İsrail, Yemen'e karşı ne yaptığını sanıyor?

img
İsrail, Yemen'e karşı ne yaptığını sanıyor? YDH

El-Meyadin'deki makale, Yemen'in, Gazze'ye yönelik saldırılar durana ve ilhak bitene kadar işgalciyle uzun bir savaşa girmeye hazır olduğunu, işgalcinin vahşi saldırılarına ve histerik saldırganlığına rağmen Yemen'in boyun eğmeyeceğini ve direnişini kararlılıkla sürdüreceğini vurguluyor.




YDH- El-Meyadin'de yayımlanan makalenin yazarı Taha el-Ayli, İsrail'in istikrarsız konumunun altını çizerek yenilgileri kabul etme konusundaki tarihsel isteksizliğinin Yemen gibi ülkelerle çatışmaya girmenin potansiyel sonuçlarını hafife alma eğiliminden kaynaklandığını açıklıyor; böyle bir çatışmayı sürdürmeyi seçmesi halinde ise işgalcinin yenilgi ve daha fazla aşağılanma ile somut bir şekilde karşı karşıya kalabileceğini öne sürüyor.

''Yemen halkı Gazze'ye yönelik saldırganlık durana, kuşatma kaldırılana ve İsrail düşmanının Gazze'deki Filistin halkına karşı işlediği suçlar sona erene kadar bu düşmanla uzun bir savaşa hazırlanıyor.''

Bu sözler Tuğgeneral Yahya Seri'nin geçen hafta Yemen Silahlı Kuvvetleri'nin Gazze ve işgal altındaki Filistin halkına verdiği amansız destekle Tel Aviv'i roket tehdidi altındaki güvensiz bölge ilan ettiği sırada sarf ettiği sözlerdi. Yemen geçtiğimiz 10 ay boyunca sürekli olarak İsrail ile savaşa hazır olduğunu yinelerken, İsrail tüm aptallığıyla sivil altyapıyı vurdu ve Hudeyde'de Yemenli sivilleri katletti. 

Mega cinayetlerden başka bir şey bilmeyen, pervasız hesapsız bir militan varlığa nazaran İsrail yine de Yemen'e korkunç bir istihbarat avantajı sağladı: İsrail, Yemen'in dayanıklılığını bilmiyor. İsrail bilinmeyene doğru yol alıyor.

Mondoweiss'ta Yemen'i "Suudi Arabistan'ın Gazze'si" olarak nitelendiren bir yazının yazarı olan Helena Cobban, hem Gazze'nin hem de Yemen'in, vahşet açısından benzer ve doğuştan müttefiklikle yakın olan iki farklı varlığın elinde maruz kaldığı kuşatmayı metaforlaştırıyor. İsrail'in Yemen'i bir makro-Gazze olarak görmediği iddia edilebilir, çünkü öyle olsaydı Gazze'ye karşı kaybettiği savaşlara bakar ve bu kez denizaşırı bir başka küçük düşürücü kayıptan kaçınmaya karar verirdi. Ancak savaş sanatı İsrail'in bilmediği bir mevzu. Askeri gücüne güveniyor ve askerlerine savaşa, gerçek bir savaşa girmek zorunda kalmadan müstahkem mevkilerden masum sivilleri öldüren bir video oyunu gibi davranmaları için yeşil ışık yakıyor. 

Yemen'de askerler düşmanlarıyla yüzleşme ve onları caydırma yeteneğiyle doğuyor. Bu, yıllarca süren savaş ve şiddetin ürünüdür. Neredeyse on yıl önce, 2015'ten bu yana Yemen, Suudi Arabistan Krallığı ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin, ABD'nin perde arkasından önderlik ettiği ve yardım ettiği bir ölüm tarlası oldu.  Birlikte, binlerce Yemenliyi öldüren, yardımları engelleyen ve onları açlığa mahkum eden en kanlı operasyonlardan bazılarını (Kararlılık Fırtınası en kötü şöhretli olanıdır) gerçekleştirdiler. Yemenli devlet karşıtı savaşçıları işe aldılar ve işlerini yapmaları için yabancı paralı askerleri görevlendirdiler. Casusluk ağları kurdular ve Yemen'in istikrarını bozmak için istihbarat ve bilgi topladılar. Yemen toplumuna sızmaya ve halkı içeriden yozlaştırmaya çalıştılar. 

Geçtiğimiz 10 ay boyunca Amerika Birleşik Devletleri ve Birleşik Krallık Yemen'e karşı yürütülen kampanyaya askeri olarak katıldı ve Kızıldeniz kıyısındaki varlıklarını hedef aldı. 

Ama şimdi Yemen'e bakın; aşınmış gibi mi görünüyor? Halkı saldırganlara yenik mi düştü? Yıllarca süren savaş ve aralıksız saldırı onların ruhunu kırdı mı?  Cevap hayır. 

