Nasrullah: İç savaştan endişeliyiz, Direniş yanlıları meydanları terk etsin

img
Nasrullah: İç savaştan endişeliyiz, Direniş yanlıları meydanları terk etsin YDH

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, Lübnan’da ikinci haftasına giren protesto gösterileriyle ilgili ikinci kez konuştu.




YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, el-Menar, el-Meyadin ve el-Alem televizyonları tarafından canlı yayımlanan konuşmada şunları söyledi.

***

Lübnan hassas şartlar içinde bulunuyor, bu durum bizlerin sorumluluk bilinciyle ve sakince konuşmamızı gerektiriyor.

Geçen cumartesi, halk hareketinin başlamasından birkaç gün sonra yaptığım konuşmada bu hareketin kendiliğinden başlayan, dürüst, taifeler üstü, bir halk hareketi olduğunu, ülkenin sorunlarını ve halkın taleplerini dile getirdiğini ve kökünün bir partide ya da bir büyükelçilikte olmadığını söylemiştim.

Bu harekete saygı gösterdim

Ben bu harekete saygı gösterdim. Yaptıklarının önemli ve büyük olduğuna inanıyorum. Hizbullah’ın bu harekette yer almadığını açıkladım. Zira eğer bu harekete katılırsa bu meydanlara kendini gösterir, bu hareket farklı bir yola girer ve bölgesel bir boyut kazanır. 

Bizden ve partilerden uzak olması bu hareketin yararınadır.

O zaman da dedim ki sokaklara çıkabilirsiniz; çünkü sizler çok çeşitli taraflardan oluşuyorsunuz. Ne zaman isterseniz sokaklara çıkabilirsiniz. Ancak eğer Hizbullah sokaklara çıkarsa hedefini gerçekleştirmeden sokakları terk etmez.

Bazıları daha ilk günden “Hizbullah ve Hasan Nasrullah”, göstericileri tehdit ediyor dediler. Bazıları bu söze inandı, Körfez medyası bu yönde hareket etti, içerideki bazı medya organları da aynı şekilde…

Bir kardeş olarak, hakaretler etmekten, yıkıcı eylemlerden ve Lübnan ordusuyla, güvenlik güçleriyle çatışmaktan sakınmasını istedim. Hepsinden önemlisi, siyasi partilerin bu halk hareketinin yarattığı dalgaya binmesine ve onu başka bir yöne götürmesine izin verilmemesini istedim.

Kazanımlar ve olumlu yönlerle ilgili olarak şunu söylemeliyim ki özellikle ilk günlerde büyük kazanımlar elde edildi. Bu olumlu yönlerden bazılarını hatırlatmak isterim. 

Bu olumlu yönleri yaratan bu halktı. Dolayısıyla da hareketin olumlu yönlerini ve hareketi herkesin yararına korumak herkesin sorumluluğudur. 

Olumlu yönlerle ilgili olarak şunu belirtmek gerekiyor: Bu hareket, vergisiz olarak 20 yıl sonra ilk kez yüzde 0.6 açıkla bütçe yapması için hükümete baskı yaptı. Birçok tartışma oldu. Bugün bu hareket, vergisiz bir bütçe dayattı ki bu, hiç de küçük bir kazanım değildir, aksine çok büyük ve önemlidir.

Reform paketi yeterli olmasa da ileri bir adım

Hariri’nin bahsini ettiği reform paketi, bu halk hareketinin baskısıyla çıktı. BU, son derece önemli ve benzersizdir. Onda önemli istekler yer alıyor ve kendi ölçeğinde ileri bir adımdır.

Beklentiyi karşılayacak düzeyde olmasa da ileri bir adımdır. 

Kendini bu hareketin yönlendiricisi olarak gören kimseler ve bazı medya organları bu reform paketini tuhaf bir şekilde önemsiz sayıyor.

Ben hiçbir hükümet döneminde, sadece bir toplantıyla belirli bir zaman çizelgesi ile bu ölçüde kararlar çıkarıldığını hatırlamıyorum. 

Dolayısıyla neden bu konuyu önemsiz sayıyorsunuz? Bu, bu hareket için bir kazanımdır. Bazıları bu kazanımları önemsiz sayıyor. Bu kazanımları önemsiz saymak doğru değildir.

