Venezuela hükümeti, altı Amerikalı tutukluyu serbest bıraktı ve ABD'de yakalanan Venezuelalı kaçak göçmenleri taşıyacak Amerikan askeri uçuşlarını kabul etti. Bu diplomatik gelişme, ABD ile Venezuela arasında ilişkilerin düzelme potansiyeline işaret ederken, olası bir petrol anlaşması beklentilerini de beraberinde getirdi.
YDH - Venezuela hükümeti, ülkede tutuklu bulunan altı Amerikalı yurttaşını serbest bırakırken, ABD’de yakalanan Venezuelalı yasa dışı göçmenlerin askeri uçaklarla taşınmasını kabul etti.
Bu dikkat çekici diplomatik adım, Donald Trump yönetiminin Latin Amerika ülkeleriyle, özellikle Meksika ve Kolombiya ile gerginleşen ilişkilerinin aksine, Washington ile Caracas arasında yaşandı.
Ayrıca, ilk döneminde olduğu gibi ABD-Venezuela ilişkilerinin daha da gerginleşeceği beklentilerinin ortasında geldi.
Tutukluların serbest bırakılması, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro’nun cuma günü Trump’ın özel görevler için temsilcisi Richard Grenell ile Caracas’taki Miraflores Başkanlık Sarayı’nda gerçekleştirdiği toplantı sonucunda gerçekleşti.
Bunun üzerine, Amerikalı temsilci Venezuela başkentinden altı Amerikalı mahkumla birlikte ayrılırken, Trump, bu kişilerin ABD’ye ulaşmasının ardından Truth Social platformundan yaptığı paylaşımda, "Venezuela'da tutuklu bulunanların vatanlarına dönmesi çok iyi bir gelişme ve Venezuela'nın Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşmiş tüm Venezuelalı yasa dışı göçmenleri ülkelerine geri kabul etmeyi kabul etmesi çok önemli," ifadelerini kullandı.
Venezuela hükümeti ise yaptığı açıklamada, iki taraf arasındaki görüşmelerin "karşılıklı saygı" çerçevesinde gerçekleştiğini belirterek, göç, (Venezuela’ya uygulanan Amerikan) yaptırımları ve tutuklu Amerikalı yurttaşlar konularının ele alındığını ve Washington ile Caracas arasındaki ilişkilerde "yeni bir başlangıç" yapılması gerektiği konusunda uzlaşıya varıldığını bildirdi.
Hükümet bildirisi, Amerikalı tutukluların serbest bırakılmasına değinmezken, Grenell Venezuela'dan ülkesine dönen uçakta onlarla çekilmiş bir fotoğrafını yayımlandı.
Joe Biden yönetiminin Venezuela hükümetiyle ilişkileri, Trump'ın ilk döneminde Juan Guaido'yu Maduro'nun yerine devlet başkanı olarak atama girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından bir nebze olsun düzelmişti.
2023'ten itibaren, Washington'ın Ukrayna'daki savaş ve ardından Rus petrolüne uygulanan ambargo nedeniyle küresel enerji piyasalarındaki dalgalanmayla başa çıkma çabaları kapsamında Venezuela petrol sektörüne uygulanan bazı yaptırımlar hafifletilmişti.
Ancak, Batı dünyasının adil bulmadığı ve ABD destekli muhalefet adayı Edmundo Gonzalez’in galip gelememesi üzerine temmuz ayında Maduro'nun üçüncü kez devlet başkanlığına adaylığını koymasının ardından ilişkiler yeniden gerginleşti.
Washington bu durum üzerine Venezuela’ya yönelik bir süredir askıya aldığı yaptırımları yeniden uygulamaya koyarken, birçok Venezuelalı yetkiliye de şahsi yaptırımlar uyguladı.
Grenell'in ziyareti, (en azından geçici olarak) Trump yönetiminin Venezuela'ya karşı düşmanca bir yaklaşım izleyeceği yönündeki gözlemcilerin tahminlerini boşa çıkardı.
Bu tahminleri güçlendiren bir unsur da Caracas hükümetine hiç sıcak bakmayan Marco Rubio'nun Dışişleri Bakanı olarak atanmasıydı.
Beyaz Saray kaynaklarına dayandırılan gazete haberlerinde, Trump'a yakınlığıyla bilinen Grenell'in, Maduro'nun yeni ABD yönetimiyle görüşmeye istekli olduğuna dair işaretler almasının ardından bu seyahati gerçekleştirdiği belirtildi.
Trump, Beyaz Saray'da gazetecilere yaptığı açıklamada Grenell'in Caracas ziyaretini savunarak, "Ziyaretin Maduro'nun devlet başkanlığına meşruiyet kazandırması gerekmiyor," dedi ve ekledi: "(Biz) Venezuela ile bir şeyler yapmak istiyoruz. Venezuela ve Maduro'ya karşı acımasız bir muhalif olduğumu biliyorsunuz. Yine de bize iyi davrandılar, ancak en önemlisi Venezuela halkına kötü davrandılar."