Hançerler Savaşı 

İsrail uzun süre boyunca dış tehditlerin kendi varlığını mahvedebileceğini düşünmedi. Düşmanlarının yapabileceklerini kabul etmesine rağmen, nadiren gerçek bir kaybı kabul etti. İşgal güçleri 2000 yılındaki kurtuluş sırasında Beyrut halkına saldırılarını durdurmaları için ağlayarak ve yalvararak Güney Lübnan'dan çekildiğinde bile, İsrail 2006 yılında Lübnan'daki İslami Direnişle tekrar başa çıkabileceğini düşündü ve yenilgiye uğrayarak başı eğik bir şekilde çekilmek zorunda kaldı. 

İsrail Şam'daki İran konsolosluğunu alelacele bombaladıktan sonra İran işgal altındaki topraklara 400 kadar insansız hava aracı ve füze fırlattığında, güçlü Demir Kubbe etkisiz hale getirilerek işgal açıkta ve savunmasız bırakıldı. O zaman bile, İsrail'in halkla ilişkiler makinesi yenilgisini gizlemek için acele etti ve Demir Kubbe'nin saldırıyı caydırdığını ve karşı koyduğunu iddia etti.

Irak Eylat, Hayfa ve Aşdod'daki hayati hedeflere saldırdığında ya da Ensarullah Eylat limanını bombalayarak iflasa sürüklediğinde ve Kızıldeniz, Arap Denizi, Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'ndaki hakimiyetlerini kesin bir şekilde ortaya koyduklarında, işgal hükümeti neyi kabul ediyor? 

Emsalleri ya da çıkarları dikkate almayan bir varlık olarak işgalci, kibir ve kuruntularının kuvvetlerini yönetmesine izin vermektedir. Sadece Direniş Ekseni'ne karşı emsallere dayanarak Yemen'le savaşmak "İsrail'in" çıkarına değildir. Yemen'le savaşmak "İsrail'in" çıkarına değildir, çünkü hükümeti darmadağın olmuş, halkı ayaklanmış, askerleri hizmet etmeyi reddetmiş ve yerleşimcileri ilk çatışma işaretinde milyonlarca kişi halinde Ben Gurion Havaalanı'na kaçarken, Yemenliler milyonlarca kişi halinde Siyonist rejime karşı tırmanış çağrısında bulunmak için Sana'a'ya akın etmiştir. 

Yemen'le savaşmak "İsrail'in" çıkarına değildir, çünkü bu milyonların savaşıdır. Milyonlarca İsrailli yerleşimci "ülkelerini" terk edip ihanet ederken, milyonlarca Yemenli Sana'a'da, Hudeyde'de ve yabancı saldırganlığına maruz kalan diğer tüm bölgelerde kök salmış, hançerlerini saplamış ve savaşa hazır bir şekilde beklemektedir. 

Olayların şaşırtıcı olmayan bir dönüşü 

Yemen'in "mütevazı yetenekleri" olduğunu iddia ettiği şeye karşı nükleer gücüyle övünen çılgın bir militan varlık olan İsrail, kendisini Yemen'le savaşa soktuğunu varsayalım. O zaman ne olur? İsrail Yemen'i ve kendisine destek veren diğer tüm ülkeleri bombalamakla tehdit edebilir.  ABD, Suudi Arabistan ve BAE yardım elini uzatabilir. Ayrıca liderliğin savaşma isteğini kırmak için kitlesel acılara başvuracak ve masumları hedef alacaklardır. 

Hizbullah, İran, Irak ve Suriye'ye karşı savaşı göze alabilirler. Bölgesel bir savaşın fitilini ateşleyerek dünyayı çılgına çevirebilirler. Ancak dünyanın mevcut durumunda ve olayların şaşırtıcı olmayan bir dönüşüyle bunu yapmayacaklardır. Bu senaryo son birkaç yıldır birçok kez düşünüldü ama hiç denenmedi.

"İsrail'in" müttefikleri, Orta Doğu'daki yasadışı askeri vasal rejimlerinin aksine, çıkarlarını bir dereceye kadar kabul ediyorlar. Bu yüzden Kızıldeniz'deki güçlerini geri çekmediler mi? Ya da neden Direniş Ekseni'ne işgale karşı operasyonlarını tırmandırmamaları için yalvarıyorlar? Ya da neden "İsrail "e dönüp derhal ateşkes ve tüm operasyonların durdurulması çağrısında bulunuyorlar? 

İsrail şimdi araftadır. Halihazırda rezil olan savaş tarihine bir yenisini daha eklerken, itibarını geri kazanma arzusu ile yaklaşan yenilginin acı gerçekliği arasında kalmıştır.

Çeviri: YDH