''Gazze'deki akademi-kırımını ölçmek imkansız''

img
''Gazze'deki akademi-kırımını ölçmek imkansız'' YDH

+972 Dergisi'nde yayımlanan makale, ''Öleceksem ben/ umut getirsin/ hikaye olsun'' dizelerinin sahibi merhum Rıfat el-Arir'in hikayesi ışığında, İsrail rejiminin yürüttüğü soykırımda yok edilen akademi kurumlarının son durumuna eğiliyor.




YDH- İsrail ve Batılı emperyal güçlerin işleri, personel kaybı, öğrenci ve personelin yerlerinden edilmesi de dahil olmak üzere Filistin'deki üniversitelerin tahrip edilmesi, eğitim altyapısı ve akademik topluluk üzerinde yıkıcı bir etki yaratmıştır. Okula ve öğrenime verilen önem ile özdeşleşmiş Filistin halkının tüm bu Siyonist vahşete rağmen eğitimde ısrarcı olduklarını anlatan makale, +972 Dergisi'nde, Mehdi İbtisam tarafından yazıldı. 

Dr. Rıfat el-Arir benim iyi bir arkadaşımdı. Şair, yazar ve Filistin davasının önde gelen savunucularından biri olan Rıfat, Gazze İslam Üniversitesi'nde uzun yıllar İngiliz edebiyatı ve şiir dersleri verdi. Shakespeare, Thomas White, John Donne, Wilfred Owen ve diğerlerinin eserlerini çok severdi. ''Gaza Unsilenced'' ve ''Gaza Writes Back'' isimli iki kitabın editörüydü. 

Filistin Eğitim Bakanlığı'nın son istatistiklerine göre Rıfat, İsrail'in savaşı başlatmasından bu yana Gazze'de öldürülen en az 105 Filistinli akademisyenden biri. Kendi kurumu olan İslam Üniversitesi bombardıman nedeniyle tamamen yıkıldı ve Gazze'deki 19 üniversitenin tamamı ağır hasar gördü ya da tamamen harabeye döndü; üniversite binalarının yüzde 80'inden fazlası yıkıldı. Şerit'te savaştan önce yüksek öğrenim kurumlarına kayıtlı olan yaklaşık 90 bin öğrenci büyük ölçüde eğitimlerine devam edemedi.

Yüksek öğretimin yok olması Gazze'nin geleceği açısından özellikle trajik bir durum. Akademini yok olması demek, öğrenim, ekonomik büyüme, geçim ve toplum kaynağının yok olması demektir. Yine de, kaybettiğimiz öğretmenlerin, okulların, elimizden alınmış olan eğitim fırsatlarının hikayelerini anlatacağız.

Rıfat eğitimin önemini herkesten daha iyi anlardı. Gazeteci olarak çalışmam için beni İngilizce öğrenmeye teşvik etti. Bana hem İngilizce hem de Arapça yeni kelimeler öğretmeyi çok severdi. Rıfat bana şöyle söylerdi: “Hikaye anlatarak bu toprağa haklı sahipliğimizi yineliyoruz. İşte İngilizce öğrenmek de Gazze'nin uzun süreli kuşatmasından sıyrılmanın bir yolu.”

Rıfat'ın 7 Aralık'ta hayatını kaybettiği İsrail hava saldırısında, kardeşi Salah ve yeğeni Muhammed'in yanı sıra kız kardeşi Esma ve üç çocuğu Ala, Yahya ve Muhammed de onunla birlikte şehit oldu. Diğer aile üyeleri de yaralandı. Rıfat'ın biri üniversite birinci sınıfta okuyan üç oğlu ve üç kızı anneleri ile birlikte başka bir sığınakta kaldı. Onlar hayatta kalabildiler.

Rıfat'ın akrabası Muhammed el-Arir, İsrail ordusunun Rıfat'ı özellikle İngilizce konusundaki uzmanlığı ve yeterliliğinin yanı sıra Rıfat'ın 2015 yılında kurulmasına yardımcı olduğu Filistinli bir yardım kuruluşu olan “We Are Not Numbers” girişimine katılımı nedeniyle seçtiği görüşünde olduğunu belirtti. Muhammed +972'ye yaptığı açıklamada ''saldırıdan önce Rıfat'ın internet üzerinden ve İsrailli kaynaklardan gelen telefonlarla çok sayıda ölüm tehdidine maruz kaldığını ve yazı ve yayın faaliyetlerini durdurmaya çağırıldığını” söyledi.

