İsrail’in askeri sansürü

img
İsrail’in askeri sansürü YDH

Sansürün resmi ve yasal olarak başlangıcı, 1966'da İsrail medya temsilcileri ile İsrail ordusu arasında imzalanan ‘Sansür Anlaşması’na uzanıyor.




7 Ekim’de Filistin direnişinin, işgal altındaki topraklara yönelik başlattığı operasyonda 1400 İsraillinin öldürdüğünü iddia eden İsrail hükümeti Gazze’ye yönelik soykırım operasyonunu başlattı. 

7 Ekim’de ölü sayılarını gizlemek bir yana abartılı bir şekilde fazla açıklayan İsrail, Gazze ve Lübnan cephelerindeki kayıplarını ise gizliyor. İsrail basını, herhangi bir askerin öldüğünü açıklarken de “öldüğünün açıklanmasına izin verildi” ifadesine yer veriyor. 

İsrail’in ölü sayılarını abartarak açıklaması da gizlemesi de kurulduğu günden beri uyguladığı enformasyon stratejisi ile ilgili. 

Uluslararası kamuoyunda mağdur imajı yaratma ihtiyacı duyduğunda rakamları abartırken, askeri açıdan güçlü görünmek ihtiyacı hissettiğinde ise sansür mekanizmasını devreye sokuyor.[1]

Medyada asker ölümlerinin duyurulma zamanlaması ve şekli, İsrail’in resmi sansür mekanizmasını yeniden gündeme getirdi. Geçici ateşkes sürecinde Filistin direnişinin serbest bıraktığı İsrailli esirlerin medyaya konuşmalarını engelleyen ‘gölge sansür’ uygulaması ise konuyu daha dikkat çekici hale getirdi.

İsrail’de sansürün geçmişi

İsrail rejiminin iç medyada uyguladığı sansür yeni bir uygulama değil. Kurulduğu günden bu yana İsrail rejimi medyayı kontrol ediyor. Aslında devlet olarak kurulmadan önce de yasal bir çerçeveye kavuşmamış olsa da sansür söz konusuydu. 

İngiliz manda yönetiminde Siyonistlerin hükümeti niteliğinde olan Yahudi Ajansı, 1945’ten itibaren yerel ve yabancı basını adı konmamış bir sansürle sınırlıyordu.[2]

Sansürün resmi ve yasal olarak başlangıcı, 1966'da İsrail medya temsilcileri ile İsrail ordusu arasında imzalanan ‘Sansür Anlaşması’ olarak kabul ediliyor. Medya bu anlaşmayla ‘Askeri Sansür’ün emirlerine uymayı kabul ederken, İsrail ordusu ise rolünü kötüye kullanmamayı kabul etti.

‘İsrail Askeri Sansürü’ adlı resmi organ, Askeri İstihbarat Müdürlüğü'nde ulusal güvenliği etkileyebilecek bilgilerin yayımlanmasıyla ilgili olarak İsrail rejimi içinde önleyici sansür uygulamakla görevli bir birimdir. Bu organa, İsrail Savunma Bakanı tarafından atanan bir asker başkanlık ediyor. 

‘Askeri Sansür’ adlı organ, emir komuta zincirindeki herhangi birine veya siyasi kademeden herhangi bir yetkiliye bağlı olmayan tamamen bağımsız bir konuma sahip ve yalnızca parlamento ve yargı denetimine tabi.

Medyada açıklanması halinde kamuoyun tehlikeye düşüreceğini düşündüğü bazı haberlerin yayınlanmasını engelleme yetkisine sahip. Sansür kuralları büyük ölçüde bir füzenin hedefini vurup vurmadığını veya asker hareketleri bildirmemek gibi askeri konularla ilgili; ancak aynı zamanda petrol endüstrisi ve su temini hakkındaki bilgileri kontrol etme yetkisine de sahip. 

