Direniş’in İsrail’le her düzeyde uzun bir savaşa hazır olduğunu söyleyen Hizbullah'ın Medya İlişkileri sorumlusu, Lübnan'ın ateşkes için herhangi bir teklif almadığını belirtti.
YDH- Hizbullah Medya İlişkileri Sorumlusu Muhammed Afif, Şehitler Günü'nde yaptığı açıklamada, Lübnan'ın “yapıcı bir ateşkes” önerisi aldığı yönündeki tüm iddiaları yalanladı. Afif, Direniş'in ister güney cephesinde ister iç cephede olsun, İsrail işgaliyle uzun bir savaşa her düzeyde hazır olduğunu belirtti.
Afif, İsrail'in, Hizbullah'ın füze cephaneliğinin %20'ye düştüğü yönündeki iddialarına da yanıt vererek, gerçeğin sahada görüldüğünü söyledi.
Hizbullah yetkilisi, Direniş'in Tel Aviv'in banliyölerine ve Hayfa'ya roket fırlattığını, işgal altındaki Golan ve Hayfa'da yakın zamana kadar sağlam olan bazı askeri üsleri hedef aldığını hatırlattı.
Ayrıca, Fetih-110 füzesinin tanıtımını örnek göstererek, Hizbullah'ın daha geniş ve büyük bir çeşitliliğe sahip olduğunu ve grup liderliğinin uygun yönetimine göre konuşlandırılacağını belirtti.
Şehitler Günü vesilesiyle Direniş'in hazır olduğunu yineleyen Afif, cephedeki savaşçıların, hazırlıkları her düzeyde devam eden uzun savaşı sürdürmek için yeterli silah, teçhizat ve malzemeyi fazlasıyla ellerinde bulkundurduğunu belirtti.
Afif, 45 gün süren ölümcül çatışmalara, beş askeri birlik, iki tugay ve 65 bin askere rağmen İsrail işgalinin Lübnan'da tek bir köyü bile işgal edemediğini söyledi.
“Destansı Hıyam Savaşı”nın Direniş savaşçılarının kahramanlığının, direncinin ve kırılmaz mücadele azminin bir kanıtı olduğunu vurguladı.
Hizbullah uzun süreli bir savaşa hazır
İsrail işgal güçlerinin Lübnan'a yönelik kara harekâtını genişleteceğini açıklamasına ilişkin Afif, işgalin zaten genişlediğini belirterek, işgalcilerin 2006'da yaptığı hataları tekrarlamamak amacıyla savaşa herhangi bir askeri hedef koymadıklarını söyledi.
Ayrıca, Hizbullah'ın gücü ve Direniş'e karşı mücadelesinde karşılaşacağı zorluklar nedeniyle İsrail'in savaş için herhangi bir nihai hedef ve eşik ilan etmediğini ya da belirlemediğini vurguladı.
Afifi, “İster güney cephelerinde ister iç cephede olsun, işgalle her düzeyde uzun süreli bir savaşa hazırız” dedi.
Ateşkes için uluslararası görüşmeler yapıldığına dair basında yer alan haberlerle ilgili olarak Afif, Lübnan'a herhangi bir somut öneri ulaştığı iddialarını yalanladı.
“Şu ana kadar Lübnan'a herhangi bir güncelleme ulaşmadı ve biz hâlâ durumu değerlendiriyoruz. Duyduklarımız medya ve basınla sınırlı” diyerek durum hakkında bilgi verdi.
Ayrıca “Moskova, Washington, Tahran ve diğer başkentler arasında, özellikle Trump'ın başkanlığa gelmesiyle birlikte, tırmanan bir siyasi atmosfer ve önemli bir hareketlilik olduğunu” belirtti.
‘İsrail tankları Lübnan'ın çamuruna batmadan önce zamanımız var’
Hizbullah Medya İlişkileri sorumlusu, “Kışın gelmesiyle tankları Lübnan'ın çamuruna batmadan önce yeterince zamanımız var ve tanıdığımız ve bizi tanıyan, bize manevra ve hareket özgürlüğü veren topraklarımız var. Ya onurlu insanlar olarak üzerinde yaşarız ya da şehitler olarak ölürüz” dedi.
İsrail işgaline seslenen Afif, hava üstünlüğünün savaşı asla kazandırmayacağını, sivil altyapının tahrip edilmesinin, kadın ve çocukların katledilmesinin de herhangi bir kazanım sağlamayacağını vurguladı.
İsrail karada ilerleme kaydedemediği ya da fiili kontrol sağlayamadığı sürece siyasi hedeflerine kesinlikle ulaşamayacağını yineleyerek kuzeydeki yerleşimcilerin asla kuzeye dönmeyeceği sözünü verdi.
