Suudi Arabistan ve Siyonist Varlık arasındaki gizli ilişkinin açığa çıkarılması

img
Suudi Arabistan ve Siyonist Varlık arasındaki gizli ilişkinin açığa çıkarılması YDH

Israel Hayom'da bir makale, Suudi Arabistan ve Siyonist Varlık arasındaki gizli bağları tarihsel bir anlatıyla sunuyor.




YDH- Yakın zamanda birçok Arap ülkesinin İran'ın ''Gerçek Söz'' saldırısı sırasında İsrail'e verdiği destek, Suudi-İsrail ilişkisinin daha önce bilinenden daha derin köklere sahip olabileceğini gösteriyor, bu bağlamda, dışsal farklılıklarına rağmen Suudi Arabistan ve Siyonist Varlık arasında uzun süredir devam eden gizli ittifakın karşılıklı çıkarlar ve başta İran rejimi olmak üzere ortak tehditlere karşı koyma ihtiyacından kaynaklandığını vurgulayan metin İsrail merkezli İsrael Hayom gazetesinde ''The surprising history of the secret Saudi-Israeli relationship'' başlığıyla yayınlandı. 

 

İsrail ve Suudi Arabistan, ortak sınırları, değerleri ya da kültürü olmayan ve Suudi yetkililerin Yahudilere yönelik kışkırtıcı söylemleriyle dolu bir geçmişe sahip iki düşman ülke gibi görünebilir. Ancak perde arkasında bu iki ülke, karşılıklı pragmatizm duygusu ve ortak tehditlere karşı koyma konusundaki ortak çıkarları doğrultusunda uzun bir süredir gizli bir işbirliği yürütmektedir.


Suudilerin 1948 Bağımsızlık Savaşı'na katılımı

İsrail'in kurulmasından önce David Ben-Gurion, aralarında Suudi Arabistan'ın da bulunduğu potansiyel müttefikleri aktif bir şekilde araştırdı. Suudiler, diğer Arap ülkelerinin bölgede aşırı nüfuz kazanmasını engellemeyi amaçlayan pragmatik aktörler olarak algılanıyordu. İsrail gibi dost bir devlete sahip olmanın Suudi Arabistan'ın çıkarlarına hizmet edeceğine inanılıyordu. Bununla birlikte, Kral İbn Suud tüm angajman girişimlerini sürekli olarak reddetti ve hatta bağımsızlık mücadelesi sırasında İsrail'le savaşmak için birlikler gönderdi.

Yemen İç Savaşı

 1960'ların başında Yemen'in iç savaşa sürüklenmesiyle gizli ittifakta çok önemli bir an ortaya çıktı. Hükümetin devrilmesi ve ülkenin kargaşaya sürüklenmesiyle birlikte Suudi Arabistan ve İsrail gibi komşu ülkeler kendilerini isyancı güçlerle anlaşmazlık içinde buldular. Bu fırsatı değerlendiren Suudi Arabistan, İsrail uçaklarının hava sahasından geçmesine gizlice izin vererek Yemen hükümet savaşçılarına önemli yardımlar sağladı. Suudi ve İsrail çıkarlarının bu şekilde kesişmesi önemli bir dönüm noktası oldu ve iki ülke arasında gelecekte yaşanacak yakınlaşmaların habercisi oldu.

Hartum Kararı, “3 Hayır”

1967'de tüm Arap Birliği, “3 Hayır” olarak da bilinen Hartum Kararını resmen kabul etti: İsrail'le barış yapılmayacak, İsrail tanınmayacak ve İsrail'le müzakere edilmeyecekti. Ancak perde arkasında İsrail, Suudilerle köprüler kurmak için fazla mesai yapıyordu. Suudi hükümetini devirmeye yönelik yerel girişimler hakkında bilgi aktardılar ve Suudileri Ürdün kralına yönelik bir suikast planı konusunda uyardılar.

Suudi pragmatizmi

Pragmatizmleriyle tanınan Suudiler sonunda İsrail'in burada kalacağını anladılar. Suudi Kralı 1977'de artık kimsenin İsrail'i haritadan silmeye çalışmadığını itiraf etti. Ancak İsrail dışişleri bakanlığı sessiz kalarak Suudilerin ilk hamleyi yapmasını bekledi.

Suudilerin başarısız barış önerisi

1981 yılında Suudi Prens İsrail'e somut bir teklif gönderdi: İsrail Altı Gün Savaşı sırasında elde ettiği tüm topraklardan çekilir ve Kudüs'ü bir Filistin devletinin başkenti olarak teslim ederse bölge barışa kavuşacaktı. Ancak İsrail Başbakanı, İsrail'in güvenliği ve Kudüs'ün önemiyle ilgili endişelerini gerekçe göstererek bu teklifi derhal reddetti.

