İsrail istihbaratçılarının 7 Ekim anlatısı

img
İsrail istihbaratçılarının 7 Ekim anlatısı YDH

Benyamin Netanyahu yanlısı Israel Hayom gazetesi, rejimin askeri ve istihbarat yetkililerinin 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonuna ilişkin anlatısını nakletti.




YDH- Benyamin Netanyahu yanlısı Israel Hayom gazetesi, rejimin askeri ve istihbarat yetkililerinin 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonuna ilişkin anlatısını nakletti. 

Yazıda 7 Ekim’deki Aksa Tufanı operasyonu konusundaki sorunun istihbarat yokluğundan değil, istihbaratın doğru analiz edilememesinden kaynaklandığı öne sürülüyor. Bu arada Hamas’ın istihbarat alanındaki üstünlüğü de itiraf ediliyor.  

The signs were there: How the brightest minds failed to sound the alarm on the night of Oct. 7başlığıyla yayımlanan yazıyı Keda Bakış çevirdi.

***

Şin Bet, Genelkurmay, Askeri İstihbarat ve Güney Komutanlığı'ndan 7 Ekim'deki istihbarat durumunu anlamaya çalışan mevcut ve eski yetkililer, o kritik saatlerde yaşanan önemli olaylara ilişkin yorumlarını ve ‘kader’ kelimesiyle tanımlanamayacak vahameti anlatıyorlar.  

İsrail Güvenlik Ajansı'nın (Shin Bet) SIGINT sistemleri 6 Ekim günü geç saatlerde aktifleşirken İsrail ağlarında çalışan düzinelerce SIM kart eşzamanlı olarak Gazze Şeridi'nde devreye girmişti.  

Bu tür bir olayın ilk örneği değildi. Şin Bet 2022 Hamursuz Bayramı da dahil olmak üzere birçok kez benzer durumlarla karşılaşmıştı. Bu olaylar hem teşkilat hem de İsrail ordusu tarafından Hamas'ın bir eğitim tatbikatı olarak algılanmıştı. 

Önceki vakaların hiçbirinde SIM kartlar aktive edildikten sonra İsrail'e sızma çabası olmamıştı. Üst düzey bir subay bu durumu "ya Hamas tatbikat yaptı, ya da İsrail ordusu" şeklinde yorumlamıştı.  

Hamas'ın İsrail SIM kartlarının Gazze'de bulunması tesadüfi değildi. Terör örgütünün bu kartları kullanması, son iki yılda geliştirilen işgal planının stratejik bir bileşeniydi. Hamas, İsrail topraklarına yapılacak derin bir saldırı sırasında yerel SIM kartların örgüt üyeleri arasında en etkili iletişim yöntemi olacağı inancıyla hareket ediyordu. 

Hamas militanları yerel SIM kartları kullanarak sadece telefon görüşmeleri yapmak ve WhatsApp mesajları göndermekle kalmıyor, aynı zamanda internete bağlanarak İsrailli sivillere ve askerlere karşı işledikleri şiddetli eylemleri daha geniş Müslüman dünyasına canlı olarak yayınlayabiliyordu.  

Şin Bet SIM kartları yakından izledi ve mühim bir istihbarat kaynağı olarak gördü. Aktif olmadıklarında takip edilemiyorlardı, ancak aktif hale getirildiklerinde hemen radara yakalanıyorlardı. 

Şin Bet bu görevi İsrail hücresel ağlarını izleme sorumluluğunun bir parçası olarak üstlendi. Öte yandan Askeri İstihbarat, İsrail ordusu İsrail vatandaşları hakkında istihbarat toplayamaz olduğundan bu işe karışmaktan kaçındı. 

Şin Bet'in SIM kartlardan haberdar olmasına rağmen, bunları Hamas'ın büyük planıyla, ‘Kanlı Cumartesi’nin arkasındaki beyin olan Yahya Sinvar'ın deyimiyle ‘Büyük Sefer’ ile ilişkilendirmesi gerekmiyordu. 

İsrail'deki hakim varsayım, SIM kartların daha sınırlı bir operasyona yönelik olduğu yönündeydi: Sadece 10-20 teröristten oluşan bir avuç küçük grup, belirlenen birkaç noktadan İsrail sınırlarını ihlal etmeye çalışacaktı. Sonra 7 Ekim sabahı geldi.  

Şin Bet, Genelkurmay, Askeri İstihbarat ve Güney Komutanlığı'ndan - 7 Ekim'deki istihbaratın deşifre edilmesinde rol oynayan dört kurum - mevcut ve eski yetkililerle yapılan görüşmeler, o gecenin sadece ‘kader’ olarak tanımlanabilecek kilit olaylarına ışık tutuyor. Bu konuşmalar, her iki tarafın anlatımlarındaki önemli tutarsızlıkların ve çelişkili anlatımların altını çizmektedir.   

Çelişkili raporlar, İsrail ordusunun 7 Ekim olaylarıyla ilgili henüz kapsamlı bir soruşturma yürütmediğini ve o geceyi, hikayenin basına sızan parçalarıyla bir ‘Rashomon’a[1] dönüştürdüğünü vurguluyor. Hem İsrail ordusu hem de Şin Bet durumun karmaşıklığını kabul ediyor.  

