Kürtlerin Şam zorunluluğu

img
Kürtlerin Şam zorunluluğu YDH

Kürtler, asla önceki zorlu şartlara geri dönmek istemiyorlar. Kuşkusuz Şam da bunun önemini ve tehlikesini anlamış ve geçmişteki hatalarının bir kısmını telafi etmiştir.




YDH-İranlı analist Muhammed Ali Destmali, Khabaronline’da yayımlanan yazısında Suriyeli Kürtleri Şam’la anlaşmaya götüren zorunlulukları yazdı.

Bu günlerde çoğunluğunu Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlerin oluşturduğu gruplarla Suriye hükümeti arasında görüşmelerden söz ediliyor.

Basına yansıyan haberlere göre görüşmelerde yapısal değişiklikler için ilk adımlar atıldı.

Beşşar Esed hükümeti Suriye’de kalıcı olsun veya olmasın konusundan bağımsız olarak taraflar arasındaki görüşmelerin kendisi büyük önem taşıyor.

Elbette bu yapısal siyasi gelişme, sadece Şam’ı ve Kürtleri değil, Amerika, Rusya, Türkiye, İran ve PKK’yı da etkiliyor.

Şimdilik bu görüşmelerin sonuçlarına dair bir şeyler söylemek için vakit erken. Yukarıda isimleri zikredilen aktörlerin buna nasıl tepkiler vereceğini ve Suriye’deki siyasi ve askeri gelişmelerin bu meseleyi ne ölçüde etkileyeceğini görmek için beklemek gerekiyor.

Kürtlerle Suriye hükümeti arasında görüşmelerden söz edilince sadece Suriye Kürtleri değil, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Erbil ile Bağdat arasındaki sorunlar ve Kürtlerin talepleri de hatırlanacak ve karşılaştırmalar yapılacaktır.

Bu yüzden konuyu daha iyi kavrayabilmek için şu an bulunduğumuz duraktan biraz geriye gidip Kürtlerin hangi yolları aşıp, hangi şartlara tahammül ederek bugünkü noktaya geldiğine bakmamız gerekiyor.

Ayrıca Suriyeli Kürt liderlerin kararlarına hakim olan atmosferin ne olduğunu ve hangi özellikleri taşıdığını da bilmek gerekiyor.

Kürtlerin kendine özgü şartları ve bunun liderlerin kararlarına olan etkisi

   Kürtlerin siyasi kararları ve adımlarıyla ilgili olarak uzun bir süredir uluslararası alanda şöyle bir eleştiri söz konusu ediliyor: Kürtler iyi bir tarih hafızasına sahip değiller. Tarihi olaylardan ibret dersi almıyorlar.

Kimilerine göre de Kürt partilerin liderleri pragmatik ve fırsatçıdır. Yol kapalı olduğunda yönlerini değiştirirler, dolayısıyla güvenilir değildirler.

Büyük tarihi olaylar hakkında konuşurken veya analiz yaparken “doğru” veya “yanlış” gibi psikolojik yaklaşımlara dayalı ahlaki yargılara ne ölçüde başvurabileceğimiz konusuna girmeyeceğim.

Ancak her vakanın en nesnel ve en gerçek şekli, bölgenin siyasi gelişmelerinin sahnesindedir.

Eğer bazı belalar birkaç kez hep Kürtlerin başına iniyorsa bu, ne alınyazısıyla ve determinist inançlarla izah edilebilir ne de feryat figan içinde şikayet etmeye ve tepki göstermeye gerek vardır. Neden?

Şu iki önemli sebepten dolayı:

Birincisi şu: Sadece Ortadoğu’da değil, dünyanın diğer birçok bölgesinde de uzun tarihi süreçlerde bir kavmin veya bir halkın bir zorluk veya krizle defalarca karşılaştığı olmuştur. Ve onlar benzer olayların veya saldırıların tekrar etmesini önleyecek bir çözüm yolu veya güç bulamamıştır. Yani bu sadece Kürtlere özgü bir şey değildir.

