Nasrullah: ABD, Suriyeli mültecilerin dönüşünü engelliyor

img
Nasrullah: ABD, Suriyeli mültecilerin dönüşünü engelliyor YDH

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Lübnan ziyaretini değerlendiren bir konuşma yaptı.




YDH-Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, el-Menar ve el-Meyadin televizyonları tarafından canlı yayımlanan konuşmasına, Gazze ve Batı Şeria’da İsrail rejimine, Yemen’de de Suudi saldırganlığına karşı gösterilen direnişe değinerek başladı.

Konuşmasının Amerikan Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Lübnan ziyaretiyle ilgili olduğunu belirten Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, konuşmasında özetle şunları söyledi:

Bugünkü konuşmam Pompeo’nun Lübnan ziyareti ve burada yaptığı konuşmalarla ilgili olacak. Ama başlarken daha önemli bir konuya değinmem gerekiyor. Bu da Golan’daki İsrail hakimiyetinin Amerika tarafından tanınmasıdır. 

Bu, Arap İsrail ihtilafı tarihi açısından çok önemli ve belirleyici bir gelişmedir. Müslümanların mukaddesatını ve gelecekteki haklarını tehdit etmektedir ve bunu sadece kınamamın hiçbir yararı yoktur.

Siyonist rejimin Golan’daki hakimiyetinin tanınması, öncelikle İslam ve Arap dünyasına bir hakarettir ve onların yok sayılmasıdır. 

Devletler, halklar, yüz milyonlarca Müslüman ve Arap, Riyad’da Trump’la bir araya gelen onlarca ülke, Golan’ın işgal altında ve Suriye’ye ait olduğunu vurguluyordu. Trump, bu adımla onların kızmasını veya rahatsız olmasını önemsemedi. 

Gerek Amerika’nın dostu olan ülkeler, gerekse Suriye hükümetiyle ihtilafı olan ülkeler Golan konusunda görüş birliği çerisindedir. Ama Trump, İsrail için bunlara aldırış etmedi, böylece tüm İslam dünyası ve Arap dünyası kendilerinin Amerika’nın yanında ne kadar değere sahip olduğunu anlamış oldu.

Amerika ve Trump açısından uluslararası yasaların, uluslararası kararların, uluslararası kurumların ve uluslararası konsensüs denen şeyin hiçbir değeri yok. Amerika, İsrail için tüm bunları ayaklar altına alan tek ülkedir.

Bu mesele bize gösteriyor ki Amerika müstekbir tutumuyla BM’yi, kararlarını, Güvenlik Konseyi’ni tanımıyor. Bu kurumları sadece kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Uluslararası kurumlar veya kararlar, Amerikan çıkarlarına hizmetten aciz kalınca da onları kolayca yok sayıyor. 

Amerika’nın bu kararı gösterdi ki Amerika’nın mutlak önceliği, tüm Amerikan hükümetlerinin özellikle de bu hükümetin mutlak önceliği İsrail’dir. Bölge çıkarları, İsrail çıkarlarıyla uyumlu olduğu ölçüde saygın kabul edilmektedir. 

Dolayısıyla Amerika, barış adlı bir planın yürütücüsü olamaz; çünkü toprakları ve kutsalları gasp ediyor ve “barış” ve uzlaşma istiyor, tıpkı Kudüs konusunda yaptığı gibi.

Biraz onurunuz varsa “Barış için Arap girişimi”nden çekilin

Amerika’nın Kudüs’ü siyonist rejimin başkenti olarak tanıması karşısında Arap ve İslam dünyasının sergilediği sükut, Amerika’nın ve Trump’ın daha fazla saldırganlaşmasının da kapısını açtı, bundan sonra Trump’ın, Batı Şeria’da da İsrail hakimiyetini tanıyacağını öngörmeliyiz.

Kısa bir süre sonra Tunus’ta Arap Birliği toplantısı var. Ben savaş ilan edilsin falan demiyorum. Ama “Barış için Arap girişimi” diye bir şey var, gerçi İsrail bunu tanımıyor. Fakat Arap ülkelerinde birazcık şeref ve vicdan varsa Tunus toplantısında 2002’de Beyrut’taki toplantıda barış planı olarak sunulan “Barış için Arap girişimi” adlı plandan çekilirler ve sıfır noktasına dönerler.”

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Suriyelilerin Golan’ı yeniden ülke topraklarına kazandırmaları gerektiğini belirtti ve “aynı şekilde Lübnanlıların da İsrail işgali altındaki Şeba Çiftlikleri’ni, Kefer Şuba tepelerini ve Gacer’i Lübnan topraklarına yeniden kazandırması gerekiyor” dedi.

Mike Pompeo, birkaç dakikalık konuşmasında 18 defa Hizbullah dedi

Seyyid Nasrullah, Golan konusundaki bu girişten sonra ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Lübnan ziyaretini değerlendirdi ve özetle şunları söyledi:

“Dünyanın en güçlü ülkesinin dışişleri bakanının konuşma yapamadığına, yazılı bir metni okuduğuna tanık olduk. O, okuduğu metinde birkaç dakika içinde 18 defa Hizbullah’ın 19 defa da İran’ın adını andı. Daha sonra ise hiçbir gazeteciden soru almaya yanaşmadı. O, açıklamayı okudu sonra akıldan, mantıktan ve gazetecilerden kaçtı.

