Hamas, CNN'in İsrail hapishanesiyle ilgili haberinin “buzdağının sadece görünen kısmı” olduğunu söyledi.
YDH- Press TV’nin bildirdiğine göre, Hamas, ABD merkezli haber kanalı CNN'in İsrail'in Gazze'den kaçırdığı esirleri bir hapishanede nasıl davrandığına ilişkin haberinin “buzdağının sadece görünen kısmı” olduğunu belirtti.
Hamas yaptığı açıklamada, CNN'in İsrail hapishaneleri hakkında yayımladığı haberinin, rejimin “insan mezbahalarında” Filistinli esirlere karşı işlenen zulmün sadece küçük bir bölümünü yansıttığını vurguladı.
Gazzeli tutukluların İsrail hapishanelerinde yaşadıkları dehşetin, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman Nazileri tarafından işletilen hapishanelerde yaşananlardan daha korkunç olduğu belirtildi.
Hamas, uluslararası insan hakları gruplarına İsrail rejimi tarafından kontrol edilen cezaevlerinde işlenen ihlalleri ve insanlık dışı uygulamaları belgelemeleri çağrısında bulundu.
“ ... halklar ve nesiller tüm bu zulümleri asla unutmayacaktır. Bu suçluların halkımıza ve insanlığa karşı işledikleri suçlardan sorumlu tutulacakları gün gelecektir” dedi.
CNN'de yayımlanan bir haberde, İsrail'in Sde Teiman askeri gözaltı kampında çalışan kişilerin ifadelerine yer verilerek, rejimin Gazze'ye karşı sürdürdüğü savaş sırasında gözaltına aldığı kişilere karşı sistematik işkenceler gerçekleştirdiği belirtildi.
Söz konusu bu tanıklar, sürekli kelepçelemeden kaynaklanan yaralanmalar nedeniyle doktorların bazen esirlerin uzuvlarını kestiği; bazen yetersiz vasıflı doktorlar tarafından gerçekleştirilen tıbbi müdahalelerden dolayı "stajyerler için bir cennet" olma ününü kazandığı ve havanın çürümeye bırakılmış bakımsız yaraların kokusuyla dolu olduğu bir tesisin resmini çizdiler.
Anlatılanlara göre, Gazze sınırına yaklaşık 18 mil uzaklıktaki “tesis” iki bölüme ayrılıyor: Gazze'den gelen yaklaşık 70 Filistinli tutuklunun aşırı fiziksel kısıtlama altında tutulduğu yerler ve yaralı tutukluların yataklarına bağlandığı, çocuk bezi takıldığı ve pipetle beslendiği bir sahra hastanesi.
Tesisin sahra hastanesinde sağlık görevlisi olarak çalışan bir tanık, “Onları insana benzeyen her şeyden mahrum bıraktılar” dedi.
“(Dayak) istihbarat toplamak için yapılmadı. İntikam için yapılıyordu” dedi bir başka tanık. “Bu onların (Filistinlilerin) 7 Ekim'de yaptıklarının ve kamptaki davranışlarının cezalandırılmasıydı.”
Haberde cezaevi ile ilgili olarak, esirlerin gözleri bağlıyken hareket etmelerine, konuşmalarına ve hatta bakmalarına bile izin verilmediği, gardiyanların uyuyan tutukluların üzerine büyük köpekleri saldığı ya da intikam için onları dövdüğü belirtildi.
İsrail ordusu, insanların kıyafetlerinin çıkarıldığı ya da çocuk bezi içinde tutulduğu iddialarını doğrudan yalanlamadı. Bunun yerine İsrail ordusu, İsrail ordusunun “güvenlik riski” oluşturmadıklarına karar vermesinin ardından tutuklulara kıyafetlerinin geri verildiğini söyledi.
Sde Teiman'daki kötü muamele haberleri, İsrailli ve Filistinli hak gruplarının buradaki koşullara yönelik tepkilerinin ardından İsrail ve Arap medyasında yer almıştı.
