Direniş Ekseni, bölgede emperyalizmin aktif ve gönüllü temsilcileri olmaya devam eden gerici rejimlere odaklanıyor.
YDH- Arap devletlerinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesiyle güneybatı Asya'daki gerici palazlanmaları sekteye uğratan Aksa Tufanı'nın doğasına ilişkin bir okuma olarak Essam Elkorghli'nin Black Agenda Report'ta ''The Axis of Resistance Exposing the Functionaries of Imperialism'' başlığıyla yayınlanan makale Gazze'deki direnişin, Batı emperyalizmiyle iç içe geçmiş bölgenin dinamiklerini nasıl değiştirdiğini gözler önüne seriyor. Keda Bakış YDH için çevirdi.
***
Aksa Tufanı'nın 7 Ekim'deki operasyonundan önce güneybatı Asya'da olaylar farklı bir şekilde gelişiyordu. Aralarında Suudi Arabistan'ın da bulunduğu birçok Arap ülkesi Siyonist varlıkla ilişkilerini normalleştirmeye başlamıştı; ancak bu konuda oldukça ketum davranıyorlardı.
Temmuz 2022'de Suudi Arabistan, Siyonist varlığın uçaklarının hava sahasını kullanmasına izin vererek önemli bir adım attı ve Biden'ın Beyaz Sarayı bunu "tarihi bir karar" olarak selamladı. Ancak Gazze'deki direniş, Batı emperyalizmiyle iç içe geçmiş bir bölgenin hassas dinamiklerinde beklenmedik bir değişime yol açtı.
Siyonist varlığın ve emperyalist üçlünün (Japonya, Avrupa ve Kuzey Amerika) 35 binden fazla Filistinli sivilin ölümüne neden olmasına rağmen, Aksa Tufanı kimin gerçekten tarihin doğru tarafında durduğunu ve kimin barbarlığı desteklediğini ortaya koymuştur. Kimlerin ulusal kurtuluş için birlikte çalıştığını, kimlerin ise emperyalizmin emirlerini ve çalışma biçimini takip ettiğini göstermiştir.
Siyonist varlığın Gazze'deki direnişin elindeki tutsakları serbest bırakma kampanyasının son dönemde başarısızlığa uğraması, onları askeri eylemlerini meşrulaştırmanın ve müttefiklerinden daha fazla destek almanın yollarını aramaya yöneltti.
Müttefiklerini çatışmaya dahil etmek için savaş alanını komşu ülkelere doğru genişletmeye çalıştılar. Siyonist varlık çatışma bölgesinin dışında Lübnan'ı bombalamaya başladı, Beyrut'u hedef aldı ve Suriye'deki sivil altyapıya zarar verdi.
Son olarak İran'ın Şam'daki konsolosluğunu bombaladılar. Bu durum Siyonist varlığın, genellikle ABD egemenliğine meydan okuyan Üçüncü Dünya rejimlerini tanımlamak için kullanılan bir terim olan parya olarak görülmesine neden oldu.
Soykırım yaparak ve bir ülkenin konsolosluğunu bombalayarak uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiler ve aralarında üç üst düzey komutanın da bulunduğu yedi İranlı askeri danışmana suikast düzenlediler.
İran ve Direniş Ekseni bir ihlal gerçekleştiğinde güçlü bir misillemede bulundu. Yemen, Bab el-Mendeb'de Siyonist varlıkla bağlantılı gemileri cesurca engelleyerek İran'ın Hürmüz Boğazı'nda bir gemiye el koymasına neden oldu.
Ayrıca işgal altındaki Filistin topraklarına bir dizi insansız hava aracı, füze ve roket fırlatıldı. Bu eylemler bölgenin tarihini önemli ölçüde etkilemiş, geleneksel anlatılara meydan okumuş ve geleceği yeniden şekillendirmiştir. 7 Ekim'den önce Siyonist varlığı bombalamak kimsenin hayal edemeyeceği bir şeydi.
Dahası, Siyonist varlığın uzun süredir devam eden cezasızlığının artık sorgulanmaya başlandığı da aşikârdır. Varlığı boyunca Suriye'de sürekli olarak hava saldırıları düzenlemiş ve Mossad ajanları aracılığıyla İslam Devleti'ne (IŞİD) ve Irak'taki ayrılıkçı Kürtlere destek sağlamıştır.
Ancak bu durum, saldırgan eylemlerinin nihayet direnişle karşılaşmasıyla değişiyor. Buna ek olarak, bazıları İran'ın son yaylım ateşini sadece bir tiyatro olarak görse de, askeri stratejinin anlık zaferlerin ötesine geçtiğini anlamak önemlidir.
