İsrail, Lübnan'ın Dahiye bölgesine yönelik büyük bir saldırı başlattı ve çatışmayı tırmandırdı. Saldırıların Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah'ı hedef aldığı iddia edildi.
YDH - Lübnanda yayımlanan direniş yanlısı el-Ahbar gazetesi, İsrail'in dün Beyrut'un güney semtinde Hizbullah genel sekreterini hedef alan saldırısı ile Lübnan'a yönelik kapsamlı savaşı başlattığını belirtti. Haberde şu detaylara yer verildi.
İsrail bir kez daha topyekûn savaşa girişti. Dün gün batımından kısa bir süre önce Dahiye'ye yapılan büyük saldırının nihai sonucu ne olursa olsun, rejim, çatışmayı yaklaşık bir yıldır Gazze'de yaptığına benzer bir şekilde tırmandırma arzusuyla saldırılarını artırmaya devam etti.
Son iki haftada yaşananlar ve rejimin dün yaptıkları, doğrudan ya da Amerikalı müttefiki aracılığıyla istediği her türlü çözüme kapıyı kapatmak için yeterli. Böylece Lübnan ve bölge, gerçekten de bölgenin çehresinin değişmesine yol açacak yeni bir çatışma evresine girmiş oldu.
Rejimin yayılmacı eğilimi, herhangi bir baskı uygulamamasına ve hatta sözlü kınama yapmamasına rağmen, önceki tüm operasyonları haklı çıkaran ABD tarafından yayınlanan açıklamalarla güçlendirildi.
Tam tersine, ABD tüm sızıntılarında Lübnan'da yaptığı her şeyde İsrail'le yakın iş birliğini gizlemeyen işgal ordusuna daha fazla mühimmat gönderdi.
Özellikle de Amerikan askeri istihbaratı rejimle yakın iş birliği içinde olduğundan, ABD'nin katılımı bölgede konuşlandırılan Amerikan güçleri tarafından alınan tedbirlere eşlik eden paniğe ve bölgedeki birden fazla ülkedeki diplomatik misyonları tarafından alınan diğer tedbirlere yansıdı.
Rejim, Başbakanının Hizbullah'a karşı savaşı genişletme tehditlerini uygulamakta gecikmedi. Dahiye'de bir yerleşim bölgesini hedef alan ve Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'a ve parti liderliği üyelerine suikast düzenlemeyi amaçladığını açıklayan güvenlik arka planlı büyük bir saldırı gerçekleştirdi.
Ardından direnişin deniz silahını hedef aldığını söyleyerek Dahiye'deki yerleşim binalarına gece bombalı saldırı düzenledi. Rejimin saldırıları, güneyde ya da Bekaa Vadisi'nde bir kara harekâtı başlatmaya ya da bir dizi bölgeye çıkarma yapmaya hazırlandığı yönündeki tahminleri güçlendiren bir dizi saha adımıyla aynı zamana denk geldi.
İsrail basınında yer alan haberlere göre güney banliyölerini hedef alan operasyonun planlaması uzun zaman önce başladı ve Netanyahu New York'a gitmeden önce kabinede onaylandı. Haberlere göre, Savunma Bakanı Yoav Galant ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi operasyonu Tel Aviv'deki Hava Kuvvetleri karargahından denetledi.
Ordu Radyosu muhabirinin askeri kaynaklardan aktardığına göre Halevi, “Bu, Orta Doğu'yu değiştirebilecek çok önemli bir operasyon ve burada zor günler olacak. Başka şeyler için de hazırlıklıyız, İran, Irak, Yemen ve Suriye dahil tüm sahalara bakıyoruz,” dedi.
İç cephede ise Tel Aviv, Guş Dan ve merkez bölgede ‘Hizbullah'ın şiddetli tepkisine’ hazırlık olarak sığınaklar açıldı.
Direniş ve Hizbullah çevrelerinde dün öğleden sonra yaşananlara ilişkin sessizliğin hâkim olduğu bir ortamda herkes bu olayı savaşı sanıldığından daha fazla açan ve rejimin Gazze'de olduğu gibi Lübnan'a karşı açık bir savaş başlatma niyetini teyit eden bir darbe olarak değerlendirdi.
İsail’in hava kuvvetleri beşinci gün de güneydeki ve Bekaa'daki bazı bölgeler de dahil olmak üzere çoğu sivil olduğu anlaşılan hedefleri bombalamaya devam ederken Lübnan Dağı'nın çeşitli bölgelerine yayılan yerinden edilmiş insanlara yönelik saldırılarını sürdürdü ve bu bölgelerdeki halkın Hizbullah'tan oldukları iddia etti.
Siyasi görüşmeler durma noktasına gelmişken ABD tarafı suçu reddetmekte gecikmedi ve siyasi çözüm çağrısını yineledi.
Amerikalılar Gazze'de yaptıklarını tekrarlamayı da ihmal etmedi ve ABD Başkanı Joe Biden ve yönetiminin, Başbakan Benyamin Netanyahu'nun davranışlarından duyduğu ‘büyük memnuniyetsizlik’ hakkında bilgi yayımladı.
New York toplantılarına katılan Lübnan heyeti, İsrail'in herhangi bir anlaşmayla ilgilenmediğini, Tel Aviv üzerinde ABD’nin kayda değer bir baskısı olmadığını ve atmosferin çok olumsuz olduğunu söyledi.