Şin Bet, Genelkurmay, Askeri İstihbarat ve Güney Komutanlığı'ndan 7 Ekim'deki istihbarat durumunu anlamaya çalışan mevcut ve eski yetkililer, o kritik saatlerde yaşanan önemli olaylara ilişkin yorumlarını ve ‘kader’ kelimesiyle tanımlanamayacak vahametin üzerine konuştular. 

Bu konuşmalar, taraflarca sunulan versiyonlardaki temel farklılıkları ve çelişkili anlatıları ortaya koymaktadır. Çelişkili açıklamalar, İsrail ordusunun 7 Ekim olaylarını henüz soruşturmadığının ve bu nedenle o gece yaşananların, bazı bölümleri medyaya yansıyan bir "Rashomon"a döndüğünün altını çiziyor. 

Hem İsrail ordusu hem de Şin Bet, mevzuların sorunlu doğasının farkında.  Ancak tüm tarafların mutabakat sağladığı nokta da şu: 7 Ekim gecesi İsrail ordusu ve Şin Bet'in gözleri kör olmuştu. O kritik saatlerde yapılan en sıkı istihbarat değerlendirmeleri Hamas'ın planladıklarının ve uyguladıklarının çok küçük bir kısmını bile öngörmeye yetmedi. 

“Gerçek niyetlerinin sadece yüzde beşini bilseydik hepsini darmadağın ederdik.” diyor bir yetkili. Biz de burada bir felaketin anatomisini çiziyoruz. 

Hakim varsayım 

Kuşkusuz Gazze'de İsrail SIM kartlarının aktif hale gelmesi Şin Bet şefi Ronen Bar'ı hızla örgütün Tel Aviv'deki merkezine gitmeye ve bütün gece orada kalmaya sevk etti. 

Eski Şin Bet şefi Jacob Peri, "Şin Bet başkanının gece yarısı her şeyi bırakıp acele etmesi, alınan istihbaratın aciliyetini gösteriyor" dedi. Bar, Şin Bet'in güney bölümünün başkanına danıştı ve İsrail ordusunun Güney Komutanlığını bilgilendirdi, o da Gazze bölümünü bilgilendirdi. 

Konuya aşina bir kaynak “Hem Şin Bet hem de [askeri] komutanlık içinde bir telaş duygusu vardı” dedi. Şin Bet'ten gelen uyarılar ciddiye alındı ve Güney Komutanlığı'nın başı Tümgeneral Yaron Finkelman'ın Yesud HaMa'ala'daki aile tatilini bırakıp Beerşeba'daki Güney Komutanlığı karargahına gitmesine neden oldu. 

Gece boyunca Komutanlığın kurmay subaylarının çoğu da geldi. Askeri İstihbarat, Şin Bet ve Güney Komutanlığı arasında istihbarat tablosunu analiz etmek üzere çeşitli görüşmeler yapıldı. 

İsrail ordusu Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi de bilgilendirildi. Ancak saha seviyesinde kuvvetler bilgilendirilmedi ve sektör yüksek alarm durumuna geçirilmedi. Herkes hala gözlem ve beklenti halindeydi. Şin Bet ve İsrail ordusundan istihbarat yetkilileri Hamas'ın niyetini anlamak için bayağı bir uğraştı. Ancak, aktif hale getirilmiş SIM kartlar dışında, yakın bir saldırıya işaret eden başka önemli bir işaret yoktu. 

Gazze Bölümü'nün gözcüleri çitin ötesinde herhangi bir şüpheli hareket gözlemlemedi. Başlangıçta bunun daha önce de olduğu gibi sadece bir tatbikat olduğu düşünüldü. Bununla birlikte Şin Bet, muhtemelen SIM kartların yerleştirilmesinden sorumlu oldukları ve değerli bilgiler elde etmek için küçük bir şans gördükleri için istihbaratla ilgilendi.

Şin Bet uyarıyı olağan kanallar aracılığıyla Askeri İstihbarat'a ilettiğinde aldığı yanıt şaşırtıcı derecede cansızdı. Güney Komutanlığı'ndaki kaynaklar, Askeri İstihbarat'ın uyarıyı aldıktan sonra fazla endişe göstermediğini ve çok az harekete geçtiğini açıkladı. 

Bir ordu kaynağı "Askeri istihbarat ortalarda yoktu" diyor. "Şin Bet direktörü ve Güney Komutanlığı başkanı aktif olarak olaya dahil olurken, Askeri İstihbarat kayıtsız kaldı. Bunu bir tatbikat olarak görmezden geldiler ve bize normal operasyonlara devam etmemizi söylediler."

Kaynak, Askeri İstihbarat'ın o gece durumu doğru değerlendirmiş olması halinde sonucun farklı olabileceğini öne sürüyor. "Bir durumu değerlendirmek, farklı taraflar arasında bir toplantı ve konuşmadan daha fazlasını içerir," diye açıklıyor. "İnsanların iletişim kurmasını, bilgi toplamasını, telefon görüşmeleri yapmasını ve noktaları birleştirmesini gerektirir. Ancak Askeri İstihbarat gece boyunca durumun doğru bir değerlendirmesini bile yapamadı."