Bu reform paketi bir vaat değildir. Hükümetle ilgili olanlar alınmış birer karardır ve belirli bir zaman çizelgesiyle birliktedir. 

Mecliste kabul edilmesi gerekenler ise yasa tasarısıdır. Onların en önemlisi de yağmalanmış olan malların geri alınmasıdır. 

Biz Hizbullah olarak herkesle ciddiyetle işbirliğine hazırız. Bu reform paketi kağıt üstünde kalması için değil, uygulanması içindir. Bu kararların uygulanmasının ertelenmesine izin vermeyeceğiz.

Bu halk hareketi, hükümet yetkililerini vaatlerini uygulamaya zorladı. Düzenlenmekte olan yoğun toplantılar da bunun bir göstergesidir. 

Bu halk hareketi umudu geri getirdi

Halkın öz güveni var. Bu halk hareketi güveni ve umudu geri getrdi.

Bu hareket, halka ne istediğini söyleme fırsatı verdi. Diğer bir olumlu yanı şuydu: Halk sıkıntılarını ve sorunlarını kendi tabirleri ve ifadeleriyle anlattı. 

Sıradan insanları, yoksulları, öğrencileri, işsizleri görmemiz gerekiyor. Esas olarak istekler toplumsaldır. Halk, korkusuz ve engelsiz bir şekilde sözünü söyledi. 

Bu halk hareketi, ülkede öyle bir atmosfer yarattı ki tüm siyasi gruplara, yolsuzlukla ve kamu mallarının heder edilmesiyle mücadele ve reform çabaları konusunda ne kadar dürüst olduğunu gösterebileceği ciddi kapılar açtı. 

Bu atmosfer, siyasi güçlerin daha fazla ciddiyet göstermesine sebep oldu. Bu ciddi siyasi güçlerden biri de Hizbullah’tır. 

Bu atmosfer, kapılarını herkese, tüm ciddi ve dürüst insanlara açacaktır. Bu reform paketi, atılması gereken adımların ilkidir. Milletvekilleri de bu adımı atacaktır. 

Biz, yağmalanan malların iadesi, banka bilgilerinin sır olmaktan çıkarılması, kamu sektöründekilerin yasal dokunulmazlıklarının kaldırılması yönünde adımlar atacağız. Ta ki böylece yargının elleri çözülsün ve sağlıklı, adil ve seçmeci olmayan adımlar atılabilsin. 

Cumhurbaşkanı, sizi dinlemiyorum demedi, konuşalım dedi

Cumhurbaşkanı dün halk hareketine bir kapı açtı ve onlara buyurun dedi. Cumhurbaşkanı, sizin taleplerinizi dinlemiyorum demedi, tam aksine dinlemek istiyorum konuşalım dedi.  

Cumhurbaşkanı devletin başı ve anayasanın koruyucusudur. Eğer halk onunla konuşmak istemiyorsa o halde hangi yönde adım atacak? 

Eğer mevcut durumla ilgili konuşacaksak hepimiz bir çözüm yolu peşinde olmalıyız. Halk, siyasi güçler, ilgili şahıslar, şunu biliniz ki herhangi bir çözüm yolunun devlette ve kurumlarda boşluk yaratmaması gerekiyor. 

Eğer böyle bir şey gerçekleşirse bu çok tehlikeli olacaktır. Bu zorlu şartlarda, ekonomik ve mali krizde, ülkedeki ve bölgedeki siyasi gerginlikte bir kaos ve çöküş yaşanacaktır. (Eğer böyle bir çöküş yaşanırsa) iç güvenliğin ve barışın koruyucusu olan ordu bile maaş veremez hale gelecektir. 

Her türlü tartışma ve diyaloga açığız; ama devlette boşluk yaratma yönünde değil; çünkü bu öldürücüdür. 

Hükümetin istifasını onaylamıyoruz

Biz bu şartlar altında hükümetin istifa etmesini ve erken seçimleri onaylamıyoruz. Çünkü durum oldukça karmaşık.

