«Şu ana kadar atılan adımlar Ensarullah ilgili gerçekliği değiştirmeye yetmedi. Son zamanlarda Ensarullah İsrail'e yönelik kampanyalarını tırmandırdı ve neredeyse her gece Tel Aviv metropol bölgesine füzeler fırlatarak İsraillileri bıktırıyor.»
YDH- Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü (INSS) tarafından yayımlanan ‘‘Ensarullah Sorununun Çözümü İran'da Değil’’ başlıklı makalenin yazarı İran Programı'nda araştırma görevlisi olan Dennis Citrinowicz’e göre, son zamanlarda Ensarullah İsraillileri yıpratmayı amaçlayan bir strateji benimseyerek Gazze Şeridi'ndeki soykırımı durdurması için İsrail rejimi üzerindeki baskıyı arttırdı. İsrail’in şu ana kadar attığı adımların Ensarullah ile ilgili gerçekliği değiştirmeye yetmediğini kabul eden Citrinowicz rejimin yaklaşımını değiştirmesi ve müdahalesinin bütüncül olması gerektiğini vurguluyor.
Gazze'deki savaşın patlak vermesinden bu yana Yemen'deki Ensarullah, çatışmayı sona erdirmesi için baskı yapmak amacıyla İsrail’i hedef aldı. Ensarullah eylemleri öncelikle İsrail topraklarına füze ve İHA fırlatmayı içeriyordu.
Başlangıçta Eylat (işgal altındaki Filistin) bölgesini hedef alan bu saldırılar, Ensarullah’ın teknolojik gelişmeleri sayesinde artık Yafa (Tel Aviv) metropol bölgesine kadar ulaştı.
Ayrıca Babülmendep Boğazı'ndan geçerek İsrail'e giden gemilere de denizden saldırılar düzenlediler.
İsrail'in Ensarullah’a tepkisi ölçülü oldu ve İsrail Hava Kuvvetleri dört saldırı düzenledi. Bu operasyonlar başarılı olsa da genel durumu önemli ölçüde değiştirmedi.
Ensarullah İsrail'e yönelik saldırılarını sürdürüyor ve Eylat limanını fiilen tamamen işlemez hale getirmiş durumda.
Son zamanlarda Ensarullah İsrail'e yönelik kampanyalarını tırmandırdı ve neredeyse her gece Tel Aviv metropol bölgesine füzeler fırlatarak İsraillileri bıktırıyor.
Ensarullah’ın bakış açısına göre, bu fırlatmalar engellense bile, İsrail nüfusu üzerinde baskı oluşturarak “işi bitirmiş” oluyorlar.
Tel Aviv metropolünün büyük bir bölümünde -başarılı engellemelerden sonra bile- düşen enkaz korkusuyla tetiklenen gece alarmları bu gerginliğe katkıda bulunuyor.
İsrail'in Ensarullah’a karşı sınırlı başarısı ve ortaya çıkardıkları operasyonel zorluklar göz önüne alındığında, İsrail'in güvenlik kurumları içindeki önde gelen sesler, Yemen'den yapılan saldırıları durdurmanın bir yolu olarak İran'a karşı saldırı çağrısında bulunmaya başladı.
Ancak İsrail için İran'ı doğrudan hedef almak operasyonel açıdan daha kolay olsa da böyle bir saldırının Ensarullah’ın İsrail'e karşı sürdürdükleri kampanyaya ilişkin hesaplarını etkilemesi pek olası değil. İran ile Ensarullah arasındaki ilişki karmaşıktır ve bir patron-müşteri ilişkisi olarak nitelendirilemez.
Ensarullah, stratejik silah tedariki de dâhil olmak üzere askeri kabiliyetlerini geliştirmek için İran'ın desteğine güveniyor olsalar da karar alma süreçlerinde bağımsızlıklarını koruyorlar ve İran'ın çıkarlarına öncelik vermeleri gerekmiyor.
Ensarullah İsrail'e karşı eylemlerini, hem İran liderliğindeki Direniş Ekseni’nin diğer üyelerinin hem de Ensarullah’ı giderek daha fazla hesaba katılması gereken bir güç olarak gören bölgesel devletlerin gözünde ’büyükler ligine katılmanın” bir yolu olarak görüyor.