Muhammed'e göre Rıfat, kendisini İsrailli bir subay olarak tanıtan birinden, ordunun tam olarak nerede olduğunu bildiğini ve yazmaya devam ederse suikasta uğrayacağını ya da gözaltına alınacağını söyleyen bir telefon aldı. Bu tehdit Rıfat'ın eşini ve çocuklarını Gazze Şehri'nin kuzeydoğusundaki el-Tuffa'da bulunan UNRWA okulunda bırakmasına neden oldu. Okuldan daha güvenli olacağını düşünerek kız kardeşinin evine gitti - ama ne yazık ki yanıldı. 

'Hedef alınmayı bekliyordu'

Gazze'de 7 Ekim'den bu yana öldürülen çok sayıda Filistinli akademisyen arasında üç üniversite rektörü de vardı. 53 yaşındaki fizikçi Dr. Süfyan Abdül Rahman Taya, 2 Aralık'ta İsrail'in Cibaliye'ye düzenlediği hava saldırısında eşi, anne-babası ve beş çocuğuyla birlikte öldürüldüğünde Gazze İslam Üniversitesi'nin rektörü olarak görev yapıyordu.

+972'nin görüştüğü Dr. Taya'nın kardeşi Nabil, Süfyan'ın işini ne kadar sevdiğini, ailesine ve çevresindekilere ne kadar değer verdiğini anlattı. Optik dalga kılavuzları ve biyosensörler üzerine yaptığı araştırmalar kendisine Filistin İslam Bankası Bilimsel Araştırma Ödülü, Genç Arap Bilim İnsanları için Abdül Hamid Şüman Ödülü ve İslam Üniversitesi Bilimsel Araştırma Ödülü de dahil olmak üzere çok sayıda ödül ve onur kazandırdı. Dr. Taya, Mart 2023'te UNESCO Filistin Fizik, Astrofizik ve Uzay Bilimleri Kürsüsü olarak atandı. Üniversite rektörü olarak net bir hedefi vardı: üniversitenin misyonunun temel taşları olarak hem bilimsel araştırmaları hem de topluma hizmeti sürdürmek.

Ancak öldürülmeden önceki haftalarda, Nabil +972'ye Süfyan'ın “özellikle İslam Üniversitesi'ndeki birçok akademik ve idari personelin kendisinden önce suikasta uğramasından sonra hedef alınmayı beklediğini” söyledi. Bunlar arasında Tıp Fakültesi Dekanı Ömer Fervana ve üniversitenin eski rektörü Dr. Muhammed Şabir de vardı. Taya ve Şabir'den sonra Gazze'deki Uygulamalı Bilimler Üniversitesi'nden Dr. Said Envar el-Zebda, 31 Aralık'ta ailesinin birkaç üyesiyle birlikte öldürülen üçüncü üniversite rektörü oldu.

İslam Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı ve Fen Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Heysem Vasfi, yine İslam Üniversitesi'nde profesör olan eşi ve çocuklarıyla birlikte 1 Aralık'ta öldürülen bir diğer önde gelen Filistinli akademisyendi. Meslektaşları ve arkadaşları tarafından “Fizikçilerin Şeyhi” olarak tanınan Şeyha, manyetoelektrik ve optoelektronik üzerine düzinelerce makale yayınlamış ve çalışmalarından dolayı çeşitli ödüllere layık görülmüştü.

Hayatta kalan pek çok öğretim üyesi, bu akademisyenlerin ölümünü Gazze'deki önde gelen entelektüellerin kasıtlı olarak hedef alınması olarak gördü ve sonuç olarak pek çoğu kendileri de suikasta uğrama korkusuyla bu makale için röportaj vermeyi reddetti. Kahire'den +972'ye konuşan Uluslararası Filistin Haklarını Destekleme Komisyonu (Haşd) Başkanı Salah Abd el-Atei'ye göre İsrail, etkili akademisyenleri öldürerek “Filistin toplumunda sembolik olan her şeyi yok etmeyi ve böylece Gazze'deki insanların gelecekte güvenebilecekleri figürlere sahip olmamalarını” amaçlıyor.