Gazze Şeridi'ne yakın olmasına rağmen, Askeri İstihbarat'ın saygın sinyal istihbarat bölümü Birim 8200'ün merkezi dinleme noktası bile o kritik saatlerde sakin görünüyordu. Tatil arifesinde gece vardiyasının hafif personeline rağmen fazladan personel çağrılmadı.

Yakın zamanda o gece yaşananlar hakkında bilgi alan eski bir ‘Birim 8200’ yetkilisine göre, birimdeki bireyler birbirleriyle telefonla iletişim kurmuş ve bilgi paylaşımında bulunmuş; ancak alarm seviyesini de yükseltmemişlerdir. 

Ancak bir İsrail ordusu kaynağına göre Askeri İstihbarat, Araştırma Bölümü ve Birim 8200'ün de dahil olduğu orta düzey bir durum değerlendirmesi yapmıştır. Askeri İstihbarat'tan bir kaynak da bunu doğruladı ve ‘lakayt’ bir tepki hali iddialarını reddetti.

Kaynak, Birim 8200'ün gelişen olayları aktif bir şekilde anlamaya çalıştığını ve bazı şüpheli göstergeler tespit ettiğini belirtti. Bununla birlikte o gece, o sırada Eylat'ta tatilde olan Askeri İstihbarat Başkanı Tümgeneral Aharon Haliva'nın önderliğinde kapsamlı bir değerlendirme yapılmamıştır. 

Birim 8200 alarm seviyelerini yükseltmiş ve bazı şüpheli işaretler tespit etmiş olsa da, tüm İstihbarat Direktörlüğü ile birlikte Hamas'ın gerçek ve yakın saldırı niyetlerini gösteren değerli bir istihbarat sağlayamamıştır. 

Şin Bet de bu tür bir istihbaratı tespit etmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Gecenin ilk saatlerinde Askeri İstihbarat, Güney Komutanlığı ve Şin Bet hala bunun bir tatbikat olduğuna inanıyordu. 

Bazı subaylar Hamas'ın İsrail topraklarına "bir ya da iki güzergahtan" sınırlı bir sızma planlamış olma ihtimalini tartışıyordu. Askeri bir kaynağa göre Şin Bet bunu belgelemiş bile. Genel kanı, herhangi bir sızma planlanmışsa bunun o gece değil, en erken ertesi sabah ya da ertesi gün ortalarında filan gerçekleşeceği yönündeydi. 

Üst düzey bir askeri yetkili şöyle diyor: "Ortak kanı bunun bir tatbikat olduğu yönündeydi, daha katı bir yorum ise bir sızma olduğu yönündeydi." Bir başka üst düzey askeri yetkili ise hakim varsayımın "sınırlı bir saldırı" planlandığı yönünde olduğunu dile getiriyor. 

Bir İsrail ordusu kaynağı gece boyunca “havada bir şeyler olduğunu” söylüyor. Yetkili, “İlk başta herkes bir tatbikattan bahsediyordu, sonra sınırlı bir sızmadan bahsettik; ama en çılgın hayal gücümüzde bile, hiçbirimiz o gece otuz farklı noktadan 3 bin teröristin sızacağını hayal edemezdik.” diyor. 

Güney Komutanlığı gece boyunca Askeri İstihbarat'tan, özellikle de ‘Birim 8200'den bir güncelleme bekledi. Eğer 8200 o gece alarm seviyesini yükseltseydi ne keşfedecekti? Ordu, 7 Ekim'deki başarısızlıklara ilişkin soruşturmalarla beklemeye karar verirken, genelkurmay başkanı savaş sırasında sistemin ‘saptırılmasını’ önlemek için bazı birimlerde belirli kontrollere izin verdi. 

Bu testlerin amacı, özellikle teknolojik sistemlerdeki arızaları tespit etmek ve böylece özellikle kuzey sahası söz konusu olduğunda tekrarlanmamalarını ve savaş çabalarına zarar vermemelerini sağlamaktır. ‘Birim 8200’, ordunun ‘öğrenme ve denetleme’ süreci olarak tanımladığı bir inceleme yapmasına izin verilen birimlerden biriydi. 

‘Birim 8200’ komutanı Tuğgeneral Y., birliğin eski komutanı Tuğgeneral Danny Harari'yi soruşturma ekibinin başına atadı. Birim 8200'deki tüm kıdemli subaylar bir soruşturma ekibinin kurulmasından haberdar edilmedi ve bunu ancak ekip kurulduktan sonra öğrendi.

Askeri kaynaklar, ‘Birim 8200'deki soruşturmanın, gerçek zamanlı olarak deşifre edilmeleri halinde istihbarat resmini değiştirebilecek bazı göstergeleri ortaya çıkardığını söylüyor. Soruşturmanın sonuçları henüz Askeri İstihbarat Başkanı'na ya da Genelkurmay Başkanı'na sunulmadı. 

Bir saldırı ya da kaçırma girişimi  

Görünüşe göre olaya dahil olan üç kurum arasında en sessiz olanı Askeri İstihbarat'tı. MI başkan yardımcısı ancak saat 03:21'de Haliva'yı arayarak alarm konusunda bilgilendirdi. Haliva'ya yakın kaynaklar, güneydeki şüpheli işaretlerin yanı sıra "diğer yöne işaret eden işaretler" hakkında da bilgi aldığını ve sabah yeni bilgiler almak istediğini söyledi ve Şin Bet kararlı bir şekilde harekete geçti. 

