Hizbullah'tan Suriye değerlendirmesi

img
Hizbullah'tan Suriye değerlendirmesi YDH

Hizbullah’ın Lübnan Parlamentosundaki grup başkanı Muhammed Raad, Suriye'deki son gelişmeleri değerlendiren bir makale yayımladı.




YDH- Lübnan’da yayımlanan el-Ahbar gazetesinde yayımlanan makale, Suriye'deki yeni aşamayı değerlendiriyor.

 

Suriye’de, ister yönetimdeki sistemin değişimi, ister yeni iktidarın siyasi konumlanışı olsun, kendini dayatan yeni gerçekler ışığında; olayların netleşmesi ve endişe verici birçok sorunun cevabının kesinleşmesi beklenirken, bazı noktalara değinmek gerekmektedir:

1- Suriye’de olanlar anlık bir durumun sonucu değildir; aksine, bölgesel ve uluslararası aktörler tarafından hazırlanmış bir programın sonucudur. 

Bu aktörlerin çıkarları, Suriye’deki iktidarın değişmesi üzerinde kesişmiş ve bu değişim, her bir tarafın gücü ve etkinliği oranında farklı çıkarlarına hizmet edecek çeşitli ufuklar açmıştır. 

Doğal olarak, Suriye halkı da bu değişimden kendi lehine bazı kazanımlar elde edecektir. Ancak, yeni iktidar programını uygulamakla yükümlü taraflar arasındaki anlaşmazlıkların veya rekabetlerin yükünü en çok taşıyan yine Suriye halkı olacaktır.

2- Siyonist saldırganlık, Suriye’ye, onun egemenliğine ve rolüne yönelik hedeflerini hızla ortaya koymuştur.

Düşman, Suriye güçlerinin mevcut veya potansiyel tüm etkinlik merkezlerini hedef alan bir dizi hava saldırısı düzenlemiş, Golan’daki tampon bölgeyi ortadan kaldırmış ve 1974’te imzalanan çatışmasızlık anlaşmasını ihlal etmiştir. 

Ayrıca, Suriye halkının içindeki bazı dostlarına destek verme tehdidinde bulunmuştur. Bu durum, düşmanın Suriye’deki yeni sistemin ve yönetimin düzenlenmesinde ganimet paylaşımına müdahale etme arzusunu açıkça göstermektedir.

3- Amerikan ikiyüzlülüğü, kirliliği ve alçaklığı öyle bir boyuta ulaştı ki artık maskeler bile bunu örtmeye yetmiyor.

ABD rejimi, Suriye’de yaşanan olaylardan sanki şaşkınlığa uğramış gibi bir görüntü vermeye çalıştı; sonuçlarıyla ilgili endişelerini ve belirsizlik korkusunu dile getirdi. 

Silahlı muhalefetin tüm taraflarıyla iletişim kurma ihtiyacını vurguladı ve bazı grupların iyi davranışları nedeniyle terör listesinden çıkarılmayı hak ettiğini öne sürdü. 

Bir dizi iddia ve bahaneyle son olarak Suriye’nin birliği, güvenliği ve istikrarını desteklediğini açıkladı.

Ancak Amerikan rejimi, İsrail’e Suriye’ye yönelik saldırılar, hava bombardımanları ve kara ihlalleri konusunda en azından bir süre beklemesini dahi talep etme zahmetine katlanmadı. 

Bu saldırılar, yalnızca Suriye’yi değil, aynı zamanda uluslararası hukuk, sistem ve temel hak ilkelerinin tamamını hedef aldı.

4. Askeri harekâtın zamanlaması

İdlib ve Halep, ardından da Hama’ya yönelik harekâtın zamanlamasının, İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırısının sona ermesinden sonra belirlendiği söylenmektedir. Bunun amacı, Suriye’deki yönetime karşı yürütülen savaşın sonuçlarının İsrail’in çıkarına olduğu izlenimini oluşturmaktan kaçınmaktır.

Bu nedenle, saldırının zamanlamasında acele edilmemiş ve İsrail’in saldırısının sona ermesi beklenmiştir. Bu, en azından bazı Türk kaynaklarının askeri saldırının zamanlamasını açıklarken verdikleri gerekçedir. 

Bu iddia biçimsel olarak doğru olabilir, ancak daha önemli bir gerçek var: İsrail’in Suriye topraklarına ve Suriye’nin askeri kapasitesine yönelik saldırılarına dair ne siyasi ne de medya düzeyinde herhangi bir açıklama yapılmamış ve bu saldırılar hakkında yorum yapılmamıştır.

Sanki İsrail’in hedef aldığı bu topraklar ve askeri kapasite, Suriye’ye değil, yalnızca Esad rejimine aitmiş gibi bir tutum sergilenmiştir.

5- Suriye’deki yeni yönetimi elinde bulunduran Suriye muhalefeti ile Lübnan’daki İslami Direniş arasındaki farklar üzerine aceleyle analiz yapmaya gerek yoktur.

