Trump’ın Yahudiler için daha tehlikeli olacağı iddiası

img
Trump’ın Yahudiler için daha tehlikeli olacağı iddiası YDH

Yazar, Haaretz'de yayınlanan makalesinde İsrail'e olan bağlılığından ötürü Trump'ın tekrar seçilmemesi için bir tür çaba göstereceğini belirtirken olası Trump liderliğinin, dünyada giderek kaotikleşen bir ortamda çatışmaları artırabileceğini savunuyor.




YDH-  İsrail gazetesi Haaretz'de yayınlanan ''Another Trump Term in the US Will Be Dangerous and Cruel. Jews and Israelis Should Know That'' başlıklı makalenin yazarı Profesör Michael Berenbaum, Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesine karşı çıktığı kişisel, siyasi, ahlaki ve özellikle ''Yahudi'' sebeplerini sıralayarak Trump'ın dışlayıcı politik temayülünün İsrail projesi üzerinde kötü bir etkisi olacağını açıklıyor. 

Aralık 2020'de, Donald J. Trump'ın istemeyerek de olsa görevi bırakmasından bir ay önce, George Packer The Atlantic'te şöyle yazmıştı: “Trump yönetimindeki Amerika daha az özgür, daha az eşit, daha bölünmüş, daha yalnız, daha borçlu, daha şişkin, daha kirli, daha kaba, daha hasta ve daha ölgün oldu. Aynı zamanda daha da hayalperest oldu."

Bunlar Trump'ın görevdeki daha ilk döneminin bir yansımasıydı. 

O zamandan beri Trump daha da kötüye gitti. Trump'ın yenilgisinden ve özellikle de 6 Ocak saldırısından sonra ondan kurtulacaklarını düşünen Cumhuriyetçiler'e de Trump ve destekçileri musallat oldu. 

Trump'ın mutlak hakimiyetinin önündeki bariyerler tamamen ortadan kalkınca ikinci dönemde geriye sadece sadıklar kalacaktı. Sadıkların da tek vasfı “büyük lidere” sadakattir.

Mesela Trump cephesi, kamu hizmetini siyasallaştırmak için stratejiler geliştiriyor ki bu da tarihsel olarak bu tür bir siyasallaşmaya karşı koruma sağlayan kural ve normları potansiyel olarak zayıflatabilecek bir hamle. Bu hamle, Kongre ve mahkemelerin onayına duyulan ihtiyacı bertaraf ederek başkanlık otoritesini güçlendirmeyi amaçlıyor. 

Trump'ın kim olduğunu biliyoruz. Sadece ilk döneminde 30 bin yalan söylediği belgelenmişti. Defalarca yalan söylemesine rağmen gerçek kötü kişiliği yine de ortadaydı. Miting konuşmalarına ve davranışlarına bakılırsa, iyice kötüye gidiyor ve olası ikinci döneminin daha da tehlikeli olacağını gösteriyor. 

Bazıları yaşlanan bir Başkan Joe Biden'ın bilişsel gerilemesinden korkuyorsa, ben ilk döneminden bile daha fazla, etrafında ona karşı duracak güce ya da isteğe sahip hiç kimse olmayan, kin dolu, duygusal olarak dengesiz, gerileyen bir Trump'tan daha fazla korkmamız gerektiğinden şüpheleniyorum.

İsraillilerin, kişisel çıkarlar ile ulusal refah arasındaki farkı ayırt edemeyen bir lidere sahip olmaktan kaynaklanan tehlikenin farkına varması çok önemlidir. Amerikalılar olarak, ikinci bir dönem için fırsat verilmesi halinde başkan olan Trump'ın, tıpkı ilk görev süresi boyunca yaptığı gibi, kendi çıkarlarını ülkenin yüksek menfaatlerinin önünde tutacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Aşırı narsisizmi o kadar derinlerde kökleşmiş ki kendine hizmet etme güdüsü ve hakimiyet kurma çabası Trump'ın tek gailesi ollabilir.

Yahudiler, şikayetlerle hareket eden ve despotluktan ibaret ısrarcı bir liderin, hırslarının önünde duranları özgürce hedef alabilmesinin tehlikelerinin farkında olmalı. Trump'ın antisemit olup olmadığı tartışmalı bir konu ancak Yahudilere ilişkin tasvirinin, antisemitler tarafından Yahudi toplumuna yönelik önyargılı bakış açılarını pekiştirici  için bir araç olarak çok sayıda zararlı stereotipi sürdürdüğü inkar edilemez.