Bir noktada Hamas'ın bir tatbikat yapmadığı, bir saldırı düzenlemek ya da rehine almak için sızma hazırlığında olduğu ihtimali giderek daha fazla konuşulmaya başlandı. 7 Ekim gece saat 3'ten kısa bir süre sonra Şin Bet'in üst kademeleri, güney bölümünden çok sayıda subayı evlerinden çağırmaya ve aynı zamanda Şin Bet'in son aylarda ünlenen operasyon biriminin kod adı olan ‘Tequila’ ekibini sahaya göndermeye karar verdi.  

7 Ekim'in erken saatlerinde çağrılan Tequila ekibinin daha fazla istihbarat toplaması gerekiyordu; belirli terörist hücreleri yakalamak değil, daha derin bir istihbarat resmi elde etmesi gerekiyordu; ancak Şin Bet, ekibin Şin Bet operasyon biriminden ve polis terörle mücadele birimi Yamam'dan ajanlardan oluştuğunu ve teröristleri yakalama kabiliyetine sahip olduğunu söylüyor. 

Teşkilat, ‘Tequila’ timini göreve çağırma kararını, sınır ötesi sızma ihtimaline karşı hazırlık yapıldığının bir kanıtı olarak sunuyor. Ekip sabah saat 4:00 sularında göreve çağrıldı ve saldırı başlamadan hemen önce Gazze'ye ulaştı. Çatışmalarda yer aldı ve ekibin birkaç üyesi öldürüldü.  

Askeri İstihbarat'ın eski başkanlarından Tümgeneral Uri Sagi, Şin Bet ile Askeri İstihbarat arasında o gece yaşanan olayların görülme ve ele alınma biçimindeki farklılıkların Gazze Şeridi'ni çevreleyen istihbarat kaosunun bir belirtisi olduğunu söylüyor. "Son yıllarda Askeri  İstihbarat yavaş yavaş Gazze'den taşındı ve Şin Bet orayı devraldı" diyor. "Yetkinin kimde olduğunun, sistemin kimin tarafından yürütüleceğinin belli olmadığı bir durum söz konusu olduğunda işler arapsaçına dönüyor. Gerçek şu ki, Şin Bet başkanı karargaha giderken Haliva Eilat'tan Kirya'daki [Tel Aviv'deki İsrail ordu karargahı] "çukura" [İsrail ordusunun yeraltı komuta ve kontrol merkezi] dönmenin yeterince önemli olduğunu düşünmedi. Ancak Şin Bet başkanı Haliva'ya ne yapması gerektiğini söyleyemezsin, bu yüzden de işler arapsaçına döner.” diyor. 

Sagi'ye göre, Gazze Şeridi'nin sorumluluğunun Şin Bet'e devredilmesi, sektörden sorumlu istihbarat personelinin konuştuğu dili de değiştirdi. "Şin Bet terörizme odaklanmış bir örgüt," diye açıklıyor Sagi. “Askeri İstihbaratın konuştuğu dil olan savaştan değil, 'sızmalardan', 'terörist saldırılardan' anlar ancak.”diyor. 

"Genelkurmay başkanını boşu boşuna uyandırmazsınız" 

 Daha önce de belirtildiği gibi, Şin Bet'in sınırdan sızmaya yönelik gerçek bir niyet olabileceğine dair ciddi işaretler vermeye başladığı gece 03:30 sularında Feldman Halevi'yi bir telefonla uyandırdı. 

Eski İsrail ordusu Genelkurmay Başkanı Moshe Ya'alon'un büro şefi olarak görev yapan Tuğgeneral Amir Avivi, "Genelkurmay Başkanı gece kalkıyorsa, bunun nedeni bir uçurumun eşiğinde olmamızdır," diyor. "Genelkurmay başkanını boş yere uyandırmazsınız.” diye ekliyor.

Bir başka eski bir İsrail ordusu Genelkurmay Başkanı da o gece Halevi'nin evinde telefonu açan kişinin büyük olasılıkla Genelkurmay Başkanı'nın eşi olduğunu söyledi. Eski Korgeneral, "Sizi temin ederim ki Genelkurmay Başkanı telefon çaldığında uyanmaz, çok derin uyur" dedi. 

Halevi'yi kimin uyandırdığından bağımsız olarak, Feldman bilgilendirmesine başlamadan önce, dikkatini gerektiren bir istihbarat almak üzere olduğunu hemen anlayan Halevi, Feldman'dan durmasını ve birkaç dakika içinde bir konferans görüşmesi ayarlamasını istedi. Halevi görüşmeye kimin katılmasını istediğini belirtmedi. 

Ordunun en üst düzey generalinin de katıldığı bu tür acil istişareler İsrail ordusunda ‘Genelkurmay Başkanı durum değerlendirmesi’ olarak bilinir. Bu tür düzinelerce konferans görüşmesine katılmış eski bir üst düzey subay, "Genelkurmay Başkanı'nın katkısını gerektiren bir istihbarat raporu alındığında, bürosu katılımcıları değerlendirmeye katılmaya davet eder" diyor. Her katılımcıya bir kodla birlikte araması için bir numara verilir. Belirlenen saatten birkaç dakika önce şifreli bir telefondan aranıyor, kod giriliyor ve isim veriliyor. "Genelkurmay başkanı telefona bağlandığında, büro başkanı katılımcıları takdim eder ve değerlendirme başlar. Her katılımcı sırayla konuşur ve sonunda genelkurmay başkanı özetini verir. Bu tür görüşmeler duruma göre bir saat ya da sadece 15 dakika sürebilir.