Trump, ilk döneminin son günlerinde Venezuelalı yetkililerle görüşmeler yapmış ve Maduro'nun baş siyasi danışmanı Jorge Rodriguez ile Meksika'da özel bir toplantı gerçekleştirmişti.
Bu durum, iki ülke arasındaki ilişkilerde Washington'ın pragmatik bir yaklaşım benimsemesi önündeki engelleri aşabilecek iletişim kanallarının olduğunu gösteriyor.
Görünüşe göre Trump, dünyanın en büyük petrol rezervine sahip olan Venezuela’yı stratejik bir kart olarak kullanmak istiyor.
Zira Trump, geleneksel rakibi Çin ile değil, aynı zamanda Kanada ve Meksika gibi yakın müttefikleriyle de geniş kapsamlı bir ticaret savaşına hazırlanıyor ve bu ülkelere, Pekin'in yanı sıra, yüksek gümrük vergileri uyguluyor.
ABD’nin uygulamalarına yanıt olarak Kanada Dışişleri Bakanı Melanie Joly, Kanada petrolünün güneye akışının durmasının, ABD’yi Venezuela gibi jeopolitik rakiplerinden petrol satın almaya itebileceği konusunda uyardı ve "Biz, Teksas'ta rafine edilen petrolü indirimli fiyata gönderiyoruz. Eğer biz olmazsak, kesinlikle Venezuela var," dedi.
Gerçekten de ABD'deki pek çok rafineri, özellikle Kanada ve Venezuela tarafından üretilen ağır ham petrole bağımlı iken, Amerikan yerli üretiminin çoğu hafif petrol sınıfında yer alıyor.
Joly'nin açıklamaları, dünya petrol endüstrisinin devlerinden Chevron'un Venezuela'da günde 200 bin varil üretim yapmasına izin veren lisansın aceleyle değerlendirilmemesi için Trump yönetimi nezdinde yürüttüğü çabaları destekliyor.
Zira Rubio, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın bu lisansı yeniden gözden geçirebileceğini açıklamıştı.
Trump'ın seçim kampanyasının büyük mali destekçilerinden olan şirket, Washington'daki yönetim değişikliğini Venezuela'daki operasyonlarını genişletmek için bir fırsat olarak değerlendirmeye çalışıyor.
Şirketin CEO’su Mike Wirth, Venezuela petrol pazarından çekilmelerinin Çinli ve Rus şirketlerine kapı açmak anlamına geleceği ve Venezuelalılar üzerinde daha fazla ekonomik baskıya neden olarak, daha çok sayıda Venezuelalının ABD’ye göç etmesini teşvik edebileceği uyarısında bulundu.
Venezuela cephesinde ise ABD başkanlık temsilcisinin Caracas ziyareti muhalefet cephesinde geniş bir hoşnutsuzluğa yol açtı.
Bazı muhalefet yetkilileri, "Grenell'in demokrasiye ve insan haklarına kayıtsızlığı herkesi çok endişelendirdi," dedi. Sürgünde yaşayan muhalif lider Gonzalez ise geçen hafta ABD Başkanı'nı Maduro ile anlaşma yapmamaya çağırdı.
Venezuelalı muhaliflerin morali, Trump'ın göreve başlama töreninden önceki birkaç günde ve Maduro’nun müttefiki olan Suriye rejiminin düşüşünden sonra belirgin şekilde yükselmişti.
Muhalefet lideri Maria Corina Machado, Venezuela devlet başkanının askeri liderlerinin desteğini kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğunu ve generallerinin Moskova ve Tahran'daki müttefiklerinin Suriye'nin eski Devlet Başkanı Beşşar Esed'e yaptığı gibi kendisini de aldatabileceği konusunda uyardığını iddia etti.
İngiliz bir gazeteye verdiği röportajda, "Üst düzey ordu generalleri aynaya bakıp Esed'in arkasında bıraktığı Suriyeli generallerin kaderini görüyorlar," ifadelerini kullandı.
Ancak muhalefet, petrol lobisinin Trump'a Venezuela petrol rezervlerine daha fazla erişim sağlayacak ve ABD’nin başlıca ortaklarıyla patlak verebilecek ticaret savaşları ortamını fırsat bilerek Venezuela pazarını Amerikan mallarına açacak bir anlaşma yapması için baskı yapmasından endişe ediyor.
Gözlemcilere göre ise başkanın önceliği "Biden yönetiminin geçici koruma hakkı tanıdığı 600 bin Venezuelalı göçmenden kurtulmak" ve Florida'da yaşayan Guaido deneyimi başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra Trump'ın Venezuela muhalefetine yeniden yatırım yapması pek olası görünmüyor.