Trump bu temel antisemitik klişeleri güçlendirmiştir, eğer insaflı olursam, bilmeden, sezgisel olarak şöyle listeleyebilirim:

- Yahudiler paraları aracılığıyla kontrolü ellerinde tutarlar: Ulusal Yahudi Cumhuriyetçi Koalisyonu'na yaptığı bir konuşmada Trump şunları söylemişti:

"İsrail'in başına gelebilecek en iyi şey olmama rağmen beni desteklemeyeceksiniz. Çünkü ben sizin paranızı istemiyorum."

- Yahudiler sadece İsrail'e sadıktır: Demokratlara oy veren Amerikalı Yahudileri İsrail'e sadakatsizlikle hele de inançlarına sadakatsizlikle suçluyor ve Başbakan Benyamin Netanyahu'yu Ulusal Cumhuriyetçi Koalisyon'a “Başbakanınız” olarak tanıtarak çifte sadakat iftirasını açıkça güçlendiriyor ve Amerikalı Yahudilerin İsrail ile ilişkilerini çarpıtıyor. 

Trump aynı zamanda Yahudileri hedef alanlar da dahil olmak üzere komplo teorilerini de destekler. Yinelediği hedeflerinden biri, “Amerika'nın kanını zehirleyen” göçmenlerin güney sınırını işgal etmesine sponsor olduğunu söylediği George Soros'tur.

Cumhuriyeti bir demokrasi olarak bir arada tutan kurumların altını oyuyor. Bunun gibi yorumları tekrar tekrar duyuyoruz. Diyor ki “Sistem hileli; seçimler çalıntı; mahkemeler hileli; New York'taki dava George Soros destekli bir Bölge Savcısı tarafından yürütülen siyasi bir cadı avı.”

Holokost inkârı da dâhil olmak üzere açıkça antisemitik olan komplo teorilerini savunan adayları desteklemeye devam ediyor. Onlarla birlikte yemek yiyor ve onları Mar-o-Largo'ya (Trump'ın  ikamet ettiği yer, çev.) davet ediyor.

Trump'ın açıkça beyazların üstünlüğünü dile getirmekte çuvalladığı ve antisemit göstericilerin Yahudileri tehlikeye attığı, bir Şabat sabahı yarı otomatik tüfekli adamlarla bir sinagogu kuşattığı ve “Yahudiler yerimizi alamayacak” sloganları attığı Charlottesville'de “her iki tarafta da çok iyi insanlar” olduğu iddiasını hatırlamalıyız. Hıristiyan milliyetçiler, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir Hıristiyan ulusu olarak açıkça tanınması çağrısında bulunma yetkisini kendilerinde görüyorlar. Bu Yahudiler için iyi değil.

Trump demokrasinin kendisi için bir tehlikedir ve bu da bırakın dünyayı, Amerikalı Yahudiler ve tüm Amerikalılar için bile korkunç bir durumdur. İktidarın barışçıl bir şekilde devredilmesi demokrasinin müzakere edilemez temelidir ve Trump yenilgiyi kabul edemez ve etmemelidir. Tek başına bu bile onu ABD vatandaşlarının gözünde diskalifiye etmelidir. Ancak yanılsama zafer kazanmış ve Cumhuriyetçi Parti'de derin kökler salmıştır.

Yahudiler ve diğer azınlıklar için özel bir tehlike olan Trump, ABD'nin siyasi söylemine derin bir nefret enjekte etti. Serbest bırakılan nefret, en nihayetinde Robert Wistrich'in “En Uzun Nefret” dediği şeyin özneleri olan Yahudileri hedef almaktadır. Bir toplumda Yahudiler ne kadar güvendeyse o toplum o kadar istikrarlıdır. Bunun tersi de doğru olabilir, bir toplum ne kadar istikrarlıysa o toplumdaki Yahudiler o kadar güvendedir. Kaosla hükmeden bir lider olarak Trump, Ukrayna ve Gazze'deki savaşlar ile Lübnan, İran ve Houtiler'de bekleyen çatışmalarla giderek kaotikleşen bir dünyada iktidara gelebilir.

