“Her halükârda, Trump ve Netanyahu arasındaki görüşme, birden fazla yönde yeni bir yolun başlangıcı niteliğinde.”
![](https://ydh.com.tr//images/logo2.png)
YDH - Trump ve Netanyahu arasındaki görüşme, Amerika’nın Gazze'nin geleceğine dair radikal vizyonunu ortaya koydu. Bu vizyon, Gazze'deki Filistinlilerin tehcire zorlanıp bölgenin ABD kontrolüne geçmesini ve sakinlerinin diğer Arap ülkelerine yerleştirilmesini öngörüyor. Başlangıçta Amerikan askerlerinin konuşlandırılmasından bahsedilse de Beyaz Saray daha sonra bu konuda net bir taahhütte bulunmadıklarını açıkladı. Ancak, ABD'nin Gazze'nin yeniden inşasını üstlenmeye hazır olduğu vurgulandı. Plan, 1,8 milyon Filistinlinin yer değiştirmesini gerektiriyor ve bölgesel barışın, Filistinliler için Gazze dışında daha iyi bir yaşam sağlamakla mümkün olacağı iddia ediliyor. El-Ahbar gazetesi yazar Yahya Dabuk, son günlerdeki gelişmeleri derledi.
ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaptığı görüşmede, savaş sonrası Gazze Şeridi'nin geleceğine dair vizyonunu açıklayarak provokatif ve bir o kadar da iddialı bir adım attı.
Bu vizyon, savaş sırasında "ertesi gün" olarak adlandırılan dönemi kapsıyor.
Trump'ın planı, Gazze'nin Filistinli sakinlerinden arındırıldıktan sonra ABD tarafından "ele geçirilmesini" ve bu kişilerin Ürdün, Mısır ve diğer bölgesel ülkeler gibi farklı ülkelere yerleştirilmesini öngörüyor.
Bu öneri, ilgili ülkelerden ve Filistin halkının yanı sıra "uluslararası toplumdan" da şiddetli bir muhalefet beklentisiyle birlikte, ne kadar gerçekçi olduğu ve uygulanabilirliği konusunda ciddi soruları gündeme getirdi.
Ancak Trump, planının uygulanabilirliğinden, karşılaşılabilecek büyük zorluklara rağmen emin görünüyordu.
Trump, Filistinlilerin insani koşullarını iyileştirme bahanesiyle "gönüllü göçünü" teşvik etmekle kalmadı, aynı zamanda Gazze üzerinde doğrudan Amerika’nın kontrolünü sağlamak için Amerikan askerlerinin gönderilmesi olasılığına da değindi.
Bu öneri son derece iddialı ve uygulanması hâlinde ABD'nin bölgeye yaklaşımını kökten değiştirebilir.
Trump'ın açıklamalarının ve ima ettiklerinin ciddiyeti nedeniyle Beyaz Saray, dün, bu açıklamaların etkisini hafifletmek, açıklığa kavuşturmak ve düzenlemek için harekete geçti.
Beyaz Saray, "Trump'ın Hamas'ı ortadan kaldırmaya ve tüm bölge için kalıcı barışı sağlamaya kararlı olduğunu", ancak "ABD'nin Gazze Şeridi'nin kontrolüne ilişkin henüz bir taahhütte bulunmadığını ve oraya Amerikan birlikleri göndermeyi taahhüt etmediğini" belirtti.
Dışişleri Bakanı Marco Rubio ise "Trump'ın sunduğu şeyin, ABD'nin Gazze'nin yeniden inşası sorumluluğunu üstlenmeye hazır olması olduğunu", "müdahale ederek enkazı kaldırıp her türlü yıkımdan arındırarak" açıkladı.
Rubio, "Gazze halkı yeniden inşa sırasında bir yerde yaşamak zorunda kalacak," dedi ve "Gazze ile ilgili teklifin türünün tek örneği olduğunu, üzerinde düşünülmesi gerektiğini ve düşmanca bir adım olarak tasarlanmadığını" sözlerine ekledi.
Trump'ın Gazze Şeridi'nin geleceğine ilişkin vizyonu, o an ortaya çıkmış bir fikir değildi.
Aksine, bizzat kendisi ve yönetimi içindeki üst düzey yetkililer, özellikle de Orta Doğu Özel Temsilcisi Stephen Witkoff tarafından yürütülen sistematik çabaların bir parçasıydı.