Afif, “İç cephenizdeki çatlaklar arttıkça, geri sayım başlayacak ve büyük bir dönüm noktası ortaya çıkacaktır. O noktada, yüce liderimizin söylediği ‘İsrail bir örümcek ağından daha zayıftır’ sözünün doğruluğunu bir kez daha kabul edeceksiniz” diyerek şehit Seyyid Hasan Nasrullah'ın ünlü sözlerinden birine atıfta bulundu.
'Hizbullah, Lübnan'ın çekirdeğinden doğdu'
Afif ayrıca, doğrudan Hizbullah'ın cesur Direniş savaşçılarına seslenerek onların direnç ve çabalarını övdü. “Sahadaki gerçekler sizin elinizde, siyaset ve karar alma süreçlerinde son sözü siz söyleyeceksiniz” dedi.
Onlara “Sizin kararlılığınız ışığında direnişinizin ve vatanınızın kaderi, hatta belki de tüm Ortadoğu'nun kaderi belirlenecek” dedi.
Ayrıca bazı tarafların “Siyonist propaganda makinesiyle mükemmel bir işbirliği içinde” moral bozmak amacıyla Direniş'in özüne, niyetlerine, yeteneklerine, ülkesine ve halkına olan saf ulusal bağlılığına yönelik iddialarını da ele aldı.
Bunun Direniş'in sahada inisiyatifi yeniden ele geçirmesi ve düşmanın karada ilerleme kaydedememesinin yanı sıra örgütsel meselelerin istikrara kavuşması, Şeyh Naim Kasım’ın Genel Sekreter olarak seçilmesi ve komutanlarının şehit edilmesinin ardından Hizbullah'ın yeni liderliğinin atanmasının ardından gerçekleştiğini söyledi.
Direnişin, düşman İsrail tarafından işgal edilen Lübnan topraklarında başladığını vurgulayan Lübnanlı lider, “Liderliğimiz Lübnanlı, direnişçilerimiz de Lübnanlı ve biz kimsenin fraksiyonu değiliz, kimsenin emirlerine uymuyoruz, ülkemizi savunmak ya da mazlum bir halkı desteklemek için kimseden talimat almıyoruz” dedi. “İslam Cumhuriyeti ile olan ilişkimiz ve onun direnişimize verdiği destek dillerinizin dokunamayacağı kadar saftır. Ancak siz köleliğe, haram paraya ve büyükelçiliklerin kollarında yatmaya alışkınsınız.” diye devam etti.
Daha sonra, Hizbullah'ın varlığından çok önce İsrail'in Lübnan'a yönelik düşmanlık ve husumet tarihini hatırlattı. 1936'da İsrail'in Hula katliamını, 1947 ve 1948'deki saldırıları, 1974 ve 1978'deki saldırıları ve 1982'de İsrail tanklarının Lübnan'ın kalbine, başkenti Beyrut'a girmesini hatırlatarak saldırganlık, işgal ve yayılmacı niyetlerin İsrail askeri doktrininin merkezinde yer aldığını bir kez daha vurguladı.
Afif, “Hizbullah'ın 1982 yılında bir direniş hareketi olarak ortaya çıkması, özünde işgale karşı doğal bir tepkiydi. Öyleyse neden gerçekleri çarpıtıyor, insanları kandırıyor ve sorumluluğu kurbanların üzerine atarak kolektif hafızaya saldırıyorsunuz? Ve neden tarihin akışını parçalayarak, sadece kendi siyasi gündeminize hizmet eden ve kampanyalarınızı meşrulaştıran şeyleri seçiyorsunuz?” diye seslendi.
Ateşkes görüşmelerini savaş alanı belirliyor
Afif, Lübnan'daki “Lübnan'ın gücü zayıflığında yatıyor” gibi ifadelere ve 1982'de İsrail tankları Beyrut'a ulaştığında hakim olan işgal karşısında psikolojik yenilgi fikrini taşıyan diğer sloganlar hakkındaki mevcut söyleme değindi.
Afif, görüşmeye ilişkin yaptığı açıklamada, zafer ve yenilgi kavramının, Direniş savaşçılarının kahramanlıklarını kanıtladıkları ve İsrail'in Güney Lübnan'daki tek bir köyü işgal etme ya da kontrol etme girişimlerini engelledikleri savaş alanındaki gelişmelere göre belirlendiğini söyledi.
Bu gelişmelerin, Direniş'in Tel Aviv'i bombalamasında, siyasi denklemleri ve angajman kurallarını değiştiren ve ateşkes görüşmelerini dikte eden eylemlerinde görüldüğünü açıkladı.
