"Filistin yanlısı kampların başarısı ve bazı üniversitelerin geri adım alması, hareketin etkisinin somut olduğunu gösteriyor. Süregelen protestolar, mevcut güç dinamiklerine meydan okuyor ve potansiyel olarak gelecekteki ABD politikasını ve Filistin haklarına yönelik uluslararası desteği etkiliyor."
YDH - Batı'daki üniversitelerde İsrail'in Gazze'deki soykırım harekâtına karşı üniversitelerin rejim ile ilişkilerini koparması talebiyle düzenlenen protestolar kısa zaman içinde çığ gibi büyüdü ve savaşın devam ettiği ortamda, yeni eğitim yılıyla beraber devam edecek. El-Meyadin televizyonunun İngilizce internet sitesinde yayımlanan makalesinde Farah Hac Hasan, protestoların kazanımlarını ve sonraki süreçte Filistin destekçisi öğrencileri ve üniversitelerin nelerin beklediğini özetliyor.
Yeni bir eğitim yılı daha başladı ve Filistin yanlısı kamplar, en zorlu toprakları aşan direnç ve umut fideleri gibi yeniden yeşerdi.
Kamplar geçen bahar başladığında, Gazze'ye yönelik savaş, aktivistlerin ABD'nin suç ortaklığından ve üniversiteler ile işgal hükümeti arasındaki bağlardan bıkmasına yetecek kadar uzun, ıstırap verici bir 6 aydır devam ediyordu.
Bugün bu süre neredeyse iki katına çıkmış durumda ve önümüzdeki ay, bu felaket savaşa tanıklık edecek kadar talihsiz olanların zihinlerinde ve kalplerinde sonsuza dek yer etmiş olacak.
Aradan geçen zamana ve çok az şeyin değiştiği hissine rağmen öğrenciler yeniden bir araya gelerek birbirlerine bağlanırken, üniversite yönetimi yetkilileri de yeni protestoları sınırlı tutmak ve önleyici bir baskı uygulamak için tedbirler almaya başladı.
Günler önce Kaliforniya Üniversitesi Rektörü, kamp kurma ve yüz maskesi takma konusunda yeni yasaklar getirildiğini duyurdu.
Yeni dönem öncesinde Michael V. Drake kamp kurma, izinsiz yapı kurma ve kimlikleri gizlemek ya da üniversite yetkilileri tarafından teşhis edilmekten kaçınmak için maske kullanma yasaklarına ilişkin politikaları netleştirdi. Ayrıca üniversite yöneticilerine bu kuralları sıkı ve tutarlı bir şekilde uygulamaları talimatını verdi.
Geçmişe bakış: Bir zaman çizelgesi
Geçtiğimiz nisan ayında New York'taki Columbia Üniversitesi'nde Filistin yanlısı bir kamp olarak başlayan eylem kısa sürede küresel bir fenomene dönüştü.
ABD'nin dört bir yanındaki üniversitelerde Filistin ve Gazze'yi destekleyen, İsrail ile yapılan tüm anlaşmaların sona erdirilmesi, işgal varlığından el çekilmesi ve en önemlisi ABD'nin İsrail'e verdiği desteğin sona erdirilmesi çağrısında bulunan öğrenci protestolarında tarihi bir artış yaşandı.
Columbia Rektörü Nemat Minouche Shafik, öğrenci protestoculara bir ültimatom verdi: Ya kampı dağıtmak için yönetimle bir anlaşma yapacaklar ya da okul kampı dağıtmak için alternatif önlemler alacaktı. Fakat göstericiler taleplerinde kararlı kaldılar ve yeni destekçiler saflarını genişletti.
Protestolara verdiği yanıt nedeniyle artan bir baskıyla karşılaştı ve nihayetinde 'toplumumuzdaki farklı görüşlerin üstesinden gelmenin zor olduğu bir kargaşa dönemi' olarak nitelendirdiği bir dönemde istifa etti.
