Soykırımcı işgal ordusundaki sistemik cezasızlık sorununun, insanlık onuruna karşı suistimal örüntülerini, hesap verebilirlik yokluğunu ve psikopat savaş suçluları eğiten bir haydutlaşmayı beslediği kesindir.
YDH- The Cradle’daki ‘’To cover for war crimes, Israel claims it ‘lost control’ over soldiers’’ başlıklı makalenin yazarı siyasi analist Robert Inlakesh, İsrailli askerlerin Gazze'de işledikleri suçları, soykırım niyetlerini ve sapkın eylemlerini dahası üst rütbelilerin bunları teşvik eden söylemlerini bir arada vererek aslında İsrail rejiminin nasıl bir psikopatlar sürüsü ve haydut ordusu yetiştirdiğini de gözler önüne seriyor.
***
Medya analistlerinin Gazze'deki İsrail güçleri için potansiyel bir “stratejik yenilgi” öngörmesinden aylar sonra, İsrail'in askeri yüksek komutanlığı şimdi silahlı kuvvetlerindeki bazı birimler üzerinde kontrol sağlamakta zorluklarla karşılaştığını iddia ediyor.
Bu iddia, suçu işgal birliklerinin üzerine atarak, üst düzey yöneticilerin olaya karıştıklarını inkar etmelerini ve savaş suçu işledikleri yönündeki suçlamalardan kendilerini uzak tutmalarını sağlayacak bir yol sunuyor. Bu sözde kontrol dışı 'haydut İsrail birlikleri' ile ilgili olarak gün ışığına çıkan önemli miktarda kanıt, Tel Aviv'in askeri komutanlığı hakkında ciddi bir iddianame ile sonuçlanabilir.
Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) İsrail'i Gazze'nin en güney şehri Refah'taki askeri operasyonunu durdurmaya çağıran son direktifine rağmen, İsrail Başbakanı Binjamin Netanyahu, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) tutuklama emri tehdidine rağmen devam etme kararlılığını sürdürüyor. İç bölünmeler ve UAD'nin kararına uyması yönünde artan baskılar nedeniyle Tel Aviv kendisini hassas ve belirsiz bir durumda buluyor.
İşgal ordusunda 'haydut timler'
İbranice yayın yapan Haaretz gazetesi geçtiğimiz hafta sonu önemli bir ifşaatta bulunarak İsrail ordusunun “Genelkurmay Başkanlığı'nın birkaç aydır birlikler, özellikle de yedek birlikler üzerinde kontrol sağlayamadığını” ileri sürdü. Makalede, Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi'nin, komutası altındaki sözde haydut unsurların varlığından ancak son zamanlarda haberdar olduğu ve bu 'kontrolsüz birimlerin' UAD tarafından İsrail'e karşı özetlenen suçlardan sorumlu olduğu bir tablo çiziliyor.
Gazze'deki çatışma sırasında İsrail askerleri, kuşatma altındaki bölgede operasyonlar yürütürken suç teşkil eden davranışlar sergiledikleri, soykırım güdülerine işaret ettikleri ve rahatsız edici eylemlerde bulundukları videolar paylaşıyorlardı.
Ağırlıklı olarak TikTok ve Instagram gibi sosyal medya platformlarında paylaşılan ve Filistinli sivillere yönelik şiddeti kutlayan Telegram gruplarında dolaşıma sokulan bu lanetleyici videolar büyük bir olumsuz ilgi topladı.
Görünen o ki İsrail liderliği şu anda suçu askeri komutanlarından uzaklaştırmak amacıyla “birkaç çürük domates” hikayesini destekliyor.
Bu o kadar da kolay bir görev olmayacak. Bazı sosyal medya grupları işgalci güçlerin yetkilileri tarafından yönetiliyor. Dahası, İsrail askeri teşkilatı, “Operasyonlar Direktörlüğü Etkileme Departmanı” aracılığıyla psikolojik savaş yürütmenin bir yolu olarak, +18 filmleri paylaşan Telegram hesaplarının işletilmesindeki rolünü kabul etmiştir.
Hangi timler haydutluk yaptı?