İran stratejik olarak Siyonist varlığı araştırmış, bölgenin hava savunma sistemleri hakkında değerli bilgiler edinmiş, emperyalist hava üslerine sahip ülkeleri tespit etmiş ve hangi rejimlerin emperyalizmle uyumlu olduğunu anlamıştır.
Emperyalizm Memurlarının Rolü2002 yılında ABD Kongresinde ifade veren Benjamin Netanyahu'ya ABD'nin herhangi bir ülkeye önleyici saldırı düzenleyip düzenlememesi gerektiği soruldu. Netanyahu şöyle cevap verdi: "Nükleer silah geliştiren başka uluslar da var mı? Evet...Ne olduklarını söyleyeyim... Nükleer silahlara ilk ulaşacak olan ve birbirleriyle yarışan iki ülke... Irak ve İran'dır. İran ayrıca balistik füze sistemleri geliştirme konusunda da Irak'ı geride bırakıyor... Bu arada üçüncü bir ülke de Libya. Libya, kimse izlemiyorken, gizlilik içinde, çok hızlı bir şekilde atom bombası kapasitesi oluşturmaya çalışıyor. Yani şu anda burada üç ülke var."
'Orta Doğu'daki tek nükleer güç, caydırıcılık stratejisi olarak bölgede böyle bir tekeli sürdürmenin yollarını sık sık aramıştır. Böyle bir caydırıcılık geliştirmeye çalışan başka herhangi bir ulus, Siyonist varlık tarafından genellikle terörist ve küresel barış ve nükleer güvenlik için endişe kaynağı olarak çerçevelenmiştir.
Böyle bir silahı tekelinde tutmaya olan ilgi, Netanyahu tarafından ABD'ye hegemonyasını sürdürmek için bölgede hangi rejimlerin (yani İran, Irak ve Libya) devrilmesi gerektiğini söylerken açıkça ifade edilmektedir.
Libya'da 2011 yılında NATO öncülüğünde gerçekleştirilen rejim değişikliği ve 2003 yılında Irak'ı yerle bir eden "İstekliler Koalisyonu", Siyonist varlığın ABD'nin bölgedeki hegemonyasına karşı çıkan ulusları parçalayıp yok etmeye yönelik uzun vadeli planlarının hayata geçirilmesidir.
Ancak 1980'lerde Lübnan'da yaşanan tarihsel gelişmeler, ABD işgalinden sonra İran'ın Irak'taki militanlara verdiği destek, Suriye'nin emperyalist saldırıya karşı toprak bütünlüğü için gösterdiği kararlılık ve 2015'ten bu yana Yemen'in Suudi liderliğindeki koalisyona karşı direnişi, bölgede emperyalizme inatla karşı çıkan bir gücün temelini oluşturmuştur.
Ne yazık ki Sol'un anti-emperyalist direnişin nasıl olması gerektiğine dair romantize edilmiş bir algısı var. Günümüzde anti-emperyalist direniş, bir elinde silah diğer elinde Mao, Lenin ve Marx'ın eserlerini tutanlarla olmuyor.
Walter Rodney analistlerin bu tür basit anlayışlarına karşı uyarıda bulunarak şöyle yazmıştır:
O (analist) sadece bilinen gerçekleri dünyanın başka bir bölgesinden Afrika ya da Asya'daki durumlara aktarmakla yetinmez; söz konusu toplumlara ilişkin Marksist sorgulama ve Marksist analizin gerçek bir gövdesini en alttan inşa etmek gibi çok zor bir görevle de meşgul olmak zorundadır... Çünkü ister Afro-Amerika'nın ister Pakistan'ın analizi olsun, eğer bir duruma girerseniz ve bu özel durumlara ilişkin bir geliştirme girişiminde bulunmazsanız, sadece dünyanın başka bir yerinden sabit bir statik formda bir bilgi bütününü aktarmakla yetinirseniz, o zaman ilgisiz olmakla suçlanırsınız. Kültürel hegemonya ile suçlanacaksınız; yerel yorumu kendi dış emperyalist yönelimli modelinize zorlamaya çalışmakla suçlanacaksınız.
