Lübnan’daki işgali uzatmaya kimin ihtiyacı var?

img
Lübnan’daki işgali uzatmaya kimin ihtiyacı var? YDH

«Önemli olan, İsrail tarafından gerçekleştirilen tüm yıkım ve buldozerleme eylemlerinin herhangi bir siyasi amaca hizmet etmediğidir çünkü İsrail, evlerin yeniden toprak üstünde yükseleceğini ve içinde insanların yaşayacağını kendi gözleriyle görmesinin çok uzun sürmeyeceğini çok iyi bilmektedir.»




YDH- El-Ahbar’da yer bulan İbrahim el-Emin imzalı analiz, İsrail'in Lübnan'daki işgali ve bu işgale karşı çıkan direnişin değerlendirmesini yapıyor; işgalci rejim ve en büyük destekçisi ABD hakkında eleştiriler sunarken, Lübnan'daki direnişin ve müttefiklerinin bu işgali durdurma çabalarını, Lübnan’ın gerçeklerine dair köklü gerilimlerin ışığında vurguluyor. İsrail'in işgalinin uzun süreli sürüp gelecekte ne tür sonuçlar doğurabileceği ve bu süreçteki uluslararası dinamiklerin rolü üzerinde de duran el-Emin sonuç olarak, ülkenin dış baskılar karşısında yerel nüfusunun direncini yansıtan karmaşık sorgulamaların altını çiziyor.

 

***

 

Lübnan'da zafer kavramını çevreleyen söylem, önemli farklılıklar olsa da işgalci varlık İsrail ile yakından paralellik göstermektedir. Aradaki fark, Lübnan'daki direniş karşıtlarının, 1978'deki ilk işgalden bu yana İsrail/ABD'ye karşı yaptıklarından ve yapmakta olduklarından dolayı ona olumlu bir işaret vermek istememeleridir. Sadece Lübnan basınının arşivleri bile, İsrail ile çatışma fikrine karşı çıkanların hala aynı olduğunu göstermeye yeter.

İşgalci varlığa gelince, Benyamin Netanyahu yönetiminin muhalifleri zafer fikrinden şüphe duyuyorlar çünkü tıpkı şimdi Gazze'de daha fazla ölüm ve yıkım talep ettikleri gibi Lübnan'da da daha fazla ölüm ve yıkım gerçekleştirmesi gerektiğine inanıyorlar.

Lübnan'da bazı kişiler direnişin vatanseverliğinin ABD ve İsrail baskılarına boyun eğmeyi meşrulaştırdığı düşüncesini reddediyor. Buna karşılık İsrail'de sağcı yönetimi eleştirenler, etkin bir şekilde yönetememelerinin vatanseverlik konusundaki eksiklikten kaynaklandığını savunuyor.

Bununla birlikte, bu iki grup arasındaki mevcut söylemi, önümüzdeki aşamayı karakterize eden siyasi bölünmenin daha geniş bağlamından ayırmak basitlik olacaktır.

Dolayısıyla kritik bir sorgulama ortaya çıkmaktadır: İsrail'in Lübnan ile sınır köylerinde üç hafta daha varlığını sürdürmekteki niyeti nedir?

Askeri anlamda, herkes bu işgalin uzun süre devam edemeyeceğini ve bu köyleri, hatta bazı yerleri elde tutmanın işgalci varlık, ordusu ve yerleşimcileri için maliyetinin çok yüksek olduğunu biliyor, özellikle de İsrail işgal güçlerinin üsleri şu anda Celile Parmağı adlı bölgeye bakmakla sınırlı olduğundan, buradaki bazı yerleşim yerlerini endişe sarmış durumda. Dolayısıyla İsrail'in işgalini koruyabileceğine inanan herkes hayal görüyor ve muhtemelen bu gerçeği biliyorlar.