İsrail ordusu, üç farklı askeri tesisin Gazze'den gelen Filistinli esirler için gözaltı kamplarına dönüştürdüğünü kabul etti. Bu tesisler Negev çölündeki Sde Teiman ile işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Anatot ve Ofer askeri üsleridir.
Kampların, İsrail'in geçtiğimiz Aralık ayında Knesset tarafından kabul edilen ve ordunun “şüpheli militanları” gözaltına alma yetkisini genişleten Yasadışı Savaşçılar Yasası'nın altyapısının bir parçası olduğu belirtildi.
Söz konusu yasanın, ordunun tutuklama emri olmaksızın insanları 45 gün boyunca “gözaltında” tutmasına izin verdiği bildirildi.
İki Filistinli mahkum derneği geçen hafta aralarında Gazze'nin önde gelen cerrahlarından Dr. Adnan el-Burş'un da bulunduğu 18 Filistinlinin savaş boyunca İsrail gözetiminde öldüğünü açıklamıştı.
Tutuklu sayısının bilinmediği askeri gözaltı kampları, Yasadışı Savaşçılar Yasası'nın zorunlu kıldığı tutuklama süresi boyunca bir filtreleme noktası olarak “hizmet” verdiği ifade edildi. Kamplarda gözaltında tutulduktan sonra Hamas'la bağlantısı olduğundan şüphelenilenler IPS'ye nakledilirken, “militanlıkla bağlantısı olmadığı anlaşılanların” Gazze'ye geri gönderildiği kaydedildi.
“Uyuyabilmek için geceyi iple çekiyorduk. Sonra da durumumuzun değişebileceği umuduyla sabahı iple çekerdik,” diyen Dr. Muhammed el-Ran, askeri bir tesiste alıkonulduğunu ve burada gündüzün sıcağından gecenin soğuğuna kadar çöl sıcaklarına katlandığını anlattı. CNN geçen ay Gazze dışında kendisiyle bir röportaj yaptı.
Bosna vatandaşlığına sahip bir Filistinli olan el-Ran, İsrail'in hava, kara ve denizden yürüttüğü saldırılar sırasında ilk kapatılan ve baskına uğrayan yerlerden biri olan Gazze'nin kuzeyindeki Endonezya hastanesinin cerrahi biriminin başındaydı.
Ağır bombardıman altındaki kuzeydeki hastanesinden kaçtıktan sonra üç gün boyunca çalıştığı Gazze Şehri'ndeki el-Ehli Baptist Hastanesi'nin dışında 18 Aralık'ta tutuklandığını söyledi.
İç çamaşırlarına kadar soyulduğunu, gözlerinin ve bileklerinin bağlandığını, daha sonra bir kamyonun arkasına atıldığını ve burada neredeyse çıplak olan tutukluların çölün ortasındaki bir gözaltı kampına götürülürken üst üste yığıldığını söyledi.
Anlatımındaki ayrıntıların, CNN tarafından toplanan ve Gazze'deki tutuklama koşullarını anlatan onlarca başka kişinin anlattıklarıyla tutarlı olduğu kaydedildi.
Doktorun anlattıklarının, İsrail askerlerine ait sosyal medya profillerinde yayınlanan toplu tutuklamaları gösteren çok sayıda görüntü tarafından da desteklendiği bildirildi. Bu görüntülerin birçoğu, elleri ya da ayak bilekleri kablolarla bağlanmış, iç çamaşırlarıyla ve gözleri bağlı esir Gazzelileri gösteriyor.
CNN'e konuşan el-Ran 44 gün boyunca askeri bir gözaltı merkezinde tutulduğunu söyledi. “Günlerimiz dua, gözyaşı ve yakarışla geçti. Bu bizim ıstırabımızı hafifletti” dedi.