Kampüsler harabeye döndü 

İsrail 11 Ekim'de Gazze İslam Üniversitesi'ni bombalayarak tüm kampüsü yerle bir etti. Yıkılan yapılar arasında, ibadethanelere yönelik saldırıları yasaklayan uluslararası yasalara aykırı olarak üniversite camisi de vardı. Üniversite daha önceki savaşlarda da zarar görmüştü ancak bu yıkımın boyutları daha önce görülmemişti.

BM uzmanları Ekim ayından bu yana okulların ve üniversitelerin yüzde 80'inin hasar gördüğünü ya da yıkıldığını tahmin ediyor ve bunun “akademi-kırımı” anlamına geldiğini düşünüyor. Uzmanlar, “Filistin eğitim sistemini kapsamlı bir şekilde yok etmek için kasıtlı bir çaba olup olmadığını sormak makul olabilir” diye yazdı.

El-Ezher Üniversitesi'nin Gazze Şehri'ndeki ana kampüsü ve El-Muğraka'daki şubesi savaşın ilk birkaç ayında İsrail'in tekrarlanan hava saldırılarıyla yerle bir edildi. Ekim ayından önce, üniversitede profesör olan Muhammed el-Vezir'e göre, üniversite 12 kolejden oluşuyordu ve 77 dalda lisans derecesi, 33 yüksek lisans programı ve dört doktora programı sunuyordu.

İslam Üniversitesi gibi el-Ezher de Gazze'de daha önce yaşanan çatışmalar sırasında defalarca hedef alınmıştı. El-Vezir +972'ye verdiği demeçte “Her seferinde üniversite hasarı onarmak için derhal Arap, İslami ve uluslararası kurumlarla temasa geçti” dedi. 

Ancak bu savaştan sonra üniversite sıfırdan yeniden inşa etmek zorunda kalacak. El-Vezir'in de belirttiği gibi, el-Ezher Üniversitesi'nin yıkımı, Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı önündeki savunması sırasında İsrail'in eğitim altyapısını sistematik ve kasıtlı olarak yıktığına dair sunduğu kanıtlardan biriydi.

İsrail Üniversitesi, Filistin Üniversitesi, Gazze Üniversitesi, Kudüs Üniversitesi ve benim mezun olduğum el-Aksa Üniversitesi de benzer yıkımlarla karşı karşıya kaldı. O kadar çok personel öldürüldü ve neredeyse tüm öğrenciler ve çalışanlar yerlerinden edildi ki, yıkımın tam bir hesabını yapmak son derece zor. Kudüs Açık Üniversitesi Rektörü Dr. İmad ebu Kişek, “Üniversitenin uğradığı zararı ölçmek mümkün değil” diyen Kişek, “Asli unsur olan insanları - akademisyenleri, teknisyenleri, işçileri ve öğrencileri - her gün kaybederken bu durumu tespit etmemiz de mümkün değil.” diye devam ediyor.

Filistin halkına fayda sağlayan üniversite altyapısı da yok edildi. İsra Üniversitesi, Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış ulusal bir müzeye ev sahipliği yapıyordu - üniversitede öğretim görevlisi olan Ahmed Cuma'nın +972'ye açıkladığı gibi ulusal düzeyde türünün ilk örneği. 3 binden fazla eser barındırıyordu. İşgal askerleri ve subayları müze binasını havaya uçurmadan önce bunları yağmaladı.” İsrail askerlerinin Ocak ayında kalan binaları havaya uçurmadan önce İsrail Üniversitesi'ni geçici bir askeri üs ve gözaltı merkezi olarak kullandığına dair çok sayıda rapor da var.