Prof. Arie Wohl, İsrail’de sansür konusunda hazırladığı akademik çalışmada askeri sansürün temel amaçlarını“düşmana fayda sağlayabilecek veya devlete zarar verebilecek güvenlik bilgilerinin yayımlanmasını önlemek”olarak özetliyor.[3]

Aynı çalışmada, gizli bilgiler hakkında ipucu vermedikçe siyasi konularda fikir beyan edilirken veya değerlendirme yapılırken sansür uygulanmayacağı belirtiliyor. Bununla birlikte ‘Askeri Sansür’ adlı birim, onaylanmasını gerektiren konuları medyaya bildirip, mevcut duruma göre listeyi değiştirebilme yetkisine sahip.

1990'larda, İsrail Meclisinin (Knesset) Dış İlişkiler ve Savunma Komitesi, ‘Askeri Sansür’ün varlığını ve rolünü incelemek için bir alt komite atadı. Alt komite, ‘Sansür Anlaşması'nın yürürlükte kalmasını; fakat değiştirilmesini tavsiye etti. 

Bu çerçevede öngörülen değişiklikler çerçevesinde şu ilaveler yapıldı:[4]

-Anlaşmanın şartları, sadece yayın komitesinde temsilcileri olan medya kuruluşlarını değil, İsrail'deki tüm medya kuruluşlarını kapsayacak şekilde genişletilecek.

-Sansür Komitesi tarafından verilen bir kararın temyizi, Genelkurmay Başkanı tarafından değil, bir Yüksek Mahkeme Yargıcı veya tahkim hukukunda hakem statüsüne sahip emekli bir yargıç tarafından görülecek.

-Sansür Antlaşmasının şartları İsrail'de çalışan yabancı gazetecileri de kapsayacak şekilde genişletilecek

-Askeri Sansür organı, haber içeriğinin yüksek mahkeme tarafından belirlenen şartların ruhuna uygun olarak "yakın ve acil tehlike" oluşturduğuna karar vermedikçe, bir gazetenin başka bir gazetede yayımlanan herhangi bir yazıdan alıntı yapmasına izin verilecek.

-Askeri Sansür ve içişleri bakanının, anlaşmanın bir parçası olmayan bir gazeteyi, mahkemelerde karara itiraz etme fırsatı vermeden kapatması yasaklanacak.

Sansüre yeni düzenleme

Uzun yıllar boyunca bu şekilde işlemeye devam eden sansür, İsrail kamuoyunda tartışmalara neden olmaya devam etti. 

Son olarak 2005'te tekrar gündeme gelen uygulama, Savunma Bakanlığı tarafından atanan Winograd Komisyonu'nun, yetkisini gözden geçirmek için, 1989 yüksek mahkeme kararını yürürlükten kaldırmak için yasa önererek ‘Askeri Sansür’ün yetkisinin genişletilmesini tavsiye edeceği kamuoyuna açıklandı. İsrail’de meşru habercilik yetkisinin kapsamı daha da sınırlandı. 

Buna göre potansiyel olarak tartışmalı konularla ilgili makalelerin önceden ‘İsrail Askeri Sansürü’ne sunulması gerekiyor. 

Bunu yapmamak, muhabirin İsrail'de gazeteci olarak çalışma hakkını kaybetmesine ve yabancı muhabirler söz konusu olduğunda ülkeden kovulmasına neden olabiliyor.

İsrail'de basına sansür ‘Sınır Tanımayan Gazeteciler’in raporunda da yer alan bir durum. 

Raporda, İsrail'in askeri sansürü altında, çeşitli güvenlik meseleleri hakkında haber yapmanın yetkililerin onayına tabii olduğuna ve kaynakların gizliliğinin korunmadığına vurgu yapılıyor.

Aynı zamanda bu uygulamaları kabul etmeyen gazetecilerinde hakaret suçlamalarıyla dava edildiğine de dikkat çekiliyor.[5]

İsrail'de çalışan her gazetecinin İsrail hükümeti ‘basın bürosu’ tarafından akredite edilmesi gerekiyor. Basın bürosunun, siyasi veya güvenlik nedenleriyle başvuruları reddetmesine izin veriliyor.

