Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsrail’in açlık çeken Filistinlileri öldürerek ve yardım kamyonlarını hedef alarak, Gazze Şeridi'ndeki açlığı pekiştirmek istediğini bildirdi.
YDH- Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün "Açlık çeken Filistinlileri öldürmek ve yardım kamyonlarını hedef almak, Gazze Şeridi'ndeki açlığı pekiştirmek için kasıtlı bir İsrail politikası" başlıklı yeni raporu, İsrail'in yardım bekleyen insanları, dağıtım merkezlerini ve yardımları organize etmek, korumak ve dağıtmaktan sorumlu çalışanları hedef alması nedeniyle 563 Filistinlinin öldürüldüğünü ve 1.523 kişinin de yaralandığını ortaya koydu.
Rapora göre, 11 Ocak ve 23 Mart 2024 tarihleri arasında Gazze Şehri'nin güneydoğusundaki Kuveyt Kavşağı bölgesinde 256, şehrin güneybatısındaki el-Raiid Caddesi'nde 230 ve yardım dağıtım merkezlerinin hedef alınması nedeniyle 21 kişi öldürüldü.
Belgeler ayrıca, yardım dağıtımını denetlemekle görevli 41 polis memuru ve Halkı Koruma Komitesi üyesinin yanı sıra ikisi UNRWA'dan olmak üzere 12 yardım dağıtım görevlisinin de öldürüldüğünü göstermekte.
Rapor, İsrail'in politikalarının ve Gazze Şeridi'ne uyguladığı toplu cezaların doğrudan ve açık bir şekilde Şerit'teki tüm Filistinli nüfusu açlığa mahkum etmeyi amaçladığı sonucuna varmakta.
Euro-Med, İsrail'in kasıtlı aç bırakma politikasının sadece etnik temizlik girişimi ve görünürde bir savaş silahı (başlı başına bir savaş suçu) değil, aynı zamanda Filistinli sivilleri fiili ölüm riskiyle karşı karşıya bırakmayı amaçladığını bildirdi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu eylemlerin, İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi halkına karşı işlediği soykırımın önemli bir bileşeni olduğunu vurguladı.
Euro-Med, raporun devamında şu tespitlerde bulundu:
“Açlığın bir silah olarak kullanılması, İsrail Savunma Bakanı tarafından ilan edildiği üzere, savaşın ilk gününden itibaren resmi bir siyasi karardır ve kuşatmanın sıkılaştırılması ve sınır kapılarının kapatılması; ticari malların girişinin engellenmesi; yerel üretimin ve gıda kaynaklarının tüm bileşenlerinin yok edilmesi; Gazze Şeridi nüfusunun insani yardıma olan bağımlılığının arttırılması ve bunun ana gıda kaynağı haline getirilmesi gibi entegre aşamalar halinde uygulanmıştır.
İsrail, Gazze Şeridi'ne giren insani yardımın önündeki en büyük engellerden biri olmuş, depo ve dağıtım tesislerinin yanı sıra kamyonlardaki yardımları da hedef almıştır. Ayrıca yardım bekleyen insanları ve yardımı dağıtmakla görevli kişileri de hedef almıştır. Tüm bu eylemler düzenli ve şiddetli bir şekilde gerçekleştirilmiştir.
Bu durum Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilerin açlıklarını giderecek ya da açlıktan ölme risklerini azaltacak ölçüde bile olsa yardım almalarını engellemiştir.
Buna ek olarak, İsrail'in yardım dağıtımını denetleyen ve güvence altına alan personeli hedef alması ve uluslararası örgütlerle işbirliği yapmayı reddetmesi, sürekli bir kaos ve iç çatışma durumuna yol açtı. Bu eylemler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne insani yardımın sokulması ve dağıtılmasından sorumlu başlıca uluslararası kuruluş olan UNRWA'yı feshetme girişimleriyle birleştiğinde durumu daha da kötüleştirmiş ve Şerit'teki kıtlığı daha da derinleştirmiştir.”
Raporda, İsrail'in bazı yardımların Gazze Şeridi'ne girişine izin vermesine rağmen, yardım miktarı, yardım türü ve giriş yerleri konusunda kısıtlamalar getirdiği ve insani yardım bekleyen aç siviller ile bu yardımları dağıtmak, güvenliğini sağlamak ve korumak için çalışanları hedef aldığı belirtilmektedir.