Daha basit bir ifadeyle, fikirleri ve analizleri bir bağlamdan ithal edip tarihsel olmayan bir şekilde başka bir bağlama uygulamamak zorunludur; daha akıllıca yaklaşım, analizi kültür, siyaset, ekonomi ve tarih bağlamına oturtmak ve temellendirmektir. 21. yüzyıldaki direniş, nasıl doğduğu, nasıl desteklendiği ve benimsediği ideolojiler nedeniyle önceki direniş biçimlerinden farklı görünüyor.
Milenyumun başından bu yana Direniş Ekseni'ne karşı çeşitli türlerde bir savaş başlatıldı: Hizbullah'ı güçsüzleştirmek için Lübnan'a ekonomik savaş, İran'ı sanayisizleştirmek ve hükümete karşı daha büyük bir hoşnutsuzluk yaratmak için yaptırımlar ve İran hükümetini devirmek için renkli devrim girişimleri, terörist grupların askeri olarak silahlandırılması ve Suriye'de istikrarı bozmak için onlara istihbarat sağlanması (Jake Sullivan bir keresinde Hillary Clinton'a Suriye'nin petrol zengini kuzeydoğu bölgesini askeri olarak işgal ederken "El Kaide Suriye'de bizim tarafımızda" demişti.)
Direniş Ekseni emperyalizmin böylesine olağanüstü bir baskısıyla karşı karşıyadır ve bu nedenle onunla mücadele etmek için birleşik bir cephe oluşturmaktadır.
Aksa Tufanı operasyonu bize değerli bir ders verdi: Emperyalizm hala çok canlı ve gelişiyor. Emperyalizm gücünü korumak için sadece askeri ve ekonomik hakimiyete değil, aynı zamanda küresel güneydeki insanların gerçek arzularını kendi çıkarlarına hizmet eden kukla rejimlerle değiştirmeye de dayanıyor.
"Memur" terimi burada kilit önem taşımaktadır. Örneğin Siyonist varlık, Irak ve Libya'da yaptığı gibi bir ulusu yok etmek istiyorsa, bu yıkımı ve emperyalist müdahaleleri demokrasiyi teşvik etme kisvesi altında destekleyen herkes emperyalizmin bir görevlisi haline gelir.
Benzer şekilde, Siyonistlerin Suriye'yi bombalamasına karşı çıkmayan, Lübnan, Yemen ve İran gibi ülkelere yönelik yaptırımları destekleyen ve bu bağlamlarda rejim değişikliği çağrısında bulunanlar da emperyalizmin görevlisi haline gelir.
Dışişleri Bakanlığı'nda emperyalist müdahaleleri meşrulaştıran literatür üreten sayısız entelektüel olsa da (emperyalizmin hem ekonomik hem de askeri olduğunu unutmayın), emperyalizmin gerçek görevlilerini ortaya çıkaran İran ve Direniş Ekseni'dir.
Camp David anlaşmasına meydan okuyamayan ve yardıma izin vermek için Refah sınırını açamayan Mısır; ABD teçhizatını kullanarak Yemen'in füzelerini engelleyen Suudiler; füzelerin engellenmesinde işbirliği yaptığı için Siyonist rejim tarafından övülen Ürdün; İran'ın füzelerini engellemeye katılan ABD askeri üslerine ev sahipliği yapan tüm Körfez ülkeleri emperyalizmin görevlileridir.
Bu ülkelerin hiçbiri askeri güçlerini Gazze'deki soykırımı durdurmak ve/veya üretilmiş toplu açlığa son vermek için kullanmadı. Bunun yerine, tüm askeri güçlerini İran'ın yaylım ateşinin Siyonist varlık üzerindeki etkisini en aza indirmeye çalıştılar.
Direniş Ekseni bize, bu gerici rejimlerin sadece ABD liderliğindeki emperyalizmin emirlerini yerine getiren kuklalar olmadığını, bazılarının tamamen bilinçli olarak yaptıklarını iddia ettikleri eylemlerinin hiçbir zaman emperyalizme karşı durmadığını, hatta onu mümkün kıldığını öğretti.
Direniş Ekseni, emperyalizmin bölgedeki görevlilerini ifşa ederken, aynı zamanda onlara karşı mücadele etmenin gerekliliğini de ortaya koyuyor.
Essam Elkorghli, Urbana-Champaign'deki Illinois Üniversitesi'nde Libyalı bir doktora öğrencisidir. Libya'nın modern siyasi tarihini ve çağdaş emperyalizmi eğitim alanında araştırıyor. Lisanüstü Çalışanlar Örgütün'nde emek örgütleyicisi, Middle East Critique Journal'da editör yardımcısı ve Küresel Pan Afrika üyesidir .