Askeri sansürü atlayan veya sansürlenen makaleleri yayımlayan gazeteciler cezai kovuşturmaya ve hapis cezasına çarptırılabiliyor. Aynı şekilde askeri sansür görevlisinin gazeteleri kapatma yetkisi de bulunuyor. Ancak, bu aşırı önlemlerin nadiren kullanıldığı ifade ediliyor. 

Örneğin, ‘+972 Magazine’, ‘Local Call’ ve ‘Movement for Information’ ajansları tarafından bilgi edinme özgürlüğü çerçevesinde İsrail’e yapılan başvuruya verilen yanıta göre; 2018'de askeri sansür, 363 haberin yayımlanmasını yasakladı.

Ön inceleme için kendisine gönderilen 2 bin 712 haberi kısmen veya tamamen redakte etti. 

Bu ise günde ortalama olarak birden fazla haberin sansürlenmesi ve yedi haberin redakte edilmesi anlamına geliyor.[6]

İsrail medyasının sansür kurallarını aşmak için çok yaygın olarak kullandığı bir yol var: Bu da İsrail dışında bulundukları için sansüre tabi olmayan yabancı haber kaynaklarına haber sızdırmak. 

Sızdırılan haber yayımlandıktan sonra, İsrail medyası hikayeyi basitçe alıntılayabiliyor. Fakat bu durum yabancı medyanın da yaptırımlardan kaçmasını sağlayamıyor.

Tarihten bir örnek/ Otobüs 300 olayı

Otobüs 300 adıyla bilinen olay, 1984 yılında olmuş ve Şin Bet üyeleri, bir otobüsteki yolcuları rehin alan Filistinlileri yakaladıktan hemen sonra infaz etmişti.[7]

İsrail’de bir otobüsü kaçıran Filistinli 4 direnişçi, otobüsü rehinelerle birlikte Mısır’a götürmeye çalışmış, yaşanan çatışmalarda 2 direnişçi hayatını kaybetmişti. 

Diğer iki direnişçi ise sağ olarak yakalanmış; ancak sonrasında infaz edilmişti. Fakat İsrail rejimi, 4 Filistinlinin de girdikleri çatışmada öldürdüğünü iddia etti.

Olaydan bir hafta sonra The New York Times’ın İsrail'deki muhabiri David Shipler, Hadashot gazetesinden Alex Levac tarafından çekilen ve eylemcilerden birinin kelepçeli olarak götürüldüğünü gösteren fotoğrafla birlikte bir haber yayımladı. 

Gazeteciler, fotoğraftaki adamın ölen dört kişiden biri olan 18 yaşındaki Mecdi Ebu Cuma olduğunu kesin olarak teşhis etmişti. Hikâye dünya çapında yeniden yayımlandı. Bunun üzerine İsrail kamuoyunda da tartışmalar yaşandı. 

Bu gelişmeler üzerine 24 Nisan'da David Shipler, hükümet basın ofisi müdürünün ofisine çağırıldı ve ciddi bir şekilde kınandı. İsrail basına göre Shipler’in gazeteci kimliği resmi olarak iptal edilmedi; fakat o, kısa bir süre sonra görevinden ayrılmak zorunda kaldı.

27 Nisan'da Hadeshot gazetesinin yayınının dört gün boyunca durdurulmasına karar verildi. 

Fotoğrafı çeken gazeteci çeşitli baskılara maruz kaldı. Aynı zamanda Hadashot, Moşe Arens'in kaçırılma mahallinde bulunmadığı yönündeki ifadesini, fotoğrafçılarının Mecdi Ebu Cuma'nın fotoğrafını çekmeden kısa bir süre önce yanında durduğunu iddia ederek yalanladı.

Arens'in olaydan kısa bir süre sonra verdiği bir televizyon röportajında "İsrail'de terör eylemleri planlayanlar bilmelidir ki, oradan canlı çıkamayacak" sözleriyle ilgili endişeler de dile getiriliyordu. 