Şu an itibariyle 'haydutluk' yaptığı iddia edilen birliklerin resmi bir listesi bulunmuyor. Haaretz yazarı Amos Harel, bu birliklerin basitçe ihbar eden videolar yayınlayanlar tarafından tespit edilebileceğini öne sürüyor.
Soykırım niyetini ifade ettiği için Güney Afrika UAD başvurusunda adı geçen 2908. Tabur komutanı Yair Ben David'in durumunu ele alalım. Güçlerinin Gazze'nin kuzeyindeki Beyt Hanun'da yol açtığı yıkımla övünen David, Tevrat'ta geçen ve tüm erkeklerin katledildiği bir hikâyeye atıfta bulunarak “tüm Gazze Beyt Hanun'a benzemeli” demiştir.
Bu açıklama Aralık 2023'te sosyal medyada yayınlanan bir videoda yapılmasına rağmen, İsrail askeri yönetimi tarafından birliğini dizginlemek için herhangi bir adım atılmadı.
Haaretz'de Ocak ayı sonunda yayınlanan 'İsrail Ordusu, Bazı Askerleri Kanunsuz Çetelere Dönüşmeden Harekete Geçmeli' başlıklı bir başka makalede Ben David'in yorumuna atıfta bulunularak “90 yedek tabur komutanının IDF genelkurmay başkanına zafere kadar Gazze, Lübnan ve Batı Şeria'da durmaması için dilekçe verdiği” kaydedildi.
Makalede İsrail ordusunun en büyük düzenli tümeni olan 36. Tümen'in komutanı David Bar Kalifa'nın da Filistin halkına yönelik “intikam” emirlerine yer verildi. Ancak Tel Aviv, İsrail Güney Komutanlığı Başkanı Yaron Finkelman'ın Gazze'nin merkezine taşınmalarını savunmasına rağmen daha sonra Lübnan sınırına kaydırılan tümeni yapısal olarak değiştirmek ya da reforme etmek için hiçbir adım atmadı.
261'inci Tugay'ın 6261'inci Taburunda subay olan Aviad Yisraeli, Aralık ayında Han Yunus'un işgaline katılmadan önce sosyal medyada açıkça “kimsenin kalmadığından emin olma” niyetini paylaştı. İşgal altındaki Batı Şeria'da Beytüllahim yakınlarındaki yasadışı bir yerleşimci karakolunda yaşayan Yisraeli, üstleri tarafından disipline edilmedi ve kısa süre önce Refah'ta görevlendirildi.
6 Mayıs'ta İsrail güçleri Refah Sınır Kapısı'nı ele geçirdiğinde, askerler sınır kapısını tahrip ederken ve saygısızlık yaparken kendilerini filme aldılar ve görüntüleri sosyal medyada yayınladılar. Bu askerler 162. Tümen'e bağlı 401. Tugay'a mensuptu, Givati Tugayı ise Refah'ın doğusundaki diğer bölgeleri ele geçirmişti.
İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari'nin aylardır askerleri bu tür eylemleri filme almamaya çağırması, ordu yönetiminin uzun zamandır bu eylemlerin farkında olduğunun açık bir göstergesidir. Bugüne kadar herhangi bir disiplin işlemi yapılmadı. Yetkililer tarafından alınan en proaktif önlem ise, görüntülerin internette yayınlanmasına ilişkin polis soruşturmalarını duyurmak oldu. Askerlerden gelen binlerce video, fotoğraf ve paylaşımla ilgili bu soruşturmaların takibi de yapılmadı.
Kaosu kontrol altına almak
Eğer İsrail yönetimi ordusundaki tüm birimlerin kontrolünü gerçekten kaybetmişse, neden bu birimler Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Lübnan sınırı gibi hassas bölgelerde yeniden göreve başlatılıyor?
Emirlere uymadığından şüphelenilen ve videoları UAD'de soykırım niyetinin kanıtı olarak kullanılan askerlerin dahil olduğu böylesine pervasız bir karar alma süreci, İsrail yüksek komuta kademesi için önemli bir suçlamadır.
