New York Times gazetesi yazarı Thomas Friedman, Amerikan Başkanı Joe Biden’a İsril rejiminin güvenliği için doktrin önerdi.
YDH- Thomas Friedman, The New York Times’taki yazısında, Amerikan Başkanı Joe Biden’ın İran, İsrail ve bölgeyi kapsayan çok cepheli savaşa yönelik stratejisinin ortaya çıktığından bahsederek bundan ‘Biden Doktrini’ diye söz etti.
Aksa Tufanı sonrası ortaya çıkan çok cepheli bölgesel savaşın yarattığı tehlikeye dikkat çeken Friedman, Biden Doktrini’nin başarısız olması halinde, bölgedeki krizin İran'ı güçlendireceğini, İsrail'i izole edeceğini ve Amerika'nın oradaki olayları daha iyi yönde etkileme yeteneğini paramparça edeceğini öne sürdü.
‘Biden Doktrini'nin başarılı olması için üç yol bulunduğunu belirten Fridman, bunları, bölgedeki Direniş Ekseni güçlerine kapsamlı saldırılar, iki devletli çözümü teşvik etmek ve Arap rejimlerinin İsrail’le normalleşmesini sağlamak olarak açıklıyor.
Bölgedeki Direniş Ekseni güçlerinden “İran’ın vekilleri” diye söz eden Friedman, Irak İslami Direnişi’nin Ürdün Suriye sınırındaki Amerikan üssüne yaptığı ve çok sayıda Amerikan askerinin öldüğü saldırıya cevap olarak Amerika’nın bölgedeki Direniş Ekseni bileşenlerine kapsamlı saldırılar yapması gerektiğini belirtti.
İsrail rejimi, Aksa Tufanı operasyonu sonrasındaki büyük iddialarına rağmen savaş yoluyla direniş tarafından tutuklanan İsraillileri kurtaramadı ve Gazze’de öngördüğü yeni siyasi düzeni de kuramadı.
Öte yandan Hizbullah’ın operasyonları sebebiyle Lübnan sınırındaki yerleşimlerde yaşayan on binlerce İsrailli iç kesimlere göç etmek zorunda kaldı. Bu bölgelerdeki ekonomik hayat durdu.
Yemen’in operasyonları sebebiyle ticari hayatı ağır bir darbe alan İsrail rejimi Eylat limanını kapatmak zorunda kaldı.
Uluslararası Adalet Divanı’nın Gazze’de soykırım yaptığı suçlamasıyla tedbir kararına maruz kalan İsrail rejimi bölgede de yalnızlaşmaya başladı.
Thomas Firedman, yazısında bu şartlara değinmemiş olmakla birlikte Amerikan rejiminin İsrail’i bölgesel yalnızlıktan kurtarmak için Filistin devletini teşvik etmeye yönelik benzeri görülmemiş bir diplomatik girişim başlatacağını öne sürdü.
Friedman’ın yazısına göre Amerika’nın İsrail rejimini kalıcı olarak yalnızlıktan kurtarıp bölgedeki varlığını garanti etmek için başlatacağı diplomatik girişimin iki ayağı olacak.
Friedman, bunlardan ilkini ‘iki devletli çözüm’ çerçevesinde Filistinlilerin bir devlete kavuşturtulması ikincisini ise Arap rejimlerinin İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesinin sağlanması olarak ortaya koydu.
Ancak Biden Doktrini’ne göre Amerikan rejiminin iki devletli çözüm çerçevesinde tanımayı öngördüğü Filistin devletinin ordusu olmayacak, dolayısıyla tam olarak İsrail rejiminin kontrolü altında bulunacak.
Friedman’ın yazısına göre Biden doktrininin üçüncü ayağı ise “askerden arındırılmış” yani dolayısıyla İsrail rejiminin tam kontrolünde olan bir Filistin devleti karşılığında Arap rejimlerinin de İsrail’le ilişkilerini normalleştirmesini öngörüyor.
Friedman, Biden’ın bunu başarması halinde ‘Biden Doktrini’nin, “1979 Camp David anlaşmasından bu yana bölgedeki en büyük stratejik yeniden düzenleme” olabileceğini öne sürdü.
‘Biden Doktrini’nin başarıya ulaşması için “üç yolun” birbirine bağlanması gerektiğini belirten Amerikalı Siyonist yazar, “İran'ın Hamas, Hizbullah, Husiler ve Irak'taki Şii milisler gibi vekil güçler aracılığıyla hareket ederek bizi bölgeden çıkarmaya, İsrail'i yok olmaya ve Arap müttefiklerimizi sindirmeye çalışmasına artık izin veremeyeceğimizin farkında olması gerektiğini belirtti.
Bölgedeki Direniş Ekseni güçlerinin Amerika’nın bölgedeki işgal ve yağma düzenine son vermek için yaptığı operasyonları karşısında “Tahran kaygısızca arkasına yaslanıp, hiçbir bedel ödemiyor” dedi.
Thomas Friedman, yazısında eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın danışmanlığını da yapmış olan Nadir Musevizade adlı bir İranlının görüşlerine de yer verdi.
Nadir Musevizade, İran’ın bölgedeki müttefiklerine karşı askeri adımlar atarken aynı zamanda “askerden arındırılmış bir Filistin devletinin temellerini atmak için benzeri görülmemiş bir girişim” başlatılması gerektiğini belirtiyor ve bu üç yolun başarılı olması için diğerine ihtiyacının olduğunu vurgulayarak şunları söylüyor:
“Her parça diğerini güçlendiriyor ve haklı çıkarıyor. İran'a ve onun vekillerine karşı gelişmiş ve sürekli bir şekilde geri adım atmak, İsrail'in ve Arap müttefiklerimizin güvenliğini güçlendirecektir. Bunu ABD'nin Filistin devletine yönelik özgün ve cesur kararlılığıyla birleştirmek, bize İran'a ve en etkili olmamız gereken müttefiklere karşı harekete geçme meşruiyetini veriyor. Bu aynı zamanda İran'ı askeri ve siyasi açıdan da izole ediyor."
Friedman, yazısının sonunda İsrail rejiminin başlangıçtaki tüm iddialarına rağmen üç cephede de savaşı kaybettiğini itiraf ederek şunları yazdı:
“İsrail şu anda üç cephede kaybediyor. Gazze konusundaki anlatı savaşını kaybetti: Her ne kadar Hamas İsraillileri öldürse ve tecavüz etse de, Gazze'deki Hamas savaşçılarının kökünü kazımaya çalışırken sebep olduğu sivil kayıpları nedeniyle Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanı'nın önüne çıkarılan İsrail oldu.
Uzun vadede aşırı yayılmadan İsrail'i güvende tutma yeteneğini kaybediyor; İsrail'in geri çekilebilmesi için Gazze'yi etkili bir şekilde yönetecek Hamas dışı meşru bir Filistinli ortağın nasıl bulunacağına dair herhangi bir plan olmadan işgal ediyor.
Bölgesel istikrar cephesinde de kaybediyor: İsrail şu anda İran'ın Hamas, Hizbullah, Husiler ve Irak'taki Şii milislerin gerçekleştirdiği dört cepheden saldırısının hedefi; ancak bu savaşı kazanmak için ihtiyaç duyduğu Arap veya NATO müttefiklerini oluşturamıyor. Çünkü güvenilir, meşru bir Filistinli ortak yetiştirmek için her şeyi yapmayı reddediyor.”