Savaşın hedeflerine ulaşmadaki başarısızlığını kabul eden İsrailli yorumcular, anlaşmanın ikinci aşamasına ilişkin müzakerelerin gelişimine göre Gazze'de savaşa geri dönme olasılığını tartıştı.
YDH- 471 günlük tutukluluğun ardından, 41 günlük bir takas anlaşmasına dahil olan 33 kişilik ilk tutuklu grubunun bir parçası olan üç İsrailli kadın tutukluyu önceki gün serbest bırakan Hamas’ın tersine, takas anlaşması İsrailliler içinde önemli bir bölünmeye yol açtı; pek çok yerleşimci anlaşmanın “acı ve zor” olduğunu kabul etmekle birlikte gerekli olduğunu düşünüyor.
Bu anlaşma, 2011 yılında aralarında Gazze Şeridi'ndeki Hamas hareketinin lideri şehit Yahya Sinvar'ın da bulunduğu binden fazla Filistinli rehinenin serbest bırakıldığı tutuklu Gilad Şalit takas anlaşmasını hatırlattı.
Yediot Ahronot internet sitesindeden Ben-Dror Yemini, ‘’anlaşmanın uygulanmasının “İsrail tarihindeki en acı verici ve sinir bozucu deneyim” olacağını belirtiyor:
“Çünkü önceki anlaşmalardan farklı olarak İsrail savaşta, zor bir savaşta, yıpratıcı bir savaşta, her hafta askerlerin öldürüldüğü bir savaşta. Hamas tarafından tek bir kişi bile rehin alınmasa bile İsrail'in ateşkese ihtiyacı var. Bu savaş İsrail'in tarihindeki en düşük siyasi seviyeye ulaştığı bir savaştır. Diğer stratejik hedef olan Hamas'a karşı tam zaferin uzak bir hayal gibi göründüğü ve geçen her günün İsrail'e sadece zarar verdiği bir aşamaya geldik.”
Yemini, “Trump'ın agresif elçisi Steve Witkoff İsrail'e gelip masaya vurana kadar Netanyahu'nun İsrail’in tarihindeki en düşük seviyeye ulaştığını anlamadığını” belirtiyor.
Jerusalem Post'ta Douglas Bloomfield kendi sorusunu cevaplıyor:
“Hamas korkuyor muydu? Kendilerini muzaffer hissediyorlar. Hamas için zaferin tanımı tek bir kelimeyle özetlenebilir: nefes almak.”
Netanyahu'nun “onları yok etmeye söz verdiğini ama başaramadığını”; Hamas'ın “hiç sahip olmadığı küresel sempati ve ilgiyi kazandığını (...) ve dünyanın geri kalanını Gazze'nin yeniden inşasına yardım etmeye hazırladığını, artık yönetmek zorunda kalmayacağını ama başkalarının yöneteceğini, böylece askeri gücünü yeniden inşa etmeye odaklanabileceğini” belirtti.
Israel Hayom'dan Eyal Zisser ise “mutlak zafer vaadine rağmen Hizbullah ve Hamas'ın ağır bir darbe almış olsalar da savaştan sağ çıktıklarını kabul etmenin önemli olduğunu” söyledi.
“Güçlerini yeniden toplamak için çalışacakları ve İsrail'e tehdit oluşturmaya geri dönecekleri korkusu” olduğuna dikkat çeken yazara göre bunun nedeni ”7 Ekim'deki başarısızlıklarının ardından İsrail'deki siyasi ve askeri kademelerin başarısızlığıdır.”
Zisser, Siyonist liderliği “yeni duruma hazırlanmaya, son 15 ayda Hamas ve Hizbullah'ı yenmedeki başarısızlığından ders çıkarmaya, Amerikalıların bize dikte ettiği oyunun kurallarını anlamaya ve Gazze'den ve Lübnan sınırlarından tehdidin geri dönmesini engelleyecek -siyasi ve askeri adımları birleştiren- bir yol bulmaya” çağırdı.
Yediot Ahronot’tan Avi Issacharoff, “ikinci aşamanın uygulanması için mucizeden daha az bir şey gerekmeyeceğini” gördü ve “anlaşmanın yalnızca bir kişi tarafından başarılabileceğini ve bunun da bir sonraki ABD Başkanı Donald Trump olduğunu” ekledi.
İsrail Başbakanı “ikinci aşamaya ulaşmanın seçimlere gitmek anlamına geldiğini (Smotrich ve partisinin istifası ve koalisyonun düşmesi yoluyla) ve bu seçimleri kaybetmesinin beklendiğini” biliyor.
Yediot Ahronot'tan Ron Ben-Yishai ise yazısında İsrail'in ikinci aşama müzakerelerinde masada olması gereken iki talebine dikkat çekti:
“Gazze Şeridi'nin tüneller, roketatarlar, havan topları ve patlayıcı cihazlar da dahil olmak üzere tüm terörist altyapıdan arındırılması (...) ve eğer bunu dayatan uluslararası bir organ yoksa, İsrail ordusu bir yıldan fazla sürse bile bunu kendisi yapmak zorunda kalacak”; ve ikincisi, “Hamas'ın Gazze'de iktidarda olmaması”.
Ben-Yishai bu konuda “İsrail'in çok çalışmasına gerek olmadığını” çünkü “Hamas'ın Şeridi sivil olarak yönetmek istemediğini, aksine Hizbullah'a benzer silahlı bir siyasi yapı olarak orada kalmak istediğini zaten defalarca ilan ettiğini” düşünüyor.
Ona göre “İsrail Hamas'ın iktidarı bırakmasını memnuniyetle karşılamalı, ancak uluslararası toplumun zımni onayıyla elinde tutmak istediği her türlü silahlı yapıya karşı çıkmalıdır.”