İsrail Genelkurmay Başkanı da benzer bir açıklama yapmış ve şöyle söylemişti: "Teröristler böyle bir operasyondan canlı çıkamayacaklarını bilmeliler." 

Yabancı basın ve sosyal medya da kontrol altında

Askeri Sansür, sadece İsrail medyasında yayımlanan haberleri değil, sosyal medya platformlarını, blog sayfalarını ve yabancı medyayı da kontrol ediyor.

Örneğin 2005 yılında BBC, İsrail'in Kudüs'teki büro şefi yardımcısı Simon Wilson, nükleer ifşaatçı Mordechai Vanunu ile yaptığı röportajı sansüre sunmadığı için İsrail’de gazetecilik faaliyetleri askıya alındı ve kendisi de sınır dışı edildi. 

İsrail, ondan özür dilemesini ve aynı eylemi yapmayacağını taahhüt etmesini talep etti. BBC ilk başta olayı kınadı; fakat sonrasında gazeteci Wilson, BBC’de yazılı bir özür beyan etti. 

Wilson'ın, 19 yıl hapis yattıktan sonra serbest bırakılan Vanunu ile röportajını güvenlik servisi ve askeri sansürcülerden gelen talepleri görmezden gelerek yasaya karşı geldiğini kabul eden bir mektubu imzaladıktan sonra İsrail'e dönmesine izin verildi.[8]

Sanal dünyaya askeri sansür 

2016 yılında ‘Askeri Baş Sansürcü’, resmi olarak 30 blog yazarı ve Facebook sayfalarının yöneticileriyle temasa geçti. Askeri sansür, yürürlükte olan acil durum düzenlemelerine göre, gözden geçirilmesi gereken alanlarla ilgili içeriklerin yayınlanmadan önce sansür tarafından incelenmek üzere öğeler göndermelerini istedi.[9]

İsrail’in sansür uygulamaları sadece bunlarla sınırlı değildi. Özellikle teknoloji şirketleri, Filistin içeriğini sansürlemek, dezenformasyonu engellememek ve şiddetin kışkırtılmasına izin vermekle suçlanarak yoğun bir inceleme altına alındı. 

Platformlar da manipüle edildi ve devlet propagandasının araçları olarak kullanıldı.

2021 yılında İsrail hükümeti, üst düzey Tik Tok ve Facebook yöneticileriyle bir araya geldi. 

Adalet Bakanı Benny Gantz, sosyal medya şirketlerini şiddet içeriklerini kaldırmaya ve İsrail'in siber bürosundan gelen çağrılara hızlı bir şekilde yanıt vermeye çağırdı.

Adalet bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren İsrail siber birimi, Filistin içeriklerini sistematik olarak izliyor ve teknoloji devlerine geri bildirimde bulunuyor. 

Filistinli dijital haklar örgütü ‘7 amleh’ tarafından yayınlanan bir rapora göre Facebook, siber birim tarafından içerik kaldırma taleplerinin yüzde 81’ini kabul etti.[10]

Bir diğer örnek ise X’te (eski adıyla Twitter) yaşanan sansür. Her ne kadar X platformunun yönetimi iddiaları kabul etmiyor olsa da İsrail, başsavcılık kararlarıyla birçok hesabı kapattırabiliyor. 

5 Eylül tarihinde X platformunda bir kullanıcı “Bugün Gmail'den bir mesaj aldım. İsrail başsavcılığının hesabımın kapatılması için Twitter yönetimine talepte bulunduğunu öğrendim” diyerek olayı ifşa etmişti.[11]

7 Ekim sonrası askeri sansür

İsrail'in Askeri Sansür organı, Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonla ilgili savaş muhabirleri tarafından gönderilen medya makalelerini ve materyallerini titiz bir şekilde incelemeyi planlıyor.[12]

İsrail hükümetine göre, çatışmaları detaylandıran yayınlar devam eden askeri operasyon için olumsuz sonuçlar doğuruyor.

