançsal sebeplerden dolayı IŞİD’e karşı savaşmayacağından eminiz.
Putin’in önerisi için mucize gerekli
Velid Muallim, Rusya Devlet Balkanı Putin’in IŞİD’e karşı aralarında Suriye’nin de olduğu bir bölgesel koalisyon kurulması önerisine neden “bunun için bir mucize gerekli” diyerek tepki gösterdiğini de şöyle açıkladı:
Biz, bir bölgesel koalisyon kurmaya çalışan Sayın Putin’e büyük bir değer veriyoruz. Biz bu planın hedefinin niyetini çok olumlu buluyoruz. Ancak doğrusu, bunun gerçekleşebilmesi için üç ülkenin Suriye politikasını değiştirmesine ihtiyaç var.
Onların işbirliğine düşmanlık tutumunu değiştirmesi gerekiyor benim mucizeden kastım buydu.
Biz buna karşı değiliz, bunu destekliyoruz. Bunu, IŞİD’le mücadelenin tek yolu olarak görüyoruz. Kuşkusuz bu Amerikan koalisyonundan çok daha iyi olur. Çünkü eğer bölge ülkeleri Güvenlik Konseyi’nin terörle mücadele konusundaki kararlarına uyarsa sorunların yüzde 70’i hallolur.
Putin’in mucizeler yaratabileceğine inansak da bu mucize henüz gerçekleşmedi.
Siyasi çözüm
Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, siyasi çözümle ilgili olarak da Şam’ın görüşlerini şöyle açıkladı:
Biz, Suriye’de siyasi çözüm yönünde ortaya konan tüm samimi planları teşvik ediyoruz. Krizin çözümü için kim plan sunarsa onu olumlu karşılıyoruz.
Yabancılar tarafından ortaya konan görüşler iki bölümden oluşuyor. Bir bölümde Cenevre’den ve orada alınan kararların uygulanmasından söz ediliyor. Adeta bunu bir Kur’an gibi gördükleri anlaşılıyor.
Diğer bazıları ise rejimin devrilmesinden söz ediyor. Biz onlara, askeri alanda hedeflerine ulaşamayanlar, siyasi alanda bu hedeflerine ulaşamayacak diyoruz.
Geçen yıl yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde halkın yüzde 87’si Beşşar Esed’e ıy verdi.
Bazı çevreler dürüstler; ama sahada etkiye sahip değiller. Her türlü çözüm planının şu esasa dayanması gerekiyor:
Siyasi çözümün şartları
Suriye halkı kendi kaderini tayin hakkına sahiptir, yönetici olarak kimi isterse onu seçmelidir.
Her türlü çözüm planında ulusal egemenliğe, toprak bütünlüğüne ve Suriye’nin birliğine saygı yer almalıdır.
Müzakereler Suriyeliler ile Suriyeliler arsında olmalı ve yabancıların müdahalesi olmamalıdır.
Biz bu müzakerelerden çıkacak her sonucu kabul ederiz ve onu uygulamaya da bağlı kalırız. Ama çözüm yolu dayatılmasını kabul etmeyiz.
Suriye hükümeti, Suriye’ye inanan ve terörizmi mahkum eden her muhalifle görüşmeye hazırdır.
Reformlarla ilgili olan her mesele müzakerelerde söz konusu edilebilir, bu konuda hiçbir ön şart yoktur.
Suriye dışındaki tüm ülkelerinin kara listeye aldığı vatandaşları vardır. Suriye Cumhurbaşkanının son talimatı doğrultusunda yurtdışındaki her Suriyeliye, siyasi görüşüne bakılmaksızın pasaport verilmektedir.
Ama biz, yurt dışında yaşayan ve para aldıkları ülkelerin ideolojilerini ve görüşlerini söz konusu eden Suriyelilere ne yapabiliriz?
Biz yalnızca Suriye’nin ulusal bütünlüğünün tanınmasını ve terörizmin herkes için büyük bir tehlike olduğunun itiraf edilmesini istiyoruz.
Biz anayasanın lağvedilmesini kabul etmiyoruz; ancak müzakereler çerçevesinde onda düzenlemeler yapılmasına itirazımız yok.