Rapora göre İsrail, Gazze Şeridi'ndeki, özellikle de kuzey Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere karşı işlediği zorla yerinden etme suçunun bir parçası olarak açlık, yardım kısıtlamaları ve aç bireylerin öldürülmesini de kullanıyor.
Sonuç olarak kıtlık, pazarlarda neredeyse tüm gıda malzemelerinin tükendiği kuzey Gazze'ye yayıldı ve özellikle çocuklar ve bebekler arasında açlık, yetersiz beslenme, dehidrasyon ve ilgili hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin sayısında artışa neden oldu.
Rapor devamındaki ifadeler ise şöyle:
“İsrail ordusunun binlerce ton patlayıcı kullandığı hava, kara ve denizden yapılan yoğun saldırılar, baskınlar ve bombardımanların ortasında, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nde yaşamın her alanını metodik olarak hedef almaya başladı ve durmadı.
Bu hedefler arasında değirmenlerin, fırınların, bakkalların, dükkanların ve pazarların bombalanması; ekinlerin ve tarım arazilerinin yok edilmesi; çiftlik hayvanlarının öldürülmesi; teknelerin ve balıkçılık ekipmanlarının, su tanklarının ve bunların uzantılarının hedef alınması; yani Gazze Şeridi'nde yaşayan ve yarısı çocuk olan 2,3 milyon kişinin gıda kaynaklarına ve içilebilir suya erişiminin tamamen engellenmesi ve zaten sınırlı olan yerel gıda üretme imkanlarından mahrum bırakılması yer alıyor.
Bu durum, uluslararası baskıların ardından 21 Ekim'de İsrail'in ağır koşulları altında kısmen yeniden açılmadan önce haftalarca kapalı tutulan sınır kapılarının tamamen kapatıldığı bir döneme denk gelmektedir.”
Rapor yedi bölümden oluşmakta: İlk bölümde insani yardım konvoyu kurbanlarının sayısı ele alınırken, ikinci bölümde insani yardım bekleyen aç sivillerin hedef alınmasını içeren en önemli suçlar incelenmekte. Üçüncüsü, İsrail'in insani yardım dağıtım merkezlerini hedef almasını incelerken, dördüncüsü ise insani yardım konvoylarının hedef alınmasıyla ilgili suçlara ışık tutmakta. Beşinci bölümde insani yardım dağıtan işçilerin hedef alınması, altıncı bölümde insani yardımın güvenliğini sağlamak ve korumakla görevli kişilerin hedef alınması, yedinci bölümde de İsrail'in katliamların sorumluluğundan kaçma girişimleri ele alınmakta.
Raporda ayrıca, bir dizi sonuç ve tavsiyeye de yer verilmekte.
Euro-Med Monitor'ün raporu, kıtlığın yayılmasını önlemek için gerekli insani yardımın Gazze Şeridi'ne girişinin gecikmeksizin kolaylaştırılmasının öneminin altını çizdi.
Rapor, işgalci güç olarak İsrail'in, uluslararası hukuka uygun bir şekilde Gazze Şeridi sakinlerine gıda, tıbbi malzeme ve diğer ihtiyaç maddelerini tedarik etme konusunda birincil sorumluluğa sahip olduğunu da vurguladı.
Rapor ayrıca, uluslararası toplumu Gazze Şeridi'nde yaşayan insanlara karşı yasal ve ahlaki yükümlülüklerini yerine getirmeye, uluslararası hukukun yanı sıra Uluslararası Adalet Divanı'nın kararlarına saygı gösterilmesini ve uygulanmasını sağlamaya ve Uluslararası Divan'ın, ocak ayında Gazze'de gerçekleşmiş olabileceğini ilan ettiği ve yaklaşık altı aydır devam eden soykırımı durdurmaya çağırmakta.
Rapor son olarak, Şerit halkına karşı yürüttüğü açlık kampanyasını durdurması için İsrail'e derhal uluslararası baskı yapılması, Şerit üzerindeki kuşatmanın tamamen kaldırılması ve insani yardım malzemelerinin güvenli, etkili ve hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlayacak uygun mekanizmaların kurulması çağrısında bulundu.