Gazze'deki üniversitelerin kaybının acısını sadece öğrenciler ve profesörler değil, sanat ve kültürden tıbbi bakıma kadar canlı bir akademik topluluğun faydalarından mahrum bırakılan Gazze'deki tüm Filistinliler çekiyor. Esra Hamid 7 Ekim'den önce Filistin Üniversitesi'nde diş hekimliği öğrencisiydi. “Orada beş yıl okudum ve diplomamı almak üzereydim ama tüm bunlar işgal ordusunun kararıyla sona erdi.” diyor Hamid.

Esra için eğitiminin en anlamlı kısmı üniversitenin kliniklerinde diş hastalarıyla yaptığı çalışmalardı.

“Eğitimimle ve hocalarımla gurur duyuyordum, özellikle de insanlar diş ağrılarını dindirdiğim ve normal hayatlarına dönmelerine ücretsiz olarak yardımcı olduğum için bana teşekkür etmeye geldiklerinde.” diye anlatıyor Esra.

'Öğrencilerin eğitimine devam etmekte ısrarcıyız'

Birçok kişi Gazze'deki akademik hayatın yok edilmesini, İsrail'in Filistinlilerin Gazze Şeridi'nde bir geleceği olmamasını sağlama amacının bir parçası olarak görüyor. Abd el-Atei'ye göre, işgalci ordu, Gazze Şeridi'ndeki yaşamın tüm yönlerini yok etmeye, burayı yaşanmaz hale getirmeye ve sakinlerini Avrupa ülkelerine göç etmeye zorlamaya çalışıyor.

Gazze Eğitim Bakanlığı Yüksek Öğretim Genel Müdürü Dr. Ali Abu Seda'ya göre ise eğitim kurumlarının hedef alınması “Filistinlilerin düşünce, kültür ve eğitim gibi temel yaşam unsurlarını ellerinden alma çabasının bir parçası.” Her ne kadar savaştan sonra üniversite binaları yeniden inşa edilse de, Abu Saada İsrail'in Filistinlilere eğitim için yer ve öğretecek öğretmenin olmadığı bir gelecekle karşı karşıya kalacakları mesajını vermeyi amaçladığına inanıyor - bu da işgalcinin istediği göçü hızlandırmaya yardımcı olan bir gerçeklik.

Ancak hasara rağmen Gazze'deki Filistinliler arasında eğitim ve öğretime devam etme çabaları sürüyor. El-Ezher Üniversitesi bir bildiri yayınlayarak öğrencileri dönemlerine uzaktan devam etmeye çağırdı. El-Ezher profesörü El-Vezir, bunun “İsrail ordusunun üniversiteleri yıkmasının dayattığı gerçekliğe meydan okumanın bir yolu olduğunu, böylece akademik yılın öğrenciler için boşa gitmeyeceğini” söyledi.

El-Aksa Üniversitesi Halkla İlişkiler Müdürü Dr. Muhammed Hamdan da Gazze Şeridi'ndeki üniversitelerin çoğunun “öğrencilerin eğitimlerine devam etmelerinde ısrar etmenin bir yolu olarak” uzaktan eğitime döndüğünü doğruluyor. El-Aksa'da uzaktan verilen derslerin çoğu, üniversitenin online eğitim platformunda derslerin mevcut olduğu daha teorik konulara odaklanıyor. Hamdan, Gazze dışındaki birkaç öğretim görevlisinin bu platformu denetlediğini ve gerektiğinde yeni uzaktan dersler düzenlediğini belirtiyor.

Ancak savaş sırasında uzaktan eğitim istikrarlı bir şekilde gerçekleşemiyor. El-Ezher'de Bilgi Teknolojileri üçüncü sınıf öğrencisi olan Ayman Safi, üniversitede online dersler açılır açılmaz kayıt yaptırmış. Ancak +972'ye söylediği gibi, “ders kitapları da dahil olmak üzere akademik materyalleri platformdan dizüstü bilgisayara veya cep telefonuna indirmek için güçlü internet gerekiyor” ve yeterli bir bağlantı bulmak için dört kilometreden fazla yol kat etmek zorunda kalıyor.