Hareket orman yangını gibi yayılmaya devam ederek Avrupa, Orta Doğu, Asya ve hatta Antarktika'ya kadar uzandı.
Polisin varlığı şiddete dönüştü ve pek çok kent ve kampüste gözaltına alındı, darp edildi, saldırıya uğradı ve okuldan atılmakla tehdit edildi.
ABD hükümetinin İsrail'in eylemlerini eleştiren ifade özgürlüğü uygulamalarına duyduğu öfke o kadar ileri gitti ki, senatörler antisemitizmi eleştirenleri cezalandıran bir yasa tasarısı önermeye başladılar.
Antisemitizm Farkındalık Yasası olarak adlandırılan tasarı, Uluslararası Holokost Anma İttifakı (IHRA) tarafından oluşturulan antisemitizm tanımını benimseyecek. Bu tanımın yürürlüğe girmesi halinde, işgalci İsrail'e karşı çıkan Amerikan vatandaşları ve sakinleri için vahim bir durum ortaya çıkacaktır. IHRA, 'İsrail devletine' karşı herhangi bir eylemin antisemitizm olarak değerlendirileceği tehlikeli bir söylem yayıyor.
Eski ABD Başkanı Harry Truman bir keresinde, muhalefeti susturmaya kararlı bir hükümetin, tüm vatandaşlar için bir 'terör' haline gelene ve korku hâkim olana kadar baskı yoluna devam edeceğini ifade etmişti.
"Bir devlet bir kez muhalefetin sesini susturma ilkesine kendini adadığında, gidebileceği tek bir yol vardır, o da tüm yurttaşları için bir terör kaynağı haline gelene ve herkesin korku içinde yaşadığı bir ülke yaratana kadar giderek artan baskıcı tedbirler almaktır." - Harry Truman.
Gördüğümüz üzere Truman'ın sözleri her zaman doğru çıktı. Truman, sözde özgürlükler ülkesi Amerika'nın, Almanya dışında, bir apartheid rejimini eleştirmeye cüret edenlerin başına böylesine olumsuz sonuçlar gelebilecek dünyadaki tek ülkeden biri olacağını tahayyül edebilir miydi?
Bu kamplar, bazı medya söylemlerinin yanıltıcı bir şekilde öne sürdüğü gibi Yahudi öğrencilere değil, fikirler ve ifade özgürlüğü üzerindeki hakimiyet ve kontrole karşı önemli bir meydan okuma teşkil ediyor ve korku hâkim.
Bu çabayı rayından çıkarma ve Filistin yanlısı ve savaş karşıtı bir çabadan ziyade İsrail karşıtı bir çaba olarak gösterme girişimi, hareketi tamamen gayri meşrulaştırmanın anahtarı.
Çoğu zaman bu tür Yahudi nefreti iddiaları kolayca çürütülüyor. Minouche Shafik, onlarca öğrencinin gözaltına alınmasının ardından Kongre'de düzenlenen bir oturum sırasında Kongre Üyesi Ilhan Omar tarafından köşeye sıkıştırıldığında Omar, Shafik'e özellikle Yahudileri hedef alan bir protesto görüp görmediğini sordu
Kongre üyesi, Shafik'e iptal edilen Filistin yanlısı etkinliklere katılan öğrencilerden kaçının Yahudi olduğunu sorduğunda Nemat, gruplardan birinin Barış İçin Yahudi Sesi olduğunu itiraf ederek Omar'ın bu tür protestoların Yahudi karşıtı değil, savaş karşıtı olduğu yönündeki görüşünü ispat etmiş oldu.
Donald Trump ile Joe Biden arasında kısa süre önce yapılan münazarada, her ikisi de kimin işgali daha çok desteklediği konusunda kıyasıya rekabet etmelerine rağmen, Trump Filistin yanlısı hareketi çökertme sözü vererek, bu hareketi onlarca yıl geriye götüreceğini açıkladı ve bu harekete katılan öğrencileri sınır dışı etme sözü verdi.