“Ağladık, ağladık ve ağladık. Kendimiz için ağladık, ulusumuz için ağladık, toplumumuz için ağladık, sevdiklerimiz için ağladık. Aklımızdan geçen her şey için ağladık.”
el-Ran şöyle devam etti: “İşkencemin bir parçası da insanlara nasıl işkence yapıldığını görebilmekti,” dedi. “İlk başta göremiyordunuz. İşkenceyi, intikamı, baskıyı göremiyordunuz. Gözbağımı çıkardıklarında, aşağılanma ve zilletin boyutunu görebiliyordum... Bizi insan olarak değil, hayvan olarak gördüklerini görebiliyordum.”
El-Ran'ın gördüğü “cezalandırma” biçimlerine ilişkin anlattıkları CNN'e konuşan tanıklar tarafından da doğrulandı: Bir başkasıyla konuşmak gibi bir suç işleyen bir mahkuma bir saate kadar kollarını başının üzerine kaldırması emredilirdi. Mahkumun elleri, stres pozisyonundan çıkmamasını sağlamak için bazen bir çite bağlanırdı.
Konuşma ve hareket etme yasağını tekrar tekrar ihlal edenler için ceza daha da ağırlaşıyordu. İki ihbarcı ve al-Ran'a göre, İsrailli gardiyanlar bazen bir mahkumu muhafazanın dışındaki bir alana götürüp agresif bir şekilde dövüyorlardı.
Gardiyan olarak çalışan bir tanık, bir adamın dayaktan dişleri ve bazı kemikleri kırılmış olarak çıktığını gördüğünü söyledi.
Bu tanık ve el-Ran ayrıca gardiyanların uyuyan esirlerin üzerine büyük köpekleri saldığı ve askerler içeri girerken bölmeye ses bombası fırlattığı rutin bir aramayı da anlattı. El-Ran bunu “gece işkencesi” olarak adlandırdı.
El-Ran, “Biz kabloyla bağlıyken köpekleri salıyorlardı ve aramızda dolaşıp bizi çiğniyorlardı,” dedi. “Karnınızın üzerinde yatıyor, yüzünüzü yere bastırmış oluyorsunuz. Hareket edemiyorsun ve onlar da senin üzerinde hareket ediyor.”
Sahra hastanesinde yataklara bağlanmış
Tanıkların anlattıkları Sde Teiman sahra hastanesinde yaşanan dehşetin farklı bir türünü tasvir ediyor.
Sde Teiman'da çalışan bir sağlık görevlisi, “O hastalarla uğraşırken hissettiğim şey tam bir savunmasızlık fikriydi,” dedi.
Kaynak, “Kendinizi hareket edemez, neler olup bittiğini göremez ve tamamen çıplak halde hayal ederseniz, bu sizi tamamen savunmasız bırakır” dedi. “Bence bu, psikolojik işkenceyi geçmese bile sınırda olan bir şey.”
Bir başka tanık ise Filistinli tutuklular üzerinde yeterli olmadığı tıbbi prosedürleri uygulamasının emredildiğini söyledi.
“Hastalar üzerinde nasıl işlem yapılacağını öğrenmem istendi, uzmanlığımın tamamen dışında olan küçük tıbbi prosedürler uyguladım” diyen tanık, bu işlemlerin sıklıkla anestezi olmadan yapıldığını da sözlerine ekledi.
‘Asetaminofen’ için başka bir isim kullanarak, “Eğer ağrıdan şikayet ederlerse, onlara ‘parasetamol’ veriliyordu” dedi.
“Sadece orada olmak bile istismara ortak olmak gibi hissettiriyordu.” diye ekledi.
Aynı tanık, bileklerinin sürekli fermuarla bağlanması nedeniyle yaralanan bir adamın ampütasyonuna tanık olduğunu da söyledi. Anlatılanların, Sde Teiman'da çalışan bir doktor tarafından kaleme alınan ve Nisan ayında Ha'aretz tarafından yayınlanan bir mektubun ayrıntılarıyla örtüştüğü kaydedildi.