Körfez Savaşı anti-Saddam koalisyonu

On yıl sonra, Suudiler ve İsrailliler kendilerini yine aynı tarafta buldular, her ikisi de Kuveyt'i işgal eden Saddam Hüseyin tarafından hedef alınmıştı. Suudi Arabistan, Saddam'a ülkeyi terk etmesi için baskı yapmak üzere 30'dan fazla ülkeden oluşan bir koalisyona katıldı ve Saddam İsrail'e ateş açtığında Yahudi devleti misilleme yapmayarak koalisyondaki Arap devletlerinin taraf seçmek zorunda kalmasını engelledi.

Madrid Barış Konferansı

Aynı yılın ilerleyen günlerinde Suudiler ve İsrailliler, Arap-İsrail çatışmasını sona erdirmek için ABD ve SSCB'nin ortak çabası olan Madrid Barış Konferansı'nda ilk kez aynı odada oturdular. Konferanstan barış çıkmasa da, Suudi ve İsrail arasındaki ilişkiler ısınıyordu ve kapalı kapılar ardında, İsrail-Filistin çatışmasına bir çözüm bulabilirlerse para getirecek ortak projeler hakkında konuşmaya devam ettiler.

Suudilerin 2. başarısız barış önerisi

2002'de Suudiler 1981'deki tekliflerini tekrarladılar: 1967'de kazanılan tüm topraklardan çekilin, Kudüs'ten vazgeçin ve Arap dünyası barış yapsın. İsrail hükümeti güvenlik endişelerini ve devam eden İkinci İntifada'yı gerekçe göstererek teklifi yine reddetti.

İran karşıtı koalisyon

Yahudi devletini müzakere masasına geri döndürmek için bir savaş daha gerekti. İran destekli terör örgütü Hizbullah 2006 yılında iki İsrail askerini kaçırdığında, İsrail büyük bir güç gösterisiyle karşılık verdi. Savaş, Hizbullah'ın herkesin tahmin ettiğinden daha güçlü ve kuvvetli olduğunu ortaya çıkararak hem Suudi Arabistan'ı hem de İsrail'i İran İslam Cumhuriyeti tarafından doğrudan tehdit edilen aynı tehlikeli gemiye bindirdi. Bu ortak tehdit sonunda iki ülkeyi İran rejimini nasıl durduracaklarını tartışmak üzere bir araya getirdi.

2020 İbrahim Anlaşması

2020 yılında ABD, İsrail ile ikisi Suudi Arabistan'a sınırı olan Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn olmak üzere birçok Arap ülkesi arasında tarihi bir anlaşmaya aracılık etti. Suudiler anlaşmanın bir parçası olmasalar da, onların da İsrail ile ilişkileri normalleştirebileceklerine dair ipuçları vardı, anlaşmaların geçmesine izin verdiler ve İsrail'in Filistinlilerle olan sorunlarını çözdükten sonra bir normalleşme anlaşmasının geleceğini ima ettiler.

Suudi-İsrail normalleşmesine doğru hareket

2023 yılında Suudilerin İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye istekli olduklarını açıkça ifade etmeleri, iki ülkenin ilişkilerini resmileştirmeye yaklaştığını gösteriyordu. Tek soru, anlaşmanın imzalanması için ne gerekeceğiydi.

7 Ekim'in ardındaki neden

Birçok analist, Hamas'ın Ekim 2023'te İsrail'e yönelik yıkıcı saldırısının, Arap dünyası İsrail'in terör örgütüne verdiği yanıtı sert bir dille eleştirirken, İsrail ile Suudiler arasındaki olası bir anlaşmayı bozmak için tasarlandığını öne sürdü.

Gazze Savaşı kınamaları

İsrail ve Hamas arasındaki savaş on binlerce insanın hayatına mal oldu ve tüm Arap dünyası İsrail'in tepkisini sert bir şekilde eleştirdi ve bazı ülkeler “Gazze'deki Filistinli masum sivillerin ayrım gözetmeksizin bombalanmasını” kınadı.

İran'ın saldırısına karşı İsrail'i savunmak

Ancak İran Nisan 2024'te İsrail'e saldırdığında, Yahudi devletiyle kamuoyu önünde hiçbir bağı olmayanlar da dahil olmak üzere birçok Arap ülkesi İsrail'in savunmasına geldi, istihbarat aktardı, İsrail'in hava sahalarını kullanmasına izin verdi ve hatta İran füzelerinin izlenmesine ve önlenmesine aktif olarak yardım etti. Bu da Suudi-İsrail ilişkisinin daha önce bilinenden daha derin köklere sahip olabileceğini gösteriyor.

Ufukta bir Suudi-İsrail ittifakı mı var?

Suudi Arabistan ve İsrail arasında uzun süredir devam eden gizli ittifak, her iki ülkenin de ilişkilerinin avantajlarını kabul etmesiyle geniş çapta kabul görmüştür. İran rejiminin ısrarla bölgesel istikrara tehdit oluşturmasıyla birlikte, bu iki ülkenin ortaklıklarını resmileştirme zorunluluğu daha önce görülmemiş seviyelere ulaştı. İki ülkenin kalıcı işbirliklerini ne zaman kamuoyuna duyuracakları ise cevapsız kalan tek soru.

Çeviri: YDH

 

 



Makaleler

Güncel