İsrail'de ultra-Ortodoks Yahudiler neden huzursuz?

img
İsrail'de ultra-Ortodoks Yahudiler neden huzursuz? YDH

İsrail Başbakanı Netanyahu, ultra-Ortodoks Yahudilerin silah altına alınması konusunda yarına kadar karar vermek zorunda.




YDH - İsrail yargısı, Başbakan Benyamin Netanyahu'ya Gazze'deki soykırım harekatı devam ederken ve ülkedeki siyasi çatışmalar derinleşirken, ultra-Ortodoks Yahudilerin (Haredilerin) silah altına alınması konusunda karar vermesi gerekiyor.

Lübnan merkezli El-Meyadin televizyonundan Lea Akil'in makalesini Emre Köse çevirdi.

***

Kaynayan kazan: İsrail'in ideolojik ihtilafı

İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşı devam ederken, ultra-Ortodoks Yahudi İsraillilerin (Haredi) zorunlu askerlik hizmetinden büyük oranda muaf tutulması, işgal varlığı içinde derin bir çatlağı yeniden gündeme getirdi ve halihazırda sorunlar yaşayan hükümet koalisyonunu tedirgin etti.

Savaş kabinesi üyeleri, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun zorunlu askerlik reformu için önerdiği yasaya şiddetle karşı çıkıyor.

Şimdi mesele kaynarken Netanyahu'nun sırtı duvara dayanmış durumda. Beş üyeli savaş kabinesinin dağılması, Gazze'ye yönelik savaşın 'kritik bir aşamasında' İsrail'in istikrarını zedeleyecektir.

Öte yandan ultra-Ortodoks partilerin desteğini kaybetmesi, daha geniş koalisyon hükümetinin çökmesine yol açabilir. Bu ihtimal, Netanyahu açısından özellikle endişe verici, zira kendisi ve partisi Likud şu anda kamuoyu yoklamalarında gerilerde.

Derin siyasi ve toplumsal sonuçları olabilecek kayda değer bir gelişme olarak Yüksek Mahkeme, perşembe akşamı bir ara karar alarak hükümetin İsrail ordusuna katılmaya uygun öğrenciler için ultra-Ortodoks yeşivalara bütçe ayırmasını yasakladı.

Haredi cemaati şu anda İsrail işgal nüfusunun yüzde 13'ünden fazlasını oluşturduğu için muafiyetler giderek artan bir endişeye dönüştü.

 

Bu karar, 31 Mart gece yarısı sona erecek olan mevzuatın süresinin dolmasına rağmen işgal ordusuna ultra-Ortodoks Yahudi İsrailli (Haredi) öğrencileri geçici olarak silah altına almama talimatı veren yasal çerçeve olarak ortaya çıktı. Mahkemenin kararı 1 Nisan'dan itibaren geçerli olacak.

Ultra-Ortodokslar askere alınmaya karşı direniyor

Silah altına alınma konusunda ikilem, İsrail işgal hükümetinin kurulması ve ardından yerleşimcilerin işgal altındaki topraklara akın etmesiyle derinden iç içe geçmiş son derece önemli bir mesele olarak öne çıkıyor.

Bu konuyu çevreleyen derin ayrışmalar, İsrail işgalinin uzun vadeli fizibilitesini tehlikeye atan ve nihai çöküş riskini büyük ölçüde artıran çok sayıda zorluktan sadece birini oluşturuyor.

Ultra-Ortodoks Haredi cemaatine sağlanan muafiyetler, Filistin'in işgaline ve 1948'de İsrail varlığının kurulmasına kadar uzanıyor. Bu dönemde dönemin İsrail Başbakanı David Ben-Gurion, yaklaşık 400 öğrenciye askerlik hizmetinden muafiyet tanımıştı.

Bu, Yahudileri, özellikle de ultra-Ortodoks cemaatini işgal altındaki topraklara taşınmaya ve yerleşmeye teşvik etmeyi amaçlayan stratejik bir hamle olarak görülüyor.

Reuters'ın haberine göre, o zamandan bu yana hızla genişleyen Haredi cemaati şu anda İsrail işgal nüfusunun yüzde 13'ünden fazlasını oluşturduğu için muafiyetler giderek artan bir endişeye dönüştü.

Büyük ölçüde yüksek doğum oranı nedeniyle bu sayının önümüzdeki 40 yıl içinde yaklaşık üçte bire yükselmesi bekleniyor.

