ABD'nin Balkanlar politikası - Giriş

img
ABD'nin Balkanlar politikası - Giriş YDH

Arnavutluk Müslüman Forumu kurucu üyesi Dr. Olsi Jazexhi ile Kosova Müslüman Forumu Kurucu Üyesi ve Prishtina Üniversitesi öğretim görevlisi Halil İbrahimi'nin SAAF için hazırladığı bu değerli çalışma




SAAF-Arnavutluk Müslüman Forumu kurucu üyesi Dr. Olsi Jazexhi ile Kosova Müslüman Forumu Kurucu Üyesi ve Prishtina Üniversitesi öğretim görevlisi Halil İbrahimi, Soğuk Savaş sonrasında ABD’nin Balkanlar’a yönelik dış politikasını analiz ettiler. SAAF için hazırlanan bu değerli çalışmayı arkadaşımız Gürkan Biçen tercüme etti.

 

ABD'nin Balkanlar politikası –Giriş

 

Soğuk savaş süreci Balkanlarda derin politik fraksiyonlar yarattı. Büyük bir Müslüman nüfusun yaşadığı Arnavutluk ve eski Yugoslavya’da, I.Dünya Savaşı’nın başlamasından bu yana bu bölgenin Müslümanları büyük güçlerin politikaları sebebiyle birçok zorluk ve varoluşsal tehditle karşılaştılar.

 

Şimdilerde, Amerika dünyanın baskın gücüdür ve ABD dış politikası Müslümanlarla ve İslam’la çok fazla ilgilidir. Bu çalışma komünizmin düşüşünden bu güne kadar Arnavutluk, Kosova ve Bosna ile ilgili Amerikan politikalarını genel hatlarıyla, örnekleriyle özetlemeyi amaçlamaktadır.

 

Bu çalışmanın daha detaylı olarak analiz ettiği ülke Güneydoğu Avrupa’nın istatiksel olarak en büyük Müslüman devleti Arnavutluk’tur. Arnavutluk, komünizm dönemi boyunca yarım adanın en fazla izole edilen ve komünizmin en radikal şeklinin uygulandığı yerlerden biriydi.

 

Komünist bloğun Balkanlardaki parçası Romanya ve Bulgaristan da böyleydiler. Yunanistan Arnavutluk’un güneyinde yer almasına rağmen Batı’ya doğru yönlendirilen tek ülkeydi. Ancak Yugoslavya Arnavutluk’un kuzeyinde yer aldığı halde Komünist Blok'a aitti. Yine de Sovyet Komünizminden çok uzakta, komünizmin liberal bir formu uygulanıyordu.

 

Bu sebeple Amerikalılar Soğuk Savaş boyunca Tito’nun Yugoslavya’sına sağlam bir Sovyet karşıtı ve Komünist Blok’taki en iyi dostları olarak baktılar. Bu iki taraflı oyunda Yugoslavya Batılı görüşleri, önerileri kabul etmişken, aynı zamanda NATO’ya ve Batı demokrasilerine olan mesafesini korudu. Yugoslavya’nın bu ikili hali sebebiyle Amerikalılar komünist ideolojisine rağmen Yugoslavya ile dostça ilişkiler geliştirdiler. Amerikalıların Yugoslavya’daki amacı komünist blok içinde bir Sovyet karşıtı rejimi desteklemekti.[1]

 

Ama Soğuk Savaş’ın bitişi ve Sovyetler Birliği’nin dağılması sebebiyle Amerika Birleşik Devletleri’nin Balkanlarla ile ilgi dış politikalarının yeniden yapılandırıldığı yeni bir dönem başladı. Evvela, Eski Yugoslavya’daki Amerikan dış politikası çoğunlukla pasifti. Bu, Amerikan diplomasisinin Balkanların bu bölgesine ilişkin açık bir vizyonunun olmamasından ve gelişen olaylar nedeniyle var olan belirsizlikten kaynaklanıyordu.

 

1990’lardan sonra Amerikalılar Yugoslavya’daki meselelere karışmaya başladığında ulusal çıkarları doğrultusunda orada taraf tutmayı savundular. Yine de, komünist Balkanların Müslüman çoğunluğa sahip üç ülkesinde İslami bir devlet oluşumu imkanına karşı koyma arzusu Amerikalıların Balkanlardaki müdahalesinin başlıca sebeplerinden biridir.

 

Bu Müslüman mevcudiyetler veya ülkeler Arnavutluk, Bosna ve Kosova idi.[2] Bunu sağlamak için Amerikalılar, Bosna, Kosova ve Arnavutluk için Ortadoğu’dan gelecek herhangi bir yardımı durdurmayı sert bir biçimde denediler. Amerikalıların Müslümanları izole eden ve zayıf düşüren politikaları, Amerika’nın Bosna Savaşı’ndaki gecikmiş müdahalesinde görülüyordu ki, bunlar politik hesapları ve özellikle İran’ınki olmak üzere bölgedeki tüm İslami nüfuzu yok etme endişelerinin gerekleriyle yapılıyordu. Arnavutluk ve Kosova’da bile Amerikalılar seküler güçleri kuvvetlendirmek ve daha yeni başlamış, İslami geçmişe sahip politik hareketleri baltalamak için sıkı bir şekilde çalıştılar.