Konuşma şifreli askeri cep telefonları kullanılarak gerçekleştirilir. Bu telefonları kullanma deneyimi olan kişilere göre telefonlar her zaman iyi çalışmıyor ve aktive edilip açılması zaman alabiliyor. 

Ordunun, genelkurmay başkanı ile durum değerlendirmesine kimlerin katılacağına dair bir protokolü vardır. Daha önce de belirtildiği gibi, Halevi bu protokole uygun olarak görüşmeye katılmasını istediği subayların ismini vermemiş ve aramayı büro şefine bırakmıştır. Bilinmeyen bir nedenle Askeri İstihbarat Haliva'yı davet etmedi; üst düzey İsrail ordu yetkilileri bunun ileride araştırılacağını söylüyor.  

Sonuçta Genelkurmay Başkanı Halevi'nin yanı sıra durum değerlendirmesine katılan diğer isimler Güney Komutanı Tümgeneral Finkelman ve Operasyonlar Direktörlüğü Başkanı Tümgeneral Oded Basiuk oldu. 

Ayrıntıları bilen bir kaynağa göre Halevi görüşme sırasında neden Askeri İstihbarat yetkilisinin hatta olmadığını sormuş ancak bir MI [askeri istihbarat] temsilcisinin hazır bulunması konusunda ısrarcı olmamış. Halevi'nin anlayışına göre görüşmedeki konuşmacılar Askeri İstihbarat ile yapılan istişarelerin ardından Askeri İstihbarat'ın pozisyonunu ifade ediyorlardı. 

Görüşme sırasında konuşmanın çoğunu Finkelman yaptı. Halevi ve Basiuk'a ayrıntıları anlattı ve ikilemlerin altını çizdi: İstihbarat kurumu Hamas'ın bir tatbikat yaptığına inanıyordu, ancak daha katı yorum, yakın bir zaman diliminde olmasa da nokta atışı bir sızma gerçekleştirme niyeti olduğunu savunuyor. 

Halevi ile yapılan konferans görüşmesi 3:30 ile 4:00 arasında gerçekleşmiş ve on beş dakikadan fazla sürmediği düşünülmektedir. Bu kısa görüşmenin Genelkurmay Başkanı'nın ofisindeki deftere kaydedildiğini varsaymak mantıklıdır. Savaşla ilgili bir soruşturma komisyonu kurulduğunda, araştırmak istediği ana konulardan biri bu olacaktır. Şu ana kadar telefon görüşmesine ilişkin herhangi bir bilgilendirme yapılmadı. 

Askeri bir kaynağa göre, Genelkurmay Başkanı ve telefon görüşmesindeki diğer subaylar ‘endişelerini’ dile getirmişler ve denizde, havada ve karada yapılacak eylemler için talimatlar ve vurgular yapılmış, ayrıca bir sızma olasılığına karşı "hem askeri hem de istihbari hazırlık" yapıldığından emin olunması talimatı verilmiştir. 

Bir kaynağa göre, Binbaşı General Finkelman genelkurmay başkanını temel gerçeklerle ilgili olarak bilgilendirmiş ancak yine de "'helikopterlerin havalanması' çağrısında bulunmamıştır. Telefondaki şeytanın avukatı o değildi çünkü. Durum değerlendirmesi sırasında görüşmeye katılan üç kişinin, Hamas'ın binlerce teröristle bir işgal başlatmanın eşiğinde olduğunu tahmin edemeyecekleri yönünde yaygın bir konsensüs var. 

Konuşmanın ayrıntılarına hakim bir kaynağa göre, genelkurmay başkanı, operasyonlar müdürlüğü başkanı ve Güney Komutanlığı başkanı gibi katılımcıların hiçbiri, kendisinin hazırladığı ‘Eriha Duvarları’ sunumundan haberdar değildi. 

Gazze Tümeni, V. ve Birim 8200'den Astsubay'ın uyarılarından da haberdar değillerdi. Bu belgelerin her ikisi de geniş çaplı bir işgal konusunda uyarıda bulunuyordu. Askeri İstihbarat'tan eski bir kıdemli subay, "Şartlar göz önüne alındığında, bağlamdan yoksun ve yalnızca belirsiz göstergeler içeren bir olayın ciddi şüphelere yol açmaması anlaşılabilir bir durumdur" diye açıklıyor. 

"Bir örnek vereyim: Hiç kimse iki hafta içinde bir Rus denizaltı filosunun Tel Aviv açıklarına konuşlanıp nükleer saldırı başlatacağını düşünmez. Hatta o an size Tel Aviv açıklarında iki Rus denizaltısını göstersem bile şu anda Tel Aviv'i boşaltmazsınız. Ancak böyle bir planın farkında olsaydınız o zaman tespit edilen her denizaltı büyük bir alarmı tetiklerdi. Sorun bu trajik geceden beri vardı zaten; özellikle üst düzey askeri yetkililerin bu plandan haberi yoktu yani Hamas'ın planlarını idrak edemezlerdi.’’ diyor.  