Dahası, kaybedecek çok az şeyi olan Ensarullah ile bir “caydırıcılık denklemi” oluşturmak imkânsız olmasa da son derece zor. İsrail ve ABD'ye yönelik devam eden saldırıları, yönetimleri altında ekonomik zorluklara katlanan yerel halk arasındaki konumlarını güçlendiriyor.
Sonuç olarak, İsrail'in Yemen'deki mevcut stratejisinin -hatta İran'a doğrudan bir saldırının- İsrail ile Ensarullah arasındaki ilişkide mevcut dinamikleri temelden değiştirmesi pek olası görünmüyor.
Buna ek olarak, İsrail'in İran'ı vurması muhtemelen İran'ı İsrail'e karşı misilleme yapmaya kışkırtacak ve bölgeyi daha geniş bir çatışmaya sürükleyecektir ki bu senaryoyu ne mevcut ABD yönetimi ne de gelecekteki ABD yönetimi şu anda destekleyecektir.
İsrail'e karşı Ensarullah faaliyetlerini durdurmak ya da önemli ölçüde azaltmak için İsrail ve ABD liderliğindeki koalisyonun Kızıldeniz'deki politikalarında bir değişim gerekecektir. Bu yaklaşım birkaç temel ilkeye dayanmalıdır:
Süreklilik
Ensarullah’ın aktif olarak İsrail'e saldırıp saldırmadığına bakılmaksızın Yemenli terör örgütüne yönelik çabalar sürekli ve kesintisiz olmalıdır. Örgüt kendini her zaman tehdit altında ve savunmada hissetmelidir (“hücumu değil savunmayı düşünmek”).
Ayrıca İsrail, etkisi açıkça sınırlı olan tek tük saldırılarla yetinmek yerine Kızıldeniz bölgesindeki kalıcı varlığını artırmayı ve/veya Yemen'de sürekli saldırılar düzenlemeyi düşünmelidir.
Koordinasyon
İsrail'in Yemen'deki yaklaşımı Lübnan veya Gazze'deki stratejilerine benzememeli.
Bunun yerine koalisyon, Yemen'e olan yakınlığından faydalanmak için yeni operasyonel modeller benimsemelidir.
Koalisyon faaliyetleri daha yoğun olmalı ve çok çeşitli ‘’Ensarullah varlıklarını’’ hedef almalıdır.
İsrail ve koalisyon arasındaki koordinasyon en iyi hale getirilmeli ve saldırıların ‘’Ensarullah rejimine’’ önemli ölçüde zarar verebileceği “hassas bölgelerin” belirlenmesine odaklanmalıdır.
Farklı hedefler
Liderlik ve güç oluşturma hedeflerine öncelik verilmelidir.
Ensarullah liderliği, kilit liderlere, özellikle de Yemen'de üst düzey liderlik rollerini üstlenen Abdulmelik el-Husi ve kardeşlerinin liderliğindeki aşiret üyelerine yönelik sürekli saldırılardan dolayı sürekli bir tehdit duygusu hissetmelidir.
İran
Daha önce de belirtildiği gibi İran'a doğrudan saldırmak tavsiye edilmez.
Ancak İran'ın Ensarullah’a askeri destek vermesini engellemek için harekete geçilmelidir. Bu, Yemen'in askeri yeteneklerinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynayan Abdulrıza Şahlai liderliğindeki İran'ın Yemen'deki Kudüs Gücü ajanlarının hedef alınmasını içerebilir.
İstihbarat
Ensarullah ile mücadelede en önemli zorluklardan biri rejimin kritik varlıklarını hedef almak için yüksek kaliteli, gerçek zamanlı istihbarat üretmektir.
Bu kabiliyetlerin geliştirilmesinin yanı sıra, başta BAE ve Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleriyle ilişkilerin güçlendirilmesi elzemdir.
Bu devletler Ensarullah’a karşı doğrudan harekete geçemeseler bile, örgüt hakkındaki kapsamlı bilgileri çok önemli istihbarat sağlayabilir.