Bu çabalar, Ürdün Kralı II. Abdullah ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah el-Sisi'yi Gazze sakinlerini ülkelerinde "ağırlamaya" ikna etme girişimlerini içeriyordu.
Netanyahu ile yaptığı görüşme öncesinde düzenlenen basın toplantısında Trump, Sisi ve Abdullah'ın kamuoyundaki muhalefetlerine rağmen bunu kabul edeceklerini söyledi.
Witkoff ise 1,8 milyon Filistinlinin Gazze'den sürülme planıyla ilgili olarak, "Bölgede barış, Filistinliler için daha iyi bir yaşam anlamına geliyor ve bu yaşamın şu anda yaşadıkları yerde olması gerekmiyor," dedi.
Trump'ın Gazze Şeridi'ne ilişkin "vizyonu" görüşmenin gidişatına hâkim oldu ve ateşkes anlaşmasının geleceği ve savaşın yeniden başlama olasılığı gibi daha acil öneme sahip konuları gölgede bıraktı.
Fakat bu konular, medyada geri plana düşmesine rağmen Trump ile Netanyahu arasındaki kapalı kapılar ardındaki görüşmelerin merkezinde yer aldı.
Netanyahu'nun Tel Aviv'e dönüşünde bu konuların seyri netleşmesi bekleniyor. Zira Netanyahu, özellikle Gazze'de ateşkes ve hükümeti için büyük bir zorluk teşkil eden ikinci aşama müzakereleriyle ilgili olarak varılan anlaşmanın uygulanması için gerekli düzenlemeleri yapmaya başlayacak.
Ayrıca, Trump ve Netanyahu'nun aradığı bölgesel düzenlemede bu dosyanın merkezi önemine rağmen, görüşmede Amerika’nın İran'la yüzleşmeye yönelik planlarına ilişkin doğrudan göndermelerin geniş ölçüde yer almaması da dikkat çekiciydi.
Bu durum, İran dosyasının bölgedeki tüm dosyalar üzerinde ve Gazze'de ateşkes anlaşmasının uygulanmasının ertesi günü ile bu sahanın sonrasındaki düzenlemeler üzerinde gölgesini düşürdüğü ve etkisini gösterdiği bir zamana denk geliyor.
Ancak önde gelen Amerikalı yetkililerden gelen sızıntılar, Trump'ın İran'a yönelik "azami baskı" politikasını yeniden uygulamayı planladığını, ancak bölgesel durumu düzeltmeyi ve Suudi Arabistan ile normalleşmeyi, Tahran ile gelecekteki herhangi bir müzakerede ikincisini ek bir baskı aracı olarak kullanmak amacıyla ertelemeyi tercih ettiğini gösterdi.
Her halükârda, Trump ve Netanyahu arasındaki görüşme, birden fazla yönde yeni bir yolun başlangıcı niteliğinde.
Netanyahu'nun önceliklerini Amerika’nın vizyonuna göre düzenlemesi için bu görüşme gerekliydi. Dönüşünden sonra İsrail içinde atacağı adımlar, Washington'da yapılan anlaşmaların ayrıntılarını ortaya çıkaracak ve bu da gözlemcilere bu hassas konuların her birinin gelecekteki seyrini tahmin etmede yardımcı olacaktır.
Ortak basın toplantısında Trump, Filistin devletinin kurulması fikrini reddederek, "Birçok şey değişti," dedi ve "Suudi Arabistan artık İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek için bir Filistin devletinin kurulmasını şart koşmuyor," diye ekledi.
Ancak Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, Trump'ın açıklamalarını yalanlayarak resmi bir açıklama ile Filistin devletinin kurulması gerekliliğine ilişkin tutumunun "sabit ve değişmez" olduğunu teyit etti ve Filistinlilere göçü dayatma veya haklarını ihlal etme girişimlerini şiddetle reddetti.
Washington'da ise Trump'ın açıklamalarına tepkiler geldi. Kongre'nin önde gelen Cumhuriyetçi üyesi Lindsey Graham, Amerikan birliklerinin Gazze'ye gönderilmesi olasılığı konusunda şüphelerini dile getirerek, "Bu önerinin halk desteği görmediğini" belirtti.
Demokrat Milletvekili Chris Murphy ise planı "ağır ve kötü bir şaka" olarak nitelendirerek, "ABD'nin Gazze'ye askeri müdahalesinin insani ve askeri bir felakete yol açabileceği" uyarısında bulundu.
Çeviri: YDH