Haredilerin ayrılması Netanyahu'yu tetikleyebilir

Bu ayın başlarında İsrail Baş Sefarad Hahamı İzak Yosef, zorunlu askerlik uygulamasının yürürlüğe girmesi halinde işgal toprklarını kitlesel olarak terk etme tehdidinde bulunarak işgalci rejim içinde büyük bir kargaşaya yol açtı.

Yosef, "Eğer onları askere gitmeye zorlarsanız, hepimiz yurt dışına taşınırız," dedi. 'Tüm bu laik insanların, kollel ve yeşivalar olmadan ordunun başarılı olamayacağını anlamadıklarını' savunan Yosef, dindar erkeklerin çalışmak ya da askere gitmek yerine Yahudi metinlerini inceledikleri kurumlara atıfta bulundu: "Askerler, yalnızca Tevrat'ı öğrenenler sayesinde başarılı oluyor."

Yosef'in açıklamasının, özellikle Gazze Şeridi'nde ve işgal altındaki Filistin'in kuzeyinde çeşitli cephelerde devam eden savaşlarla aynı zamana denk gelmesi nedeniyle büyük önem taşıdığını vurgulamak oldukça önemli.

Devam eden bu çatışmalar, işgal kuvvetlerinin her gün kayıp vermesine ve iç uyumlarında gözle görülür bir gerilime yol açıyor. Aile geçmişine baktığımızda Yosef'in sıradan bir haham olmadığını görüyoruz.

Netanyahu'nun koalisyon hükümetinde kayda değer bir müttefik olan Şas Partisi'nin dini lideri Ovadia Yosef'in oğlu. Bu da onun ayrılmasının hükümet için ciddi sonuçlar doğuracağı anlamına geliyor. 

Ultra-Ortodoks Yahudi İsrailliler de askere alınmayı engelleyen yasalar çıkarılmadığı takdirde hükümetten ayrılacaklarına dair uyarılarda bulundular.

'Netanyahu, kaya ile sert zemin arasında sıkışmış durumda'

İsrail savaş kabinesi bakanı Benny Gantz ise Knesset'in muafiyetleri koruyan tasarıyı onaylaması halinde desteğini çekeceğini açıkladı. Muhalefet partisinin bir diğer üyesi, İsrail muhalefetinin lideri Yair Lapid ise "İsrail Haredileri askere almazsa, yedeklerden daha fazlasını talep etme hakkına sahip değildir," diye konuştu.

Aynı zamanda Ultra-Ortodoks Yahudi İsrailliler de askere alınmayı engelleyen yasalar çıkarılmadığı takdirde hükümetten ayrılacaklarına dair uyarılarda bulundular. Bunlar hükümet ve İsrailli yerleşimci topluluğu arasında belirgin bir bölünmeye işaret ediyor ve tasarı kabul edilse de edilmese de sonuçlarının belirgin olduğunu vurguluyor.

Netanyahu açısından bu durum ciddi zorluklar ve riskler barındırıyor. Bir yandan Haredi cemaatine tanınan muafiyetlerin kaldırılması yönünde artan bir kamuoyu desteği var. Bu hissiyat, İsrailli yerleşimci topluluğu arasında kendi ifadeleriyle 'eşitlik ve ortak toplumsal yükümlülükler' konusunda daha geniş bir arzuyu ifade ediyor.

Fakat Netanyahu hükümetinde, Knesset'teki koalisyon çoğunluğunu korumak için destekleri hayati önem taşıyan iki ultra-Ortodoks parti bulunuyor. Bu partilerin askerlik yasalarındaki değişiklikler nedeniyle desteklerini çekmeleri hükümetin çökmesine yol açabilir.

Ayrıca İsrail Güvenlik Bakanı Yoav Gallant'ın da Netanyahu'nun tasarısına karşı çıkması, Netanyhau'nun Likud partisi içinde bir çatlağa işaret ediyor.

Muhalefet Netanyahu'ya bu konuda baskı yaparak hükümetini siyasi istikrarsızlığa sürükleyebilir. Netanyahu hem ultra-Ortodoks koalisyon ortaklarını hem de seküler ve merkezci seçmenlerin taleplerini yatıştıramazsa, hükümeti giderek istikrarsızlaşabilir ve muhalefet zemin kazanarak Netanyahu'nun siyasi gücünü daha da zayıflatmayı umabilir.

Kendileri askerlik yapmakla yükümlüyken 'ultra Ortodoks Yahudileri vergilerle sübvanse etme' yükünü taşıdıklarını düşünen laik İsrailliler açısından bu muafiyetler uzun zamandır bir öfke kaynağı oldu. Bu hissiyat, Gazze savaşının başlamasından bu yana geçen altı ay içinde daha da yoğunlaştı.