Mevcut Filistin-İsrail savaşı sırasında, Filistin'i destekleyen herhangi bir yayının İsrail rejim güçleri tarafından çok sert bir şekilde bastırılması söz konusu. 

İsrail güvenlik güçleri, İsrail askerlerinin maruz kaldığı kayıplar, hava savunma performansı, birim statüsü ve sosyal sorunlar hakkında bilgi yayılmasını engelliyor.

Buna ek olarak, ordu gözlemcileri yabancı medyayı Gazze Şeridi’ndeki çatışmalarla ilgili makalelerini yayımlanmadan önce onay için göndermeye zorluyor. 

İsrail Savunma Bakanlığı'na göre, yerel ve uluslararası gazetecilerin İsrail'deki çalışmalarına devam edebilmeleri için sansür politikalarını kabul etmeleri gerekiyor. 

Çünkü İsrail’de olağanüstü haller sırasında yabancı haber kanallarının geçici olarak kapatılmasına izin veren düzenlemeler de onaylandı. 

Bölgede gazetecilere yönelik saldırılar, tutuklamalar, tehditler ve aile üyelerinin öldürülmeleri konularında düzenli raporlar hazırlayan CPJ adlı kuruluş, İsrail'in enformasyon politikasına uymayan içerikler nedeniyle savaş muhabirlerinin (Avrupalılar ve Amerikalılar dahil) tutuklandığı belirtiliyor.[13]

İsrail enformasyon bakanının savaşın ortasında istifa etmesinin de yine askeri sansür kurulunun isteğiyle olduğu iddia edildi.[14]

İsrail Askeri Sansürü 7 Ekim sonrası sadece askeri raporları manipüle etmekle kalmıyor, bazı haberleri de yayından kaldırıyor. 

Bu kapsamda 7 Ekim’de öldürülen İsraillilerle ilgili anlatılar İsrail medyasından silindi. İsrail Kann radyosuna röportaj veren ve ölümlerden İsrail ordusunu sorumlu tutan İsrailli Yasmin Porat’ın yayın kaydının silinmesi örneğinde olduğu gibi.[15]

Ateşkes öncesinde Filistin direnişi tarafından sağlık nedeniyle serbest bırakılan esirlerin verdiği röportajlar İsrail’de birçok tartışmaya neden oldu. 

Bu tartışmalar sonucunda İsrail rejimi, serbest bırakılan esirlerin röportaj vermesini gayri resmi olarak yasakladı. 

Ateşkes sürecinde serbest kalan esirlerin, basın karşısına çıkması fiili olarak engellendi.

Askeri sansüre çözüm Filistin direnişinden

İsrail rejiminin askeri sansürü nedeniyle İsrail’in askeri başarısızlıkları dünya kamuoyundan gizleniyor. 

İsrail medyası ise bir askerin öldüğünü ancak “yayımlanmasına izin verildi”ği zaman duyurabiliyor.

Buna karşılık Filistin direnişi, yaptığı operasyonlar ve çatışmaları sürekli video kaydı ile duyuruyor. Bu görüntülerin yayımlanması ise İsrail’i kayıp sayılarını açıklamaya zorluyor. 

Son olarak İsrail medyasında da İsrail ordusunun Gazze’deki çatışmalarda verdiği kayıpları gizlediğine dair haberler yayımlanmaya başladı.[16]  

İsrail ordusu pazar günü yaptığı açıklamada, 7 Ekim'den bu yana bin 593 askerin yaralandığını açıkladı. 

Ancak İsrail medyasından bazı kaynakların yaptığı inceleme, ordunun bildirdiği veriler ile hastanelerin bildirdiği veriler arasında önemli ve açıklanamayan bir uçurum olduğunu ortaya koydu.

