İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei, yaptıkları anlaşmalara bağlı kalmayan ABD’ye güvenilmemesi gerektiği yönündeki uyarılarını hatırlatarak AB’ye de güvenilemeyeceğini söyledi.
YDH- Fars haber ajansının bildirdiğine göre bugün Tahran’da öğretmenler günü dolayısıyla yapılan törende konuşan İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamenei, nükleer meselenin Amerika için sadece bir bahane olduğunu, Amerika’nın asıl sorununun İran İslam Cumhuriyeti olduğunu söyledi.
Nükleer müzakereler sırasında Amerika’nın imzaladığı anlaşmalara bağlı kalmadığını defalarca vurguladığını hatırlatan Ayetullah Hamenei, ‘’Ben daha önce defalarca Amerika’ya güvenmeyin diye uyardım. İşte sonuç ortada. Üç Avrupa ülkesiyle müzakereler konusunda da söylüyorum: Onlara da güvenilmemesi gerekir. Yapılan her anlaşmada gerçek ve pratik garantiler alınmalıdır. Aksi halde bu şekilde hareket sürdürülemez’’ dedi.
Amerikan Başkanı Trump’ın dün yaptığı açıklamaya değinen İran İslam Devrimi Lideri ‘’ Dün gece duydunuz ABD başkanı, düzeysiz şeyler söyledi. Konuşmasında 10’dan fazla yalan vardı. Anlaşmadan çekildiğini söyledi, İran’ı tehdit etti. Şöyle yaparız, böyle yaparız dedi. Ben de İran halkı adına şunu diyorum: Bay Trump siz sadece halt edersiniz’’ dedi.
Nükleer mesele sadece bir bahane
Nükleer meselenin Amerika açısından sadece bir bahane olduğunu belirten Ayetullah Hamenei, Amerika’nın İran’daki şu ya da bu yetkiliye değil, İran İslam Cumhuriyeti’ne ve onun yolunda hareket eden İran halkına düşmanlık ettiğini söyledi ve sözlerine şöyle davam etti:
‘’Amerika bize düşmandır ve bu düşmanlık da sadece bu şahsa (Trump) özgü değildir. Amerikan hükümetleri ve Amerikan rejimi, İran İslam Cumhuriyeti’nin ortaya çıktığı günden bu yana ona düşmandı ve onu devirme peşindeydi.
Hatta önceki hükümet, Obama hükümeti, hem bana yazdığı mektupta hem açıklamalarında ‘biz İran’daki rejimi devirme peşinde değiliz’ derken yalan söylüyordu. Onlar da İslam Cumhuriyetini devirme peşindeydi. Nükleer anlaşma vs. meselesi sadece bir bahanedir.
Bakınız, nükleer mesele ve yaptırımlar başladığında, ülkemizde üst düzeyde bulunan tanınmış bazı simalar bana gelip ‘Neden bu nükleer meselenin üzerinde bu kadar duruyorsunuz. Bu meseleyi bir tarafa bırakın Amerika da kötülük ve düşmanlık yapmasın. Niye bu kadar ısrar ediyorsunuz, Amerika bahane arıyor, kötülük yapmaya çalışıyor, bırakın bunu da rahat edelim’ diyorlardı.
İran’ın nükleer enerjiye ihtiyacı var
Elbette bu sözler birkaç açıdan yanlıştı. Çünkü nükleer enerji ülkenin ihtiyacıdır. Ben bunu defalarca söyledim: Birkaç yıla kadar bizim 20 bin megavat nükleer elektrik üretmemiz gerekiyor. Bu, konuyla ilgili yetkililerin hesaplamasıdır. Buna ihtiyacımız var.
Bize sizin petrolünüz var diyorlar. İyi de petrol ebedi değil. Ülkede petrol olmadığı zaman, ya da bu ölçüde fazla petrol olmadığı zaman mı biz nükleer enerji imkanları yaratmaya çalışacağız? Yani bu işe o zaman mı başlayacağız? Peki o zamanın nesli bize lanet etmeyecek mi? Niye o zaman başlamanız gereken işe başlamadınız demeyecek mi?
‘Bizim nükleer enerjiye ne ihtiyacımız var’ sözü yanlış bir sözdü. Tabi ki ihtiyacımız var. Peki farz edelim ki ihtiyacımız yok. Ben onlara diyordum ki beyler, Amerika’nın bizimle ilgili sorunu, bize uyguladığı yaptırımlar, bize yaptığı düşmanlıklar nükleer enerjiyle ilgili değil. Nükleer enerji sadece bir bahane. Bunu bırakırsak bir başkasını bulup yine aynı düşmanlığı yapacaklar.
Onlar o zaman ‘Hayır öyle değil’ diyorlardı; ama görüldüğü gibi tam da öyle. Biz nükleer anlaşmada tavizler verdik ve muhaliflerimizin istediği şeyleri kabul ettik; ama düşmanlıklar bitmedi.
‘Ellerini kestiğimiz için bize düşmanlar’
Bizim Ortadoğu’daki varlığımızı söz konusu ediyorlar. Füze meselesini söz konusu ediyorlar. Siz yarın ‘biz artık füze yapmayacağız, veya falan miktar menzilden fazla füze yapmayacağız’ deyin, bu mesele biter ama yeni bir mesele başlar.