Büro başkanları kararı verdi 

Askeri İstihbarat Başkanı Haliva, Hamas'ın işgal ve katliam planlarına ilişkin istihbarat materyallerinden haberdar olmuş olabilir. Raporlar onun "Eriha Duvarları" dosyası ve Birim 8200'den Astsubay V.'nin e-postaları hakkında bilgi sahibi olduğunu öne sürüyor. Ancak bazı kaynaklar da Haliva'nın V.'nin e-postalarından haberi olmadığını söylüyor. Her iki durumda da Haliva görüşmede değildi. 

O gece Genelkurmay Başkanlığı'ndaki bariz aciliyete rağmen, bazı nedenlerden dolayı iki yetkili durum değerlendirmesine davet edilmedi: Haliva ve Hava Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Tomer Bar. Görüşmede Askeri İstihbarat veya Hava Kuvvetlerinden herhangi bir memur yoktu. 

Üst düzey bir askeri yetkiliye göre, askeri istihbarat ve hava kuvvetleri komutanlarının bulunması konusunda ısrar etmeme kararı ilgili büro şefleri tarafından alındı. Brik. Ya'alon bürosunun eski başkanı Orgeneral Avivi, konuşmanın odağının istihbarat olması durumunda toplanmanın olağandışı olduğu yönündeki görüşünü ifade etti. 

Çağrıya Askeri İstihbarat Başkanı ve Araştırma Dairesi Başkanının da dahil olması gerektiğini vurguladı. Birim 8200'den eski bir kıdemli subay, gece boyunca Askeri İstihbarat personelinin yokluğunu ve genelkurmay bürosuyla iletişim eksikliğini skandal olarak nitelendirerek eleştirdi. 

Haliva'nın arkadaşları, görüşmede hazır bulunsaydı bile bunun bir fark yaratmayacağını öne sürüyor. “Görüşmede olsaydı hiçbir değişiklik olmayacaktı” diye düşünen içlerinden biri “Eğer görüşmede olsaydı, değerlendirmesinde bunun bir Hamas tatbikatı olduğunu söylerdi" dedi. 

Hava kuvvetleri komutanı ise, ordu protokolüne göre istihbarat konularıyla ilgili durum değerlendirmelerine katılmakla yükümlü değil, yalnızca saldırılarla ilgili değerlendirmelere katılmak zorunda.  

Başbakan Binyamin Netanyahu'ya da çağrıyla ilgili bilgi verilmedi. Askeri sekreteri Tümgeneral Avi Gil'in ancak sabah 6:15 civarında haberi oldu onun da Netanyahu'yu uyandırmaya vakti olmadı ve Netanyahu ancak sabah 6:29'da saldırı başladığında bilgi sahibi olabildi.  

Devrimci Gençlik 

Netanyahu'nun çağrıdan haberi yoktu ancak geçmişte yaptığı tercihler, Genelkurmay Başkanı Halevi'nin sabah saat 4'te yaptığı durum değerlendirmesi sonrasında verilen nihai kararı etkiledi. Devam eden çatışmaya giden aylarda Gazze sınır çiti boyunca patlak veren gösteriler Yahudi Bayramı sırasında doruğa ulaştı. 

Bu gösteriler, o dönemde İsrail'e yabancı olan ve ‘Devrimci Gençlik’ olarak bilinen bir örgüt tarafından kışkırtılmıştı. Bir savunma yetkilisi, "Bu örgütün ne istediğini anlayamadık" diyor. “Önce güvenlik mahkumlarından, sonra çalışma izinlerinden bahsettiler. Bağlamlar arası kopukluk vardı.”

Üst düzey güvenlik yetkilileri ve siyasi liderlik, başlangıçta Gazze protestolarının ardındaki örgütün nedenleri karşısında şaşkına dönmüştü. Grubun güvenlik mahkûmlarından çalışma izinlerine odaklanması bağlantısız ve kafa karıştırıcı görünüyordu. En sonunda anlaşıldı ki, ‘Devrimci Gençlik’ ile Hamas liderliği arasındaki gerçek bir bağlantı vardı. 

Sınırdaki protestoların, 7 Ekim'deki saldırı ve sınır bariyerlerinin çitlerini aşma planları öncesinde İsrail Silahlı Kuvvetleri'ni rehavete sürüklemek için aldatıcı bir taktik olduğu ortaya çıktı. 

Tişri tatilleri sırasında Gazze protestolarıyla ilgili endişeler dile getirildi, ancak dikkatler öncelikle İran'ın nükleer programıyla mücadeleye, Suriye ve Lübnan'daki çatışmaları yönetmeye ve Batı Şeria'da artan terör faaliyetlerine odaklandı. 

Sınır protestolarını bastırma ve Gazze'de sükuneti yeniden tesis etme stratejisi şöyle işlerdi: Gazzelilere daha fazla çalışma izni verilmesi, balıkçılık alanlarının ve limanların genişletilmesi ve yüklü Katar parası.  