Ha'aretz'e göre, İsrail başsavcılığına, sağlık ve savunma bakanlıklarına hitaben yazılan mektupta “Tıbbi tesisin faaliyete geçtiği ilk günlerden bugüne kadar ciddi etik ikilemlerle karşı karşıya kaldım” deniyordu. “Dahası, (bu mektubu) tesislerin faaliyetlerinin Yasadışı Savaşçıların Tutuklanması Yasası'nın sağlıkla ilgili tek bir bölümüne bile uymadığı konusunda sizi uyarmak için yazıyorum.” ifadesi vardı.
Bir İsrail ordu sözcüsü o dönemde CNN'e yaptığı yazılı açıklamada Ha'aretz tarafından bildirilen iddiaları yalanlayarak tıbbi prosedürlerin “son derece dikkatli” ve İsrail ve uluslararası hukuka uygun olarak yürütüldüğünü söylemişti.
Tanıklar ayrıca, sağlık ekibine tıbbi belgeleri imzalamaktan kaçınmalarının söylendiğini belirterek, İsrail'deki İnsan Hakları için Hekimler (PHRI) adlı hak grubunun daha önceki raporlarını doğruladı.
Nisan ayında yayınlanan PHRI raporunda “tıbbi etik ve profesyonellik ihlallerine ilişkin soruşturma veya şikayet olasılığını önlemek için anonimliğin kullanıldığına dair ciddi bir endişe” uyarısında bulunulmuştu.
“Hiçbir şey imzalamıyorsunuz ve yetki doğrulaması yapılmıyor” diyen aynı tanık, kendisinden uygulanması istenen tedavi için uygun eğitimden yoksun olduğunu söyledi. “Burası stajyerler için bir cennet çünkü ne isterseniz yapabiliyorsunuz.” diye ekledi.
Aynı tanık, aramayı da aynı üzücü ayrıntılarla anlattı. Kaynak, “Sözde aramayı yapan, askeri polisin özel bir birimiydi” dedi. “Ama aslında bu, onları vurmak için bir bahaneydi. Dehşet verici bir durumdu.”
“Çok fazla çığlık ve köpek havlaması vardı.”
Dış dünyadan gizlenmiş
CNN, Sde Teiman ve diğer askeri gözaltı kamplarının kuruldukları günden bu yana gizlilik içinde tutulduğunu bildirdi.
İsrail, bu tesislerde tutulan tutukluların sayısını ya da Gazzeli esirlerin nerede olduğunu açıklama taleplerini defalarca reddetti.
Geçtiğimiz Çarşamba günü İsrail Yüksek Mahkemesi, İsrailli hak grubu HaMoked'in Şubat ayında Gazze'nin güneyindeki Nasır Hastanesi'nde gözaltına alınan Filistinli bir röntgen teknisyeninin yerinin açıklanması için verdiği dilekçeye cevaben bir duruşma düzenledi. Bu, 7 Ekim'den bu yana yapılan ilk mahkeme oturumuydu.
İsrail'in en yüksek mahkemesi daha önce de Gazze'de bilinmeyen yerlerde tutulan onlarca Filistinli adına yapılan “habeas corpus” başvurularını reddetmişti.
İsrailli bir insan hakları avukatı ve İsrail'deki İşkenceye Karşı Halk Komitesi'nin yönetici direktörü olan Tal Steiner, kayıpların “hakkında duyduğumuz vahşetlerin gerçekleşmesine izin verdiğini” söyledi.
Steiner CNN'e verdiği röportajda “Dış dünyayla bağlantısı tamamen kesilmiş insanlar işkence ve kötü muameleye karşı en savunmasız olanlardır” dedi.
Uydu görüntülerinin Sde Teiman'daki faaliyetler hakkında daha fazla bilgi verirken, 7 Ekim'den bu yana geçen aylar içinde çöl kampında büyük çadırlar ve hangarlar da dahil olmak üzere 100'den fazla yeni yapının inşa edildiğini ortaya koyduğu bildirildi.