Çünkü bu konuda pek çok tahmin, iddia ve yalan söylenmiştir. Ancak baştan yapılması gereken şey, İslami Direniş’in, kardeş Suriye halkının siyasi sistemini ve geleceğini belirleme hakkını teyit etmektir. 

Değişimin, Suriye halkının tüm bileşenleri ve oluşumları tarafından ifade edilmesi gerektiği kesindir. 

Ayrıca, Suriye’nin birliği temel bir meseledir ve buna dokunulamaz. Suriye’nin konumu, rolü, stratejik vizyonu ve bölgesel ve uluslararası ilişkileri, Suriye durumunu takip eden herkesin, durumla ilgili doğru bir değerlendirme yapabilmesi için başvurması gereken ölçütlerdir.

6- Suriye halkının birliği ve siyasi sistemle ve onun yönettiği çıkarlarla olan buluşması, Suriye’nin gücünü artırır; konumunu ve etkinliğini güçlendirir.

Ancak bu, eğer sistem, Siyonist düşman ve onun arkasındaki güçlerin şartlarına uygun şekilde, siyasi bir bağımlılığa itilerek egemenlik, özgürlük ve kalkınmayı onlara teslim etmeye zorlanıyorsa mümkün değildir. 

Ayrıca, bu sistemin Siyonist işgalci devleti ile ilişkileri normalleştirmesi ve işgal altındaki Filistin’i, bölgedeki devletlerin egemenliğini ve halklarının kendi kaderlerini tayin etme haklarını inkâr eden, bu işgalci varlığın meşruiyetini tanıması için baskı yapılıyorsa, bu durum kesinlikle kabul edilemez. En başta da, Filistin halkı için.

7- Özgürlük ve adalet arayışı, kapsamlı ve standartlara dayalı olduğu, parçalı ve keyfi olmadığı zaman doğruluğunu kazanır.

Çünkü kısmi ve keyfi bir yaklaşım ile ne özgürlük ne de adalet gerçekleşir, aksine bunlar sahte bir malın reklam sloganına dönüşür.

Siyasi özgürlük isteyenler, egemenlik yönelimi ve ulusal bağlılık içinde olmalıdır.

Vatandaşlarına adalet arayanlar ise, kendi ülkelerinin dışında meydana gelen zulmü görmezden gelemezler, özellikle de bunun kendi ülkelerine sızacağını fark ediyorlarsa.

Halkların, özellikle de dünya çapında ezilen ülkelerdeki halkların problemi, sadece kalkınma söylemlerinin eksikliği değildir; esas sorun, bu söylemlerin içeriğine sadık kalan somut ve gerçekçi programların eksikliğindedir. 

Ayrıca, bu söylemleri somutlaştıran sağlıklı yönelimlerle çelişen veya onlara aykırı hareket eden liderlik modelidir.

Adil bir kişi, en başından itibaren, siyasi anlamda çelişkiler taşıyan ve demografi, coğrafya ve uluslararası politika açısından en karmaşık ülkede gerçekleşen yeni bir deneyime acele hüküm vermemelidir. 

Mevcut durum, alınan tavırlardan, uygulanan yöntemlerden ve kullanılan dilin yönelimlerinden yola çıkarak, gelecekteki siyasi manzarayı işaret etmektedir. 

Bununla birlikte, meselenin takibini yapmak, dikkatle izlemek, karşılıklı ilgi veya birleşim alanı oluşturacak noktaları görmek ve bu noktaların zorlukları ya da anlaşmazlıkları arasındaki ayrılıklara karşı durmakta bir sakınca yoktur.

8- Dünyanın ve uluslararası güçlerin, sistemini, yasalarını ve değerlerini kontrol eden güçlerin gerçek yüzü, maskesiz bir şekilde, acımasız Siyonist saldırıların, soykırım, etnik temizlik ve ırkçılık suçlarının izlenmesiyle ortaya çıktı.

Bu saldırılar, sessizlikle örtülüyor, bu sessizlik ise destek, gerekçelendirme ve görevin en hızlı şekilde gerçekleştirilmesi için fırsatlar verilmesiyle şekilleniyor, hiçbir karışıklık ya da kaygı olmaksızın. 

Aynı sessizlik, hayal kırıklığı, komplolara katılım, kibir, kin, zorbalık, despotluk, yasa ve değerlerin çiğnenmesiyle de örtülüyor.

Bütün bunlardan sonra, Suriye’deki son olaylara yönelik yapılan sözlü tepkilere övgü veya nefret ile yaklaşmak aptallık olur. Çünkü bu uluslararası güçlerin dünyası, halkların kaderleri üzerinde hakimiyet kurmak ve onları kontrol etmek amacıyla kurdukları bir aldatma ve yanıltma dünyasıdır. 

Onların politikaları, kendi dünyalarını kurmak için en kolay yolları aramak ve insanlık için barışı sağlamak amacını taşımaktadır.