Roş Aşana sırasında İsrail ordusunun Gazze çevresindeki varlığını güçlendirme çabaları, protestoların İsrail topraklarına yayılmasını önlemede başarılı oldu. Tatilin ardından İsrail, protestocuların şikayetlerini gidermeye istekli olduğunun sinyallerini vermeye başladı ve bu da Yom Kippur'un ardından protestoların aniden durmasına yol açtı. 

Devrimci Gençlik 29 Eylül'de zaferini ilan etti ve bir savunma kaynağının belirttiği gibi Devrimci Gençlik bir daha da çitlere gelmedi. Protestoların sonuçlanmasının ardından Gazze bölgesinde güvenlik geriliminde önemli bir azalma yaşandı. 

Roş Aşana sırasında Gazze'ye konuşlandırılan takviye kuvvetleri daha sonra yeniden konuşlandırıldı ve bazı birimler Yahudiye ve Samiriye'ye [Batı Şeria] gönderildi. Hamas'ın, İsrail ordusunun dikkatini bu bölgelere çekmek amacıyla potansiyel terör saldırıları söylentileri yaydığına dair şüpheler vardı. 

Savaşın patlak vermesi nedeniyle Sukot'tan önce Gazze'de ordu güçlerinin zayıflatıldığı yönündeki spekülasyonlara rağmen, bir İsrail ordu kaynağı bunun sadece standart bir asker rotasyonu olduğunu açıkladı. Her perşembe sabahı genelkurmay başkanının ofisinde üst düzey İsrail ordu yetkililerinin katıldığı haftalık değerlendirme toplantılarında Hamas'ın Gazze'deki faaliyetlerine ilişkin herhangi bir özel uyarı yapılmadı. Bunun yerine, 5 Ekim'deki değerlendirme sırasında tartışılan endişeler Yahudiye ve Samiriye'de olası bir gerilime odaklanmıştı.  

İsrail ordusu topluca bi rahat nefes aldı. Gazze'deki gerilimin aniden azalması, aralarında Finkelman, Haliva ve İsrail ordu Sözcüsü Tuğgeneral Daniel Hagari'nin de bulunduğu birçok üst düzey İsrail ordu yetkilisinin Simchat Torah sırasında tatile çıkacak kadar rahat hissetmesinin nedeni olabilir. 

Gazze sınırı yakınındaki Kibbutz Nir Yitzhak'ta ikamet eden Gazze Tümeni kuzey tugayının komutan yardımcısı bile tüfeğini almadan evine gitti. Savunma teşkilatından kaynaklar, Gazze'deki sakinliğin yalnızca operasyonel gerilimlerin azalmasından değil, aynı zamanda siyasi direktiflerden de kaynaklandığını iddia ediyor. 

Netanyahu, savunma teşkilatının bedeli ne olursa olsun Gazze'de barışı sürdürmesi konusunda ısrar etti. Bu direktif Halevi'nin aklından mutlaka 7 Ekim sabahının erken saatlerinde geçmişti.  

Üç adet İHA ve bir helikopter  

Durum değerlendirmesinden sonra Halevi istihbarat toplamanın hızlandırılması ve daha sonra kendisine bilgi verilmesi talimatını verdi. Ayrıca Finkelman ve Basiuk’a Hamas’ın sadece bir tatbikat yaptığı varsayımını sorgulamalarını ve bir sızmanın nerede gerçekleşebileceğini ve nasıl gerçekleştirileceğini anlamaya çalışmak için “aklıselim düşünmelerini” söyledi. 

Bununla birlikte, aldığı istihbarat ışığında bir sızmanın yakın olduğu izlenimini edinmeyen Halevi’nin verdiği emrin muhtevası, Hamas’ın İsrail ordusu tarafından gerçekleştirilen olağandışı hareketlerden şüphelenmemesi için bu aşamada sessizce hareket etmekti. 

Bu kararın arkasındaki mantık istihbarat kaynaklarını ifşa etmeme arzusudur.  Görüşmenin detaylarını bilen bir kaynak “Asıl mesele işte bu gerilim” diyor. “Belli bir istihbarata sahip olduğunuzda ve ‘Ne yapıyorum ve ne yapıyorum ki karşı taraf bildiklerimi anlamasın’ dediğinizde, konuşmanın kalbi bu oluyor.” diyor. 

Başka bir deyişle, Halevi SIM kartlar konusunda endişeliydi: Genelkurmay Başkanı Hamas’ın ordunun alarm verdiğini fark etmesinden ve İsrail’de birilerinin planından haberdar olduğunu anlamasından korkuyordu. “Elindeki istihbaratı göz önünde bulundurarak gerekli tüm güvenlik önlemlerini aldı” diyor bir ordu kaynağı.  

Gerçekten de Genelkurmay Başkanı’na sunulan istihbaratın halinin dokumanı göz önüne alındığında, verdiği talimatlar kulağa mantıklı geliyor. Ancak geriye dönüp baktığımızda bunun çok az ve çok geç olduğunu görebiliyoruz. O noktada, Hamas’ın sadece iki buçuk saat sonra Gazze sınırındaki topluluklara indireceği darbeyi önlemek ya da en azından şiddetini azaltmak için son bir şans olabilirdi.