Pompeo’nun Hizbullah’a kin ve öfke duyması bizim için kaygı değil mutluluk vericidir. Dün de Trump, Golan’la ilgili kararını imzalarken onu imzalama sebeplerinden biri olarak Hizbulah’ı zikretti. Trump hükümetinin öfkesine sebep olduğumuz için bundan da büyük memnuniyet duyduk.  

Bizim kültürümüzde Amerika “büyük şeytandır” ve Allah’ın bizden razı olduğunun bir göstergesidir. Asıl büyük şeytan bizden razı olduğu zaman bizim açımızdan sorun var demektir.   

Pompeo, Hizbullah’ı Lübnan’ın 34 yıllık sorunu olarak niteledi. İsrail’in saldırılarından, cinayetlerinden ve zindanlarından hiç söz etmedi. Lübnan’ın denizlerdeki kendi kaynaklarından yararlanmasını engelleyen İsrail’dir ve Pompeo’nun sözleri de büyük yalandır.

ABD Dışişleri Bakanı Lübnan meselelerinin cahilidir. Ya hainler veya Amerikan kurumları ona yanlış bilgiler veriyor. Pompeo’nun Hizbullah’la ilgili sözleri, Lübnan halkında büyük şaşkınlığa sebep oluyor.

Bay Pompeo diyor ki: Hizbullah, şiddet söylemi ile Lübnan devleti ve halkı için yok edici bir tehdittir. Halbuki bölgeyi yok olmaya sürükleyen Amerika’nın kendisidir.

Bay Pompeo diyor ki: “Füze depolamak ve onu İsrail’e karşı kullanmak Lübnan’ı nasıl güçlü kılar?” 

Bundan daha büyük aptallık ve cahillik olur mu? İsrail ilk günden beri Lübnan’a saldırdı ve Lübnan’ın derinliklerinde defalarca askeri operasyon yaptı. Lübnan halkı ise Direniş’in İsrail rejiminin saldırılarına karşı kalkan olabilecek bir altın denklem olduğunun farkına vardı. 

Bay Pompeo dedi ki: “Hizbullah, barışı ve kalkınmayı İran çıkarlarına yönelik bir tehdit olarak görüyor.”

İran ne zaman Lübnan’ın kalkınmasına ve ilerlemesine engel oldu? Lübnan’da istikrar ve güvenliği herkesten çok biz vurguluyoruz.

Pompeo’nun gerçek hedefi Lübnanlıları birbirine karşı kışkırtmaktı. Amerikalılar, Lübnan’ın güvenli ve istikrarlı olmasından öfke duyuyorlar. Lübnanlılar yaşamak istiyorlar ve bölgesel çatışmalardan uzak durmak istiyorlar.

ABD, Suriyeli mültecilerin dönmesine engel oluyor

Hizbullah genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Amerika’nın Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönüşünü engellediğini belirterek Amerikan güçlerinin işgali altında bulunan Suriye’nin Irak sınırındaki Tenef bölgesindeki er-Rekban mülteci kampından örnek verdi.

 Rekban mülteci kampındaki mültecilerin kendi köy ve kasabalarına geri dönmek istediğini ve Suriye hükümetinin de bunların dönüşü için güvenli geçiş güzergahı oluşturmayı taahhüt ettiğini; ancak Amerika’nın mültecilerin kampı terk etmesine izin vermediğini söyledi.

Seyyid Nasrullah sözlerine şöyle devam etti: Bay Pompeo diyor ki: “Hizbullah ve İran, Lübnan’a ne getirdi?” 

Eğer Hizbullah olmasaydı, sen bugün Lübnan’a gelmezdin, Lübnan’ı tanımazdın. Pompeo diyor ki: “Kasım Süleymani ve İranlılar, Lübnan halkının barış ve güvenliğini tehlikeye atıyor.”

Hac Kasım Süleymani, halkımızın güvenliğini korumamız için bize yardım etti. Hac Kasım Süleymani bizim yanımızda durdu, İran’ın silahlarıyla biz topraklarımızı işgalci Siyonistlerden ve tekfirci teröristlerden temizledik. Peki Amerika şimdiye kadar Lübnan’ın faydasına bir rol oynadı mı?

Konuşmasının tamamında Pompeo’nun sözlerinin tamamını madde madde okuyup açıklamalar yapan Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, son olarak  Pompeo’nun konuşmasında, doğru ve gerçekle bağdaşır tek bir cümlenin bile bulunmadığını söyledi ve Pompeo’nun ziyareti sırasında takındıkları tavırdan dolayı Cumhurbaşkanı Mişel Aun ile Meclis Başkanı Nebih Berri’ye ve Dışişleri Bakanı Cubran Basil’e teşekkür etti.