Yeni bir mesele daha söz konusu ederler. Dava, temel bir davadır. Onlar İslam Cumhuriyeti’nin kendisine muhalifler.
Peki onlar İslam Cumhuriyetine neden muhalifler? İslam Cumhuriyeti’ne muhalefetlerinin sebebi şudur: İslam Cumhuriyeti geldi, Amerika’nın İran’daki sultasının elini kesti. İşte tüm mesele budur.
Amerika, servet ve imkanlarla dolu olan, hassas ve stratejik bir coğrafyada bulunan İran gibi bir ülkeye tamamen hakimdi. İslam Devrimi geldi ve onların buradaki elini kesti. Onlar da Devrimi ve İslam Cumhuriyeti’ni yok etmek ve yeniden sulta kurmak istiyorlar. Nitekim maalesef bölgedeki birçok ülkede sultaları var.
Onlar emir kulu istiyor
Onlar emir vermek istiyorlar. Şu işi yapmalısınız demeli o ülkenin yöneticileri de baş üstüne deyip kabul etmeli ve o işi yapmalı. Onlar işte bunu istiyor. Mesele duygusallık veya tepkisellik meselesi değil. Mesele, insanın bir anda tavır geliştirebileceği bir mesele değil. Mesele, köklü ve esaslı bir meseledir.
Onların uşağa ihtiyacı var. İran İslam Cumhuriyeti, izzetini onlara gösterdi; onlar ise buna tahammül edemiyor. Onlar paralarını yiyecekleri, emirlerine itaat edecek ve canları istediğinde de değiştirebilecekleri yöneticiler istiyorlar.
Bir zamanlar İngilizler bölgede aynı role sahipti. Bir gün Rıza Han’ı getirdiler, bir gün ise çeşitli sebeplerle onu götürüp yerine oğlunu koydular. Onlar işte bunu istiyor.
Maalesef Fars Körfezi’ndeki ülkelerde, Batı Asya’daki ülkelerin birçoğunda bu durum mevcut. Onlar Amerika karşısında huşu ile itaat halindeler; tıpkı zelil bir kul gibi…
Trump mektup gönderdiğ bölge liderlerine ‘sizin için 7 trilyon harcadım’ deyip emir yağdırdı
Bir süre önce, Trump, Fars Körfezi ülkelerinin liderlerine mektup gönderdi. Biz bu mektubu ele geçirdik.
Bu mektupta onlara diyor ki hepiniz birlik olmalısınız, falan işi yapmalısınız filan işi yapmalısınız. Ben burada sizin için 7 Trilyon dolar harcadım.
Aşağılık adam, bunu Irak’a hakim olmak için, Suriye’ye hakim olmak için harcadın. Yapamadın cehenneme kadar yolun var!
Şu işi yapmalısınız, bu işi yapmalısınız, diyor. Yapmalısınız, etmelisiniz diyor! Bu şekilde yazdığı mektubu bu ülkelerin hepsinin liderine gönderiyor.
İşte İran İslam Cumhuriyeti ile de ‘yapmalısın, etmelisin’ diyerek konuşmak istiyor. İşte bunu yapamadığı için de düşmandır ve ortadan kaldırmak istiyor. Bütün dava budur.
İran milleti bağımsız bir millettir, aziz bir millettir. Geçmişteki yöneticiler, Kacar şahları, Pehlevi şahları, bu milletin izzetini almış, bu milleti zelil etmişti. Geri bırakmıştı, büyük güçlerin dayatmalarına maruz bırakmıştı. Onlar da buna alışmışlar ve aynı şeyin yeniden olmasını istiyorlar.
İslam Devrimi, İslam Cumhuriyeti geldi ve bu millete izzetini yeniden kazandırdı, millet de dik duruyor ve işte onlar buna tahammül edemiyor. Bütün dava işte budur.
Yani mesele ‘şu meselede neden bu kadar ısrar ediyorsun’ meselesi değildir. Bunu bana diyorlardı. Allah onların taksiratını affetsin.
Trump’ın seviyesizliği sürpriz olmadı
İşte Amerika meselesi budur. İşte bu yüzden Amerikan başkanının bu çirkin ve seviyesiz davranışı, bizim için hiç de beklenmedik bir şey değildir. Bunlar onların başından beri yaptıkları şeylerdi.
Daha önceki Amerikan hükümetlerinde başka türlüydü, şimdi bu şekildedir, bundan önceki başka şekildeydi, oğul Bush dönemi başka şekildeydi. Bunların hepsi bize karşı düşmanlıklarını, kötülüklerini, melanetlerini yaptılar, İran halkı da onların karşısında güçlü bir şekilde durdu.
Onların artık kemikleri bile toprak oldu. Bedenleri toprağın altında solucanların böceklerin yemi oldu. İran İslam Cumhuriyeti ise şükürler olsun dimdik ayaktadır. Bu beyin de bedeni toprağın altında karıncalara, böceklere yem olacak İslam Cumhuriyeti ise dimdik ayakta duracak.’’