Halep ve sonrası

img
Halep ve sonrası YDH

YDH Suriye Temsilcisi Mehmet Serim, Halep’in Suriye açısından önemini ve son yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.




Halep’in Suriye için önemini anlatmak için Ankara – İstanbul örneği verilebilir. Şam idari kenttir ancak Halep Suriye’nin kalbidir.

Kültür ve turizm kenti olmasının yanında Halep Suriye’nin ekonomi ve ticaret merkeziydi. Talan edilip bir kısmı Türkiye’ye taşınan sanayi kompleksinin yanı sıra Ortadoğu’nun en büyük kanser araştırma hastanesi gibi önemli araştırma merkezlerini de barındırıyordu.

Üniversiteleri, hastaneleri, sinemaları, burjuvazisi, çevresi ile birlikte yaklaşık 5 milyonluk nüfusu ile Halep Suriye’nin lokomotifiydi.

Beşşar Esad’ın öteden beri Halep’e büyük önem verdiği bilinir. Esad Kriz öncesi yaz aylarında çalışmalarını Halep’te sürdürürdü.

Kriz sonrası Halep uzun bir süre önemli bir gösteri ya da olaya sahne olmadı.

Esad’ın stratejisi Halep ve Şam’ı bu savaşın içine sokmamaktı. Şam birkaç güvenlik çemberi ile korumaya alınmıştı. Halep’te ise halkın çoğunluğu ve özellikle burjuvazi Esad’ın yanındaydı.

Devletin yanında duran Halepliler cezalandırıldı

Ancak her şey 2012’de değişti. Suriye’de savaşı destekleyen devletler sembolik önemi büyük olan Halep’i isyan dalgasının içine katmak için dönemin istihbarat sorumlusu ile anlaştılar ve yangın Halep’e de sıçradı.

Şam ‘içeride’ kaldığı için korunabilmişti; ancak Halep sınırdaydı ve Esad’a karşı savaşan AKP’nin iktidar olduğu Türkiye’ye komşuydu.

Bu nedenle Halep’in yabancı güçlerce işgal edilmesi çok da zor olmadı. İsyana katılmayan Haleplilere ceza işgal ile verildi.

Önce kırsalda başlatılan saldırılar bir süre sonra kent merkezine ulaştı ve Halep 2012 ortalarından bu yana cehennemi yaşamaya başladı.

Şam ile birlikte dünyanın en eski devamlı yerleşimlerinden biri sayılan Halep bugün harap halde. Ortadoğu’nun en modern sanayi tesisleri talan edildi ve bunların bir kısmı Türkiye’ye taşındı. Öyle ki Türkiye’de kendi fabrikasına, makinalarına özel parça siparişi verenler bile vardı.

Terör çetelerinin zararı bununla sınırlı kalmadı elbette. Ortadoğu’nun en büyük kanser araştırma hastanesi de dahil birçok kamu binası harap edildi.

Okullar, hastaneler, üniversite binaları, öğrenci yurtları; tarihi çarşılar, semtler; dünyanın en nadide tarihi eserlerinden biri olan Halep kalesi vandalların saldırılarından nasibini aldı.

Ama en önemlisi Halep’in sosyal dokusu bozuldu. Halep Müslüman’ı, Hıristiyan’ı, Ermeni’si, Arab’ı, Kürdü ile çok zengin bir kültürel yapı ve insani birikime sahipti.

Binlerce kişi saldırılar sonucu hayatını kaybetti. Yüzbinler yıllarca emek sarf edip kazandıkları bütün varlıklarını terk edip devletin hakim olduğu diğer semtlere ya da şehirlere göçtüler.

Halep’e yaklaşık bir yıl önce gittiğimizde gördüğümüz manzara korkunçtu. Evlerini mahallelerini terk etmek zorunda kalan binlerce insan öğrenci yurtlarına yerleştirilmiş ve her aile bir odaya tıkılmak zorunda kalmıştı.

Büyük hesaplar tutmadı

Saldırgan ülkelerin Halep için hesapları büyüktü. Eğer Halep düşseydi hemen ardından Şam düşmeyebilirdi belki; ama Esad’a bir daha belini doğrultamayacağı bir darbe vurulmuş olurdu.

Diğer yandan nasıl ki Dera için Ürdün ve İsrail’in; Humus için Katar emirinin hesapları varsa Halep için de Türkiye’nin hesapları vardı. Tabii Kürt faktörü, Halep’in zorla savaşa sokulmasına karşı olan halk çoğunluğu gibi faktörler ile faturası ne olursa olsun devletin Halep’i vermeme kararlılığı hesaba katılmamıştı.

Ancak Suriye yönetiminin yapabileceği çok şey de yoktu. Onlarca cepheye dağılmış Suriye ordusu bu nedenle Halep’te saldırı yerine bugüne kadar savunma pozisyonunda kaldı.

Halep’i devletten çok halk savundu

Uzun erimli bir savaşta mümkün olan en az enerji ile Halep elde tutulmaya çalışıldı.

Ama Halep’in bugüne kadar tamamen ithal cihatçı katillerin eline geçmemesinin en önemli sebebi halktır. Eğer Halep halkının çoğu devletin yanında yer almasaydı Halep çoktan düşerdi.

Ancak halk harekete geçti ve sivil savunma oluşturuldu, bir kısmı ise devletin kontrolü altındaki semtlere ya da başka illere göçtü; yani yönetime karşı savaşmadı.

Bugün gelinen noktada Halep merkezin kabaca yarısı cihatçı çetelerin elindeydi. Ancak hem geçen yıl, hem son aylarda Suriye ordusunun sağladığı ilerlemeler ile bu oran değişti.