Israel Hayom’a konuşan üst düzey bir askeri yetkili her türlü durum değerlendirmesinde istihbarat kaynaklarının korunması konusunun operasyonel karar alma sürecinin bir parçası olduğunu söyledi. Yetkili, “Büyük çaplı bir baskın olacağını anlamış olsaydık, kaynakları korumak söz konusu olmazdı,” diyor. “Her durum değerlendirmesinde, kaynaklarınızı tehlikeye atmadan nasıl güç kullanacağınızı anlamak arasında bir gerilim ve söylem vardır” dedi.  

Takip eden kritik saatlerde İsrail ordusu temkinli hareket etti. Genelkurmay Başkanı ile yapılan ilk durum değerlendirmesinin ardından, sabah 4:30’da operasyon müdürlüğü başkanı Basiuk başkanlığında bir toplantı daha yapıldı. İsrail ordu güçlerinin harekete geçirilmesi ve takviye edilmesinden sorumlu olan müdürlük, genelkurmay başkanı tarafından verilen emirlere uygun önlemler almaya başladı. 

Basiuk hava keşiflerini bir savaş helikopteri ve keşif yapabilen ama saldırı kabiliyeti olmayan üç İHA ile takviye etti. İHA’lar daha sonra Gazze’ye kaçırılan İsrailli sivillere yukarıdan bakacak ve karşılık veremeyecekti. 

Talimatlar Gazze Tümeni’ne de ulaştı. Bir rapora göre, Gazze Tümeni Komutanı Tuğgeneral Avi Rosenfeld, yakındaki Aşdod deniz üssünün komutanı Albay Eitan Paz’ı olağandışı istihbarat bilgileriyle güncelledi. Paz alarm seviyesini yükseltti ve Snapir biriminden bir kuvvetin Hornet sınıfı küçük bir gemiyle denize gönderilmesini emretti. 

Paz, ordunun geri kalanı gibi, tepeden tırnağa silahlı Hamas deniz komandolarını taşıyan on geminin aynı anda Gazze’den İsrail’in Zikim sahiline doğru yola çıktığı bir senaryoyu düşünmüyordu. Havada ve denizde alarm seviyesinin yükseltilmesi, Gazze Şeridi çevresindeki bölgeyi karıştırmama ve istihbarat kaynaklarını yakmama kararıyla uyumluydu. Hamas’ın insansız hava aracı faaliyetlerini tespit edebilecek radarları yok ve muhtemelen Aşdod’dan denize açılan bir Hornet’i de tespit edemez.  

Karada ise ordu daha itidalli davrandı. Bölgedeki kuvvetlere takviye yapmadı ve sınırda konuşlu askerlere kalkıp giyinmeleri için bir emir bile vermedi. Bir İsrail ordu kaynağı “Sahadaki birliklere istihbarat gönderilmemesine karar verildi ki neler olup bittiğini bilen bir tabur komutanı bir devriyeyi takviye etme ya da bir tankı bir mevziye yerleştirme emri vermesin ve böylece her şey ortaya çıkmasın” diyor.  

Gece yaşananların detaylarını bilen bir başka kaynak ise şunları söylüyor: “Hamas bölgedeki olağandışı hareketleri nasıl tespit edeceğini biliyor. Yerinde olmayan bir tank bile şüphe uyandırır.” Sonuç olarak Halevi istihbarat kaynaklarını koruma talimatını çitleri koruma talimatından daha sıkı bir şekilde veriyor. “Güvenlik kurumunun elindeki tek gösterge SIM kartlardı ve ona göre bu risk almayı haklı çıkarmıyordu. Sonuçta hiçbir şey yapmadılar.”

Halevi daha durum değerlendirmesi yaparken Hamas güçlerini toplamıştı bile. Sabah saat 04:00 sularında, İsrail’e baskın simülasyonu tatbikatlarına katılmış olan Nukhba [İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın seçkin operasyon birlimi] teröristlerinden bazılarına -İsrail ordusunun çok aşina olduğu tatbikatlar- sabah namazı için camilere gitmeleri söylendi. 

Orada, çoğunlukla ağızdan ağıza aktarılan, sabah saat altı civarında sınır çiti boyunca belirli noktalarda rapor vermeleri için daha kesin emirler aldılar.  

Hazırlanma noktalarında teröristlere silah, mühimmat, harita ve yazılı emirler veriliyordu. Ancak o zaman çoğu, ilk kez savaşa gittiklerini anladı. 

Sabah 6:29’da, muhtemelen planlanandan bir dakika önce, Gazze’den İsrail topraklarına şimdiye kadarki en büyük roket ve füze yağmuru başladı. Tam olarak aynı anda Hamas çitlere saldırmaya başladı. 

Gazzeli 3 bin terörist ile Batı Negev, Sderot ve Ofakim sakinleri ve Reim’in yanındaki Nova festivalinde eğlenenler arasında sadece 600 İsrail ordu askeri ve 12 tank duruyor. Bir İsrail ordu sözcüsü “İsrail ordusu şu anda çatışmalarla meşguldür ve önceki gece yaşananlar da dahil olmak üzere 7 Ekim’de meydana gelen olayları henüz soruşturmaya başlamamıştır. Soruşturmalar önümüzdeki günlerde başlayacak ve tamamlandığında bulgular kamuoyuna şeffaf bir şekilde sunulacaktır.” diyor.  

 

[1] Raşomon, yönetmenliğini Akira Kurosava’nın yaptığı 1950 tarihli bir dramatik film. [YDH]