Devrik Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esed'e ait olduğu iddia edilen, Şam'ın düşüşü sırasında Esed'in görevini bırakmadığı ve Rusya ile koordinasyon içinde mücadeleye devam ettiği belirtilen bir açıklama yayımlandı.
YDH - Devrik Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esed'e ait olduğu belirtilen bir yazılı açıklama, Suriye Cumhurbaşkanlığının Facebook hesabı üzerinden dolaşıma sokuldu.
Açıklamanın el-Esed'e ait olup olmadığı henüz belirsizliğini koruyor. Paylaşım, daha sonra yayından kaldırıldı.
Açıklamada el-Esed, Şam’ın silah grupların kontrolüne geçmesinin ardından yaşanan süreçle ilgili olarak görevi sırasında ortaya atılan bilgi kirliliği ve spekülasyonlara yanıt verirken, ülkesini terk etmediğini ve mücadelesine devam ettiğini vurguladı.
Açıklamanın tam metni şu şekilde:
"Suriye’de terör yayılarak nihayetinde 7 Aralık 2024 Cumartesi akşamı Şam’a ulaştığında, cumhurbaşkanının durumu ve nerede olduğu hakkında sorular gündeme geldi. Bu süreçte, uluslararası terörizmi Suriye için bir kurtuluş devrimi olarak lanse etmeye çalışan gerçeklikten uzak bilgi kirliliği ve yanlış anlatılar ortaya atıldı.
Ülkemizin tarihindeki böylesine kritik bir dönemde, hakikatin öncelikli olması gerektiğine inanıyorum. Fakat, o günlerde güvenlik nedenleriyle uygulanan iletişim kesintisi gibi mevcut koşullar, bu açıklamanın zamanında yapılmasını engelledi. Bu beyan, yaşanan olaylara dair detaylı bir anlatımın yerini almayacak; bu ayrıntılar ancak uygun bir fırsat doğduğunda paylaşılabilecektir.
Öncelikle, Suriye’den ayrılışımın ne önceden planlandığını ne de bazı iddialarda olduğu gibi çatışmaların son saatlerinde gerçekleştiğini belirtmek isterim. Bilakis, 8 Aralık 2024 Pazar sabahının erken saatlerine kadar Şam’da görevimi yerine getirmeye devam ettim. Terörist güçlerin Şam’a sızmasının ardından, Rus müttefiklerimizle koordinasyon içinde Lazkiye’ye geçerek savaş operasyonlarını yönetmeye başladım.
O sabah Hmeymim Hava Üssü’ne vardığımda, birliklerimizin tüm cephe hatlarından tamamen çekildiği ve son askeri mevzilerin düştüğü netlik kazandı.
Bölgede sahadaki durum kötüleşmeye devam ederken, Rus askeri üssü de yoğun İHA saldırılarına maruz kaldı. Üsten çıkmak için uygun bir imkân kalmadığından, Moskova yönetimi, 8 Aralık Pazar akşamı üs komutanlığından acil bir tahliye düzenlenmesini talep etti.
Bu tahliye, Şam’ın düşüşünden bir gün sonra, son askeri mevzilerin çökmesi ve devlet kurumlarının işlevsiz hale gelmesinin ardından gerçekleşti.
Bu olaylar sırasında istifa etmeyi ya da sığınma talep etmeyi asla düşünmedim ve böyle bir teklif herhangi bir kişi ya da tarafça bana sunulmadı. Tek yol, terör saldırılarına karşı mücadeleye devam etmekti.
Savaşın ilk gününden itibaren ülkesinin kurtuluşunu şahsi çıkarlar karşılığında pazarlık konusu yapmayı reddeden, halkını çeşitli tekliflere ve vaatlere rağmen terk etmeyen bir kişi olarak, en tehlikeli cephelerde, teröristlere birkaç metre mesafede, ordu mensupları ve askerlerle yan yana duran kişi olduğumu bir kez daha vurguluyorum.
Savaşın en karanlık yıllarında, ailesiyle birlikte halkının yanında kalıp, başkentteki bombalamalar ve teröristlerin sürekli saldırı tehditleri altında direnen kişi yine benim.
Ayrıca, Filistin ve Lübnan’daki direnişi asla terk etmeyen ve kendisine destek veren müttefiklerini yarı yolda bırakmayan bir kişi olarak, halkını yüzüstü bırakabileceğim ya da mensubu olduğum ordu ve milleti ihanete uğratabileceğim fikrini kabul etmek mümkün değildir.
Hiçbir zaman makam peşinde olmadım; kendimi, Suriyelilerin inandığı bir ulusal projenin emanetçisi olarak gördüm. Devleti koruma, kurumlarını savunma ve halkın tercihlerini son ana kadar ayakta tutma konusundaki inancım sarsılmazdı.
Devlet, teröristlerin eline geçtiğinde ve anlamlı bir katkı sağlama imkânı ortadan kalktığında, herhangi bir makamın işlevi anlamsız hale gelir. Bu, Suriye ve halkıyla olan güçlü aidiyet duygumu asla azaltmaz. Bu aidiyet, Suriye’nin yeniden hür ve bağımsız olacağına dair umutla doludur."