Hizbullah yetkilisi, “Eğer ateşkes için siyasi görüşmeler yapıldığını duyarsanız, bilin ki bunların tek nedeni savaş alanı ve sahadaki direnişçilerin kararlılığıdır” dedi.
Hizbullah'ın siyasi muhaliflerine de seslenen Afif, Direniş'e yöneltilen suçlamalara ve savaşın başlamasından Direniş'in sorumlu tutulmasına rağmen saygı ve anlayışın sürdüğünü söyledi.
Ancak İsrail'in Lübnan'a saldırısını, sivillerin öldürülmesini, köylerin yok edilmesini, soykırımı, belediyelerin, belediye başkanlarının, tarihi Nebatiye pazarının ve Sur'daki eski pazarların bombalanmasını neden kınamadıklarını merak etti.
Toplumun çifte standardını daha da vurgulayan Afif, uluslararası topluma ve Birleşmiş Milletler'e uluslararası hukuka dayanarak resmi bir talep göndermelerini istedi ve “Ama buna cesaret edemezsiniz, [ABD büyükelçiliğinin bulunduğu] Avkar'ı üzersiniz” dedi.
'Bizim zafer anlayışımız, düşmanın amacına ulaşmasını engellemektir'
Afif konuşmasının devamında bu aşamada zafer ve yenilgi kavramlarına açıklık getirerek şunları söyledi: “Hizbullah'ın zafer ve yenilgi kavramı tarihteki tüm direniş hareketleriyle aynıdır; düşmanın siyasi ve askeri hedeflerine ulaşmasını engellemek. Direnmemeye gelince, bu tam bir yenilgi ve aşağılayıcı bir teslimiyettir. Bu, asla olmamış ve olmayacak bir şeydir.”
“Maliyetin yüksek ve bedelin ağır olduğunu biliyoruz. Bunu görmezden gelmiyoruz ve gerçeği inkar etmiyoruz, ancak milletimizin ve halkımızın cephelerde olan evlatları için sabrını, dayanıklılığını, kararlılığını ve dualarını biliyoruz” dedi.
Direniş ve ordu iç içe geçmiş durumda
Hizbullah'ın Lübnan Ordusu ile ilişkisine gelince, Afif bunun güçlü ve sağlam bir ilişki olduğunu vurgulayarak Hizbullah'ın altın denkleme inandığını söyledi: Ordu, Halk ve Direniş.
Direniş'in, ordunun ulusal toprak ve güvenliğin korunmasında oynadığı rolü takdir ettiğini belirtti.
Hizbullah yetkilisi ayrıca, Ayterun'da İsrail işgal güçleri tarafından öldürülen Binbaşı Muhammed Ferhat'ı da saygıyla andı.
Ayrıca Lübnan ordusunu Direniş’e karşı kışkırtmaya çalışanları, iç savaş sırasında orduyla savaşan ve orduyu katledenleri eleştirerek “Ordu ve Direniş arasındaki bağı asla koparamayacaklarının” altını çizdi. Devamında, “Her ikisi de kendi yöntemleriyle ve kendi yetenekleriyle Lübnan'ı ve Lübnan halkını savunma savaşının merkezinde yer almaktadır.” dedi.
Afif ayrıca, Siyonist provokasyonlara yanıt olarak Amsterdam'da düzenlenen işgali kınayan protesto gösterilerini de övdü. Siyonizm’i korumak için ifade özgürlüğünü susturmaya ve bastırmaya çalışan uluslararası çabaları da kınayan Afif, Amsterdam’da İsrail saldırganlığını protesto eden küresel halk hareketinin İsrail'in izole edildiğinin kanıtı olduğunu söyledi.
Şehit Seyyid Nasrullah ebediyete kadar yaşayacak
Şehitler Günü'nü anan Afif, bu günün gerçek anlamda kutlanmasının “savaş ve cihat meydanlarında zafere ulaşmaktan geçtiğini” söyledi.
Hizbullah'ın, Seyyidü’ş-Şüheda Külliyesi'nde ilk kez şehit Seyyid Hasan Nasrullah olmadan bir etkinlik düzenlediğini ve ilk kez Şehitler Günü'nü Nasrullah'ın olmadığı bir konferansta andığını belirtti.
Afif sözlerine şöyle devam etti: “Bedeni hâlâ liderlik ettiği ve sembolize ettiği bir savaşta zorla ve acıyla alınmış olsa da o, methettiği, yasını tuttuğu ve ailelerini tüm şefkati ve sıcaklığıyla teselli ettiği şehitlerde yaşamaya devam ediyor.”
Afif sözlerini şöyle sonlandırdı: “Seyyid [Nasrullah] tek bir adamda vücut bulmuş bir ulustu, eşsiz ve benzersizdi.”