Biz, ülkeyi çöküşe götürecek bir boşluktan koruyoruz. Ülkeyi ve milleti korumak bizim sorumluluğumuzdur. Biz bunları Direniş’le koruyoruz. Biz tüm Lübnan topraklarının kurtarılması için kan veriyoruz, şehit takdim ediyoruz.  

İçeride, siyasi düzeyde de ülkenin korunmasına önem veriyoruz. Biz suçlamaların ve hakaretlerin bedelini ödüyoruz.

Her türlü siyasi çözümde temel nokta ülkenin otorite boşluğuna sürüklenmemesi olmalıdır.  

Biz ülkeyi iki buçuk yıl boşluğa götürmedik. Hükümet ve parlamento mevcuttu. Yollar kapalı değildi. Okullar, üniversiteler, ticaret ve ulaşım faaliyetteydi. Yalnızca Baabda köşkünde cumhurbaşkanı yoktu.   

Ülkeye otorite boşluğu dayatmak doğru değildir. Bu çerçevede cumhurbaşkanı dün kapıları açtı. (Göstericilere dedi ki) Eğer lideriniz yoksa birini seçin, eğer bunu yapamıyorsanız bölgelerden temsilciler seçin, bir araya gelin talepleriniz konusunda uzlaşın ve sonra da cumhurbaşkanı ile müzakere yapın. 

Bu, meydanları terk etmek demek değildir. Gösteri baskısı altında müzakere yapın. Kimse halkın meydanları boşaltması için müzakere önermedi.

Göstericilerden yolları açmalarını istiyoruz

Göstericilerden caddeleri ve sokakları açmalarını istiyoruz. Meydanlardan çekilmeyin; ancak işlerine ve okullarına gitmesi için insanlara yolları açın. 

Bazıları, yönetimde olanlar orduyu göstericilerin karşısına dikmek istiyor diyerek bir zemin yaratmaya çalışıyor.  Bu, yalan, iftira ve kışkırtıcılıktır ve temelsizdir. 

Ordunun ve güvenlik güçlerinin halka ateş açma izni yoktur. Eğer halka ve kamu mallarına saldırı olursa, yasadışı kontrol noktaları kurulursa devlet sorumluluğunu yerine getirmelidir.

Dördüncü huşu şudur: Halk hareketinin mevcut durumu ilk günkü durumundan farklılaşmıştır. Bu halk hareketi kendiliğinden ve partiler ile büyükelçiliklerden uzak bir şekilde başladı. 

Ancak şu an büyük ölçüde günlük faaliyetlerine benzemiyor, sloganları artık salt halkçı sloganlar değil. Bu hareketi, bilinen siyasi partiler, bazı şahıslar ve kuruluşlar yönlendiriyor.      Yönetim koordinasyonu ve mali temini var. Gösteriler, su ve yiyecek temini, basın, kulisler vs. vs. bunların tümü için para gerekir. Bazı taraflar mali destek sağlıyor. 

Kimseyi suçlamak istemiyorum; ama umarım hareketin liderleri kimlerin mali destek sağladığını açıklar. Bu konuda büyük soru işaretleri var.

Bugün söz konusu edilen talepler, artık sıradan iyi insanların talepleri değil. Bugün artık rejimin yıkılmasından söz ediliyor. Burada kastedilen hangi rejimdir?

Lübnan’da bir rejim mi var?   Eğer bahsedilen siyasi taifeciliğin ortadan kaldırmasıysa biz sizinle aynı fikirdeyiz. Peki acaba halk otorite boşluğu mu istiyor?

BM Güvenlik Konseyi’nden Lübnan’ın BM sözleşmesinin 7. Maddesi kapsamına alınmasının istenmesi gündeme getiriliyor. 

Bazı alanlar, Direniş’in terörist olarak nitelenmesi ve Direniş’in silahına odaklanılması için kullanılıyor. 

Bunlar, hareketin başladığı günlerdeki talepler değildi. O günlerin arşivine gidip o sloganları bir hatırlamak gerekiyor.

Bazı siyasi partiler yükselen dalgaya biniyor. Göstericiler sokaklarda, üzerinden 9 gün geçtikten sonra soralım sokaklarda kalarak hedefler gerçekleştirilir mi? 