Lübnan merkezli The Cradle haber sitesinin bildirdiğine göre Filistinlilerin şiddetli direnişi ve uyguladıkları savunma taktikleri sebebiyle İsrail ordusu tarihinin en büyük kayıplarını veriyor.[17]

Haberde, Mount Herzl Askeri Mezarlığı Müdürü David Oren Baruch Kasım ayında yaptığı açıklamaya atıfta bulundu.

Baruch, her bir veya bir buçuk saate bir asker cenazesini gömüldüğünü, 48 saat içinde sadece Mount Herzl Askeri Mezarlığında gömülen asker sayısının 50 olduğunu açıkladı.

İsrail’de askeri sansürün tüm bu gerçeklerin üzerini örtme çabalarına karşın, Filistin direnişinin ve alternatif medya kaynaklarının yayımladığı haberler, İsrail rejiminin kurulduğu günden bu yana kurumsallaştırmış olduğu sansür mekanizmasının gücünü kamuoyu nezdinde zayıflatmaya başladı.

İsrail iç kamuoyunun ve medyasının ise bu duruma nasıl tepki vereceğini zaman gösterecek.

 

 

[1]El Cezire, 10 Kasım 2023, İsrail, 7 Ekim saldırısının ölü sayısını '1.200 civarına' düşürdü 

[2] Yahudi Ajansı, 'İsrail Toprakları Ofisi',1908'de Yafa'da, Arthur Ruppin başkanlığında Osmanlı kontrolündeki Filistin'deki Siyonist Örgütün operasyonel kolu olarak kuruldu. Filistin Ofisi'nin ana görevleri, Türk padişahı ve diğer yabancı devlet adamlarıyla ilişkilerde Filistin Yahudilerini temsil etmek, Yahudi göçüne yardım etmek ve Yahudilerin yerleşmesi için toprak satın almaktı. İsrail’in kurulduğu 1948’e kadar, İngiliz manda yönetiminde de bölgede Siyonistlerin resmi yerel yönetimi olarak faaliyet gösterdi.

[3] Prof. Ariel Wohl, 1996, Bir gazete okuyun ve dahası, gazetede eleştirel okuma, Sansür türleri

 

[4] Moshe Negvi, "The Military Censor: Abstract" 2011-02-18 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Amalnet, 1994 (İbranice kaynak silindi)

[5] RSF, 2023, İsrail medyası, basın özgürlüğünü tehdit eden bir hükümetin iktidara gelmesinin ardından istikrarsızlaştı.

[6] Haggey Matar, 15 Mart 2019, Sansürde artış: İsrail 2018'de günde ortalama bir haberi sansürledi

[7] Wikipedia, Otobüs 300

[8] The Guardian, 12 Mart 2005, BBC İsrail'den özür diledi

[9] Haaretz, 4 Şubat 2016, Gili Cohen; İsrail'in Askeri Sansürü Düzinelerce Blog Yazarını, Facebook Sayfasını Ele Geçirdi

[10] Middle East Eye, 21 Mayıs 2021, İsrail-Filistin: Sosyal medya nasıl kullanıldı ve kötüye kullanıldı?

[11] x platformu, 15 Eylül 2023, “İsrail Başsavcılığı'nın hesabımın kapatılması için Twitter yönetimine talepte bulunduğu öğrendim”

[12] HaberZen, 26 Eylül 2023, İsrail Gazze Savaşı: Gazetecilere Sansür Uygulanacak

[13] Big News Network, 29 Kasım 2023, Basın, Gazze'deki savaşı haber yapmak için eşi benzeri görülmemiş bir bedel ödüyor

[14] Thıerry Meyssan, 17 Ekim 2023, İsrail askeri sansürü gerçeği sizden saklıyor

[15]  Electronic Intifada, 16 Ekim 2023, Israeli forces shot their own civilians, kibbutz survivor says 

[16] Haaretz, 11 Aralık 2023, IDF, 1 Ekim'den bu yana 593.7 kişinin yaralandığını bildirdi, ancak hastane verileri çok daha yüksek

[17] YDH, 11 Aralık 2023, İsrailli yetkili: Her saat bir asker gömüyoruz