Vize sınavlarına hazırlanan Safi, “Geceleri çalışmaya çalışıyorum,” diyor, “çünkü gündüzleri [ailem için] su ve yakacak odun sağlamak, telefonlarımızın ve dizüstü bilgisayarlarımızın pillerini şarj etmek ve yemek hazırlamak için ateş yakmak gibi birçok başka görevim var.”

Ders günlerinde ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için erken kalkıyor, ardından da internete erişmek için yola çıkıyor. Ancak derse vardığında, “dersleri ya da ders kitaplarımdaki bilgileri takip etmekte zorlanıyorum” diye itiraf ediyor. Buna rağmen, bu okul yılını mümkün olan her şekilde bitirmeye çalışıyor.

Gazze'deki üniversiteler, Gazze İslam Üniversitesi'nde tıp öğrencisi olan Mecit Mehdi'nin de yararlandığı, farklı kurumlar arasında çapraz kayıt yaptırmayı kolaylaştırdı. “Hayalim olan tıp eğitimini alabilmek için lisede azimle çalıştım,” diyor +972'ye Mecit Mehdi.

Üniversitesi yıkıldıktan sonra Mısır'daki Kahire Üniversitesi ve Nablus'taki en-Necah Üniversitesi'nde derslere kaydolabildi.

En-Necah gibi Batı Şeria'daki üniversiteler, Eğitim Bakanlığı'nın yardımıyla kapılarını Gazze'deki öğrencilere açarak uzaktan eğitim almalarını sağladı ve on binlerce kişi bahar ve yaz dönemleri için kayıt yaptırdı. Ancak binaları hala ayakta olan bu kurumlar 7 Ekim'den bu yana tecrit ve diğer kesintilerle karşı karşıya kalırken, İsrail ordusu ve yerleşimciler Batı Şeria'daki Filistinlilerin evleri ve okulları arasında özgürce hareket etmelerini giderek zorlaştırıyor.

Mehdi için Han Yunus'un batısındaki el-Mevasi'de bir çadırda eğitimine devam etmek neredeyse imkansız hale geldi.

Mehdi, “Elektrik kaynağımız yok bu yüzden dizüstü bilgisayarımın şarjı her bittiğinde şarj noktalarından birine gitmem gerekiyor ve şarj olması için bir süre geçmesi gerekiyor.” diyor. Çalışmaya devam edebildiğinde bile, sürekli bir internet bağlantısı olmadığı için tüm dersleri takip etmek ve öğretim görevlileriyle WhatsApp üzerinden [iletişim kurmak] zor.

Mehdi bu savaşın bir an önce bitmesini ve yıkılmış sınıflarda da olsa eğitimine geri dönmeyi umuyor. “Doktorların yardımına ihtiyacımız var, bu yüzden eğitimimi tamamlamayı ve halkıma yardımcı olabilmek için hastane personeline katılmayı umuyorum.”

Ancak savaşın etkileri yıllarca hissedilecek. Gazze Üniversitesi İletişim ve Diller Fakültesi Dekanı Dr. Visam Emir'e göre, eğitimin her kademesindeki öğrencilerin tamamı ilerlemelerinde önemli gerilemelerle karşılaştı. ''Gazze'de eğitim sisteminin yeniden inşası imkansız değil'' diyen Emir, iyileşmenin uzun zaman alacağını çünkü üniversitelerin tamamen tahrip edilmiş durumda olduğunu söylüyor.

İsrail ordu sözcüsü yorum talebimize aşağıdaki açıklamayla yanıt verdi:

“İsrail ordusu eğitim kurumlarını kasıtlı olarak hedef almamakta, sadece askeri gereklilikler doğrultusunda hareket etmektedir. Hamas sistematik bir şekilde ajanlarını ve askeri varlıklarını sivil nüfusun kalbine yerleştirmekte ve savaşını eğitim kurumları ve üniversiteler de dahil olmak üzere sivil altyapıdan yürütmektedir. Gazze İslam Üniversitesi binası ve çevresi Hamas tarafından yer altı ve yer üstünde çeşitli askeri faaliyetler için kullanılmıştır; bu faaliyetler arasında silah geliştirme ve üretimi ile Hamas'ın askeri kanadındaki istihbarat personelinin eğitimi de bulunmaktadır.”

Çeviri: YDH