İsrail basını yenilgiyi kabullendi

img
İsrail basını yenilgiyi kabullendi YDH

İsrailli yazar Mark Lavie, The Jerusalem Post'ta yazdığı makalede, İsrail'in içinde bulunduğu durumun gerçekliğini kabul etmesi ve savaşı kaybettiğini sindirmesi gerektiğini savunuyor.




YDH- Araştırmacı yazar Mark Lavie'nin The Jerusalem Post'ta ''The lost war in Gaza is not the end of Israel'' başlıklı makalesi, İsrail'in içinde bulunduğu durumun gerçekliğini kabul etmesi yani hedeflerine ulaşamadığını ve savaşı kaybettiğini sindirmesi gerektiğini savunuyor. 

***

Evet, İsrail Gazze'deki savaşı kaybetti. Hayır, bu Yahudi devletinin acı ve kanlı sonu değil.

İsrail Başbakanı Golda Meir, ''Araplar savaşı kaybederse savaşı kaybederler ama İsrail savaşı kaybederse her şeyini kaybeder.'' dediğinde haklıydı. 1973 savaşı İsrail'in varlığını tehdit ediyordu. İsrail ordusunun kahramanca operasyonları ve Amerika'nın devasa silah ve mühimmat ikmali Yahudi devletini kurtardı ama on yıllar sürecek derin bir travmaya sürükledi.

Geçtiğimiz 7 Ekim'de Hamas'ın binlerce kana susamış teröristi sınır ötesine göndererek çoğu sivil 1.200'den fazla İsrailliyi öldürmesi, sakat bırakması, yaralaması ve tecavüz etmesi, 200'den fazla kişiyi rehin alması da İsraillileri aynı şekilde travmaya uğrattı. (Yazarın bahsettiği 1.200'den fazla kişi rejimin Hannibal direktifi doğrultusunda tankları ve helikopterleriyle yaptığı saldırılarda öldürüldü. Savaşın başındaki tecavüz iddialarının yalan olduğu ise defalarca ispatlandı.YDH) Ancak devletin kendisi hiçbir zaman yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmadı. İsrail 1973'te olduğundan çok daha güçlüdür. Bugün savaşta yenilgi acı vericidir ama her şeyi kaybetmek anlamına gelmez.

Ve yenilgidir. İsrail, Hamas'ı yok etmek ve tüm rehineleri geri vermek gibi hedeflerine ulaşamadı.

Hamas'ın silah, mühimmat, roket ve araç kaçakçılığı için kullandığı düzinelerce devasa tüneli saklayan Mısır sınırındaki Gazze şehri Refah'ın ele geçirilmesi ve işgal edilmesi bile bu hedeflere ulaşılmasını sağlamayacaktır.

Yani İsrail Gazze savaşını kaybetti. Peki Hamas kazandı mı?

Bu “kazanmanın” tanımına bağlı. Hamas'ın 7 Ekim'de, teröristleri övünen İsrail ordusunu utandırdığında, ordu üslerini ele geçirdiğinde, çok sayıda İsrailliyi öldürdüğünde ve rehinelerle birlikte Gazze'ye geri döndüğünde zaten kazandığı söylenebilir.

Hamas'ın birçok üst düzey komutanı ve binlerce alt rütbeli teröristi öldüren, onlarca tüneli havaya uçuran, silah stoklarını ve atölyelerini imha eden İsrail ordusunun yarattığı yıkıma rağmen Gazze'de bir güç olarak var olmaya devam ederek kazandığı da söylenebilir.

Hepsinden önemlisi Hamas, Filistinlileri yıllarca ihmal edildikten sonra uluslararası haritaya geri koyarak, İsrail'i dünyada yeniden parya haline getirerek ve İsrail ile ılımlı Arap ülkeleri arasında bir ittifak kurma yönündeki büyük ABD planını tehlikeye atarak kazandı.

İsrail'in ulaşılamaz hedeflerine ulaşmak için baskı yapmaya devam etmesi mantıklı mı? Yoksa vites değiştirip ulaşılabilir bir şey için mi çalışmalı?

Eğer cevap ikincisiyse, o zaman İsrail'in yeni bir liderliğe ihtiyacı var demektir. Mevcut hükümette Başbakan Benjamin Netanyahu, kabinesindeki en aşırı unsurların talepleri tarafından tuzağa düşürülmüş durumda; bu unsurlar iç ve dış her konuda en şahin duruşu sergiliyorlar ve muhtemelen savaşın sona ermesini istemiyorlar.

