Suudi Arabistan, Suriye’yi görüşmek üzere uluslararası bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantıda terörle mücadele, yaptırımların kaldırılması ve insani yardım gibi konular ele alındı.
YDH - Beşşar el-Esed hükümetinin düşmesinin ardından Suriye'deki durumu düzeltmek ve ülkenin geleceğiyle ilgili uzlaşıya varmak amacıyla Suudi Arabistan, Suriye’nin yeni rejimine açılma kararını duyurmasının ardından siyasi faaliyetlerini yoğunlaştırıyor.
Bu bağlamda Suudi Arabistan, Suriye’nin geleceğini tartışmak ve karmaşık meseleler için bir çözüm planı hazırlamak amacıyla Arap, bölgesel ve uluslararası katılımlı bir toplantıya ev sahipliği yaptı.
Toplantının ana gündem maddesi, “terör dosyası” oldu. Özellikle Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) gibi radikal gruplar ve hâlâ aktif olan "cihatçı" unsurlar bu dosyanın temelinde yer aldı.
Toplantıya, HTŞ'nin dışişleri bakanı Esad eş-Şeybani’nin yanı sıra Mısır, Irak, Lübnan, Ürdün, Kuveyt, Umman, Katar, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Fransa, Almanya, İtalya, İspanya, Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda, ABD, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Körfez İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri Casim el-Budeyvi ve Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen katıldı.
Toplantının kapanış bildirisine göre katılımcılar, “Suriye halkını destekleme ve onlara bu kritik tarihsel aşamada her türlü yardımı sunma, Suriye’yi tüm yurttaşları için güvenli, birleşik, bağımsız ve Arap kimliğiyle yeniden inşa etme” taahhüdünde bulundu.
Ayrıca, “Suriye’nin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü ihlal eden hiçbir unsura izin verilmemesi gerektiği” vurgulandı.
Toplantıda, “Suriyeli siyasi ve toplumsal güçlerin temsil edildiği, tüm Suriyelilerin haklarını koruyan bir siyasi geçiş süreci” çağrısı yapılırken, tüm tarafların endişelerinin diyalog yoluyla ele alınması gerektiği ifade edildi. Bunun yanı sıra, katılımcılar, İsrail’in Suriye’nin Cebel eş-Şeyh ve Kuneytra vilayeti çevresindeki tampon bölgeye yönelik saldırıları konusunda duydukları endişeyi dile getirdi.
Toplantının ardından düzenlenen basın toplantısında Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Suriye’nin yeni rejiminin devlet kurumlarını koruma, Suriyeli taraflarla diyalog başlatma ve terörle mücadeleye bağlı kalma konusundaki olumlu adımlarını memnuniyetle karşıladıklarını belirtti.
Ayrıca, "Herhangi bir endişe veya sorunun diyalog yoluyla ele alınması ve Suriye’nin bağımsızlığına ve egemenliğine saygı duyulması gerektiğini" vurguladı. Bin Ferhan, “Suriye’nin geleceğinin Suriyelilere ait olduğunu” ifade ederek, Suriye’nin bölgedeki tehditlerin kaynağı olmaması gerektiğinin altını çizdi.
Toplantıda ayrıca, devam eden yaptırımların Suriye halkının umutlarını engelleyebileceği belirtilerek hem tek taraflı hem de Birleşmiş Milletler tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılması çağrısı yapıldı.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise toplantıda, ülkesinin Suriye halkının önündeki “zorlu yolu” kolaylaştırmak için üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Fidan, çabaların daha etkili hale getirilmesi için bir mekanizma ya da koordinasyon komiteleri oluşturulabileceğini önerdi.
Bunun yanı sıra, "önümüzdeki dönemde bazı sektörler için yaptırımlardan muafiyetlerin artırılması gerektiğini" belirtti. Fidan, Suriye dışişleri bakanının katılımını "tarihi bir an" olarak nitelendirdi.
Bununla birlikte, Suriye Demokratik Güçleri'ni (SDG) hedef alarak, "Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini" ifade etti ve SDG’nin merkezi hükümetle bütünleşme arayışında samimi olması için kendini feshetmesi gerektiğini söyledi.
Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdülati, Suriye’deki durumun dikkatle izlendiğini belirtti ve Türk mevkidaşı ile "Suriye’de terör dosyasını" ele almak üzere bir araya geldi.
Abdülati, bu konunun Mısır için son derece önemli olduğunu ifade ederek, Suriye’nin “teröristler için bir sığınak” haline gelme riski taşıdığını vurguladı. Özellikle, Suriye’deki bazı Mısırlıların üst düzey idari pozisyonlara getirilmesi, Mısır’ın bu konuda endişelerini artırıyor. Abdülati, tüm bölgesel ve uluslararası tarafların terörle mücadelede iş birliği yapması gerektiğini belirtti.
Ayrıca, Suriye topraklarında hiçbir "terörist unsurun" barındırılmaması gerektiğinin altını çizdi ve tüm Suriyelilerin yer aldığı, tamamen Suriyelilere ait bir siyasi süreç çağrısında bulundu.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, ülkesinin Suriye’ye yönelik insani yardımları desteklemek için 50 milyon avro tahsis ettiğini açıkladı. Ancak, el-Esed hükümetiyle "iş birliği yapanlara karşı yaptırımların sürdürülmesi gerektiğini" savundu.
Baerbock, Almanya’nın “akıllı yaptırımlar” yaklaşımını önerdiğini belirtti ve Alman Dışişleri Bakanlığı kaynaklarına göre, Avrupa Birliği içinde Suriye’ye yönelik yaptırımların hafifletilmesi için müzakerelere liderlik ettiklerini ifade etti.
Almanya’nın, geçtiğimiz yıl sonunda AB başkentleri arasında yaptırımları hafifletmek için başlıca sektörleri belirten iki belge dağıttığı biliniyor. Ancak, bu tür kararların AB ülkeleri arasında tam bir fikir birliğini gerektirdiği ifade edildi.
Katar, Suriye’ye yönelik enerji desteği kapsamında ilk doğalgaz tankerini gönderdi. Tanker, Baniyas’taki petrol terminaline ulaştı ve burada boşaltma işlemi başlatıldı.
Gaz, ciddi yakıt kıtlığı ve ağır hasar gören elektrik şebekesi nedeniyle çökmenin eşiğinde olan enerji sektörüne destek sağlamak için elektrik üretim santrallerine taşınacak.
Suriye içerisinde ise toplumsal ve dini şahsiyetlere yönelik sistematik suikastlar devam ediyor.
Yeni rejimin sessiz kaldığı bu saldırılardan sonuncusunda, silahlı kişiler tarafından kaçırılan ve günler sonra cesedi bulunan Musab bin Umeyr Camii İmamı ve Hatibi Şeyh Ömer Muhyiddin Huri öldürüldü. Suikastın ardından HTŞ rejimi, bu eylemlerden "meçhul kişileri" sorumlu tuttu.
Öte yandan, Halep’te hükümet tarafından işten çıkarılan kamu çalışanlarının organize ettiği gösteriler dikkat çekti.
İşten çıkarmalar, bu çalışanların ve ailelerinin tek gelir kaynağını kesintiye uğrattı. Bu durumun, diğer Suriye illerinde de benzer protestoların yayılmasına neden olabileceği tahmin ediliyor.
Özellikle, işten çıkarılanlar için alternatif iş imkânlarının sağlanmaması bu tepkinin temel nedeni olarak görülüyor.