Ocak ayında İbranice yayın yapan 'Kan Reshet Bet' radyosu tarafından yayınlanan bir raporda şöyle deniyordu:
‘’Hashomer Tugayı'nın kurulmasından önce eğitime çağrılan yedek savaşçılar ... ekipman, profesyonellik, insan gücü eksikliği ve özellikle de eğitimin ortasında, gerektiği gibi eğitim almadan Gazze Şeridi'ne girdiklerinin kendilerine bildirilmesini ciddi bir şekilde eleştirdiler.’’
Filistinli insan hakları örgütü el-Hak tarafından belgelendiği üzere, hem askeri hem de siyasi liderlikten gelen çok sayıda soykırım niyeti açıklaması göz önüne alındığında İsrail ordusunda bir kaos var evet ama bu kaos yine İsrail’in kontrolünde olan bir kaos.
UAD'deki Güney Afrikalı hukuk ekibi Netanyahu'nun İncil'deki Amalek hikayesini İsrail askerlerine atfetmesini Filistinli sivilleri toplu halde öldürme çağrısı olarak yorumladı. Bu tür söylemlerle motive edilen potansiyel savaş suçluları, askeri liderlik kararları bu tür davranışlara izin verdiğinde kişilere hasredilemez.
Eğer İsrail yüksek komuta kademesi ordu içindeki radikal ve kontrolsüz unsurlardan habersizse, “Hilltop Youth’tan radikal yerleşimcilerin dahil olduğu ’Desert Frontier” biriminin oluşumunu nasıl açıklıyorlar? Bu radikal yerleşimci-avcı grubu daha önce İsrail medyası tarafından İsrail askerlerine ve Filistinli sivillere saldıran teröristler olarak tanıtılmıştı.
Cezasızlık ortamı
Bu başıboş İsrail askeri sorunu 2023'te başlamadı; İsrail askerlerinin tam bir cezasızlık ortamında yetişmesinden dolayı böyle bir sorun var. Gazze'deki 2008/9 savaşı sırasında, suç işleyen bir İsrail askerine verilen en kötü ceza, asker, kredi kartı çaldığındandı. Filistinlileri öldürmek, işkence etmek, dövmek ya da evlerini, işyerlerini ve topraklarını yerle bir etmekten ötürü İsrail askerleri ceza almıyorlar.
Ya da Filistinlileri canlı kalkan olarak kullanmak mesela. Tel Aviv'in Hamas'a atfettiği ama askerlerinin her gün işlediği bir suç bu. B'Tselem'e göre, dokuz yaşındaki bir çocuğu canlı kalkan olarak kullanmaya karışan iki asker üç ay şartlı hapis cezası aldı ve olaydan iki yıl sonra başçavuşluktan erliğe indirildi. Komutanlarından hiçbiri yargılanmadı.
Söz konusu iki asker, bubi tuzaklı olduğundan şüphelendikleri bir çantayı açması için dokuz yaşındaki bir çocuğa silah zoruyla emir vermişlerdi. Küçük bir çocuğu riske atmak gibi riskli bir davranışı gerçekleştirmelerine rağmen, iki askere üç ay şartlı hapis cezası verilmiş ve olayın gerçekleşmesinden yaklaşık iki yıl sonra başçavuşluktan erliğe indirilmişlerdir. Komutanlarından hiçbiri yargılanmadı yine.
O zamandan bu yana İsrail askerlerinin eylemleri daha da şeytanileşti. İsrail askerlerinin Filistinli sivilleri -çoğunlukla çocukları- canlı kalkan olarak kullandığına dair belgelenmiş daha pek çok vaka olmasına rağmen, bu vaka İsrail yargı sistemi tarafından cezalandırılan son vaka oldu.
İsrail askeri liderliğinin askerlerinin hatalı davranışlarını yeni yeni kabul etmeye başladığı iddiası, kendilerini herhangi bir suçluluktan uzak tutmak için, sorumluluk reddi tesis etmek için stratejik bir işi kılıfına uydurmadır. İsrail ordusu içindeki aşırılık yanlısı birimlerin yetiştirilişi ve askerler arasındaki disiplin eksikliği, muhtemelen üstlerinin kışkırtıcı söylemleriyle de beslenerek, Filistinlilere yönelik ihlallerin görmezden gelindiği ve hatta göz yumulduğu bir duruma yol açtı.
***
Çeviri: YDH