 

Ama diğer taraftan, Amerikalılar Balkanların Müslüman ülkelerindeki yatırımlarını ve müdahalelerini onların dünya politikalarındaki bir kart olarak kullanmayı denediler. Amerika ile İslam arasındaki çatışmanın Soğuk Savaş uyuşmazlığının önüne geçtiği ve bazı durumlarda tamamen İslam’a karşı açık bir savaşa dönüştüğü günümüzde onlar tarafsızlıklarını göstermek adına Balkan Müslümanlarına yatırımlarını kullanmaya çalışıyorlar.

 

Balkanlardaki çatışmalarda da Amerikalılar çok geç müdahale ettiler ve onlar sıklıkla, çatışmalarda dini hiçbir şey olmadığını göstermek için büyük çaba harcadılar. Zaman içinde Amerikalılar müdahale ettiklerinde, zaferlerini; tarafsız Amerika tarafından Hıristiyan saldırganlara karşı Müslümanlara verilen bir yardım olarak göstermeye çalıştılar

 

Buna rağmen, Amerika’nın Balkan Müslümanlarına yönelik çifte standardı Bosna ve Kosova’daki Yugoslav çatışmasının gelişimi sürecinde açıkça görülüyordu. Eski Yugoslavya cumhuriyetleri olarak Hırvatistan, Slovenya ve Makedonya bağımsızlıklarını kazanırken ve hiçbir güçlükle karşılaşmazken, Bosna büyük çoğunluğu Müslüman olan binlerce kurbanın acısını çekiyor, onun uluslararası ve trajik insani durumu hissediliyordu. Öyle ki Bosna olayı bir devletin kendi kendini idare hakkının, çevresindeki devletler (Sırbistan ve Hırvatistan) tarafından suiistimal edildiği, Bosna Müslümanlarına karşı soykırım planlarının başlatıldığının anlaşıldığı ve Clinton yönetiminin buna gerekli dikkati vermediği çok açık bir örnektir.  Amerikalılar harekete geçtiğinde halkın tüm grupları, özellikle Müslümanlar öldürülüyordu

 

Aynı şey Kosovalı Arnavutlar için de oldu (Onlar da Müslüman’dır) ve onların hakları Sırbistan tarafından sömürüldü. Bosna Savaşını sonlandıran Dayton Anlaşması’nda ihmal edilen Kosova problemi ancak Arnavutlara karşı şiddetin sınırları aşması ve onların organizeli bir direniş ile cevap vermesiyle Amerikanın dikkatini kazandı. Amerikalılar Kosova’ya çatışmalar başladıktan hemen sonra müdahale etmeye, 1999 yılı içinde çatışmalara bir son vermeye, orada kendileri için çalışan aktörler oluşturmaya, çatışmada yer alan her Müslüman hareketi sabote etmeye ve Birleşmiş Milletler yönetiminden sonra Kosova için yeni bir statü oluşturmaya Bosna’dan çok daha fazla dikkat gösterdiler.

 

Müslüman Balkan Devletlerinde hakim Amerikan politikalarına ve onları her türlü İslami etkiden uzaklaştırmaya Arnavutluk’ta da özen gösteriliyordu.  Amerikanın Arnavutluk’taki politik felsefesi Balkanların en büyük Müslüman devletini kontrol ve idare etmeyi içeriyordu. Onların Arnavutluk ile ilişkileri modern tarih içinde çeşitli değişimler gösterir. Nitekim komünist dönem boyunca onlar ülkeyi uluslararası arenada ihmal ve izole ettiler. Demir Perde’nin yıkılmasıyla birlikte onlar Arnavutluk’u kontrol ve idare etmek için büyük ilgi gösterdiler. 11 Eylül sonrası olayların gelişimi ve 1997’nin büyük entrikaları Amerika’nın Arnavutluk’taki çıkarlarına ilgisini yükseltti. Arnavutluk Balkanlardaki tek bağımsız Müslüman devlet olduğundan ve onun genç nüfusu Batı’da bir tehdit olarak algılandığından, Arnavutluk’un devlet politikalarını teftiş etmek ve kontrol altında tutmak Amerikanın Güneydoğu Avrupa’daki jeostratejik menfaatleri için bir zorunluluktur.

 

Balkanlar Amerika’nın çıkarları için kritik bir bölge olduğundan dolayıdır ki, Başkan Clinton dönemi boyunca özel bir ilgi kazandı. Batıdaki müttefiklerinin yer aldığı, doğuda ekonomik istikrarsızlık içinde ve nükleer silahlarıyla Rusya’nın bulunduğu; güneyde, Ortadoğu’da Amerikan emperyalizmi için çok önemli olan petrol ve İsrail’in bulunduğu bir bölge olarak Balkanlardaki Amerikan müdahalesi Amerika Birleşik Devletlerinin dış politika düzenleyicileri tarafından savunuldu. Balkanlardaki bir sıkıntı bahsedilen üç bölgeye sarsıntılar gönderebilir ve bu bölgeler Amerika’nın küresel hegemonyası için kaçınılmaz derecede önemlidir.

 

Dr. Olsi Jazexhi (Kosova Müslüman Forumu Kurucu Üyesi)

 

Halil İbrahimi (Prishtina Üniversitesi öğretim görevlisi)

 

Çeviren: Gürkan Biçen

 

 


 

 

[1] “Balkans Overview: Need for a Regional Solution” by Robert Greenberg, Foreign Policy in Focus, December 23 1999

[2] Bütün metin boyunca biz Kosova'nın Osmanlı - İslami ismini kullanacağız, Sırpça versiyonu "Kosovo" olarak değil.