Belki evet belki hayır. Gösteri tek başına yeterli değildir, başka şeylere de ihtiyaç var. Devlet müzakereye hazır ve siz müzakere etmelisiniz.

Niçin liderler belirlemediniz? Acaba açıklanmamış gizli liderler mi var? Niçin kendilerini açığa vurmuyorlar? Birçok sebebi var. Bu hareketin liderlerinin kimler olduğunu biliyoruz. Onlar partiler ve bazı şahıslardır. Göstericiler, arka planda kimlerin olduğunu bilmelidir. 

Hareketi yönlendiren vatansever bir grup var, onların yüzdesi bahis konusu. İkinci grup, daha önce yönetimde olan siyasi partilerdir. Bunların tarihi, projesi ve yabancılarla ilişkisi var.

Diğer bir grup da parlamento seçimlerine girip çok para harcamış olan yeni siyasi gruplardır. Bir grup da yabancı elçiliklerle ve istihbarat servisleriyle irtibatlıdır. 

Bu hareketi yönlendirdiği düşünülen bazı kimseler de var ki onlar arasında en çok yolsuzluk yapmış olanlar bu hareketin mali desteğini üstlenmiş bulunuyor.

Halk devrimlerinin açık ve belli liderleri olur

Halk devrimleri, açık ve belirli liderlere ve somut alternatiflere sahiptir. Kendini hareketin lideri olarak görenler, yolsuzlukla suçlanmaları halinde yargıya gitmeye hazır olduğunu açıklamalıdır. Yüzlerini açık etmeli ve banka bilgileri üstündeki gizliliği kaldırmalıdır. Bu paralar nereden gelmiştir?

Beşinci nokta şudur: Bu harekete kendiliğinden başlamış ve herhangi bir elçilik veya parti tarafından yönlendirilmeyen hareket diyen ilk kişi bendim. 

Ben komplo teorilerini reddederim. Ama son günlerde eldeki bilgiler ve veriler, Lübnan’ın uluslararası bir siyasi darbeye maruz kaldığını gösteriyor. Lübnanlılardan bunu anlamaları için Arap ve Körfez medyasında yazılan kışkırtıcı makalelere ve TV yayınlarına ve sosyal medya üslubuna bakmalarını istiyorum.     

Uyarıyorum, bir ihtimal var. Yabancı elçiliklerin söylediklerine inanmayın. Ne dedikleri önemli değil, ne yaptıkları önemli. Dolayısıyla açıkça endişelerimi belirtiyorum, bir şey olmadığını söyleyen kimseler gelip güvence versinler. 

Direniş’ten değil ülkeden yana endişeliyiz

Biz Direniş’ten yana endişeli değiliz, bir iç savaş yaşanabileceğinden dolayı ülke için endişeliyiz.   

İç denklemde en güçlü taraf ülkedir. Ülkeye, yani devlete, orduya, millete ve Direniş’e darbe vurulması konusunda endişe var. Bu konuda birtakım kuşkular, bilgiler ve veriler var. 

En azından Lübnanlılara ve Direniş’e ülkenin hedef alınmadığı konusunda güvence verecek hareketin gerçek liderlerine ihtiyaç var. 

Biz ilk günlerde kimseyi gösterilere katılmaktan men etmemiştik. Cumartesi günü ben partilerden katılmamalarını istemiştim. Çünkü bu hareketin hedeflerini ve taleplerini olumsuz etkiler. 

Ancak Direniş yanlılarının bir kısmı katıldılar ve düşüncelerini açıkladılar. Bugün tüm yaşananların, olup bitenlerin ve açılan kapıların neticesinde ve ortaya çıkan kuşkular, sorular ve endişeler sebebiyle Direniş yanlılarından meydanları terk etmesini istiyorum. 

Direniş’in savunulmaya ihtiyacı yok. Zan ve itham altında kalmak istemiyoruz. Meydanları ona inanan kimselere bırakın. Meydanlarda kalmamız bizim yararımıza değil. Güvenlik ve istikrara özen göstermemiz gerekir. 

Eğer siz cumhurbaşkanı ile müzakereyi kabul etmiyorsanız, bu durum ülkeye büyük bir siyasi darbe vurmak için planın mevcut olduğu anlamına gelir.      

Çeviri: YDH