İsrail, savaş uçaklarının Beyrut havalimanını ve Beyrut limanını her an izlediğini ve İran'ı kastederek başka bir ülkeden Hizbullah'a silah ulaşmasına izin vermeyeceğini söyleyerek Lübnan devletini tehdit etmenin kapısını da açarken, ABD de Irak hükümetine, Lübnan'a karadan ya da havadan giden Irak yardım konvoylarının Beyrut'a gitmeden önce Amerikalılar tarafından denetlenmesini kabul etmediği takdirde İsraillilerin hedefi olabileceğini bildirdi.
Rejimin saldırıyı genişletme niyetinin göstergeleri olarak, bölgedeki İç Cephe Komutanlığı tüm bölgede olağanüstü hâl ilan etmeye karar verdi, sığınakların açıldığını duyurdu ve Hizbullah'ın geniş bir karşılık vereceği beklentisiyle yerleşimcilere her türlü acil duruma karşı hazırlıklı olmaları çağrısında bulundu; direnişin dün geceye kadar Safed, Taberiye ve Kiryat Şmona bölgelerini roketlerle bombalayarak operasyonlarını sürdürdüğünü kaydetti.
Rejim sabahın erken saatlerine kadar ‘Hizbullah liderliğinin merkezi karargahını’ bombaladığını tekrarlarken, İbrani medyası ‘saldırıların hedefinin Nasrallah olduğu’ sızıntılarını üstlendi.
İsrail ordu sözcüsü ise gece yarısından önce gazetecilerin ‘Nasrallah'ın akıbeti’ hakkındaki sorularını yanıtlamaktan kaçındı. Siyonist medya Netanyahu'nun operasyonun sonuçlarıyla ilgili olarak şunları söylediğini aktardı: "Bekleyelim."
Hiç kimsenin Netanyahu hükümetinin gerilimi azaltma adımları hazırladığına dair bir yanılsamaya kapılmadığı bir zamanda, lideri BM konuşmasında kendi bölümünü tamamlıyordu. Kudüs'teki yabancı muhabirlerin daha önce Netanyahu'nun ofisinin kendilerini özel bir konuşmayı izlemeye davet ettiğini yöneticilerine bildirdikleri şeyi yaptı.
Netanyahu barış isteğiyle ilgili yavan bir girişten sonra Gazze'de olup bitenlerden bahsederek doğrudan konuya girdi: "Savaşı sona erdirmek için gereken şey Hamas'ın teslim olması ve tüm esirleri serbest bırakmasıdır, aksi takdirde savaşmaya devam edeceğiz."
Sahneye çıkar çıkmaz onlarca delegenin ıslıklar ve İsrail vahşetine karşı sloganlar eşliğinde salondan çekilmesiyle gözle görülür bir şekilde öfkelenmesine rağmen Netanyahu, ‘şer ittifakını’ temsil eden haritaya karşı barış koalisyonunu ayıran bir harita göstererek eylemlerinin yeni bir Orta Doğu inşa etmeyi amaçladığını yineledi ve Lübnan'a karşı savaşından bahsetmeye devam etti.
Netanyahu, "Hizbullah'a karşı operasyonlar devam edecek, Hizbullah savaş yolunu seçtiği sürece İsrail'in başka seçeneği yok ve bu tehdidi ortadan kaldırmak ve vatandaşlarımızı güvenli bir şekilde evlerine döndürmek için her türlü hakka sahip, bu nedenle hedeflerimize ulaşana kadar operasyonlarımıza devam edeceğiz," dedi.
Başbakan, "Hizbullah 8 Ekim'den bu yana bize 8 binden fazla roket fırlattı, bu nedenle İsrail Hizbullah'ı yenmeli ve sınıra geri dönmesine ve başka bir 7 Ekim planlamasına izin vermeyecek. Savaş yolunu seçtiği sürece, kuzeyde yaşayanları evlerine döndürmek için bu tehdidi ortadan kaldırma hakkına sahibiz," ifadelerini kullandı.
İsrail'in maruz kaldığı her şeyin arkasında İran'ın olduğunu, Hamas ve Hizbullah'ın arkasında da İran'ın bulunduğunu defalarca tekrarladıktan sonra Netanyahu, İran'ı doğrudan tehdit ederek şunları söyledi: "Tahran'ın tiranlarına bir mesajım var. Eğer bizi bombalarsanız, biz de sizi bombalarız. İran'da İsrail'in uzun kolunun ulaşamayacağı hiçbir yer yoktur ve bu tüm Orta Doğu için geçerlidir."
Birleşmiş Milletler'e daha da büyük bir saldırıda bulunarak ‘İsrail'in BM'de son yıllarda dünyanın geri kalanının toplamından iki kat daha fazla kınanmasının utanç verici olduğunu’ söyledi
Başbakan, ‘İsrail'in Suudi Arabistan'la ilişkilerini normalleştirmeye her zamankinden daha yakın olduğunu ve ardından ekim saldırısının geldiğini’ sözlerine ekleyerek “İsrail ve Suudi Arabistan arasında tarihi bir barış anlaşmasına varmak da dahil olmak üzere İbrahim Anlaşmalarında başlattığımız planı devam ettirmeliyiz,” diye konuştu.
Konuşma başlamadan önce Filistin, İran, Katar, Kuveyt, Cezayir ve Suudi Arabistan'ın koltuklarının boş olduğu görüldü ve konuşma başlar başlamaz daha fazla delegasyon çekildi. İsrail basını, ‘Netanyahu'nun salona girmesinin ardından ondan fazla BM delegesinin salonu terk ettiğini’ bildirirken, İsrailli medya kuruluşları ‘Suudi delegenin geçen yılın aksine konuşma sırasında salonda oturmadığını’ kaydetti.