CNN ayrıca, 10 Eylül 2023 ve bu yıl 1 Mart'ta çekilen hava fotoğraflar karşılaştırıldığında tesisteki araç sayısında önemli bir artış olduğu ve faaliyetlerin arttığının görüldüğünü kaydetti. Aralık ayı başlarında iki tarihte çekilen uydu görüntülerinin inşaat çalışmalarının devam ettiğini gösterdiği bildirildi.
Ayrıca gri eşofmanlı, gözleri bağlı bir grup adamı tutan bölmeyi gösteren iki sızdırılmış fotoğrafın da coğrafi konumunu tespit eden CNN, çatıda görülen panellerin deseninin, uydu görüntülerinde görülen büyük bir hangarınkilerle eşleştiğini belirtti.
CNN, bir hayvan ağılını andıran yapının Sde Teiman yerleşkesinin merkezi bölgesinde yer aldığını söyledi.
CNN diğer iki askeri gözaltı kampının (işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Ofer ve Anatot üsleri) uydu görüntülerini inceledi ve 7 Ekim'den bu yana kamplarda herhangi bir genişleme tespit etmedi. Çeşitli hak grupları ve hukuk uzmanları Gazze'ye en yakın olan Sde Teiman'ın üç askeri gözaltı kampı arasında muhtemelen en fazla sayıda tutukluyu barındırdığına inandıklarını söylüyor.
“23 gün boyunca oradaydım. Yirmi üç gün bana 100 yıl gibi geldi,” diyor 27 yaşındaki İbrahim Yasin askeri gözaltı kampından salıverildiği gün.
CNN’nin haberinde şu ifadeler yer aldı: “Yeni serbest bırakılmış bir düzineden fazla adamla birlikte kalabalık bir odada yatıyordu - hala gri eşofmanlı hapishane üniformaları giyiyorlardı. Bazılarının kelepçelerinin çıkarıldığı yerde derin et yaraları vardı.”
Bir başka adam, 43 yaşındaki Süfyan Ebu Salah, “Kelepçeliydik ve gözlerimiz bağlıydı,” dedi. “Bugün görebildiğim ilk gün.”
CNN şöyle devam ediyor: Birkaçının gözleri cam gibiydi ve görünüşe göre bir deri bir kemik kalmışlardı. Yaşlı bir adam sedyede yatarken oksijen makinesinden nefes alıyordu. Hastanenin dışında, Filistin Kızılay Derneği'nden serbest bırakılan iki adam meslektaşlarını kucakladı.
Dr. el-Ran için arkadaşlarına kavuşmak sevinçten başka bir şey değildi. Yaşadığı deneyimin onu bir ay boyunca dilsiz bıraktığını ve “duygusal bir ölümle” mücadele ettiğini söyledi.
“Çok acı vericiydi. Serbest bırakıldığımda insanlar onları özlememi, onlara sarılmamı bekliyordu. Ama bir boşluk vardı,” diyor el-Ran. “Gözaltı tesisinde benimle birlikte olan insanlar ailem oldu. O arkadaşlıklar bize ait olan tek şeydi.”
El-Ran, serbest bırakılmadan hemen önce bir esir arkadaşının kendisine seslendiğini, sesinin fısıltıyı zor geçtiğini söyledi. Doktordan Gazze'deki karısını ve çocuklarını bulmasını istemiş. “Onlara şehit olmanın kendileri için daha iyi olduğunu söylememi istedi,” diyor el-Ran. “Yakalanıp burada tutulmaktansa ölmek onlar için daha iyi.”
İsrail rejiminin, Filistin topraklarına yönelik yedi ayı aşkın süredir devam eden saldırılarında Gazze'de yaklaşık 35 bin kişiyi öldürdüğü bildirildi. Savaşın başladığı Ekim ayı başından bu yana İsrail rejimi tarafından hem Gazze'de hem de Batı Şeria'da 7 binden fazla kişinin de tutuklandığı kaydedildi.