İkincisi ise, Ortadoğu’da Kürtlerin toplumsal ve siyasi hayatına hakim olan kendine özgü coğrafi ve siyasi şartlar sebebiyle onlar çeşitli hassas tarihi ve siyasi durumlarda çok sayıda ve farklı seçeneğe sahip değildirler.

Güçlü ve bağımsız kararlar alamıyorlar, dolayısıyla da onlara dayatılan şartlar çerçevesinde hem büyük hezimetlerin ve hem de büyük zaferlerin bulunduğu geniş yelpazeli bir yola adım atıyorlar.

Bu şartlar altında önemli bir soru gündeme geliyor: Peki acaba bu mantığa ve akıl yürütmeye dayanarak Kürt partilerini ve siyasi liderlerini her türlü hatadan beri görüp tüm suçu, özel tarihi, coğrafi veya toplumsal şartlara atabilir miyiz?

Hayır, elbette böylesi bir akıl yürütme yanlıştır. Ve böylesi bir şey, Kürt liderlerin her türlü yanlış ve yersiz kararları için bir istismar kaynağı olabilir. Kuşkusuz birçok yenilgiden dolayı Kürt liderleri eleştirmek gerekir. Onların payını ve rolünü iyi bir şekilde değerlendirmek gerekir.

Ancak asıl konu şu ki bölgedeki Kürt partilerin veya grupların liderlerinin tarihi dönüm noktalarındaki yenilgileri, ille de bilgi, tecrübe veya adanmışlığın olmamasından kaynaklanıyor değildir.

Tam aksine onların yaptıklarını, bölgeye hakim olan şartlara, merkezi güçler ile çevresel ve bölge dışı güçler karşısındaki zorunluluklara ve ayrıca onları kuşatan toplumsal atmosfere göre değerlendirmek gerekir.

Bu giriş çerçevesinde Suriye’nin kuzeyindeki Kürt siyasi hareketinin son yıllarda attığı adımları incelediğimizde şunu görüyoruz:

Suriye krizi boyunca Kürtlerle ilgili gelişmelerde Kürt parti liderlerinin hatalarının ve yanlış kararlarının ortaya çıkan sonuçlarda hiç etkisinin olmadığı söylenemez.

Ancak bununla birlikte onların manevra sahasına hakim olan şartlar, onların iktidar yapısıyla olan ilişkilerinin mahiyeti ve değişim süreci, Kürt liderlerin kararlarını etkilemiş ve birçok noktada onların ellerini kollarını bağlamıştır. Bu da Kürtlerin daha fazla seçenek sahibi olmasını engellemiştir.

Suriye, 50 yıl boyunca bir aile tarafından yönetildi. Ömür boyu cumhurbaşkanı olan General Hafız Esed, 30 yıl iktidarda kaldı. Ardından da oğlu Dr. Beşşar Esed, son 18 yıldır cumhurbaşkanı.

Kürtler, Esed ailesinin iktidar dönemi boyunca hep Şam’ın demir yumruğuyla karşılaştılar. Zulüm altında yaşadılar, vatandaşlık ve kimlik kartı edinme gibi temel haklardan mahrum kaldılar.

Kürtlerin çok az bir kısmı kimlik kartına sahipti, “yabancı” diye niteleniyorlardı. Kobani’nin falanca köyünden kimlik kartı olmaksızın Halep’e ya da Şam’a yolculuk yapmak, yazılı izin gerektiriyordu.

Doğal olarak bu şartlar altındaki Suriye Kürtleri şöyle bir konumda bulunuyor:

1- Asla önceki zorlu şartlara geri dönmek istemiyorlar. Kuşkusuz Beşşar Esed hükümeti de bunun önemini ve tehlikesini anlamış ve geçmişteki hatalarının bir kısmını telafi etmiştir.