Patlamayı bekleyen kaynar kazan

İşgal altındaki topraklar, bir hafta içinde kutuplaşmış protestolara sahne oldu. Biri zorunlu askerlik yasasını desteklerken diğerinin karşı çıktığı iç anlaşmazlıklar, İsrail'in Gazze'de beş ayı aşkın bir süredir devam eden ve ilan edilen savaş hedeflerine ulaşamayan soykırımına paralel olarak daha önce görülmemiş boyutlara ulaştı ve birden fazla düzeyde arttı.

Zorunlu askerlik yasası İsrailli Haredi toplumunu çileden çıkararak Netanyahu hükümetinden çekilmelerine ve hatta işgal altındaki toprakları tamamen terk etmelerine neden olabilir. Ayrıca muhalefet partisinin Netanyahu'yu devirmesine ve İsrail'in içişlerinin çökmesine yol açarak işgal hükümetini siyasi ve iktisadi olarak zayıflatabilir.

Bu ayın başlarında işgal altındaki Filistin topraklarında Haredilere zorunlu askerlik dayatılması, Filistin direnişi ile esir takası anlaşması yapılması ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun istifası ile birlikte yeni bir hükümetin kurulması çağrısında bulunan geniş çaplı gösteriler patlak verdi.

Birkaç gün sonra, savaşın idaresi ve esir takası anlaşmasıyla ilgili müzakereler konusundaki görüş ve tutumlardaki aşırı farklılıklar ortadayen Haredi Yahudileri, İsrail rejiminin zorunlu askerlik yasasını reddeden diğer İsrailli yerleşimcilerle çatıştı.

Rejim, bu çok yönlü sorunlarla boğuşurken karşıt ideolojilerin ve çıkarların çatışması toplumsal ayrılıkları daha da derinleştirme ve siyasi istikrarsızlığı artırma tehdidi barındırıyor. Bu değişken ortamda, zorunlu askerlik meselesinin çözümü kayda değer sonuçlar doğuruyor.

Zorunlu askerlik yasası İsrailli Haredi toplumunu çileden çıkararak Netanyahu hükümetinden çekilmelerine ve hatta işgal altındaki toprakları tamamen terk etmelerine neden olabilir. Ayrıca muhalefet partisinin Netanyahu'yu devirmesine ve İsrail'in içişlerinin çökmesine yol açarak işgal hükümetini siyasi ve iktisadi olarak zayıflatabilir.

Bu nedenle, riskler yüksek ve bu konunun nasıl ele alınacağı, İsrail siyaseti ve işgal hükümetinin istikrarı için gelecek nesiller boyunca geniş kapsamlı sonuçlar doğuracak, zira askeri ve güvenlik kurumlarına olan güven temelden sarsıldı. 

Haredi cemaatinin askere gitme konusundaki isteksizliği, köklü dinsel kimliklerinden kaynaklanıyor. Pek çok aile, askerlik hizmetinin dini değer ve geleneklerine bir tehdit oluşturmasından ve potansiyel olarak 'kimlik duygularını zayıflatmasından' korkuyor.

İstatistikler, askerlik hizmetinden muaf olan Haredi cemaatinin büyümesiyle İsrail ordusunun gelecekte önemli eksikliklerle karşılaşabileceğini ve bunun da ordunun çökmesine yol açabileceğini gösteriyor.

Ultra-Ortodoks Yahudiler, Tevrat'ı öğrenmenin tüm Yahudi erkeklerin yerine getirmesi gereken bir görev olduğuna inanıyor. Bu görevin o kadar önemli olduğunu savunurlar ki 'askerlik gibi diğer sorumluluklardan muaf tutulmaları' gerekiyor.

Tevrat'ı öğrenmeye yönelik manevi adanmışlıklarının 'Yahudi toplumunun salahiyeti ve hayatta kalması' için hayati önem taşıdığını düşünüyorlar.

Aynı zamanda, bir önceki hükümet nüfusun yüzde 50'sinin iş gücüne katılması çağrısında bulunmasına rağmen, İsrail Haredi cemaatinin yaklaşık yarısı çalışmıyor.

Bu erkeklerin çoğu, günlük yaşamlarında ve uygulamalarında uymaları gereken dini metinleri inceliyor. Bazı düşünce akımları ultra-Ortodoks Yahudi İsraillileri orduya katılmaya teşvik etse de çoğunluk işgal ordusunda görev almayı reddediyor.

Haredi olmayan İsrailliler, bu olguyu ikiyüzlü olarak görüyor ve yerleşimci toplumun tüm üyeleri arasında eşit hizmet çağrısında bulunuyor.