"Lübnan Güçleri'nin öncülük ettiği Hizbullah karşıtı grup, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili her türlü diyaloğu engelleme kararı aldı. Görünen o ki, kimse tarihten ders çıkarmıyor."
YDH - Gazze'deki savaşın altı ayı aşkın süredir devam etmesi, Lübnan'daki siyasi dengeleri yeniden şekillendiriyor. Hizbullah karşıtı gruplar, özellikle Lübnan Güçleri, İsrail'in Hizbullah'ı zayıflatacağı umuduyla cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili diyalogları engelliyor ve yeni bir siyasi düzen kurma hayali kuruyor. El-Ahbar gazetesi yazarı Meysem Rizk, söz konusu ekibin 'Devlete Dönüş' projesi altında, uluslararası baskıyı da arkalarına alarak direnişin silahsızlandırılması ve yeni bir siyasi düzen kurulması için harekete geçtiğini söylüyor.
Gazze'ye yönelik savaşın başlamasının üzerinden altı ayı aşkın bir süre geçtikten sonra, Lübnan Güçleri'nin öncülük ettiği Hizbullah karşıtı grup, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili her türlü diyaloğu engelleme kararı aldı. Görünen o ki, kimse tarihten ders çıkarmıyor; hatta yakın geçmişlerindeki olaylardan bile.
Kamuoyuna açıklama yapmaksızın, İsrail ve ABD'nin direnişe karşı yürüttüğü savaşın kendi siyasi projelerine hizmet edeceği yanılsamasıyla hareket ediyorlar. Bu düşünceyi, Lübnan cephesindeki çatışmalar şiddetlenmeden önce de dile getiriyorlardı.
Onlarla yapılan her iç çözüm görüşmesi tek bir sonuca vardı: Yaklaşan yıkıcı bir İsrail savaşı, Hizbullah'a ölümcül bir darbe vuracak ve onu iç siyasetteki tüm hesaplarını değiştirmeye zorlayacak.
Bu savaş konusunda en iddialı isim olan Semir Caca, bu arzusunu gizlemedi ve birden fazla kez şöyle dedi: "Hizbullah güçlüyken neden onunla diyalog kuralım? Savaşı bekleyelim ve sonra kırıldığında onunla masaya oturalım." Bu sözler, Hizbullah'ın şehit Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah'ın öldürülmesine kadar bir süre fısıltıyla dolaştı.
Hareketlerini karakterize eden aciliyet, Hizbullah'ın bugün eskisinden daha zayıf olduğu düşüncesine dayanıyor. Bir yandan güneyden, Bekaa'dan ve güney banliyölerinden yerinden edilmiş insanlarla ilgili büyük bir baskıyla, diğer yandan da farklı çevrelerin bu savaşa tepkisiyle karşı karşıya olan direnişin kabiliyetlerini İsrail'in tamamen yok etmeden önce savaşını durdurmayacağı varsayımıyla şimdi harekete geçme kararı aldılar.
Bu ekip, Hizbullah'ın, Batı'nın ve özellikle de Amerika'nın baskısı karşısında, kendi grubuna mensup bir cumhurbaşkanının seçilmesi, bir başbakanın atanması ve Hizbullah'ın pay sahibi olmadığı bir hükümetin kurulmasından başlayarak kafalarında tasarladıkları bir çözümün üretilmesini engelleyemeyeceğini hesaplıyor.
Bu ekipten siyasi liderler, Hizbullah genel sekreterinin katledilmesiyle aldığı darbenin sadece örgütü zayıflatmakla kalmayacağını, bunun yansımalarının artık yükü taşıyamayacak olan Meclis Başkanı Nebih Berri'ye de sıçrayacağını düşünerek ülke yönetimini kendi vizyonlarına göre şekillendirmeye başladılar.
Bu düşünce doğrultusunda, söz konusu grup 'Devlete Dönüş' başlıklı siyasi projesini başlattı. 1701 ve 1559 sayılı BM kararlarının uygulanması için uluslararası baskıyla birlikte, direnişin silahsızlandırılması amacıyla parlamentonun açılması ve bir cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiği konusunda yoğun açıklamalar yapmaya karar verdiler.
Caca, dün BM Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert (bir hafta önce İsrail'i ziyaret etmişti) ile görüşmesinin ardından bu konuyu dile getirdi ve şöyle dedi: "Bir an önce bir cumhurbaşkanına ihtiyacımız var, ama herhangi bir cumhurbaşkanı değil. Gerçek gücü kullanan, kararlar alabilen ve stratejik bir vizyona sahip gerçek bir başkan istiyoruz."
Bu ekip tarafından kullanılan doğrudan mekanizmalar arasında şunlar yer alıyor:
- Cumhurbaşkanının seçilmesi, başbakanın atanması ve ardından hükümetin kurulmasıyla başlayan bir gündeme dayalı talebin güçlendirilmesi;
- 'Varoluşsal ve egemenlik krizimizi ele almak için' Baabda'da bir diyalog masasının toplanması;
- Meclis Başkanı Berri'ye parlamentonun kapılarını açması için baskı yapılması.
Lübnan Güçleri'nin medya dairesi tarafından yapılan açıklama, birkaç gün önce Falanjist Parti arafından yapılan bir başka açıklama ve yörüngelerindeki diğer kişiler tarafından yapılan ayrı açıklamalar, 'tarafsızlık' kavramını teşvik ederek ve Batı politikasına katılmanın bir kod adı olarak 'uluslararası meşruiyeti' kullanarak İran'a karşı harekete geçme arzularını yansıtıyor.
Bu ekip, değişen ittifakları, hizalanmaları ve güç dengelerini göz ardı ederek 2006'da yapamadıklarını başarabileceklerine inanıyor. Velid Canbolat, bu oyunu ve arkasındaki niyetleri ilk anlayan kişi oldu.
Canbolat, "Bombalar ve ateş altında hiçbir şey yapamayız. Şu anda gerekli olan, daha sonra diyalog kurabilmemiz, bir başkan seçebilmemiz ve bir hükümet kurabilmemiz için bir ateşkestir," ifadelerini kullandı.
Siyasi çevreler, Canbolat'ın sözlerini, İsrail'in askeri desteği ve ABD'nin siyasi baskısıyla kendi projesini dayatabileceğine inanan 'egemenlikçi' ekibin taleplerine açık bir yanıt olarak yorumladı.
Bu çevreler ayrıca, Canbolat'ın sözlerinde 'bu ekibe üstü kapalı bir mesaj olduğunu ve hayal ettiği gerçeklere dayanarak diğer ekiple muhatap olmaması çağrısında bulunduğunu' okuyor.
Çeviri: YDH