2- Özgürce siyasi ve partisel faaliyet yapma, Suriye’nin idaresinde pay sahibi olma ve ciddi mevki ve makamlara sahip olma hakkı elde etmeden Suriyeli Kürtlerden olgun kararlar ve eylemler, uyumlu adımlar beklenemez.

3- Kürtler, geride bıraktıkları zorlu şartlar dolayısıyla büyük idealler taşıyorlar ve birçok imtiyazlar istiyorlar. Ancak en azından mevcut durumda küçük imtiyazlar elde etmeye bile razılar.

4- Kürtler için hiçbir şey garanti edilmiş değil, çeşitli ülkelerin desteğinden tam olarak emin olamazlar. Öte yandan Esed hükümetinin orta vadede çökeceğine dair herhangi bir belirti söz konusu değildir. Dolayısıyla Kürtlerin mutlak bir şekilde Şam’a sırt çevirmesi akıllıca değildir. Çünkü Amerika’ya tutunup Şam’ın davetine olumsuz cevap verdikleri anda Kürt bölgelerinde yaşayan memurların maaşları kesilecek ve şu anki devlet bütçesini ve ödeneklerini de kaybedecekler.

5- YPG, IŞİD, Nusra ve diğer terörist gruplarla savaşlarda binlerce kayıp vermişken rahat bir şekilde pazarlık yapabilecek veya nazlanabilecek bir konumda değil. Herkesin gördüğü üzere Suriye’nin kuzeyindeki üç Kürt bölgesinden Afrin çok kolay bir şekilde kaybedildi ve Türkiye bölgeden veya uluslararası alandan hiçbir itiraz ve engelle karşılaşmadan büyük bir Kürt kentini işgal etti. Hiç kimse de YPG’ye destek vermeye yanaşmadı.

Dolayısıyla bu acımasız şartlarda ve birinci ve ikinci dereceden büyük güçler arasındaki siyasi pazarlıkların Suriye’deki genel siyasi tabloyu etkilediği böylesi bir ortamda Kürtler, kendilerini akıllı bir şekilde şartlara uyumlu hale getirmek ve mevcut çizgilerinde ilerlemek zorundalar.

Tabi şöyle bir soru sorulabilir: Bu yolda devam ederken Kürtleri tehdit eden hiçbir tehlike yok mudur? Buna cevaben şunu söylemek gerekir: Elbette tehditler ve bedeller olacaktır.

Ancak, Suriye Kürtleri son yıllarda hem askeri savunma ve hem de diplomasi ve müzakere alanında tecrübeler kazandılar. Ayrıca Irak Kürdistan Bölgesi’nin oluşum sürecini de hatırda tutuyor ve Batılıların deyimiyle “Roma’nın bir günde kurulmadığını” çok iyi biliyorlar.

Dolaysıyla onlar daha şimdiden dışarıdan ve içeriden yapılacak muhalefetlere ve bozguncuklara hazırlıklı olmalılar.

Onlar, Esed hükümeti içerisinde Kürtlerle ilgili olarak tek bir yaklaşım olmadığını, Baas partisinin muhtelif kesimlerinin merkezi, gayri merkezi ve federal siyasi yapı ile ilgili hususlarda farklı tutumlara ve Kürtlerin, Arapların ve diğer unsurların payı konusunda farklı yaklaşımlara sahip olduğunu biliyorlar.  

Onlar şu an kendilerini Türkiye’nin ve Ankara tarafından desteklenen muhalif grupların tepkilerine ve hatta PKK liderlerinin kararlarından kaynaklanan içerideki bazı bozgunculara karşı hazır hale getirmeliler.

Şu an önemli olan şu: Suriye’de nispi istikrar şekillenmeye başlarken –İdlib konusunda çekinceler olmakla birlikte- artık Suriye’nin geleceğinde Kürtlerin durumunun ne olacağını netleştirmenin zamanı geldi. 

Çeviri: YDH