Bu açıklama, ABD seçmenlerinin sivil özgürlüklerine yönelik daha da büyük bir saldırı ve Filistinlilerin haklarına dönük bir tokat niteliğinde. Böyle bir vaat aynı zamanda ABD'nin uluslararası itibarını ve ilişkilerini de etkileyebilir ve Batı'da giderek daha da batmakta olan demokratik değerler ve özgürlükler konusunda kamuoyunda güvensizlik ve hayal kırıklığı yaratabilir.
Zafer kaçınılmaz
Ağır baskılara rağmen bazı kamplar başarılı oldu. Geçen ayın sonlarında San Francisco Eyalet Üniversitesi (SFSU), İsrail'in Gazze'de devam eden soykırımına yardım eden dört firmadan yatırımlarını çektiğini açıkladı; bu adım, Filistin yanlısı aktivistler tarafından kutlandı ve elden çıkarma hareketi için 'büyük bir zafer' olarak değerlendirildi.
Mayıs ayında Kopenhag Üniversitesi işgal altındaki Batı Şeria'da faaliyet gösteren İsrailli şirketlere yatırım yapmayı durduracağını açıkladı. Avustralya'da Melbourne Üniversitesi bazı tasfiye taleplerini kabul etti.
Barselona Üniversitesi (UB) Senatosu 8 Mayıs'ta Filistin'i destekleyen bir önergeyi kabul etti ve üniversiteyi, İsrail'in Gazze'ye dönük soykırımı durana kadar ülkedeki merkezler, araştırma enstitüleri, şirketler ve diğer kurumlar da dahil olmak üzere İsrail ile tüm kurumsal ve akademik bağlarını kesmeye çağırdı.
Beklenenler
Gazze'ye dönük savaş, pek çok yurttaşın seçilmiş liderlerinin sadakatinin nerede yattığını sorgulamasına yol açtığından, geciken adaletin sağlanması için yeni bir şiddet bekleniyor. Yönetim yetkililerinin kitlesel gözaltı kampanyalarına, sansüre ve mantıksız misillemelerine rağmen öğrencilerin bir kez daha bir araya geldiğini görmek, onların çabalarından vazgeçmeyeceklerini gösteriyor.
Protestolar ne kadar uzun süre ilgi odağı olursa, daha fazla insan ne için mücadele ettiklerini merak edecek ve muhtemelen daha fazla halk desteği kazanacaklar.
Kalıcı fiziksel varlık, yalnızca Filistinlilerin haklarını savunanların seslerini yükseltecek ve aksi takdirde göz ardı edilen konuları vurgulamaya devam edecek.
Bu da başlı başına bir direniş biçimi; tıpkı Gazze halkının özgürlük için hayatlarını riske atması gibi öğrenciler de geleceklerini riske atıyor.
Kamplar, ağları güçlendirmek ve çeşitli aktivist gruplar arasında kalıcı ortaklıklar oluşturmak için öğrenciler ve diğer aktivistler arasındaki birliği teşvik etmeye devam edecek.
Bu durumda, karar alıcıların gerilimi hissedecekleri kesin. Bu angajman, özellikle de başkanlık seçimlerinin arifesinde, uzun vadeli sonuçlar doğurabilir ve karar alıcılar (umarız) İsrail konusundaki duruşlarını yeniden gözden geçirebilirler.
İsrail lobisinin hükümet kuruluşlarına para pompalamasına rağmen, kamplar Filistin savunucularının bu etkiye meydan okumasına imkân sağlayacak ve Filistin küresel söylemin ön saflarında yoluna devam edecek, muhtemelen bir değişime katkıda bulunacak ve nihayetinde uluslararası desteğin ve kalıcı kurtuluşun gelecekteki dinamiklerini şekillendirecek.
Çeviri: YDH