İsrail, Lübnan sınırı boyunca bir tampon bölgeyi muhafaza edemeyeceğini ve kontrol sağlama çabalarının başarısız olduğunu kabul ediyor. Son kurtuluş günleri, bu köylerin sakinlerinin, katlanmak zorunda oldukları fedakarlıklara bakmaksızın evlerine bağlılıklarında kararlı olduklarını göstermiştir.

Dahası, Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın da ifade ettiği gibi direniş, işgalcileri Lübnan'ın herhangi bir bölgesinden çıkarmak için gerekli stratejileri geliştirme kararlılığını sürekli olarak teyit etmiştir.

İsrail, Lübnan'ın kırılgan resmi tutumundan yararlanan ABD tarafından sağlanan yirmi günlük sürenin mevcut dinamikleri değiştirmeyeceğinin farkındadır.

Lübnan ordusunun Litani Nehri'nin güneyine konuşlandırılması planı bu zaman diliminden etkilenmeyecektir. İşgal güçleri bölgedeki varlıklarını haklı çıkaracak herhangi bir meşru askeri hedeften yoksundur; iki ay önceki ateşkesten bu yana eylemleri büyük ölçüde misilleme niteliğinde olmuştur.

Son gözlemler, bu askerlerin yağmaya başvurduklarını, evlerden hırsızlık yaptıklarını gösteriyor ki bu da operasyonlarının doğasını açıkça ortaya koyuyor. İsrail askerlerinin tıpkı Gazze Şeridi'nde yaptıkları gibi Lübnanlıların evlerinden çalmaya hevesli oldukları gaz tüpüyle olan aşklarının sırrını sadece Allah bilir.

Önemli olan, İsrail tarafından gerçekleştirilen tüm yıkım ve buldozerleme eylemlerinin herhangi bir siyasi amaca hizmet etmediğidir çünkü İsrail, evlerin yeniden toprak üstünde yükseleceğini ve içinde insanların yaşayacağını kendi gözleriyle görmesinin çok uzun sürmeyeceğini çok iyi bilmektedir.

Lübnan sınır köylerindeki yerleşimcilerin geri dönüşünün kuzey kolonilerindeki yerleşimcilerin geri dönüşüne bağlı olduğu iddiası temelden hatalıdır.

İsrail, yerinden edilmiş yerleşimcilere yönelik finansman programlarını durdurmak için 1 Mart'ı son tarih olarak belirledi ve bugüne kadar yerleşim yerlerinde yeniden inşa çalışmaları başlatılmadı.

Mevcut faaliyetler birkaç işletme sahibinin münferit veya özel girişimleriyle sınırlı kalırken, yerleşimciler önemli miktarda mali yardım aramaya devam ediyor.

Yakın zamanda bu bölgeye normalliğin geri döneceğini gösteren hiçbir işaret yok. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Bu pervasız eylemlerin ve Lübnan'daki Amerikan güvenlik, askeri ve diplomatik varlığının sergilediği bariz kibrin altında yatan bir neden var mı?

Bu soruya kesin bir yanıt bulamasak da, durumu farklı bir perspektiften, özellikle de Lübnan'ın iç dinamikleri açısından incelemekte fayda var.

Düşman savaş sırasında bir meydan okuyucu aradı ancak Amerikalılar savaşın sonuçlarından yararlanarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve hükümeti kurmakla görevli cumhurbaşkanının seçiminde önemli değişiklikler yapmaya çalışana kadar hedeflerini gerçekleştirmek için çok az fırsat buldu.

Ancak Lübnan'ın gerçeklerinin, direniş ve müttefikleriyle birlikte, bu sonuçların iç siyasi sahnede tam bir altüst oluşa dönüşmesini engellemede çok önemli bir rol oynadığı ortaya çıkmıştır.

Güneydeki düşman tarafından atılan adımların, Amerika'nın Lübnan'ı bir bankadan diğerine transfer etmek için hala düşündüğü bir iç projeye hizmet etmeyi amaçladığına inanıyor musunuz? İhtiyatlı olmakta fayda var.

Çeviri: YDH