Pek çok Yahudi gibi ben de güçlü bir şekilde İsrail yanlısıyım ve İsrailli akrabalarım gibi İsrail yanlısı olmakla İsrail hükümeti yanlısı olmak arasında ayrım yapıyorum. İsrail'e olan bağlılığım derindir. İsrail'de okudum, yaşadım ve çalıştım; İbranicem akıcı ve çocuklarım da orada okudu. Dindar bir Yahudi olarak Donald J. Trump'ın Beyaz Saray'a geri dönmemesi için elimden gelen her şeyi yapacağım.

Bunun pek çok nedeni var. Kişisel, siyasi, ahlaki ve evet, özellikle de Yahudi nedenlerim var. 

Daha önce de belirttiğim gibi, Trump zalimliğini kanıtladı ve ikinci döneminde bunu dizginlemek için hiçbir teşviki olmayacak. Özellikle son bir yılda olduğu gibi antisemitizmin yeniden baş gösterdiğini hissettikten sonra yeniden ayaklarının üzerinde durabileceklerine dair güvence arayan Amerikalı Yahudiler için, Trump'ın dört yıl daha görevde kalacağı hayali bize onun tam da ihtiyacımız olmayan kişi olduğunu hatırlatıyor.

Ayrıca, Yahudiler de dahil olmak üzere azınlıklar için özellikle endişe verici olan, başkalarını alçakça eylemlerle rutin olarak suçlamasıdır. Trump, birleştirerek değil bölerek güç elde etmeye çalışmakta ve Amerikalıları birbirine yaklaştırmak yerine karşı karşıya getirmektedir.

Trump aynı zamanda ulusal güvenlik için de ciddi bir tehlike oluşturmaktadır. Bu sadece benim vardığım bir yargı değil, Trump'ın ilk dönemlerinde Ulusal Güvenlik ve diğer görevlerde bulunmuş pek çok kişinin vardığı bir sonuçtur. Rusya'nın Ukrayna'yı ele geçirmesine karşı çıkmayacak, NATO'yu zayıflatacak ve kendi hükümetleri üzerindeki kontrollerine hayranlık duyduğu otoriter yöneticilere daha da yakınlaşacaktır.

Amerikalı Yahudilerin ve İsraillilerin kendilerine sorması gereken vahim soru şudur: Trump, İsrail'in karşı karşıya olduğu çoklu krizleri ele almada ne kadar sağlam olabilir? Bazı İsrailliler Netanyahu ve onun aşırı sağ koalisyonuna verilen desteğin İsrail halkına verilen destekle aynı şey olduğuna inanmıyor. Trump'ın desteği her zaman çıkar odaklı olduğu için uyanık olmalıyız.

Trump, İran ve Hizbullah'ı dizginlemek için savaş gemileri göndereceğine ya da İran'dan gelen doğrudan saldırılara karşılık verilmesini koordine edeceğine güvenilebilecek bir başkan değil.

Trump'ın münzevi tavrı İsrail'in dünyada giderek artan yalnızlığını daha da kötüleştirecektir.

Ayrıca Trump'ın, halefi ve rakibinin yaptığı gibi İsrail'e verdiği destek için büyük bir siyasi bedel ödemeye istekli olduğunu düşünemiyorum.

Dahası, Trump'ın içe kapalılığı dünya için bir felaket olur ve hatta İsrail için varoluşsal bir tehdit bile olabilir. Özellikle de 7 Ekim'in hemen ardından İsrail'den ve Netanyahu'dan uzaklaştığını gördüğümüzde olduğu gibi. Netanyahu, Trump'ın zihninde aniden zayıflamış ve başarısız bir lider oluverdi. 

 Yeniden seçilme kaygılarından arınmış olarak -Anayasayı “askıya almayı” ve üçüncü bir dönem için kendini bize dayatmayı seçmesi dışında- ve bildiğimiz devlet kurumlarını ve politikalarını ortadan kaldırma planlarıyla, Yahudilerin nimeti olan liberal demokrasi için önemli bir tehdit oluşturuyor.

Amerikan kurumları Trump'ın ilk döneminde ayakta kaldı. O ve onun siyasi ve ideolojik destekçileri şimdi bu kurumları bypass etmenin ya da geçersiz kılmanın yollarını arıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin 2028 yılında tanınmaz hale gelmesinden korkuyorum ve bir Amerikalı olarak bu beni son derece endişelendiriyor. Franklin Foer “Amerikan Yahudiliğinin Altın Çağı”nın sona erip ermediğini sordu.

Trump'ı yeniden seçen bir Amerika, düşüşü garantilemiş bir ülke olacaktır ve biz Yahudiler de bu düşüşten muaf olmayız. 

Çeviri: YDH