Siyonist rejimin Lübnan'da Birleşmiş Milletler Barış Gücü'ne (UNIFIL) yönelik saldırılarında kimyasal silah kullandığı ortaya çıktı. UNIFIL askerlerinin fosfor bombalarına maruz kaldığı ve bu saldırıların uluslararası hukuka aykırı olduğu belirtilirken, uluslararası toplumun tepkisinin sınırlı kaldığı vurgulandı.
YDH - Birleşmiş Milletler Barış Gücü (UNIFIL), yaptığı resmî açıklamada, İsrail'in güney Lübnan’daki UNIFIL birliklerine yönelik düzenlediği saldırılarda, Ramya kasabasında bulunan mevzilerden birine atılan bombaların dumanını soluyan 15 askerin cilt ve mide rahatsızlıkları yaşadığını duyurdu.
Bu durum, rejim ordusunun, uluslararası hukuk tarafından yasaklanmış kimyasal maddeler kullanarak BM barış güçlerine saldırıda bulunarak ciddi bir savaş suçu işlediğini gösteriyor.
İsrail’in bu ihlalleri, uluslararası toplumun yalnızca kınama ve kısmi tepkileriyle karşılandı; BM Güvenlik Konseyi, rejimi durdurmaya yönelik somut bir adım atmadı ve suçların önüne geçecek yaptırımlar uygulamadı.
El-Ahbar gazetesinin aktardığına göre UNIFIL askerleri sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamalarda, geçtiğimiz pazar günü iki İsrail tankının Ramya’daki ana kapıyı tahrip ettiğini, bu esnada askerlerin sığınaklarda olduğunu bildirdi.
Tankların ayrılmasından yaklaşık 45 dakika sonra, UNIFIL'in yaptığı protesto sonrası bölge, birkaç top mermisiyle yeniden ateş altına alındı. Koruyucu maskelerine rağmen, 15 barış gücü askeri kampa giren dumandan etkilenerek cilt lezyonları ve mide ve bağırsak rahatsızlıkları yaşadı.
Fosfor bombaları mı kullanıldı?
Uzmanlar, UNIFIL'e yönelik saldırılarda kullanılan bombaların beyaz fosfor içerdiğini öne sürüyor.
Beyaz fosfor, havayla temas ettiğinde hızla oksijenle reaksiyona girerek ciddi yanıklara yol açan zehirli bir madde olarak biliniyor. Bu madde, deriden kolayca emilerek böbrek, karaciğer ve kalp gibi hayati organlara zarar verebilir ve ölüme neden olabilir.
1980 tarihli Aşırı Yaralayıcı veya Ayrım Gözetmeyen Silahların Kullanımının Yasaklanması veya Kısıtlanması Sözleşmesi bu tür mühimmatların kullanımını yasaklıyor.
İsrail, 22 Mart 1995 tarihinde bu sözleşmeyi onaylamış olsa da bugüne kadar bu tür silahların kullanımını sürdürmüş ve görünüşe göre üretimini de artırmıştı.
İsrail, 13 Ocak 1993’te Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ni imzalamış, ancak onaylamamıştı. Bu nedenle, Lübnan’da sivillere karşı kimyasal silah kullanımına devam ettiği belirtiliyor.
Lübnan Yüksek Savunma Konseyi tarafından yayımlanan raporlar, İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki sivil yerleşim yerlerine ve tarım arazilerine fosfor bombaları ve yangın mermileri kullandığını gösteriyor.
Beyrut’un güney banliyölerinde yapılan saldırılar sonrası bazı bölgelerde garip kokular yayılmış ve solunum rahatsızlıkları bildirilmişti.
Fakat şu ana kadar İsrail tarafından kullanılan kimyasal maddeleri kesin olarak belirleyen bir bilimsel rapor yayımlanmadı.
İsrail insansız hava araçlarının saldırı bölgelerini gözetlemesi, olay yerinden örnek almayı zorlaştırıyor ve saldırıların etkilerine dair detaylı incelemelerin yapılmasını engelliyor.
Sivillere karşı işlenen savaş suçları
Hizbullah’ın medya ilişkileri ofisinden yapılan bir açıklamada, İsrail ordusunun salı günü Lübnan’ın güneyindeki Alman ve Deyr Saryan kasabalarına misket bombalarıyla dolu füzeler attığı belirtilmişti.
Açıklamada, “Lübnan’daki ilgili makamlar” ve uluslararası insan hakları kuruluşlarına, siviller üzerindeki geniş çaplı olumsuz etkiler nedeniyle bu suçu kınama çağrısında bulunulmuştu.
Misket bombaları, geniş alanlara yüzlerce küçük bombacık saçarak ciddi sivil kayıplarına neden oluyor.
Siyonist rejimin 2006 yılında Lübnan’a düzenlediği saldırılarda kullanılan misket bombaları, savaş sona erdikten sonra bile çocuklar, çiftçiler ve hayvan çobanları gibi sivillerin yaralanmasına yol açmıştı.
Uluslararası Kızıl Haç’a göre, bazı misket bombası modelleri 30 bin metrekareden büyük bir alanı kaplayarak ciddi tehlike oluşturuyor.
1980 tarihli Konvansiyonel Silahlar Sözleşmesi’nin 5. Protokolü, kullanılmamış veya patlamamış mühimmatların oluşturduğu tehlikeleri en aza indirmeyi amaçlıyor.
2010 yılında yürürlüğe giren Misket Bombaları Sözleşmesi, bu silahların kullanımını, üretimini ve transferini yasaklıyor.
Lübnan bu sözleşmeyi imzalamış ve onaylamışken, İsrail imzalamaktan kaçındı. Ancak bu durum, İsrail’in bu silahları kullanma hakkına sahip olduğu anlamına gelmiyor, zira Misket Bombaları Sözleşmesi, silahlı çatışmalar sırasında tüm ülkeler için bağlayıcı olan uluslararası insancıl hukukun bir parçası.