Ensarullah meselesinin sadece İsrail'in değil, Babülmendep Boğazı'ndan geçen deniz trafiğine bağımlı olan bölge devletlerinin ve tüm uluslararası toplumun sorunu olduğu vurgulanmalıdır.
İsrail sınırlarından uzakta faaliyet göstermenin lojistik karmaşıklığı göz önüne alındığında hem İsrail'in çabalarına hem de uluslararası koalisyon operasyonlarına güvenmek elzemdir.
Göreve yeni gelen [Donald] Trump yönetimiyle Ensarullah’a karşı koalisyon faaliyetlerini önemli ölçüde artıracak bir anlaşmaya varılması doğru yönde atılmış bir adım olacaktır.
İleriye baktığımızda, Gazze harekâtı sona erse ve Ensarullah saldırılarını geçici olarak durdursa bile, Yemen'deki ‘’Ensarullah rejiminin’’ nihai olarak devrilmesi gerekiyor.
Bu küçük bir görev olmasa da Yemen'de ‘’Ensarullah rejiminin’’ çökmesi halinde, birleşme konusundaki iç anlaşmazlıklara rağmen kontrolü ele alabilecek güçler -özellikle ülkenin güney kesiminde, Suudi Arabistan ve BAE tarafından desteklenen- var.
Ensarullah’ın mevcut çatışmadan çıkardığı bir ders varsa o da İran'ın yardımıyla inşa ettikleri askeri gücün bölgesel ve uluslararası aktörlerden siyasi tavizler koparmak için kullanılabileceğidir. Dolayısıyla İsrail'e yönelik roket atışları geçici olarak dursa bile Ensarullah-Suudi ilişkileri veya İsrail'in diğer Direniş Ekseni aktörlerine yönelik eylemleri gibi başka nedenlerle yeniden başlaması muhtemeldir.
Dahası, Ensarullah’ın İsrail'e karşı yürüttükleri kampanyada edindikleri operasyonel bilgi Irak'taki Şii milisler gibi İran'ın Ortadoğu'daki diğer vekilleriyle paylaşılıyor. Bu da Ensarullah rejiminin devrilmesinin aciliyetinin altını çiziyor.
Bu hedefe ulaşılması İran'ın kuvvet oluşturma çabalarına ciddi bir darbe indirecek ve Afrika Boynuzu'na açılan boğazlar yakınındaki stratejik dayanaklarını zayıflatacaktır.
Şu ana kadar atılan adımlar Ensarullah ilgili gerçekliği değiştirmeye yetmedi. Yemen sahası İsrail için birinci öncelik olmamıştır ve bu durum İsrail'in bu tehdidi etkili bir şekilde ele alma kabiliyetini etkilemiştir. Bu yaklaşımı temelden değiştirmenin zamanı geldi, zira başka bir seçenek olmayabilir.
Ensarullah’ın meydan okuması, İsrail'in mesafenin ve operasyonel zorlukların Ensarullah’a karşı kampanyada “hızlı bir çözüm” olmadığı anlamına geldiğini kabul etmesini gerektiriyor.
Bunun yerine müdahale bütüncül olmalı ve sadece İsrail'e bırakılmamalıdır. İsrail, örgüte karşı sürekli operasyonları mümkün kılmak için sağlam istihbarat yetenekleri geliştirmenin ve Boğazlar bölgesindeki varlığını artırmanın yanı sıra, ABD liderliğindeki koalisyona üst düzey Ensarullah liderlerine ve silah üretim altyapılarına yönelik saldırıları önemli ölçüde artırması için baskı yapmalıdır.
Bu çabalar Körfez ülkelerinin de önemli katkılarıyla istihbarat temelinde yürütülmelidir.
Ensarullah’a karşı etkili bir kampanya İsrail'in ikili çıkarlarına da hizmet edecek, özellikle de Ensarullah’ı önemli bir tehdit olarak gören BAE, Bahreyn ve Suudi Arabistan ile bağlarını güçlendirecektir.
Ayrıca, Mısır'ın ekonomik iyileşmesine de önemli ölçüde katkıda bulunacak bir adım olarak boğazların İsrail'e deniz trafiğine yeniden açılmasını sağlayacaktır.
Çeviri: YDH