Yeni İsrail liderliği, Gazze savaşının enkazından mümkün olduğunca çok şey kurtarmak ve İsrail'in imajını ve dünyadaki yerini iyileştirmek için pratik bir eylem planı benimsemelidir.

Öncelikle İsrail şu ilkeleri kabul etmelidir:

1. İsrail dünyaya karşı tek başına mücadele edemez.

2. İsrail Hamas, Hizbullah ve İran'la tek başına savaşmamalıdır.

3. İlk maddeyi kabullenmek zor olabilir.

İsrailli nesiller, Naziler ve işbirlikçilerinin 6 milyon Yahudi'yi katletmesine dünyanın seyirci kaldığı Holokost'un gölgesinde yetişti. İsraillilere İsrail'in sadece kendisine güvenebileceği öğretildi.

Bu bugün 75 yıl öncesinde nasılsa yine aynı, ama tek bir fark var, İsrail'in risk alacak lüksü kalmadı. Rusya ve Çin tarafından desteklenen İran gibi düşmanlarla ve tüm sınırlarındaki tehditlerle karşı karşıya olan İsrail, Batı ve Arap dünyasındaki doğal müttefiklerini yabancılaştırmaya devam edemez.

Nisan ayında İran'ın yüzlerce füze ve insansız hava aracıyla gerçekleştirdiği saldırının püskürtülmesinde İsrail'e yardımcı olan geçici ittifak bunun bir göstergesidir. Bu, İsrail'in hoşuna gitmeyen bazı taleplere boyun eğmek anlamına gelebilir ama yeni gerçeklik bu.

Bu ikinci noktaya da uyuyor. Hamas ve onun aşırıcı, soykırımcı İslamcı ideolojisi sadece İsrail'i değil tüm Batı'yı tehdit etmektedir. Aynı şekilde Hizbullah da. İran her iki gruba da rehberlik etmektedir ve Batı nasıl İran'la nükleer anlaşmayı müzakere etmek için bir araya geldiyse, bu tehditlerle başa çıkmak için de bir araya gelmelidir.

Aslında Hizbullah'ın İsrail sınırına yakın bir yerde faaliyet göstermesini yasaklayan bir BM Güvenlik Konseyi kararı var. Dolayısıyla Hizbullah'ın İsrail'in kuzeyine yönelik roket ve insansız hava aracı saldırılarını durdurmanın tek başına İsrail'in sorumluluğu olmadığı açıktır.

Ancak Gazze'de yedi aydan fazla süren yıkıcı savaşın ve dünyayı kasıp kavuran İsrail karşıtı duygu tsunamisinin ardından dünyanın İsrail'in tarafına geçmesini beklemek mantıklı mı? Hayır, mantıksız. Hele şu anda İsrail böyle yönetilirken hiç mantıklı değil.

Dahası, dünyanın genel eleştirisini değiştirmek için asgari olan şu noktaları kabul edecek bir İsrailli lider hayal etmek zor: Gazze'deki savaşı sona erdirmeyi ve İsrail askerlerini geri çekmeyi kabul etmek.

Çekilmeden sonra yapılacaklar da şöyle: Gazze'nin yönetiminde Filistin Yönetimi'ne rol verilmesi ve Gazze'nin yönetiminin onlara ve Arap ortaklarına bırakılması.

Bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik müzakereleri kabul etmek. Daha önce burada bunun sadece bir mantra olduğunu, Filistinlilerin bir devlet teklifini asla kabul etmeyeceğini yazmıştım.

Bu adımlar barış getirmeyecektir. 7 Ekim saldırısından sonra barış uzun yıllar, belki de on yıllar uzakta. Bu adımlar en iyi ihtimalle İsrail'in acı da olsa yaşayabileceği bir gerçekliği yeniden tesis edebilir. Bu, Hamas'ın dört yıl boyunca İsrail'e akan on milyonlarca Katar dolarını bir savaşa hazırlanmak için kullanmayacağı “anlayışına” kapılmanın ödenmesi gereken bedelinin bir parçası.

İsrail topyekûn zafer ve dünyaya karşı biz “anlayışına” hapsolduğu sürece savaş uzadıkça uzayacak, İsrailli kayıplar artacak ve rehineler serbest bırakılmayacak.

Öte yandan İsrail rotasını değiştirir ve dünyadaki daha mantıklı unsurlarla bir kez daha bir araya gelirse, onların yardımıyla Gazze'nin nispeten sakinleştirilmesi, rehinelerin serbest bırakılması ve Hizbullah'ın yerin altına gönderilmesi mümkünleşir.

Bu yenilgiyi zafere benzeyen bir şeye dönüştürmenin tek yolu bu.

***

Çeviri: YDH