9- Gazze’deki Siyonist düşmana, Aksa Tufanı sonrası verilen imha rolü, Amerikan ve Batılı emperyalist, ırkçı bir destekle, sınırsız bir şekilde her düzeyde desteklenen ve tüm baskı, işgal ve hakimiyet güçleriyle mutabık kalınan plan doğrultusunda verilmiştir. 

Bu rol, direnişi ve onun uzantılarını yok etmeye yöneliktir, Gazze’den başlayarak, bölgedeki saldırganın ulaşabileceği her yere kadar. 

Bu, Batılıların tüm ihlalleri, suçları ve yasaların, uluslararası normların, değerlerin ve ilkelerin ihlallerine göz yummasıyla gerçekleşiyor, çünkü amacı, Amerika ve Batı’nın bölge ve dünya üzerindeki hegemonyasına karşı çıkan direniş yapılarının, liderliklerinin, güçlerinin ve oluşumlarının yok edilmesidir. 

Bu süreçte, onların koruyucusu ve çıkarlarının bekçisi olan, işgalci Siyonist rejim hedef alınmaktadır.

Eğer Lübnan’daki İslami direniş Gazze’ye destek ve yardım cephesini açmasaydı, Siyonist saldırganın hedeflerine ulaşmasını engelleyen zorlukları yaratmasaydı ve düşmanın Litani Nehri’ne doğru ilerleme planını başarısızlığa uğratmasaydı, hatta direnişçilerin, tüm hava saldırılarına rağmen, Hıyam, Ayterun, Blida, Meys el-Cebel, Ayta’ş Şaab, Beyyade hattındaki destansı direnişleri olmasaydı düşman, Amerika’nın saha değerlendirmesi ve tavsiyesine uyarak saldırıyı durdurma ve Lübnan’la anlaşma yapma kararı almazdı. 

Eğer Direniş, Gazze’ye yönelik saldırının başından itibaren destek vermek için bekleseydi, düşman fırsat bulup, Suriye’deki gibi bir durumu manipüle ederek Direnişi şaşırtmaya çalışabilirdi.

Siyonist-Amerikan ve Batılı emperyalist proje, ancak bölgemizdeki her ülkede ciddi bir halk direnişi ile boşa çıkarılabilir; bu, bölgedeki ülkelerin düşmanlarının ve müttefiklerinin politikalarına ve dayatmalarına boyun eğmemesini sağlar. 

Direnişten vazgeçmeye çağırmak, sadece düşmana ve onun projesine teslim olmayı istemektir, ki bu, onurlu özgür insanlar tarafından asla kabul edilemez.

10- Bugün Suriye’deki alternatif yönetimi yöneten siyasi akım, düşünsel olarak, Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesinin ardından Mısır’da iktidara gelen siyasi akıma daha yakındır. 

O, kısa Mısır deneyiminin değerlendirilmesinden bağımsız olarak, Amerika, Batı ve bölgedeki egemenlik arzusuyla hareket eden güçler, orada alternatif yönetimin iktidarda daha uzun süre kalmasına izin vermediği gibi, bu yönetimle anlaşma, koordinasyon veya diyalog kurmayı da kabul edemedi. 

Bugün, bu akımın Suriye’deki yeni yönetimi yöneten akıma benzer bir şekilde aynı tür bir ilişkiler kurması mümkün olabilir mi? 

Yoksa bu akımın belirli bir süre içinde yerine getirmesi gereken bazı gereklilikler var da, sonra devre dışı bırakılacak, Amerikan ve Batı nüfusunu doğrudan ve eldivensiz bir şekilde temsil eden yeni bir yönetim mi kurulacak? 

Zaman, bu soruya cevap verecektir, ancak bu nokta dikkate alınması gereken bir konu olarak belirtilmiştir.

11- Suriye’deki insanlar, yeni değişimle farklı oranlarda ve farklı arka planlarla etkileşime giriyorlar.

Bu etkileşimin ortak noktası, güvenlik, egemenlik, onur, adalet ve hukukun üstünlüğü gibi hayallerini ve umutlarını gerçekleştirme arzusudur. 

Bu nedenle, bu umutlar sadece Suriye’deki iktidar değişikliğiyle sınırlı değildir; bunun yerine, halkı ve çevresindeki dünyayı hedef alan, değişimin temellerini, yeni yönetimin politikalarını, ilke ve ahlaki taahhütlerini ifade eden kapsamlı ve genel bir programın ortaya konulması gerekir. 

Ayrıca, bu program, diğer güçler, ülkeler ve uluslararası kuruluşlarla olan ilişkilerinin sınırlarını belirlemeli ve dünya ve bölgedeki sıcak meseleler karşısındaki duruşunu açıklığa kavuşturmalıdır. 

Bu durum, halkın hayallerini, etkileşim düzeylerini ve beklentilerini ifade etmelerine imkan tanır ve yeni yönetimin, halkın Suriye’deki deneyimini şekil, içerik ve uygulama açısından değerlendirebileceği bir taahhüt belgesi oluşturur.

Çeviri: YDH