Halep’te sanayi kenti şehrin kuzey doğusunda, havalimanı ise güney doğusunda yer alıyor. Bu iki önemli nokta daha önce ele geçirilmişti.

Doğuda İŞİD unsurları var. bu bölgelerden Rakka ve Deyr ez-Zor’a uzanan kuzeyden güneye doğu kırsalında İŞİD hakim.

Şehrin Batı tarafı ise İdlib ve kırsalından başlayarak Nusra başta olmak üzere diğer grupların elindeydi.

Bu bölge aynı zamanda Türkiye üzerinden geçen teröristler ve bu teröristlere ulaştırılan lojistiğin güzergahlarını da barındırıyordu.

Halep’te dengeler devletin lehine değişiyor

İşte bu nedenle Halep’te Suriye ordusunun son ilerlemeleri çok önemli. Şehir merkezinin kuzeybatısında bulunan Beni Zeyd ile Kastello yolunu barındıran bölge arasında kalan koridor şehir merkezindeki militanların bağlantı güzergahıydı.

Suriye ordusu Beni Zeyd ve arından Kastello yolunu alarak şehir merkezinin içlerine sokulan ve militanların elindeki birkaç semti barındıran geniş bölgeyi çembere almış oldu.

Militanlar şimdi tüm çevreleri kuşatılmış halde. Açılan koridorların sebebi bu.

Bu yolun kapatılması sadece militanlara değil katilleri destekleyen ülkelere de büyük darbe oldu.

Eğer içeride kalan bu bölge eritilebilirse Halep merkez büyük oranda devletin kontrolüne girmiş olacak.

Kırsalda durum hala karmaşık

Kırsalda ise durum aynı değil. Halep’in batısı tamamen Nusra ve onunla hareket eden örgütlerin elinde. Öyle ki bu alan İdlib ve kırsalı ile güneyde ve batıda Lazkiye dağlık bölgesini de kapsıyor. Diğer yandan Nusra, kuzeyde Azaz’ın doğusundan Türkiye sınırına kadar ulaşan bir koridora da sahip. bu bölgenin hemen doğusunda ise Cerablus’a kadar uzanan İŞİD hakimiyeti var.

Doğuda ise İŞİD’in hakimiyetinden bahsetmiştik. İŞİD’in hakim olduğu geniş koridor Türkiye sınırına kadar uzanıyor.

Bundan sonrası

Halep’te teröristlerin çembere alınması bugüne kadarki en önemli gelişmelerden biri ancak tek başına yeterli / savaşı kısa vadede bitirebilecek bir hamle değil.

Diplomatik alanda süren pazarlıklar etkenlerden biri. Batı’nın dayatabileceği herhangi bir şart olduğu anlamında değil bu.

Rusya daha önce de yaptığı gibi uluslararası kamuoyunda çok sert hamleler yapmıyor; ince ve uzun bir ameliyat stratejisi güdüyor. Bu da işlerin yavaşlamasına neden oluyor.

Sonucu müzakere masası değil, cepheler belirleyecek

İkincisi masada konuşulan başka, sahada yaşanan başka. En başından beri vurguluyoruz. Suriye’nin ve savaşın geleceğinin belirleneceği tek yer cephe. Gerisi boş laf. Dediğimiz gibi  Batı numaradan “diplomasi, siyasi çözüm” dedikçe Rusya kredi vermeye devam ediyor.

Ama iki taraf da bu işin masada değil cephede halledileceğini biliyor. Beni Zeyd’de ele geçirilen silahlar ve bu silahların menşei bunun kanıtıdır.

Bu silahlar bundan sonra da imkan olursa akmaya devam edecek. Çembere alınanlara ulaştırılamasa da yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığımız coğrafyaya ulaştırılacaktır. Bu durum da Suriye ordusunu zorlayacak.

Katillerin şeyhi Muheysini’nin gazıyla harekete geçmeye çalıştılar bile. Ancak ordu saldırıyı püskürttü.

ABD, yenildi; ama henüz teslim olmadı

Bir başka etken ABD’nin ‘Yeni Suriye Ordusu’ örgütü. Bu da büyük tablonun içine giriyor. ABD denemelerini sürdürüyor. Bugünlerde bu örgütün Şam’a saldırı hazırlığı için de olduğu öne sürülüyor. Etkisi olmaz ve püskürtülür; ama yine de deneyeceklerdir.

Diğer yandan İŞİD yukarıda adı geçen yerlere ek olarak Rakka, Deyr ez-Zor merkezleri ile Humus ve hatta Şam kırsalına uzanan bir bölgede varlığını sürdürüyor.

İsim değiştirerek makyaj yapan Nusra, bugünlerde öne çıkmış durumda; ancak son dönemde hem Suriye hem de Irak’ta gerileyen İŞİD listede yükselmek için hamle yapabilir.

Güney ve güneybatıda ise Nusra başta olmak üzere onlarca örgüt ve bileşen Dera, kırsalı ve Kuneytra bölgesinde varlığını sürdürüyor.

Suriye’nin önünde hala uzun bir yol var

Büyük resim içinde Suriye’nin daha uzun ve çoklu mücadele vermesi gerekiyor.

Ancak bütün bunlara rağmen Halep’te elde edilen başarı orduya büyük moral oldu.

Bundan sonra ordunun önce çembere aldığı iç bölgeyi temizleyeceği –ki içerideki siviller ve alan birkaç semti kapsayacak kadar büyük olduğu için hiç de kolay değil- ardından doğu ve batı – güney cephelerine yöneleceği söylenebilir.

Eninde sonunda bu savaşın galibinin Suriye devleti ve ordusunun olacağından kuşku yok. Ancak özetlemeye çalıştığımız etkenler savaşın kısa vadede bitmeyeceğini; ordunun zaferini kısa sürede ilan edemeyeceğini gösteriyor.